Bir Zamanlar Çukurova sezon devreden rakipleri yeni sezonuna başladığı halde Total’de 11.2 reyting alarak tüm kategorilerde en çok izlenen yapım oldu. Tebrikler…
Konuk yazarım Gözde dizinin 5.bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar ^^ Ardından da yorumlarda buluşalım mı?
Bu dizinin en bahtsız karakteri kim deseler kesinlikle Yılmaz derim. İlk bölümden bu yana başına gelmeyen şey kalmadı. Züleyha’yla yaşadıkları aşk dolu anlardan başka neredeyse tek güzel anı olmadı. Onca şeye rağmen ensesinde ölümün nefesi yaşamaya çalışıyor. Ah Yılmaz… Acaba kara bahtının döneceği, talihin yüzüne güleceği günler ne zaman gelecek? Sana yapılanların hesabını ne zaman soracaksın? İntikamını alacağın o günlerin gelmesini iple çekiyorum.
Konaktan kaçan Züleyha İstanbul’da cezaevinde Yılmaz’ı göreceğini umarken karşısında öfkeyle kendisini bekleyen Demir’i buldu. O yıllarda Çukurova’nın en büyük beyi olan bir adam için karısının bu yaptığı elbette kabul edilebilir değildi. Yerinde kim olsa öfkeyle dolardı. Ne kardeşi, ne de hapiste olan kendisi bile olsa ziyarete gitmesini istememesi de normal. Bu sebeplerden O’na hak veriyorum. Ama Yılmaz’ı görmekte ısrarcı olan Züleyha’ya, hamile bir kadına tokat atmasını asla kabul edip hoş göremem. Öfkesini kontrol etmeyi bilmesi gerekirdi.
Demir Yılmaz’ı hapishanede ziyaret ettiğinde Yılmaz’ın O’na gerçekleri söylediğini düşünmüştüm, yanılmamışım. Yılmaz gerçekleri beklediğimden de fazlasıyla anlatmış üstelik. Ben sadece “Züleyha benim kız kardeşim değil, sevgilim.” demiştir diye beklerken meğer O “Züleyha benim karım, Allah’ın huzurunda karı koca olduk.” demiş, aralarında geçen konuşmanın ardından Züleyha’yı Demir’e emanet edip O’na minnetle sarılmış. Bu gerçeği öğrenen Demir’in ne kadar aşık olursa olsun Züleyha ile evlenmemesi gerekirdi. Ya da Züleyha’nın da kendine karşı bir şeyler hissetmesini sabırla beklemeliydi. O yıllarda geçen çoğu filmdeki gibi Züleyha hamile olduğu için, bebeği babasız damgası yemesin diye de evlenebilirdi. Ama Demir’in istediği her şeye sahip olabileceğini, bunun onun hakkı olduğunu düşünen bir karakteri olduğu için O’ndan böyle hareketleri beklememek gerekiyor.
Demir hem hapishanede hem ardından gittikleri yemekte Züleyha’yı Yılmaz idam edilmeyecek, avukatlar ilgileniyor diye rahatlattı; O’na “O’nu kurtaracağım ama sen de Yılmaz diye bir ağabeyin olduğunu unutacaksın.” dedi. Ancak bir süre sonra Hünkar’la yaptığı konuşmadan Züleyha’ya yalan söylediğini öğrendik. Avukatları geri çekmiş; meğerse idam edilmesini, Yılmaz’dan kurtulmayı istiyormuş. Ne yani Yılmaz idam edildi diye Züleyha sana aşık mı olacak sanıyorsun Demir? Ömür boyu Yılmaz’a aşık kalabileceğini hiç hesaba katmıyor musun? Hem sen aşkına karşılık bulacaksın diye seven iki insanı ayırmak insanlığa, vicdana sığar mı?
Demir bir de gittikleri yemekte Züleyha’nın alyansının parmağında olmadığını görünce yine çok öfkelendi ve O’na “Bu alyansı bir daha çıkartırsan o parmağını keserim.” dedi. İstediği kadar orada O’nu elleriyle beslesin, alyansını geri takınca elini öpsün, O’nu alışverişe götürüp bir sürü elbiseler, pahalı kolyeler alsın, döndüklerinde O’na mobilyalı pikap hediye etsin, güzel güzel sözler söylesin, hem o tokat hem de bu söyledikleri öyle kolay kolay unutulabilir şeyler değil. Kendini sevmediğini çok iyi bildiği bir kadının kalbini fethetmek isteyen bir adam böyle fevri hareketler yapacağına kendini kontrol etmeli, on düşünüp bir konuşmalı. Zaten gerçekleri bildiğini tahmin ettiğim ve evlenme süreci ile sonrasındaki bazı davranışlarından dolayı Demir’e karşı kızgınlığım vardı ancak bildiklerinin sınırını öğrenince, üstüne bu tokat ve cümleden sonra kızgınlığım had safhaya ulaştı.
Demir İstanbul’a gitmeden önce Züleyha’ya yardım eden kişiyi bulmasını istemişti Hünkar’dan, “Döndüğümde ölümlerden ölüm beğensin.” demişti. O kişiye öfkelenmek normal, kabul. Ama nedir bu öfkelenince devamlı bir şiddet uygulama tavrı Demir’in?
Hünkar önce Haminne’nin sözüyle Gülten’den şüphelendi. Ancak Gülten’le yaptığı konuşmadan sonra bunu yapanın O olmadığına kanaat getirdi. Konuşmanın ardından bir sorunun daha yanıtını almış olduk: Züleyha’nın Yılmaz’a yazdığı mektuplar hala Gülten’in elindeydi, hiçbirini yollamamıştı. Aşklarına saygı duyuyor; Züleyha’nın dostu, sırdaşı gibi görünüyordu ancak Yılmaz’a olan duyguları ağır basmış. Hünkar’la konuşmasından sonra mektupları yakmak istedi ama Gaffur’a yakalandı. Böylece mektuplardan bir parçayı eline geçiren Gaffur yine dört ayak üstüne düşmüş oldu. Sabahattin de bir gece Şermin’le yemekte sohbet ederken biletleri kendisinin Züleyha’ya verdiğini söyledi ama Şermin O’nu ciddiye bile almadı. Kafası devamlı kötülüğe çalışan, her tuhaf şeyden işkillenen Şermin şaşırttı beni. Ardından eve döndüklerinde Züleyha’nın Demir’e biletleri O’nun ceketinin cebinden çaldığı parayla kendisinin aldığını söylemesiyle konu kapandı. Demek ki Demir Züleyha’ya hiç para vermiyormuş. İnsan karısına neden para vermez ki?
Geçen bölümün sonunda hapishaneden kaçmak için plan yapıp kendini arkadaşına şişletmişti Yılmaz. Züleyha İstanbul’a geldiği sırada 2 gündür hastanedeydi. Yılmaz hastanedeyken her şeyden haberi olan Hünkar tabii ki bundan da haberdardı. Ancak Demir’e hiç haberi yokmuş gibi davrandı. Bunu duyan Sabahattin de hapishane müdürüyle görüştü ancak bilgi alamadı. Neden yattığı hastanenin hangisi olduğunu öğrenip oraya telefon etmeyi akıl edemedi ki? Tabii ki Yılmaz hastaneden kaçmayı başardı. Kaçarken geçtiği Arnavut kaldırımlı sokaklar beni çok hüzünlendirdi. Şimdi o kadar az var ki bu sokaklardan… Birer birer çirkin taşlarla yenilediler bu sokakları…
Hastaneden kaçan Yılmaz Adana’ya geldi ve Demir’le Züleyha’nın evde olmadığı gece ahırda olan Hünkar’ın boğazına bıçağı dayayıp hesap sordu. Hünkar’ın o korku dolu halini görünce biraz olsun içimin yağları eridi. Bir gün Züleyha ile Yılmaz’a yaptığı kötülüklerin hesabını ödediği günleri gerçekten görmeyi dört gözle bekliyorum. Yılmaz’ın Adana’ya geliş sürecini görmedik. Hiç parası olmayan Yılmaz kimden, nerden para buldu da onca yolu geldi? Yakalanmamayı nasıl başardı? Tarlalara sakladığı sahte kimlikleri oradan aldı mı? Bu soruların muhakkak flashback sahneleriyle cevaplanması gerekiyor. Yılmaz’ın elinden Hünkar’ı Gaffur kurtardı ve ardından O’nu önce öldürecekmiş gibi yapıp sonra da yolda öylece bıraktı. Yılmaz zaten Züleyha’dan haber alamadığı için kahroluyordu, söylediği sözlerle bir de Gaffur kahretti O’nu.
“Bir bacına sahip çıkamadın Yılmaz. Züleyha onun bunun malı oldu.”
[wp_ad_camp_1]
Bu olay sayesinde Gaffur iyice güçlendi. Zaten bildikleri ve elindeki delil sayesinde Hünkar’dan ne istese koparabilecek durumdaydı, kahyalığı da garanti görüyordu. Demir O’nu tarlaların durumu kötüye gittiği için haklı olarak azarlamış, hatta kovup yerine profesyonel idare getirmek istiyordu ama Hünkar’ı kurtarmasıyla bu durumdan yine yırttı. Üstüne yine Hünkar’dan ciddi bir para ödülü kaptı. Yine de Demir Gaffur’u azarlarken Gaffur’un o ezilip büzülen halini görmek iyiydi.
Gülten hem Yılmaz’ı o gece çiftliğe girdiğinde, hem de Gaffur’u paraları sayarken yakaladı. Gaffur’la girdikleri tartışmanın sonunda ciddi dayak yedi zavallı. Para için bir tanecik kardeşinin canını yakmaktan geri kalmayacak kadar kötü biri olduğunu da göstermiş oldu bize Gaffur. Birkaç bölüme istemediği bir adamla evlilik kaçınılmaz görünüyor Gülten için. Keşke Yılmaz’ın yerine seveceği başka biriyle evlenebilme şansı olsaydı. Konaktaki az sayıdaki iyi insandan biri ve mutlu olmayı hakkediyor.
Şermin bu bölümde de yine kafasını sadece kötülüğe çalıştırdı. Züleyha bebeğini düşürsün diye Pervin’le fakir mahallelerden birine gidip ilaç yaptırdı. Gittikleri yer Hanımın Çiftliği dizisinde Güllü’nün yaşadığı yerin aynısıydı sanki. Demek ki Adana’nın bu bölgelerinde 50’lerden 70’lere pek bir gelişme olmamış. Şermin ilacı bir tatlıya koyup Züleyha’ya yedirecekti. Ancak işler beklediği gibi gitmedi çok şükür ve tatlıyı Sabahattin yiyip rahatsızlandı. Şermin Sabahattin için gerçekten üzülmüş gibi geldi bana. Ne güzel Sabahattin Şermin’in bu yaptığını Demir’e söyleyecek diye sevinmiştim ama öyle olmadı. Demir ve Züleyha ile birlikte hastaneye gittiler ve herkese zehirlendiğini söyledi. Sabahattin’in midesinin yıkandığını duyan Fadik’in verdiği tepki ise çok güldürdü. Onca kötü olayın içinde nefes aldırdı. ^^
“Mide nasıl yıkanıyor bildiğin sabunla mı?”
Şermin’in aksine Sabahattin çok iyi ve merhametli bir adam, insanların arkasından asla dedikodu yapmıyor. Betül’ün mirası gidecek diye planlar yapacağına Demir O’nu Avrupa’da prensesler gibi okutuyor diye düşünüp minnet duyuyor. Parası olmayan hastalarını da özenle muayene ediyor. Şermin bu adamın kıymetini yeniden bilebilecek mi acaba? Çünkü boşanamayacakları ortada. Şermin zaten istemiyor, Demir’in de engel olacağı apaçık. En azından boşanamıyorlarsa eski güzel günlerine dönebilseler, Şermin de iyi bir insan olmaya çabalasa fena mı olur?
Demir onların boşanamayacaklarını Züleyha’ya da söyledi ama ben bu sahnenin Züleyha’yı tedirgin eden bir havası olmasını bekledim, çok üstünkörü geçildi. Geçen bölümün sonunda Sabahattin kafasına silah dayadığında da silahı elinden tabii ki Demir almış. Ancak bölüm birden bu olaydan sonraki bir anda açılınca böyle olacağını tahmin etsem de bunu duyana kadar bir eksiklik hissettim.
[wp_ad_camp_1]
Züleyha’nın bu bölümde hem Şermin’e hem de Saniye’ye hadlerini bildirdiği sahneleri çok sevdim. Hak ettikleri muameleyi sonunda gördüler. İçimin yağları eridi. Demir mobilyalı pikap hediye ettiğinde Şermin Züleyha’yı kullanmayı bilmediğini iddia ederek aşağılamaya kalktı ancak Züleyha O’na gereken cevabı verdi ve İstanbul kızı olduğunu, her şeyin de önce İstanbul’a geldiğini hatırlattı.
Saniye ise Züleyha’nın arkasından konuşup durmayı bırakmıyordu. Gaffur’un bu yöndeki tavsiyesini hiç dinlemiyordu. Geçen hafta Züleyha’yı Haminne’nin yoğurdu için bekletirken Saniye kaşınıyor demiştim, bu bölümde de yeni giysileri hakkında konuşurken Züleyha duydu. Züleyha önce yaptığı yemeği beğenmediğini söyledi ve O’na tatlı yaptırdı. Sonra da açığını yakalamaya çalışan Saniye’ye ayağını denk almasını söyledi. Birkaç gün önce başka bir konuşmada Züleyha’nın açığını yakaladığını sanan Saniye bu defa öfkeden ağladı.
Fadik ise kapı arkasından duyduklarından ötürü Züleyha’nın kaçtığını söylese de yine de Saniye’ye göre daha sessizdi, pasifti bu bölüm. Zaten Gaffur da kaçmayacağını savunuyordu, O’na göre böyle bir servet bırakılmazmış. Ama bilmediği bir şey var o da bu servetin Züleyha’nın umurunda olmadığı. Züleyha’nın en çok sevdiğim yönlerinden biri de bu paraya pula önem vermiyor oluşu.
Çiftlikteki günleri artık sadece bebeği için dikiş dikmekle, kitap okumakla ve umutsuzca Yılmaz’ı merak etmekle geçen Züleyha evde yalnız kalınca hemen cezaevine telefon etti ve Yılmaz’la ilgili gerçekleri öğrendi. Tam o sırada içeriye giren Hünkar’la arasında bir hesaplaşma yaşandı. Züleyha buradaki sözlerinde o kadar haklıydı ki. Bebeğine muhtaç olduğu Züleyha’dan gördüğü bu başkaldırıya, hem de hak ettiği sözleri duymasına çok memnun oldum Hünkar’ın.
“Sen ne zalim bir kadınsın ya. Sen ne canavar bir kadınsın.”
“Senin istediğin sadece bebeğim değil mi? Yılmaz ölmüş kalmış umurunda bile değil, değil mi?”
Ama Züleyha’nın eline aldığı makası karnına saplayıp bebeğini öldüreceğini söylemesinden rahatsız oldum. Ne olursa olsun Yılmaz’dan O’na kalan bu hatıraya sahip çıkmalı. Zaten bunu yapamayacağını yalnızken bebeğine itiraf etti. Yalnız ben Hünkar olsam Yılmaz ölmeden asla Züleyha’yı evde yalnız bırakmazdım. Şans eseri eve dönmese belki de hiçbir şeyden haberi olmayacaktı.
Yılmaz’ın çiftliğe geldiğinden haberi olmayan Demir, O’nun yakalanıp jandarma karakolunun nezarethanesinde olduğunu öğrendi ve gidip O’nu dövüp başına silahını dayadı. Bilerek yaralı yerine vurup indirmesi Demir’in ne kadar acımasız, ne kadar zalim olduğunu gösterdi. Karşısındakinin karşılık verme ihtimali bile yoktu. Şükür ki geçen gün O’nu takip edip bir şeylerin peşinde olduğunu fark eden Cengaver ve jandarmalar içeri girdi de Yılmaz kurtuldu. Demir’e olan kızgınlığım bir kat daha arttı. Bu olaydan sonra Yılmaz artık Demir’e de düşman kesildi. Kesilsin de, hakkıdır.
Konağa dönen Demir, Züleyha ile Yılmaz hakkında bildiklerini Hünkar’la paylaştı. Aslında duydukları karşısında Züleyha’dan vazgeçtiğini ama yüzünü görünce dayanamadığını söyledi. Züleyha’nın yüzünü gördüğü halde dayanmalı, daha evvel dediğim şekilde davranmalıydı. İnsan birini gerçekten seviyorsa önce bencilce kendi duygularını düşünmemeli. Karşısındakinin mutluluğunu önemsemeli. Hünkar’ın bu sahnede Demir’e bebeğin O’ndan olup olmadığını sorması çok şaşırttı beni. Demir ise kendinden çok emin bir cevap verdi. Cevabı ve üslubu evvelki bölümlerde “Çocuğun kendinden olmadığını öğrendiğinde onu yine bağrına basabilir.” düşüncemin aksi yönünde geldi bana. Bakalım bir gün gerçek ortaya çıktığında Demir’in tepkisi nasıl olacak? Bu sahnede Yılmaz’ın annesine yaptıklarını da öğrendi ve O’na şerefsiz dedi. Peki kendisinin çoğu davranışı ne kadar şerefli de kalkıp bunu söyleyebiliyor?
Duyduklarıyla Hünkar’ın içi rahatladı elbette, artık yalan söylemek zorunda olmadığı için sevindi ve hemen bunu Haminne’yle paylaştı. Yalnız Hünkar hem Demir’in kısır olduğunu, hem de olan biten çoğu şeyi annesine anlatıp duruyor. Hiç mi korkmuyor ya gidip birine bunları ağzından kaçırırsa diye? Sonuçta daha geçen gün Züleyha’nın kaçtığını bu sayede öğrendi. Ben Hünkar’ın yerinde olsam dertleşmek için bile anneme her şeyi anlatıp durmazdım.
Demir’in elinden kurtulan Yılmaz içindeki intikam ateşiyle birlikte koğuşuna geri döndü. Döner dönmez bir sürprizle karşılaştı. O’nun ardından adam yaralama suçundan Veli aynı koşuğa getirildi. Geçen bölüm en son gördüğümüzde Adana’daydı ve oraya kalmaya niyetliydi Veli. Ne oldu da İstanbul’a geri döndü? Acaba bu işte Hünkar’ın bir parmağı olabilir mi, ne dersiniz? Veli’nin gelişiyle Yılmaz Züleyha’nın Demir’in nikahlı karısı olduğunu öğrendi. Bir de Veli kendi çok adammış gibi Yılmaz’ı adam olmamakla suçlamıyor mu? Yılmaz öfkeyle önce Veli’yi sonra koğuş ağasını dövdü. Ben “Yılmaz artık bu koğuşun ağası olur mu?” diye aklımdan geçirirken koğuşta yangın çıktı.
Ertesi sabah Adana’da konakta kahvaltı sırasında radyodan cezaevinde yangın çıktığı haberi duyuldu ve boğularak ölenler arasında Yılmaz’ın da adı söylendi. Bunu duyan Züleyha’nın bayılmasıyla bölüm son buldu. Yılmaz’ın başrol olarak ölmeyeceği belli. Peki sizce dizideki yoluna nasıl devam edecek? O’nun aslında ölmediğini ne zaman öğrenecek dizideki kahramanlarımız? Yılmaz cephesine güçlü, yeni bir karakter katılacak mı?
Evvelki bölümlere nazaran temposu daha düşük bir bölümdü ama yine merakla seyrettim ve çok sevdim. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Bir Zamanlar Çukurova kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.