Cam Tavanlar ekran yolculuğuna 2 bandında reyting alarak başladı. Bakalım hafta içi tekrarları ile daha çok izleyicinin kalbini çalacak ve bu kazanç ikinci bölümde reytingleri yükselişe taşıyacak mı? Total’de 2,54 reyting ile 10. ve AB’de 2,31 reyting, ABC1’de 2,51 reyting ile 8. oldu. Bölüm yorumu konuk yazarımız Elma Şekeri ‘nden… Keyifli okumalar…
Leyla (Bensu Soral) idealleri olan bir iş insanıdır. İş hayatında kendi çabasıyla yükselmiş, çalışkan bir kadındır. Cem ise prestijli bir ailenin oğludur ve istediği her şeye emek sarf etmeden sahip olmuştur. Leyla’nın yıllarca kurduğu hayaller, prestijli bir ailenin oğlu olan Cem (Kubilay Aka) ile karşılaşması sonucunda yıkılır. Cem ve Leyla arasında gerginlik başlar. Bu gerginlikte kimin galip geleceği merak konusudur. Öte yandan Cem ile Leyla aşkın ağına düşer.
Entrika, kötülük, öfke, ihtiras, hainlik, yarı kaçık hatta bazıları tam kaçıkların kaçıkça oyunları derken kış sezonunun dizileri arka arkaya sezon finali yapsın da şöyle zengin, havalı otomobillere binen, aşk da neymiş diye kasıntı kasıntı ortalarda dolanan bir esas oğlan ile sakarlar sakarı, hafif şapşik ama bir o kadar da güzel bir esas kızlı yaz hikayeleri izlemeye başlayalım havamız değişsin diye seviniyordum ki; sevincim şimdilik kursağımda kaldı.
Cam Tavanlar sağ olsun; başrol kadın oyuncusunun neredeyse ilk defa kendi ayakları üzerinde duran hatta üst düzey yönetici, henüz genel bir sakarlığını göremediğimiz biri olması şaşırtsa da hikayenin ilk bölümünden seyircisi yakalar mıyız gazıyla ortaya bildiğin; üç satırını birinin, beş satırını diğerinin yazdığı, hepsinden biraz koyalım da bir şekilde seyirciden reaksiyon alırız diye zorlanan, birbirinden kopuk bir iş çıkmış.
Hatta dizinin ortalarına doğru hikayemizin erkek kahramanı, yani Cem Kumcu geldiğinde, kanal da Show TV olunca bir ara kendimi Çukur’da zannetmediysem Elma Şekeri değilim. ?
Çukur’un Celasun’unu giydirmişler, kravat takmışlar, süslemişler plazaya ve iş dünyasına atıvermişler adeta. Siz mi şakasınız bizim mi espri seviyemiz sizin çok üzerinizde bilemedim ama üzerine bir takım elbise giydirmek ya da jogger pantolon, t-shirt, sneaker ile kombinleyip Zara erkeği havalarına sokmak ile yepyeni bir karakter yaratılmaz söyleyeyim de içimde kalmasın…
Esas oğlanı biraz hırpalamışken Leyla’ya ilk bölümden dokunmayacağım o da sırf bir yaz dizisinde sonunda esas kızı asistan ya da esas oğlanın çalışanı olarak görmediğimiz için… Ancak Leyla’ya üst yönetici dedik de; onun için yaratılan hikaye de bir garip! Sen gencecik yaşında mükemmel bir iş fikri bul, yatırımcı bulup ikna et, üst düzey yönetici ol, residence lojmanda otur, makam aracın olsun ama işten ayrıldığının daha ilk gecesinde parasız kal. Kafanı sokacak bir göz oda evin bile olmasın. Bu neyin kafası acaba?!
Neyse Leyla Yüksel’i de bu kadar gömmek yeter biraz da hikayemize gelelim diyeceğim; ama şu Leyla’nın çalıştığı şirketin yönetim kurulu mu desem, sersemler topluluğu mu desem hatta ne desem boş da onların sığ(ır)lığı saç baş yoldurttu adeta. Bu nasıl bir vizyonsuzluktur anlamak mümkün değil. Ancak burada da hikayede yanlış giden bir şey var söyleyeyim. Eğer bu adamlar bu kadar vizyonsuz ise daha yeni mezun birinin fikrine yatırım yapacak hatta onu işin en tepesine koyacak kadar neye güvendiler. Ve Leyla da bu kadar hırslı, başarılı, vizyoner isim ise ve tepeye tırmandıysa bu mevkiye gelirken kendini nasıl korumaya alamadı?
Her ne kadar iyi kurgulandığını düşünmesem de dizinin günümüz dinamikleri düşünüldüğünde çok doğru bir yere temas ettiği ve iş dünyasında kadınların yaşadığı fırsat eşitsizliğini herkesin gözüne soktuğu da bir gerçek… Cem’in gevrek gevrek gülerek ettiği “pozitif ayrımcılık” lafına Leyla’dan gelen kapağa da 10 puan ayrıca… Bu arada o yönetim kurulundaki tipleri ve bu kafadaki tipler çok tenhalarda dolaşmasın…
Ve gelelim esas hikayeye… Biri bana söyleyebilir mi? Bu Cem ile Leyla’nın ilk tanışması gerçekten teknede mi oldu. Öncesi var da ben mi kaçırdım?! Sırf bir aşk hikayesi doğurmak için tekneye binerken yardım edip, gözlerine bayık bayık bakmalar, akşam yemeğine ikna edip yıldızların altında açık havada uyumalar, sabah restoran dolabından tatlı aşırmalar falan çok zorlama da neyse. Hatta nedir o arkadaş bir telefonun gelip esas oğlanın hem kızı öpüp sonra da döneceğim deyip, ortadan kaybolması… Telefon yok, adres yok, tekrar görüşme yok… Sonra bir anda CEO’luk için yapılan bir toplantıda karşılaşma…
Bizi ne elma ile ne de Leyla’nın yediği kirazlarla kandıramazsınız söyleyeyim. O kiraz fikrini ve Leyla’ya kiraz yedirme sahnesini de bulan, yazan arkadaşa da “puahhhh” diye güldüğümü de buradan iletmiş olayım…
Cam Tavanlar‘ın ilk bölümünde; hayatta kendi başına kalan ama sadece hayatta kalacak kadar değil daha iyisini yapacak kadar akıllı bir kadın ve yine zengin ama ailesinden yana mutsuz bir veliahttın hikayesiyle yola çıktık bakalım.
Merak da başa bela; Leyla o erkekleri alt eder ve kapak yapar mı, nasıl yapar diye merak ettiğim için ikinci bölümü izleyeceğim kesin ama biraz ondan, biraz bundan yapıp nasılsa yakışıklı bir oğlumuz, güzel de bir kızımız var deyip yan gel yaparsanız, Temmuz’u bile görmezsiniz benden söylemesi.
1978 yılında Marilyn Loden tarafından bir konferansta özellikle kadınların iş yerlerinde maruz kaldıkları ayrımcılık sebebiyle, iş yerinde yükselmelerinin engellenmesini anlatmak için kullanılan bir benzetmedir. ‘Cam Tavanlar’ tabiri o günden bu yana günlük hayatta da sıklıkla kullanılan ve genellikle azınlık olan bir grubun hiyerarşide belli bir seviyenin üzerine yükselmesini engelleyen görünmez mekanizmayı ifade eden bir metafordur.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.