Camdaki Kız 7. Bölümde de reytingler düşme eğiliminde; Total’de 5,81 reytingle 2. AB’de 7,67 reytingle ve ABC1’de 8,06 reytingle 1.lik… Ruh hastası Feride’nin işkenceleriden dolayı mı dersiniz? Bölüm yorumu konuk yazar Elma Şekeri‘nden. Keyifli okumalar…
Eminim benden şöyle Feride Hanım’a esaslı sövmeler, yerden yere vurmalar, laf sokmalar bekliyorsunuz ama durun onun da zamanı var. Önce şu bir türlü tam da adam oluyor mu diye heveslendiğimiz ama yaptıklarıyla hevesimizi kursağımızda bırakan gereksiz, kifayetsiz Sedat’a dolu dolu bir sallayayım. Adam da ne izan var ne akıl… Nalan ile öpüştü, kızın başını da belaya soktu sonra hoop Cana ile eski ortamına… Bak bak bir de bu sonmuş da bir daha görüşmeyeceklermiş de…
Yine bana o gereksiz espriyi yaptırtacaksın ya Sedat, boyun devrilsin. Artık sana kim inanır, Kadir İnanır!
Beklediğimiz Gülcihan-Muzo “büyük hesaplaşması” da bana göre fos çıktı. Ben aralarında dillendirilmeyen güçlü bir sevgi var ama Gülcihan sevgisini gösteremiyor sanıyordum ama Gülcihan bildiğin Muzo’yu sevmiyor hatta utanıyormuş yahu. Muzo’nun “neden bana sarılmadın, neden kucağına almadın?” sorularına, “insan doğurduğundan utanır mı?”, “çocuklar cesur olmayı değil, mutlu olmayı isterler; sayende mutlu olmadan yaşamayı öğrendim anne.” demelerine rağmen hiçbir doyurucu cevabı da yoktu, kalbinden yüzüne yansıyan bir sıcaklık da yoktu. Hatta bildiğin Gülcihan AVM’sini anlattı, içini döktü ama bir tek Muzo’ya anne kimliğiyle iki kelam etmedi.
Hele o park sahnesinde Muzo’yu otomobilden çıkarmadan kardeşlerine bakmaya mahkum etmesinin akıl alacak yanı yoktu. Muzo’dan bu kadar çekiniyorsan; onu mutlu edecek başka ortamlar yaratırsın, kardeşleriyle beraber daha rafine ortamlarda zaman geçirmesi sağlarsın… Ama yok bu Gülcihan için varsa yoksa Sedat…
Gör işte Gülcihan Hanım, sen Muzo’ya çocukluğunu yaşatmadın ama ailen yaşasın, hep paçanız kurtulsun diye Muzo’nun kapısına gidiyorsunuz.
AVM’de sizi yakalayan Tako’dan bile Muzo sayesinde kurtuldun, farkındasın değil mi? Ancak o AVM sahnesinde Tako’yu bağlayıp, şapkayla oturtmak nedir ya? Tako’nun haline gülsem mi, yok artık mı desem bilemedim.
Bu arada Tako, Muzo sayesinde AVM’deki esaretinden kurtuldu ama bu evde ayar biraz kaçık değil mi? Tako her ne kadar Rafet Bey tarafından farklı bir kıymet görüyorsa da evin bir çalışanı ve AVM’den kurtulduktan sonra evin kızı Selen’e, evin damadına “arkadaşlar” diye hitap edip, onlara hatta Gülcihan’a posta koymak da neyin nesi… Rafet Koroğlu’ndan güç almak başka, nezaketsizlik başka…!
Ama sen eşine ve çocuklarına gereken değeri vermezsen, hoyrat davranırsan herkes her hakkı kendinde görür Rafet Koroğlu. Daha önce de bu konuya değinmiştim ama sonuna kadar hep sıcak tutacağım bu konuyu… Çevreye karşı iyilik ve ahlak timsali gözükmek ya da öyle olmak yetmez. Eşine karşı hoyratlık, nobranlık, değersiz hissettirmek de neyin nesi Rafet Bey!
Neyse Koroğlu malikanesinden gidelim saf prensesimiz Nalan’ın esaret yalısına…! Sağ olsun Feride Hanım bu bölüm yine bizleri banyolara, kazanlara, bodrumlara ziyadesiyle doyurdu, görmekten içimiz şişti. Tek eksiğimiz Nalan’ın korse giymesiydi ki; bu bölüm dışarı çıkmasına izin olmadığı için bu sahne eksik kaldı. Artık diğer bölüm bu açığı kapatır yönetmenimiz.
Bu Feride Hanım da az değilmiş. Bildiğin nehirde avını bekleyen timsah gibi Nalan ile Sedat’ı görmesine rağmen orada müdahale etmedi; avlarının evde rahatlamasını bekledi ve beklemedikleri anda da saldırdı. Pes ki ne pes… Şiddet ve özellikle de kadına şiddetten ayarları bozulmuş bir kitleye artık bu kadar aleni anne şiddetini göstermek de neyin kafasıdır bilmiyorum.
Ve Nalan ile Feride Hanım arasındaki ilişki gerçekten bu seviyedeyse kitabın referans kaynağı aynı zamanda psikolog olan Gülseren Hanım bunun nasıl bir adli vaka olmasını sağlamamış, anlamak mümkün değil. Hadi bu kısmı geçtik diyelim de Feride’nin korku tünelinde sıkışıp kalan Nalan’ın yaşadıkları için evin emektarı Hafize’nin sadece “senin koruyamadım” diye hayıflanmak ile yetinmesi ve baba Adil beye tek kelime etmemesi nasıl açıklanabilir ki?!
Tam da Adil beyin adını anmışken pısırıklık ve yetersizlikte zirveye adını yazdıran Adil Bey bu bölümde de tur bindirdi adeta. Feride Hanım’ın tehditleri karşısında koskoca eski vali bey, koskoca bir baba bildiğin “pıs” dedi, kızına sarıldı kaldı. Bu Adil Bey, Feride Hanım’ın nesini seviyor, niye onunla beraber hiç anlamış değilim. Ya da bu yaşadıklarına müdahale edilmesinin gerektiğinin niye farkına varmıyor ya da varmak mı istemiyor?!
Feride hanımın kötülükleri ve beynindeki hezeyanları artık tahammül sınırımızın da üzerine çıkıp kızını da çılgın ot karışımlarıyla ölümün eşiğine getirmişken Muzo’dan yine “altın hareket” geldi.
Nalan’ı hasta diye evinde ziyaret gitmeye hazırlanan Koroğlu ailesiyle birlikte yola çıkması zaten süper hareketti, bir de üzerine Nalan’ı belki de ölümün kıyısından aldı. Anası, babası, nişanlısı, Hafize’si bile Nalan’ın ne durumda olabileceğine kafa yormazken Muzo’nun Feride Hanım”ı da gözleyerek Nalan’ın izini sürmesi alkışlık hareketti.
Feride Hanım’ın da hala bir düğmeyle Sherlock Holmes’çuluk oynasın! Bahçede bulduğun bir düğmeden nerelere geldin be Feride Hanım, bu neyin hastalıklı kafasıdır artık… !
Neyin kafası olduğunu artık yeni bölümde görürüz. Bakalım daha kötülük sınırını hangi seviyeye çıkaracaklar?!
Bu arada Feride Hanım sayesinde kırmızı ojeden soğudum onu da söylemeden bitirmeyeyim.