Biliyorsunuz ki dünya genelinde Covid-19’e karşı zor bir savaş veriliyor. Bu doğrultuda dizi setlerinin de durdurulması (hala devam eden setler ya da bir haftalık aradan sonra sete çağrılan ekipler var, anlaşılır gibi değil!) çok doğru karardı. Ay Yapım bu doğru karara ilk imza atanlardandı, tebrikler… Ama Çukur için yapımın elinde stok bölüm de olmayınca son bölümü Çağatay Erdenet’in ‘azılı düşman’ kadrosunu kardeşi Arık Böke Erdenet’e emanet etmesi ile bitirdik. Belki de setler yeniden başlamaz ise bu bölüm Çukur 3. sezon finali olacak ne dersiniz?
“Çukur’da yeni bölüm yok, dolayısı ile yeni tartışacak bir şey de yok” derken, tam da bu zamanda bölüm yazılarının altında yorum yapan ziyaretçilerimden Rizet16’nın üçüncü sezon değerlendirmeleri geldi… Madem yeni bölüm ve gelecek bölümler üzerine kafa yormuyoruz, gelin üçüncü sezonu Rizet16’nın yazısı vesilesiyle masaya yatıralım. Keyifli okumalar ^^ (For my foreign followers, please go to select language section on the top right side of the screen for google translate.)
Bu sezon genelinde bir değerlendirme yapmak istedim kendimce (ne de olsa vakitte bol bu ara) Bu yazacaklarımın hepsi kendi görüşümdür, başka kesin bir kaynağa vb. dayanmamaktadır. Benim teorilerim de denilebilir. Yazının altında yorumlarınızla katkı yaparsanız sevinirim. Rizet16
– Sezonun ilk bölümü.
– Yamaç’ın babasının katili olmayı en derinden hissettiği anlar ve sahneler. Aras Bulut İynemli’nin oyunculuğu ve verdiği duygu geçişleri kusursuzdu.
– Akın’ın kankası Kutay. Renkli karakterdi keşke bitmeseydi şimdilerde bol bol izlerdik ikiliyi.
– Yamaç ve Nehir’in tımarhanedeki sahneleri.
– Aliço’nun aile ve geçmiş hikayesi detayı, en azından birçok şeyi öğrendik.
– Az görünmüş olsa da, Vartolu’nun sonradan gelen insaflı hapishane müdürü.
– Azer, Karaca’yı kaçırıp kendi evinde tutsak tuttuğunda (Çukur 3. sezon 8. (75.) bölüm) Azer’in “Sizinkiler tek gelmez, bir ordu adam takarlar peşlerine.” sözlerinin üzerine, Selim’in tek başına, dimdik gelip Karaca’yı alması. 10 numara hareketti…
– Vartolu’nun babasının asıl katilinin Yamaç olduğu görüntüleri izlediği sahne ve gerçeği öğrendiğinde verdiği tepki. Erkan Kolçak Köstendil’in oyunculuğu harikaydı. Bu sahneye ciğerimi bıraktım diyebilirim.
– Vartolu’nun Yamaç’ı alıp (sözde) Erbaa götürüp terapi uygulaması, orada yaşananlar, yüzleşmeleri ve kardeşini kendine getirmesi.
– Damla’nın Cumali’ye çatıda hamile olduğunu söylemesi ve Cumali’nin baba olacağına verdiği tepki sahnesi.
– Karaca’nın hayatında ilk defa gerçekten sevilmesi, merak edilmesi. En önemlisi de bunları görmesi ve kendisine hissettirilmesi.
– NEJAT İŞLER. (Rüzgar gibi geçti, umarım tekrar görürüz ilerleyen zamanlarda.)
– Çağatay Erdenet’in diziye katıldığı ilk 2 bölümdeki tarzı, zekası, söylemleri. “İşte İstanbul’un Gerçek Kralı benim!” diyordu.
– Damla ve Cumali bebeğini kaybettikten sonraki Cumali – Yamaç yüzleşmesi. “Ben babamı çok özledim” sahnesi için Necip Memilli’ye de özel bir alkış – Ciğer gitti yine 🙁
– Çukur’un çocuğu Aykut’lu sahneler. Aykut’u canlandıran oyuncu her kimse o da çok başarılı.
– Arık Böke’nin diziye girişi. Bu giriş ihtişamı, daha çok sahada savaşacak izlenimi vermesi ve müziği ile oldukça heyecan katacak gibi duruyor.
[wp_ad_camp_1]
– Akın Koçovalı karakterinin sivri, sert, kendine has özelliklerinin törpülenerek yumuşatılması, daha sonrasında da işlevsizleştirilerek kenara atılması.
– Vartolu’nun gereksiz Almanya sahneleri, Ziya olayının zorlama uzatılması.
– Yamaç (ilk seferde) ve Celasun’un Yücel’i öldürmemeleri. Şahsen geçenlerde Yücel’in geçen sezon Sena ve Akşın’ı öldürme sahnelerini tekrardan izledim de, aklım almadı ona acımalarını.
– Bu sezon yardımcı senarist olarak diziye dahil olan Damla Serim (etkisi).
– Birçok sahnede gözümüze gözümüze sokulan; senarist, teknik veya yapım ekibi tarafından yapılan oyuncu ve sahne çekim, düzen, kıyafet, makyaj vs. ayrımcılığı.
– Saadet’in tripleri, bir türlü Salih’i ve ne yapmaya çalıştığını anlamamak için diretmesi.
– Mahsun’a çizilen yeni yol ve sokulmaya çalışılan durum. Ne af dilemesi be de affedilmesi geçen sezonun üzerine hiç olmadı.
– Hala Karakuzular zorlaması.
– Her ne durumda olursa olsun Vartolu’nun Sultan’ın elini öpmesi. Bu 1. sezon Vartolu’suna ve onun geçmişine, çocukluğuna ihanetti.
– Sonradan Çağatay Erdenet’in adamı olduğu anlaşılan Fatih’in Yamaç’a öldürülmesi. Aslında aralarında hesaplaşma olan Azer tarafından öldürülmesi daha uygundu ama onu da yine Yamaç’a yaptırdılar.
– Çağatay Erdenet’in o güçlü, ihtişamlı girişi sonrasında yaptığı sığ tehditler ve bel altı vurma çalışmaları. Boğazın ortasında gemi patlatabilen, Koçovalıları helikopterle takip ettirebilen adamın gidip Mahsun’la Yücel’le iş birliği yapması, Cumali’yi Damla ile, Selim’i gizli görüntüleri ile tehdit edecek bir karaktere dönüşmesini aklım almıyor.
– Çağatay’ın da Efsun’a zaafı olması. Arık Böke için yazılsaydı daha mantıklı olurdu ama işte yine bir aşk üçgeni pahasına harcandı karakterin bu yanı. Gerçi Arık için de yazılmayacağı ne malum, Savaş ganimeti abiden kardeşe geçer…
– Damla’nın hapishanede çocuğu düşürme sahnesinin anlatım ve çekimler açısından zayıf olması.
– Timsah Celil’in diziden çıkışı. Aceleye getirilmiş ölümü gayet güzel işlenen karaktere kötü bir veda oldu. (Yapım ile oyuncu arasındaki sorunlar sosyal medyaya yansıdı, bu durumlar pek hoş değil.)
– Çağatay’a kurulan oyunun çok alelacele olması. O kadar organizasyonun o hızda yapılması ve son anda polise haber verilmesi… Her şey çok hızlandırılmış, yangından mal kaçırır gibiydi. Son bölümün ilk bir saatinde flashbackini izlememize rağmen bence oturmadı.
– İdealist gazeteci olarak lanse edilen Emir’in Çukur’u övmesi, güzellemesi. Bence hiç olmadı; tamam bu mahallenin güzel yanları elbette var da bunun yanında birçok illegal işleri de var…
– Yamaç’ın, Karaca ile Celasun’u evlendirme kararı, bunu açıklama tarzı ve ortamdaki herkesin tepkisizliği.
Sevmediklerimde son olarak;
– Bu sezon ki Yamaç dengesizliği ve tutarsızlığı. Buna ek olarak (burası senaryo ve yapımla alakalı) karakterin her şeyin üstünde gösterilmesi, sürekli ön planda tutulması, her durumu o karakterin çözmesi, öldürmesi, kurtarması vs. Kendi kanımca bu çaba izleyiciyi zaman zaman sıkarak “ee tamam abi başrol de, diğer karakterler de oyuna girsin, azıcık onların hikayeleri de işlensin” düşüncesi yaratmıyor değil.
[wp_ad_camp_1]
Bir ara mahalle ona kaldı gerçekten, “acaba mı?” dedik ama olmadı zaten o durumda bir bölüm sürdü sürmedi, geçiştirildi gitti.
Bu karakter ile ilgili büyük beklenti içerisindeydim ve olaylar hızlı ilerler diye düşünüyordum fakat şimdiye kadar hiçbir gelişme olmadı, herhalde bu düşmanı cepte tutuyorlar sezon finali ya da önümüzdeki sezon kullanacaklar bilemiyorum.
Tam olarak havada kaldı diyemeyiz aslında muhtemelen ortaya çıkması yaklaştı ama çok uzatıldığı kanaatindeyim, böyle olunca işin biraz gazı kaçıyor gibi; dizide konumuz çok ama işlenmiyor ne yazık ki…
Konuya girizgah mı yapıldı, yoksa izlediğimiz kadarı ile kesilip atıldı mı? Anlayamadım. Bu hikaye bu kadar olacaksa bir sahne için kalkıp Gebze’ye gidilmesinin ne anlamı vardı ki?
Çukur 3. sezon 2. (69.) bölüm – Yamaç gördüğü rüya üzerine tımarhaneye Nehir’i ziyarete gider, onu tiyatro salonunda şarkı söylerken (playback yaparken) bulur ve konuşmalarında şunlar geçer:
Nehir: Sakın. Sakın bana yaklaşma! Çirkin yüzümü görmek istemezsin, gerçekten…
Yamaç: Sen benim hakkımda bu kadar şeyi nereden biliyorsun?
Nehir: Yani… Burada hasta kayıtlarına ulaşmak senin sandığından çok daha kolay. Ne oldu? Şaşırdın mı Yamaç Koçovalı? Aa, şaşırdın. İyi de niye şaşırıyorsun ki; benim evim burası evim. Sen misafirsin. BENİM ELİM KOLUM HER YERE UZANIR.
Bu söylem ve karakterin kendine güveni, özgür-özgün tarzı ne yazık ki daha sonra havada kaldı.
Çukur 3. sezon 3. (70.) bölüm – Efsun, hastanede olduğunu öğrendiği Yücel’i ziyarete gider ve o baygın halde yatarken geçmişi ile ilgili bir konuşma yapar, konuşmanın sonunda odayı terk etmeden önce; ‘
“Ama ben bir söz verdim, sen beni tanıyorsun Yücel. BEN BİR SÖZ VERDİYSEM ONU TUTARIM”
Aslında karakter salt vamp bir kadın düşman olarak yazıldı ama bir türlü olmayınca başka bir yola sokuldu, böylece bu söylenen söz de havada kalmış oldu.
Dip not:
Çukur 3. sezon 2. (69.) bölüm – Yamaç & Efsun ilk karşılaşması (Makbule’nin Yamaç’ı omzundan vurması sonrası) ilk görüş, ilk temas, Yamaç’ın yarasının dikilmesi, Masal (Nehir ve bebekli rüya).
Çukur 3. sezon 5. bölüm (72.) bölüm – Efsun, Azer’e Yamaç’ı bitirmeleri için kendi (Efsun’un) yöntem ve kurallarını kullanmaları gerektiğini anlatıyor. – Bu durumda benim çıkarımım bu bölümler ışığında ikili arasında AŞK yok, herkes kendi yolu ve intikamı peşinde iken bu durum nedense sonradan değiştiriliyor.
Çukur 3. sezon 19. (86.) bölüm – Vartolu, babasını öldürdüğünü öğrendiği Yamaç’ı, öldü süsü vererek kendine getirmek amacıyla (sözde) Erbaa götürüyor ve orada yaşananlar, telkinler sonrası Yamaç’ın daha iyi hissetmesini sağlıyor,
Çukur 3. sezon 20. (87.) bölüm – Bu ikili İstanbul’a dönüyorlar. Yamaç soluğu Efsun’un (bir önceki bölümde değinilen Baykal’ın kızı :)) ) yanında alıyor. Çağatay’ın ani gelişi ile acilen evden çıkmak zorunda kalan Yamaç, vurulmak üzereyken Selim ve Cumali tarafından kurtarılıyor.
Çukur 3. sezon 21. (88.) bölüm – Çağatay’ın helikopter takibi vs. sonrası Koçovalı biraderler bir tekne bulup, denize açılıyorlar. Bu bölümde teknede Cumali Yamaç’ı öldüğü için dövüyor (mizanseni güzel en azından :)) Sonrasında Selim ile Yamaç arasında duygusal bir konuşma geçiyor, fakat yine Yamaç’ı öldü sandıkları ile ilgili… Hatta tekrardan Selim geçmişe dönüyor (ben haindim, biz dağılmıştık sen topladın iyileştirdin falan filan)
Fakat bu olaylar ve sonrasında da bu iki abiden biri (özellikle Cumali – her fırsatta “benim adım Cumali Koçovalı, ben intikamımı alırım” diyen adam) “bizim babamızın kanı, katili ne oldu? İntikamını alacaktık” diye sorup sorgulamayıp, babalarının katilini hiç öğrenmeye çalışmadılar; ne Yamaç’dan ne Vartolu’dan… Hiçbir şeyi unutmayan Koçovalılar bunu unuttular mı ki? Hal böyle olunca tabi gerçeklerin ortaya çıkması durumunda İdris Koçovalı ölümü konusu üzerine olası yaşanması beklenen YAMAÇ – SELİM ve YAMAÇ – CUMALİ tramvatik yüzleşmeleri gerçekleşmedi.
Sadece Sultan, kapı girişinde Vartolu’ya sordu: “ne oldu o iş? yaptın mı?” diye “Yaptım.” dedi ve geçti bitti gitti.
[wp_ad_camp_1]
Çukur 3. sezon 3. (70.) bölüm – Efsun’la otelde karşılıklı silah çekilme ve konuşma sahnesi sonrasında, Yamaç’ın peşine takılan Timsah ve Akın, onun kaza yapıp araçla ormana girmesini ve ardından ölmesini sağlayacaklardır. Fakat beyaz Mercedes’li gizemli bir kişi Yamaç’ı araçtan kurtarır. (Bu bölümde kurtaran kişiye dair sadece direksiyondaki elleri gösterilir, birçok izleyici bu ellerin bir kadına ait olabileceği düşüncesini bile taşımaktadır, el çıplaktır herhangi bir parmaksız ya da parmaklı eldiven detayı yoktur.)
Çukur 3. sezon 11. (78.) bölüm – Yamaç’ı tekrar pusuya düşüren Timsah, bu kez araçla yolunu keserek onu yaylım ateşine maruz bırakarak yok etmeye çalışır. Beyaz Mercedes kullanan gizemli kişi (bu kez kar maskeli ve parmaksız eldivenli) tekrar ortaya çıkarak adamımızı kurtarır.
Çukur 3. sezon 14. (81.) bölüm – Yamaç tek başına lunaparkta iken saldırıya uğrar, Beyaz Mercedes’li koruyucu melek yine takiptedir, adamları öldürür fakat kendisi de yaralanır, yerde baygın halde yatarken Yamaç’ın yüzündeki maskeyi çıkartması ile bu kişinin aslında (reenkarnasyona uğramış) Mahsun olduğunu görür ve şoka girer.
Çukur 3. sezon 15. (82.) bölüm – Geçen sezon ölen Mahsun’a bir canlandırma hikayesi yazılarak, en başından beri olan kurtarma sahnelerindeki gizemli kişinin o olduğu sahne tekrarlarına Mahsun eklenerek gösterilir.
Burada benim kanımca 3. bölümdeki ilk kurtarma sahnesinde hikaye başka şekildeydi fakat dizinin bu sezon sert bir hikaye değişimine gittiği 3. sezon 10. (77.) bölümden sonra muhtemelen bu kurtarıcı kişi hikayesinde de değişikli oldu, Mahsun hayata döndürüldü, Yamaç’ın koruyucusu oluverdi. Bize de zamanında KARAkuzuların lideri olan kişinin BEMBEYAZ Mercedes kullandığı ironisine maruz kaldığımız sahneler kaldı. Bence tüm bu durumlar Berkay Ateş’in diziye tekrar dönüşü falan mecburi ya da müdahaleli hikaye değişikliği sonucu gerçekleşti. ASIL KURTARICI GİZEMLİ KİŞİ KİM ÇIKACAKTI ACABA?
Çukur 3. sezon 9. (76.) bölüm – Yamaç & Azer (Şenol’un mekanında) teke tek dövüş ve ‘güle güle Azer’ kızgın şiş ile şişleme sahnesinde araya Efsun sokularak taraflar ayrılır.
Çukur 3. sezon 10. (77.) bölüm – (Benim düşünce ve izlenimime göre dananın kuyruğunun koptuğu, karakterlerin hikayeleri ve geleceklerine etki edecek senaryo değişikliğinin sert bir dönüş ile gösterildiği bölüm). Bu bölümde anlatım biraz fazla zamanda ileri ve geri giderek yapılmıştı umarım kafanızı çok karıştırmadan aktarabilirim. Kronoloji kafasında çok karışan olursa o bölüme tekrardan göz atabilir.
Efsun Yamaç’ı köşede bir yere gizleyerek, sonrasında gelen kardeşlerine yaralı Azer’i vererek acilen hastaneye yetiştirmelerini söyler (Sahne değişir-1)
Bölüm içerisinde (ortalarında) Yamaç, babasını vurma anını hatırlaması ve kulak çınlaması üzerine, Efsun’un kapısına dayanır. Efsun babaannesine rağmen Yamaç’ı dizlerine yatırır, başını okşayarak masal anlatır ve Yamaç’ı uyutur. Bölüm duvar yazısı: ” Sonunda Uyudu, Teşekkürler Efsunumun! ” – Bu durum Efsun’un Yamaç’ı köşede gizlemesi ve sonrasında yaşanmış olanların ardından gelişmiştir aslında…
Efsun, Yamaç’ı takip ettirdiği adamını arayarak, nerede olduğunu sorar ve aldığı bilgi üzerine oraya giderek Nehir ile Yamaç’ı tımarhanenin çatısında otururlarken görür. (Aha da aşk üçgeni)
Buradan sonra Sahne değişir-1’in in kaldığı yerden gösterilir; Kardeşlerinin Azer’i götürmeleri üzerine, tekrardan içeri girerek Yamaç’ı kontrol etmeye gider. Yerde baygın yatarken yere düşmüş olan (Nehir’in Yamaç’a daha önce verdiği) kolyeyi avucuna tutuşturup, Özür dilerim deyip Yamaç ‘ı öper ve onu sevdiğini sözlerle de ifade eder. Bölüm biter
Anlatmaya çalıştığım gibi bölümde olayların izletilme sıralaması karmaşık, gelişmeler sorunluydu şöyle özetlemek gerekir ise bu bölümde verilmek istenen mesajlar bence; Efsun meğerse Yamaç’a baştan beri aşıkmış (Yersen!) , aslında Yamaç’ın da ilacı, şifası en baştan beri Efsun’daymış da Yamaç şimdiye kadar başka biriyle gönül eğlendiriyormuş gibi gibi…
Daha keskin ve net ifade etmek gerekirse; (Yapım veya senaryo ekibi dilinden) bu kızımız güzel, başarılı bir oyuncu, biz kendisini salt, güçlü ve vamp bir kadın düşman karakter olarak diziye transfer ettik fakat olmadı, yürümedi mecburen senaryo hikaye değişiklikleri ile başka bir şekilde kullanacağız deyip; bu bölüme kadar düşman karakter olarak zorlanan Efsun’u değiştirip, haliyle Yamaç ve Nehir’i de işin içine katıp bir aşk üçgenine dönüştürüldü olay. (Tekrar söylüyorum bunlar tamamen benim düşünce ve teorilerimdir, hiçbir gerçekliği de olmayabilir.)
Bu bölümdeki keskin dönüş sonrasında Efsun düşman rolünden adım adım uzaklaştırılır, bu arada Koçovalılar birkaç bölüm Azer ile çatışırlar sonrasında Çukur altınları çalar ve yeni büyük düşman Erdenet’ler ortaya çıkar (yaratılır).
Tabi bu geçişteki hikaye kaymaları beraberinde bazı karakterlerin mecburi değiştirilmesini gerektirir.
Misal; 3. sezon 13. (80.) bölüm – Kemal ölmüş, cenazesi yeni kaldırılmış. Nehir birden umarsızca ortaya çıkar ve Yamaç’ı bara götürür, içip eğlenirler. O gece birlikte olurlar (aceleye bakın), sonrasında apar topar hamilelik ve o özgür yaratılmış, kendine güvenen karakterin Koçova malikanesine tıkılması (resmen karakterin kolu kanadı kesilip başka bir şeye evrilmiştir, muhtemelen hikayesi ve geçmişine dair konular işlenmeyecektir.)
Dolayısı ile 3. sezon 10. (77.) bölümdeki hikaye oynamaları, bir önceki bahsettiğim konu olan Yamaç’ı kurtaran kişinin Mahsun’a çevrilmesi ile de muhtemelen bağlantılı, belki de kurtaran gizemli kişi başka biri olarak düşünülüp yazılmıştı ilk başta ama kısmet olmadı sanırım.
Başlıktan bağımsız olarak; 10. bölüm yani bu bölümde ilk kez konusu geçen bir başka detay da, sonradan Dostlar Kıraathanesi’nde çalışmaya başlayacak olan, bir ayağı topallayan Nedim Bey. Koçovalıların yaptığı pavyon mekan baskını ve mekana çökmeleri sonrasında, Yamaç’ın orada çalışan elemanlardan biri ile yaptığı konuşmada ortaya çıktı ilk kez, Yamaç’ın “O abiye söyle, Çukur’a uğrasın bir zahmet” demesi ile de birkaç bölüm sonra mahalleye geldi. Yamaç’ı buldu ve kahvede çalışmaya başladı. (Muhtemelen senarist bile henüz- şu an bu karakteri nereye bağlar ya da bir yere bağlar mı bilmiyordur ama bence o kadar hikaye değişimi ve geçişi içinde kendisine olası bir koz karakter yarattı ve içeri soktu, kim bilir belki konu tıkandığı bir yerlerde ya da sezon finali benzeri bir durumda olası düşman, işbirlikçi veya casus çıkartılacak, izleyip göreceğiz.)
[wp_ad_camp_1]
Bu karakterin nasıl dönüştürüldüğünü öyle uzun uzadıya, bölüm bölüm irdeleyerek yazmayacağım çünkü gerçekten çok net bir yumuşatma oldu. Hani geçen sezon o kadar merakla beklediğimiz, psikopatlığı alttan alttan mesajlarla verilen hatta bir ara çare olabileceği şeklinde bile lanse edilen karakter maalesef önce Yamaç amcası tarafından mahalleden kovulup, bir dönem Koçovalı soyadından bile dışarı itilip sonrasında (eski sevgili) Songül detayı ile birlikte sözde kendine getirilip tırnak içinde ponçikleştirilerek, neredeyse bir kedi yavrusu kıvamına gelince de kapıdan içeri alınarak, aileye tekrar kabul edilmesi sonucu süreç tamamlandı bence. Tamam, Akın bazı konularda sınırını aştı, hainlikte ileri gittiği zamanlar da oldu fakat bu karakterin kendi yapısında sertliğinde, sivriliğinde var olan şeylerin sonucunda gelişiyordu, cezalandırılırdı vs. fakat böyle özelliklerinin törpülenmesi ile maalesef ki oyuncuya, karaktere ve hikayesine yazık edildi.
2. sezonun 31. bölümünde Çukur’da para yakma raconuyla giriş yapan Adana kökenli İstanbul uyuşturucu baronu çok güçlü ve sertti. Oyuncunun yeteneği ve ışığı sayesinde diziye yeni bir heyecan kattı. Bana göre belki de Vartolu sonrası en çok sempati duyulan ve sevilen düşman karakteri olmayı başardı.
2. Sezonda karakter gayet güzel işlendi, 3. sezona da bomba gibi girmişti aslında, 3. sezon 2.(69.) bölümde Rus mafya liderini uzaktan balta fırlatarak öldürmesi, karakterin kendine has tarzını, gücünü ve sertliğini koruduğunun göstergesiydi.
Fakat işte ne oluyor, nasıl oluyorsa bir karakter biraz ön plana çıkmaya başlayınca sanki onun dizideki geleceği ile ilgili gizli bir el devreye giriyor ve birtakım değişiklikler müdahaleler gelmeye başlıyor. Dizi ile ilgili bu tarz kararları kim ya da kimler veriyorsa bence dizi izlenilirliği açısından çok da iyi yapmıyorlar. Şöyle ki Azer’in geri plana alınma sürecine bir göz atalım;
Çukur 3. sezon 7. (74.) bölüm – Yamaç, Azer’in annesini kurtararak, Koçova malikanesinde koruma altına alır. Burada verilen ilk alt mesaj Azer artık Yamaç’a bir can borçludur.
Çukur 3. sezon 9. (76.) bölüm – Azer, Yamaç’ın korumasında olduğunu öğrendiği annesini almak için Koçova malikanesine gelir, misafir edilir. İdris Koçovalı ve Çukur’u neden kurduğuna dair güzellemeler dinler. Ziyaret sonrası evden ayrılma sahnesinde; Yamaç, Azer’e (arabasına binmeden önce) bir tespih hediye eder ve seni öldüreceğim raconu keser.
Aynı bölümün sonunda Yamaç ve Azer (Şenol’un olduğunu düşündüğümüz) depo tarzı bir yerde teke tek kavga ederler, kavga sahneleri sonunda Yamaç, kızgın şiş ile ”GÜLE GÜLE AZER” diyerek Azer’i şişle öldürmek üzereyken (burada 77. bölüme geçiş) araya Efsun girerek Yamaç’ı bayıltır, Azer’i kurtarır.
Normal olası bir durum olarak izlediğimiz bu sahne aslında (yapım ya da senarist ekibi tarafından) bizlere şu alt mesajı veriyor; hepinizin bildiği Adanalı güçlü İstanbul uyuşturucu baronu olan (gerçek) Azer Kurtuluş bu bölümde (kahramanımız) Yamaç Koçovalı tarafından öldürüldü.
3.sezon 10. (77.) bölüm – Efsun tarafından kurtarılıp, kardeşlerine teslim edilen Azer hastanede yatmaktadır, Yamaç onun yattığı odaya, gizlice doğum günü pastalı bir ziyaret gerçekleştirir ve şu sözleri sarf eder;
”Bugün senin hayatının – geri kalan hayatının – ilk günü. İlk yaşın. Öyle bakma, bu bir hayat fırsatı. Ne bileyim yeniden doğ. s*ktir git İstanbul’dan, Adana’na dön, kendi çöplüğüne.”
Böyle dizi içindeki repliklerle alttan alttan oyunculara mesaj verilme teorisini ilk kez burada yorum yazan bir diğer arkadaşımız olan Nur’dan okumuştum, mantıklı geldi. Burada da aslında Cihangir Ceyhan’ın dizide çok istenmediği gibi bir mesaj yatıyor maalesef ama işleyiş açısından bakarsak verilen net mesaj şu: ”Bir önceki bölümde zaten gerçek Azer Kurtuluş karakteri öldü, bundan sonra yeniden doğuş yani dizideki geleceğine bu değişimi yaşayarak devam edeceksin.”
3. sezon 10. (77.) bölüm sonrası Efsun’un da lider düşman kontenjanını dolduramaması sebebiyle, yeni büyük düşmana zemin hazırlanana kadar geçiş dönemini yine Azer Kurtuluş – Koçovalılar çatışmaları ile doldursalar da, Azer Kurtuluş maalesef o ilk girişindeki güçlü, sert, kendi tarzında raconu olan haline yaklaşamadı bile.
Sonrasında zaten 3. sezon 14. (81.) bölümden itibaren Karaca sözde savaşı bitirmek için Azer’in evindedir. (Artık bu gerçekten dizi içinde Koçovalılar ile Azer Kurtuluş savaşı mıdır? Yoksa gerçek hayatta Aras Bulut İynemli – Cihangir Ceyhan savaşı mıdır? Ya da yapım içindeki Cihangir isteyenler ile istemeyenlerin savaşı mıdır? bilinmez) O günden sonra Azer – Karaca aşkı başlar, bunun sonucunda karakter zaten başkalaşmıştır bile; bırakın racon kesmeyi, kendi işini gücünü bile neredeyse takip etmez. Ha burada yanlış anlaşılmasın ‘Azer – Karaca aşkı niye oldu’ vs. demiyorum aksine bunlar duygu işi, hikayeye genel olarak pozitif katkılar sunan gelişmeler ama öylesine güçlü ve potansiyeli olan bir oyuncu ve karakterin de tüm özelliklerini alıp, bir aşk böceği haline getirilip ortalıktan çekilmesi de hiç olmadı.
3. sezon 15. (82.) bölüm – Çağatay Erdenet giriş yaparak, Çukur’un lider düşman kontenjanını da (bir sürelik) doldurdu.
Yazım dilim döndüğünce kendi gözlem ve teorilerimi yazdım; umarım hoşunuza gitmiştir. Mantığınıza yatmayan ya da yok bence burası şöyle dediğiniz yerler var ise yorumlarınızla katkı yaparsanız sevinirim.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.