Çukur bölüm yazısına başlamadan önce sosyal medyaya şöyle bir göz gezdirdim de çarşı karışmış yahu… Koçovalıların evlerindeki Karakuzu baskınına denmedik laf bırakılmamış, yazana ‘vasat’ denilecek kadar… Bi’ dakika orada bir duralım. Çatapatlı bölümleri ben de pek sevmiyorum. Saçma mı? Evet. Renk katıyor mu? Evet. O zaman sorun ne? Yazan vasat mı? Pes! İlk bölümden bu yana hemen hemen her bölüm yazısında bir/birkaç noktaya takılıp söylenmiş olsam da hikaye kurgusu, karakterler, dramatik ogeler çoğu zaman eksiksiz. Sistematik olarak illegal faaliyetlere, mafyacılığa övgü dolu, üstüne üstlük yön gösteriyor yorumlarına da kendi adıma katılmıyorum. Dizi bu yahu! Ama biliyorum ki, herkes bu bilinçte değil ne yazık ki…
Ama lastik içinde döne döne çatışmaya gitmek her kimin fikri ise ilk seferinde de komikti, yine komik…
lastik içinde döne döne çatışmaya girmişsin gibi bir gün…
— Serkan Altuniğne (@serkanaltunigne) March 26, 2019
Bu sahne Çukur’un birlik beraberliğini yansıtmak için yazılmış. Öyle ki bu durum bazı izleyicileri ağlatmış bile. Ben Çukur’un birlik beraberliğine pek inanamadığım için – Karakuzular zamanı neredeydiler? benim için öylesine bir sahne idi. Yoksa siz duygu yoğunluğu yaşayanlardan mıydınız?
Bölümün bana göre ‘tek’ duygusal sahnesi vardı, o da geçen haftaki bölüm sonu, bu haftaki bölüm başı; Mahsun’un babasının canına kıyması. Geçen haftaki bölüm yazısında da yer vermiştim. Onca kurşuna siper olan ölmüyor da bir bıçak darbesi öldürüyor ya… Gerçekten de ‘iyileri öldüren dünya…’
Geçmişe uzanıp Koçovalılar’ın Fikret’in bulunmasına destek olması ne güzeldi. Baksanıza küçük bir gecikme nelere yol açtı…
Bir flashback’te Çeto’dan geldi. Bu seferki sinir bozucu… Çeto’nun sırf Mahsun’u kaybetmemek için ona ailesini vermemesi ölümünün Mahsun’un elinden olmasını çok istememe yol açtı. Gerçi bu sahnede daha dramatik bir yüzleşme beklerdim. Erkan Avcı ile Berkay Ateş’ten dizinin kült sahneleri arasına girecek bir performans çıkarırdı.
Yolun açık olsun Erkan Avcı… Öyle bir giydi ki Çeto’yu üzerine, ne onun Erkan Avcı olduğu ne de geçmiş projelerindeki karakterler bir an olsun aklıma gelmedi. Çeto’ya veda ederken bize düşen Erkan Bey’cim ile taze projelerde görüşmeyi dilemek…
Ağlarım… ?
Bıçak sırtı bir karakterdi Çeto… kötüydü ama sevmemizin sebebi de Erkan Avcı’dır… ??#çukur #başlıyoruz https://t.co/Br8ppApqrZ— dreamytangerine (@dreamytangerine) March 25, 2019
Bölüm içinde herkes çatapata takıla dursun ben neden her bölüm farklı Karaca izlediğimize takıldım. Bırakın sezon finalinden ikinci sezonun ilk bölümlerine, geçen bölümden bu bölüme değişti yahu. Bu açılımla ilgili merak ettiğim tek şey Damla’nın duyduklarının ne zaman nerede gün yüzüne çıkacağı… Gelin kaynana pek iyi anlaşacaklar besbelli, ikisi de kapı dinlemeyi pek seviyor ^^
Kapı dinlemek tek falsosu olsun, Damla’yı ilk sahnesinden beri seviyorum. Bu evliliğe ‘tamam’ dediğinde babasının planlarını bildiğini düşünmüştüm. Yanılmışım, hiç bir şeyden haberi yok yahu… Cumali’ye durum analizi yapmasının ardından birlikte maceradan maceraya koşmaları ile güle güle Yıldız, hoş geldin Damla yeni ‘ship ship ship’ hayırlı olsun: DamCum ^^
“ha şöyle..” ?
• #çukur <•••> #damcum pic.twitter.com/HXWL3YFMEM— melanie (@scoulday) March 25, 2019
Yüzüklü her kimse, filinta gibi bir deli kanlı bekliyordum. Giyim şekline bakılırsa, orta yaşlı, mülkiyede memur biri tipli biri çıkacak. (Gerçek hayattan orta yaşlı mülkiyelileri yermek için söylemiyorum, aman ha… ) Tabi bu abimiz tahmini o imaja SUV kullanıyor o ayrı. Yüzüklü’nün kim olduğuna dair teoriler havada uçuyor. Ben tahmin yürütmeme hakkımı kullanıyorum ama teorilerden biri olan Yücel’in olması zamanlama olarak mantık çerçevesine de, Çeto’nun onu görünce öldürmek istemesine de uymuyor.
Bu bölüm unuttuğumuz karakterlerden biri daha görünüverdi. Meliha! Karakuzular Meliha’yı biliyorlarmış demek ki… Meliha ile İdris yatak odasında baş başa nostalji yaparken mahallede kıyamet kopmaya çoktan başlamıştı bile. Eski fotoğraflar, gazete kupürleri Hale’yı anmamıza da yol açtı, onun Meliha ile benzerliğine değinilse de bu durum sadece tesadüfmüş. Çürüyen teorilerimize ek ^^ ama hiç inandırıcı değil!
Sena kendini Çukur için feda etti. Ulvi bir hareket. “Aileme bir şey olmayacak”. Tabii uğruna feda ettikleri yokluğunu fark edebilseydi iyiydi ^^ (Çatışma sırasında saftrik satfik odadan çıkmasına hiç değinmiyorum, bari bir amaç yazılsaydı odayı terk etmesi için…)
Peki ya Sena – Mahsun arasındaki ilişki ne olacak dersiniz? Biliyorum ki Sena ile Mahsun’u Yamaç ile olduduğundan daha fazla yakıştıranlar var? (Gözde ilk aklıma gelen ^^) Sena Yamaç’tan uzaklaşsın diye adak adayanlar da… Peki Sena’nın Fikret’e karşı duyguları zaten – kimse yok demez herhalde, vardı; bir süre sonra bir Stockholm sendromu izler miyiz dersiniz?
Önemli bir sorun var, sezon başında sayısını hatırlayamayacağım kadar çok bölüm Sadiş’in kurtarılmasını bekledik, sezon finaline kadar da Sena’yı bekleyeceğiz. Düşüncesi bile korkunç…
Tweetleriyle yazımı renklendiren Serkan Altuniğne drmytngrn melanie ‘e teşekkürler…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Eyvah eyvah; yazıyı ne Yamaç’ı ne de Salih’ciğimi eklemeden bitirmişim, bari fotoğraflarını ekleyeyim ^^