İçinizin kıyıldığı sahneler vardır ya; işte Çukur aleminde içimi kıyan sahnelere bir tane daha eklendi. Gözlerimden yaşlar süzülürken bıçağın acısını hissettim desem yalan olmaz. Ah Mahsun ah… Çeto’nun (pislik herif) yönlendirmesi ile yıllar sonra kavuştuğun babanın katili olmak ne acı, ama önce bir dursan, dinlesen gaza gelmesen mi acaba? Bakmayın serzenişime tam da sezon başından beri bize tanıtılan Mahsun karakterine uygun bir davranıştı bu ani ve fevri hareketi. (Sanırım her şey Sena ve Selim’i baba evinde görmesinden çok Sena’nın Yamaç’a sarılması anında koptu.)
Menderes Samancılar, ne iyi geldi ama ne çabuk gitti… Hiç konuşmasa bile öyle baktı ki oğluna, erçi ateşli silahla vurulunca öldürmeyen Allah öldürmez oluyor (bakınız düğündeki katliam, Medet, Yamaç vb. ) , da kesici aletin karın boşluğuna saplanması ile öldürüveriyor olması mantık şartlarında değerlendirirsek sonuç ‘çuvallama’ olur ama dramatik öge kapsamına alıyor ve sahnenin mantığına değil duygu yoğunluğuna odaklanıyoruz. Ne yaptın anam babam? O bıçak babanın karnına bizim ciğerimize girdi.
Yüzüklü’den de Baykal’dan da pek haz ettiğimi söyleyemeyeceğim de bu ikili hakkında en gerçekçi tespitim Çeto telefon iletişiminde epey kahraman, ama ikidir görüyoruz ki silahlı çatışmalarda o kahramanlıktan geriye pek bir şey kalmıyor ^^ O arabaların aynıları depoya nasıl gelmiş, ofisinde gördüğümüz baş harf logolu silah – ki onu Çukur ahalisi bilmiyordu? Baba Baykal ile oğul Nazım arasında idi o sahne, neden ofiste dolapta ‘beni bul’ diye bekliyor, bir insanın neden 5 tane yatı olur gibi sorulara yanıt bulmadan yahu camia da herkes ‘BAYKAL’ı biliyor hatta tedirgin tedirgin telefonla bile konuşuyor da bi’ bizimkiler bilmiyor öyle mi? Bu sahnenin en güzel dakikaları Yamaç’ın Baykal’a seslenmesi idi sanırım ^^
Geçen haftaki bölüm sonunu izlediğimde duvar yazısı önerim ‘Sevenleri sevdiklerine vermediler’ idi. Tüm yaşanmışlıklar ve Sultan Hanım bir yana Cumali ile Ylıdız’ı çok yakıştırıyordum ben. Karakuzuların Çukur’u ele geçirdiği dönemde Yıldız’ın bir beden işçisi olduğu biliniyordu, bunu saklamadı ki… İpler adamın Mahsun olması ile mi koptu. Susma hakkımı kullanıyor, kopacağı varmış demek ki diyorum. Değiş tonton diyerek gönder gelsin enerji dozu yüksek Damla Cumali sahneleri Gökhan Bey’cim <3
Çeto’nun bildiği tüm sırlar aslında en büyük silahı idi. Bir bir sıktı mermileri; önce Salih’in uyuşturucu imalatı ardından Celasun’un Cumali’yi öldürmek için görevlendirilmesi. Ortalık darmaduman; bi’de Yamaç’ı vuranın Metin olduğunu söyleseydi Metin’in gözündeki korkuyu, Yamaç’ın onu rahatlatmasını fark ettiniz mi? Kaosa gel…
Yamaç Metin’i affettiği gibi ondan gizli kapaklı işler çeviren Sena’yı ve Selim’i de bir çırpıda affediverdi. Çok yüce gönüllü bir bey olmasının yanında biraz da … (elim gitmedi yazmaya…) Ama bir kez da Yamaç’ın arkasından bir sürü dolap çevrildi ve yine dolaplar ortaya çıkınca bırakın özür dilemeyi yine zeytinyağı misali üste çıkıldı…
(Öğrenemedi ki)
Sırların ortaya çıkması ile sorguya çekilen Salih’ciiim: ‘Böyle evlat olmaz olsun’ muş. Pardon? Siz ‘baba’ olabildiniz mi de Salih’in evlatlığını sorguluyorsunuz?
O dönemde maliyeden emekli Murtaza Amca gibi köşenize çekilmiştiniz. Aile sadece rakı masasında sözlerinizde kalmıştı, yüzü kadar kalbi yaralı torununuzu bile görmüyordunuz. Günlerden de Perşembe, hadi zihnimizde #tbt yapalım, O dönemde İdris ile dertlerini paylaşsaydı Salih birlikte derman bulabilirler miydi? İm-kan-sız. Ha, yamaç ile paylaşabilirdi. O ayrı. Ondan gizli yapması -nedenlerini açıklamasına rağmen, hala mantıksız geliyor bana ama yineliyorum, o ayrı. Konu baba-oğul ilişkisi ise sen oğlundan önce sınıfta kalmıştın be İdris Koçovalı! Tam da bu nedenle İdris’in Salih’in başını okşadığında hiç duygulanamadım. Ama Salih’in şaşırarak kedi gibi kıvrılması hoştu. Şişt, İdris Bey, atamızda 1.2.3 TIP.
Bu sahnede bana göre en önemli detay İdris’in kolyeyi yine fark etmemesi. Ama İdris Jr. İle kolyeli bir sahne boşa yazılmaz, hele kolye detayı hiç havada kalmaz… Merakla bekliyorum… Ha Gökhan Bey’cim bi’ de Hale nasıl oluyordu da Meliha’ya o kadar benziyordu, üzerinden epey geçti ama bu konuya da bi’ ara değinseniz…
Ortaya çıkan bir diğer sır da Celasun’un Cumali’yi öldürmeye gönüllü, hadi gönüllü demeyelim de ses çıkart-a-mayışı idi. Bakalım İdris’in Celasun’a teslim ettiği kurşun gün gelecek Celasun’un kalbine saplanacak mı? Olsa olsa Karaca ile gönül bağı ortaya çıkınca olur…
Başlığı babalar ve oğulları olarak seçtim bu bölüm. Bu dizide babalar ve oğulları arasındaki ilişki analizine ciltlerce kitap yazılır. İnsan ister istemez bunları kaleme alan adamın babası ile ilişkisi nasıldı da böyle karakter yazabiliyor oluyor? Derin konular, hiç girmeyelim Baykal kim acaba diye fikir yürütelim ^^
Tweetleriyle yazımı renklendiren © ; Gözde Erkan teşekkürler…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Bu yazı da başka bir baba – oğul hikayesi için : ÇUKUR – BABALAR VE OĞULLARI
Çeto’nun yarattığı Mahsun öldü. Fikret ise yeniden doğru ama kanadı kırık ^^ Ah Fikret, babana nasıl kıydın? (Dokunmayın, ağlarım…) Öyle bir darbe aldı ki, bu noktada Fikret’in yaşaması için tek bir sebep kalmadı bana göre…
Bölüm sonunda Karakuzu logosu yok oldu ise… Asıl şimdi asın bayrakları ^^
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.