Bu haftaki Çukur yazısında başlığı bölüme giriş yaptığımız Ruhumda Sızı’dan… Ağladım. Damla ile Cumali’nin bebeğinden çok sözlerin beni götürdüğü anılar, yakın zamanlı kayıplarım için. ‘Sözün bittiği yer’ derler ya, işte o yer tam burası. Yaşayan bilir…
Dizimize dönelim…
Damla’nın kaybı gerçekten büyük. Annesini erken kaybetmiş bir kadın olarak, annelik kavramını da kendi çocuğu ile öğrenecekti. (Sultan’dan yalan yanlış şeyler öğrenmemiştir umarım.) Ama öyle sevmiş ki Cumali’yi çekirdek ailesini kurmak istemiş. Ama nasıl Cumali Damla için, doğmamış bebeği için Çukur’a ihanet edebilecekse Damla da Cumali’nin – hayatında tek sevdiği adamın, hayatı için bebeğinden vazgeçebildi. Cumali’nin ‘Ruhumda Sızı’ ile Damla’yı temizlemesi güzel detaylardı. Ve en güzeli de Sultan’ın yüzüne kapanan kapı idi tabii, iki kere idi değil mi?
Karaca ile Azer aşkı dolu dizgin ilerliyor… Kebapçıya gittiler ^^ Sesli güldüm, kusura bakmasın AzKar fanları. Bir önceki bölüm yazısının altındaki yorumlarda epeyce değinilmişti AzKar sahnelerinin yalap şap yazıldığına ikna oldum. Katılırsınız katılmazsınız bilemem ama Karaca’nın Azer’in evine gitmesinin barışı sağlamaktan öte hoşlanma ve hoşlanmadan doğan merak, yakın olma isteği olduğuna hep inandım. Bu teorimi bir kenara koyalım, yahu Karaca Celasun’un daveti olduğunu düşünüp soyunup yatağa girme cesaretini gösteren, onu dedesinin odasında kıstırıp dudaklarına yapışan ve kuzeninin nişanlısı olan bu adama düğün arifesinde anlamlı(!) cümleler sarf eden bir kızcağızdan neye dönüştü?
AzKar zaten mükemmel işlenmiyor, Azer Kurtuluş konusunda isyan başlayacak yakındır!
Karaca’nın evden kaçtığı gün olanlara bakar mısınız? Çukur’da bir yerlerde Yamaç’ı tutukladılar, Damla bebeğini kaybetti tüm hane halkı ayakta tüm bunlar yetmezmiş gibi bir de Celasun’a yakalandı. “Bu kim lan?” sorusunun yanıtını hızlı buldu da sindirebildi mi? Kesinlikle hayır!.
[wp_ad_camp_1]
Yamaç sorgudayken sırtından gözüken polis sahnesinde acayip heyecanlandım; “Acaba Arık Böke bu polis olabilir mi?” Hashtag #içerde olunca hikayeyi de direk içerde’ye bağladıysam… Ama bırakın Erdenet olmayı Erdenet’lere düşman olan bir polismiş. Ve hatta Erdenetleri içeri alabilemek için Yamaç ile işbirliği yapmak istiyormuş. Bu durum biraz zorlama geldi açıkçası.
Günün sonunda Çağatay Erdenet = Düşman. Benim bildiğim Yamaç onun zaaflarını bulurdu. Ama yok, planı yanına birini köstebek yerleştirmekten ibaret. Bu nedenle fevri de olsa Cumali’ye hak veriyorum doğrusu. Cumali Çağatay’ı o dakika öldürebilirdi. Kaldı ki kötülük yapanın cezasını o kötüden en çok zarar gören vermeli. Bu nedenle Koçovalı biraderleri dizseniz önüme, hangisi kırsın Çağatay’ın kalemini deseniz yanıtım net olur: Cumali Koçovalı! Yamaç abisini nasıl oldu eli ile koymuş gibi buldu bilemeyeceğim ama Erdenetlerin babasını Çukun başına saracağına araya tampon kuvvet polisi sokmak mantıklı oldu doğrusu. Yine de adam hazır düşmüşken neden öldürmezsin o ayrı, bilemedim.
Ama Çukur biraderlerden herhangi biri Cengiz Erdenet’i bugün öldürse ailenin de onu öldürteceği kesin. Bu açıdan bakınca ondan kurtulmanın en iyi yolu itibarını kaybettirmek değil mi?
Çağatay’ın kendi eliyle kendi hakkındaki tüm bilgileri Yamaç’a vermesine salaklık diyoruz da sürpriz bir şekilde gazeteci Emir’i tanıyan bilen polisin bunca süre Emir’in elindeki veriler ile harekete geçmeyip Yamaç’ın oyunu ile Çağatay’ı suçüstü (ön izlemeden suç ne anlamadık ama? Uyuşturucu baronu ile buluşmak mı?) yakalamasına akıllıca hareket diyoruz. Peki!.
Yamaç sorguda iken Vartolu ile Mahsun maceradan maceraya koştular ^^ Yahu bu Vartolu Mahsun’u nasıl affedebildi aklım almıyor, neyse ki arada laf sokmayı unutmuyor. Vartolu ile Yamaç Mahsun’un desteğini masaya yatırdığı çatı sahnesinde Mahsun’un kardeşlerine olan inancına sevgisine hep inansam da Yamaç’a tepkisine pek de hak veremedim doğrusu: “Benim sana borcum büyük, eyvallah. Ama sen o kadar da alacaklı sayılmazsın ya…” Karakuzular’ın dağılmaktan öte telef olması Yamaç’ın suçu mu yahu?
Timsah’ın vedası yurtdışından gelişi gibi ani oldu. Timsah durup dururken neden memlekete döndü? Vartolu neden Timsah’ın peşindeydi? Bu sorulara yanıt veremeden yolcu ettik kendisini. Ölümünden önce canını kurtarabilecek tek kurşunu vardı Timsah’ın o da karavana oldu, yazık! Vartolu’nun Azer’in kardeşini öldürmediğini bildiğini Azer’in kardeşini öldürmeyen Vartolu’ya söylemesi ilginç oldu doğrusu. Koçovalı – Kurtuluş kan davasını başlatan bu ölümün Azer’in yanlış yönlendirilmesi sonucu olduğunu bilen adam ortadan kaldırıldı. Şimdi Azer tüm bu yaşananların, verdiği kayıpların bir hiç uğruna olduğunu nasıl öğrenecek? Bir rivayete göre bu gerçeği bir de Remzi biliyormuş, ama o da Akın Koçovalı yerine hapiste. Hem ona düşmez böyle bir gerçeği açıklamak. Anlayacağınız Koçovalı Kurtuluş düşmanlığının bir nebze olsun azalması bir başka bahara kaldı.
EfYam yaktı geçti. Nereden başlasam, nasıl anlatsam <3
– “Bu adam bana güveniyor, beni…”
-“Balla keseyim o lafını; çünkü istiyor dimi? Çünkü istiyor diyecektin değil mi?”
-“Öyle demeyecektim ama…
-“Efsun.. Bana bak. Beni delirtme. Beni daha fazla delirtme, tamam?”
Ben galiba kıskanç Yamaç’ı pek sevdim. (Aşırı kıskançlık, sahiplenme tehlikeli olabilir, o ayrı!) Lafları ile belli ediyordu ama ilk defa hareketleri de belli etti. Sahi Çağatay’ın o evde ne işi var? Efsun Yamaç için kendisini tehlikeye atmayı teklif ettiğinde, üstelik tam iki kere, yanıtını aldı; “Bu gözlere rağmen, hayır!” Demek ki unutulamayan o gözler sahibini tehlikeye atacak eylemler dışında Yamaç’a istediğini yaptırma gücüne sahip. Yamaç ısrarla o gözlerin taa derinine bakmaya devam etse de konu Efsun’un güvenliği olunca “Hayır!” diyebiliyor.
Efsun her ne kadar kendini uzaklaştırmaya çalışsa da en az Yamaç kadar bu aşkın yörüngesine girmiş bir kere. Ama Efsun’un “seni bekleyen biri var” dediğinde Yamaç’ın bu ifadesi çok şey anlatıyor bence…
Senaryoda karakterin sahnedeki saçına dair not olmadığına göre doğal gerçekleşen “Saçların çok güzel olmuş böyle” repliği de pek tatlıştı… (Gerçekten de çok güzel olmuş!)
Her ne kadar mükemmel bile olsa tek sahne olunca yazıda #EfYam’a yeteri kadar yer veremedim o zaman Fatima‘dan ne güzel bir #EfYam videosu ile telafi edeyim:
[wp_ad_camp_1]
Meliha’nın sırrı, oley ^^ Şimdi gel de Emmi’nin ölmesini bekle. Emmi bir dizi karakteri olduğu için, Yamaç’a çektiği uzun nutuklarına katlanamadığım için ve her şeyden önemlisi şu sırrın artık ortaya çıkmasını istediğim için Allah geçinden versin diyemeyeceğim. Hadi Emmi ölmesin ama sır neymiş öğrenelim desem Aliço ketumdur, merak edip açıp okumaz ki mektubu.
Bölümün en güzel karesini kapak resmi yaptım, repliği de “Ben Babamı Özledim Lan” idi. Net!
Ama repliklere can veren oyuncunun performansı. İşte tam burada Necip Memili’ye saygu duruşunda bulunmak lazım.
Son olarak bir kez daha VarYam işbirliği izlemek çok ama çok güzeldi <3
Tweet’leriyle yazıma renk katan ca z. dreamytangerine zey ve flakka‘ya, video için Fatima‘ ya çok teşekkürler.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz…
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.