Tweetleriyle yazımı renklendiren gifs of aras bulut , ~•U•~ , lavinia ve ,,, (nicki böyle ^^) ‘e teşekkürler…
El birliği ile delirttiler Yamaç ‘ı. Efsane delirttiler ama günün sonunda delirttiler ya… Ama bu sefer farklı. Yamaç adam öldürme üzerine kurulmuş olan düzene karşı geldiği için Çukur’u terk etti ama dön dolaştı Çukur’un kurucusunun, babasının canını aldı gel de delirme…Biliyoruz ki akıl hastaneleri sahnesindeki hastalar biraz abartılmış. Aras Bulut İynemli’nin efsane performansına odaklanmaktan fark etmedim bile ^^
(Yazı başlığını Cem Karaca’ya saygı ile ‘Beni Siz Delirttiniz’ yapacaktım ki aynı başlıkta bir yazı olduğu uyarısı aldım. Ee bu çocuk geçen sene de – hastanelik olmasa da – benzer zamanlarda delirmiş ya?)
“iz kâle lehû rabbuhû eslim kâle eslemtu li rabbil âlemîn(âlemîne).” – Bakara 131
Türkçe meali ile “rabbi ona: “teslim ol!” dediği zaman “ben, âlemlerin rabbine teslim oldum.” dedi”
İdris Koçovalı bu ayeti okuyarak veda etti. Ölüm sebebinde oğluna pay biçmeyerek. Oğlunun elbetteki suçu yok, Hayat onu yaptıkları ile sınadı. İşte sonuç…
Aliço’nun Kral Oidipus’tan okuduğu kesit ile İdris’in öldüğünü tahmin ediyordum da İdris Koçovalı’yı zerre sevmeme rağmen, ölümü içimi çok acıttı.
Yamaç’ın geriye dönüşlü İdris’i yıkama seremonisi epey göz yaşı dökmeme neden oldu. Hele ki gözüne su kaçmasın dikkati, vurulduğu yeri ovalayarak yıkaması ve elini öperek vedası. Göz yaşı dökmek de ne yahu, hüngür hüngür ağladım.
Yamaç’ın vedası efsaneydi de mahalleliden daha dramatik bir veda beklerdim. Yahu mahallenin babası ölmüş. Nerede birlik beraberlik?
Yücel’in Yamaç’a babasını öldürtme planından neredeyse pişman olmasına ne demeli? Yamaç cezasını kesti (kestiğini zannettirdi) de, akıl hastanesine kapatılması yeterli mi? Yücel’in oradan iyileşmiş çıkması yüzde bin milyon, hatta ‘iyi’ olarak çıkacağına bile bahse girebilirim. Bu nedenle bu kez Yamaç’ın sırf psikoloji olarak yıkarak değil, net bir şekilde düşmanından kurtulmasını tercih ederdim. Yamaç’ın tamamen ‘dark side’a geçmesi için daha ne olması gerekiyor? Yoksa hastanedeki günleri can almadan intikam almak üzerine yeni bir hayat görüşüne geçmesine mi vesile oldu? Ama yine de bu gözlerden intikam akıyor, siz de görüyor musunuz?
[wp_ad_camp_1]
Karakterlerden azıcık uzaklaşıp mantık arayalım mı? Koçovalılar neden hapiste? Lütfen sırf komplo teorisine kurban oldukları için olmasın diyeceğim de Salih ve Selim’in GBT’si temizdi? Ruhsatsız silah taşımanın suç davasında mahkeme süreci tutuklu olarak mı geçer? Unutmadan, Vartolu dört duvar içinde nasıl da bronzlaştı ^^
Mantıktan bahis açılmışken, Efsun’un planını da masaya yatırmak istiyorum. Baykal’ın planını hayata geçirmek istiyor. Çukur’u eline geçirip yepyeni bir semt yapacak. Bir nevi kentsel dönüşüm. Mümkün mü? Evet. Ama akla yatkın olması için önce tapular kimde çözmemiz lazım. Baykal ve mirasçılarının ölümünü takip eden dönemde Selim’deki tapulara ortak kalmamıştı. Selim bileklerini kesecek kadar koptu yaşamaktan biliyoruz ama tapular o dönem nasıl el değiştirdi? Sözlü olarak biliyoruz ki Karakuzular Çukur’u işgal etti. Dikkatinizi çekerim yasal olarak değil. Demek ki tapular kimde? Selim de. Şimdi o plan yeniden canlanıyor. Ama öğreniyoruz ki Karakuzular’ın finansal kaynağının ucu bir noktada Baykal’ın mirasçısı Efsun’a dayanıyor. O zaman Çukur mahallesinin yıkımı çok daha önceden başlayamaz mıydı? Tekrar soruyorum sayın Horzum, bu tapular kimde?
Hoşgeldin diyeceğimiz karakterlerden biri Efsun ile Damla Sönmez. Henüz değerlendirmek için çok erken.Umarım dişi ama güçlü bir karakter yaratılır.
Bir diğer isim de hastanedeki kız – ilk defa izliyorum Hazal Subaşı’yı, çok tatlı değil miydi? Ama ondan daha tatlı olan ilk karşılaşma sahnesinde Aras Bulut İynemli’nin karakterden karaktere ışık hızı ile geçişi idi. O bu sahnenin en güzeli de duvardaki deniz kızı çizimi ile bitimi oldu. Nur içinde yat Sena…
Sena ile ilk sezon başlayan akım Damla ile 2.sezon sonunda şaha kalmıştı. Bu sezon da Karaca ile devam edecek.
Hemcinslerime tam destek ama Karaca ve kadın kollarını pek sevdiğimi söyleyemeyeceğim. Karaca değil de hali hazırda bu işlere aşina olan Damla olsa, anlayacağım. Akın’ın da Karaca’ya – sözlerine, davranışlarına, toleranslı davranmasını tutarsız buldum.
Kısacık kesit ile değerlendirip Akın’ın ailenin kadınlarına elini öptürmesine gıcık olmuştum. Günahını almışım sevgili Akın. Bu eylem senin başının altından çıkmamış ki. Yine bu iğrençlikte de Sultan Hanım’ın imzası var. Hay senin geleneklerine… Bu sezonda diğer sezonlardaki sinirlerimizi zıplatacak besbelli…
Sultan Hanım belanın ta kendisi. Kadın belayı yaratıyor. Çocuğunu Paris’den evlilik günü arifesinde çekip Çukur’a getirdi. Şarkı söylüyordu bu çocuk. Aşıktı. Patlayan şekerler yapıyordu eğlence için. İki sezon boyunca neler neler yaşadı. Ve şimdi, babası, koca çınar, İdris Koçovalı öldü. Yamaç Koçovalı ortalarda yok. Sadece bir mahallelinin kuru bir sorusu ile anılıyor bölüm boyu, Yamaç’tan haber var mı? Yazık. Çok yazık.
Son sürprizi de Vartolu’ya sarması: ‘Can borcu varmış da ödeyecekmiş de…’
[wp_ad_camp_1]
Akın Koçovalı… Dünkü çocuk. Sezon finalindeki halinden eser yoktu ilk bölümde. Şaşırdım. Hani geçen sezon boyunca çare Akın Koçovalı duvar yazıları nerede, babasına deli deli – en az Yamaç kadar – bakan ergen nerede bu izlediğimiz Akın nerede… Size de vasıflaştırılmış gibi gelmedi mi? Sezona merhaba yazımda belirttiğim ilk bölüm yazısına da taşıyayım. Akın’ın ölümü Selim’in elinden olur. Mahalle sahnelerinde Akın’dan çok yanındaki ekurisini sevdim ben. Nokta atışı tespitleri çok iyi değil miydi?
İdris’in ölümünü takiben Cumali Koçovalı’nın konrol edilemez yönünün vurgulanmasını çok sevdim. Karakterin siniri kadar acısını da izleyiciye hissettirebilen Necip Memili’ye alkışlar.
Öner Erkan’ın duru performansını pek severim. İlk sahnesinde o ağladı, ben ağladım. Günler öncesinde ön izlemede başlamıştım zaten ^^ Hele o bağlama çaldığı sahne yok mu, yürekleri dağladın geçtin be Selim Koçovalı…
Bölümün en sevdiğim sahnelerinden biri İdris Koçovalı için ağıt misali söylenen türkü idi. Sezon içinde efsane olmaya aday sahnelerden biri, net!
Ve Vartolu geri döndü. Aynada Salih’den Sadettin’e geçişine ilk defa Saadetin yaşama ihtimali olduğunda şahit olmuştuk. İkincisi de babasının ölüm haberini takiben oldu. Kan ile kırmızı mendil yapma detayından, ‘babam ölmüş’ derken baba kelimesinin ağıt gibi çıkmasına çok güzel kotarılmış bir sahneydi. Hem güzel yazılmış, hem güzel canlandırılmış. Artık kendini Salih Koçovalı değil Saadettin olarak tanıttığına ve hatta Salih adı verenlerle görüşmeyi ret edip, Saadet’le bile görüşmediğine göre, İdris ile birlikte oğlu Salih’in de ruhuna el fatiha dersek yanlış olmaz sanırım ^^
İdris’in oğulları… Her biri acısını kendi karakteri ile doğru orantılı yaşadı. Cumali’sinden Selim’i, Salih’in den Yamaç’ı… Bu sezon çok kaliteli sahneler yaşayacağız besbelli.
Tweetleriyle yazımı renklendiren gifs of aras bulut , ~•U•~ , lavinia ve ,,, (nicki böyle ^^) ‘e teşekkürler…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.