Çukur izlenme oranlarına göre bu hafta da zirvedeydi: Total 11,02 – 26,14 ; AB 11,05 – 26,22 ; 20+ ABC1 13,21 – 28,61. Güzel ^^ Peki benim için zirvede bir bölüm müydü, kesinlikle hayır. Bırakın zirveyi uyutacak kadar sıkıcı dersem yalan olmaz. Elbette aranızda bölümü beğenenler vardır, hatta ‘uykusu gelmiş, diziye b.k atıyor’ dediğinizi duyar gibiyim, buyurun, atış serbest.
Bölümü geç de olsa sil baştan kesintisiz izledim. (Ah internet versiyonunun küfürleri biplemediği o güzel günler^^) Tam da Celasun sahnesinde uykuya teslim olmuşum, bu size bir şey ifade ediyor mu? Madem yazar Celasun’a bölüm içinde epey sahne ayırıyor ben de bu karaktere yazımda uzun uzun ver vereyim.
Sosyal medyada reytingin güzel olduğu haberi ile ilgili bir tweet ile konuya giriş yapayım, hikayedeki boşluklardan serzenişte bulunan izleyiciye gelen yanıt: Çukur Evreni’nin gücü> Hikaye.
Çukur evreninin gücü yeter mi? İzliyorum, her hafta burada yazısını yazıyorum, üstüne yazının altındaki keyifli sohbette bölümdeki her detay masaya yatırılıyor. Sonuçta dizi ile bir organik bağım var. Ama hikayedeki boşluklara bu tanımla kılıf bulmak aklıma gelmezdi. Hikaye senaryonun temeli değil mi?
Senaryonun temelinin “bir hikaye en iyi şekilde nasıl anlatılır?” sorusunun cevabına oturduğu konusunda hem fikirizdir, bu bir görüş değil, genel bir tanım. Sağlam senaryo sağlam hikaye ve sağlam karakterler üzerine inşa ediliyor. Bunu ilk sezonda gördük. Yamaç, Vartolu, Selim, İdris Baba… İlk sezonda hem hikaye çok güçlüydü hem de yaratılan her bir karakter… Peki gelelim ikinci sezona;
Bu Karakuzular’da kim? 6 bölümdür neredeyse şırınga ile verilen bilgi ile; Çeto ve Mahsun geçmişlerinin ergenlik yıllarına dayandığını biliyoruz. Anasız, babasız olup kardeşlik üzerine soyundan kopanları sürüye kattıklarını biliyoruz. Her biri bir mahalleye dağılırsa dumanı görecek kadar çok olduklarını biliyoruz. Sürünün beyninin Çeto, askerin ise Mahsun olduğunu, Mahsun’un asker olmasına rağmen daha vicdanlı olmasının yanı sıra toz hammadde olayında olduğu gibi daha öngörülü olduğunu biliyoruz. Mahsun’un şıpsevdi, Çeto’nun bilgisayar oyunu bağımlısı olduğu gibi küçük detaylara girmiyorum. Elimizdeki bilgi bu kadar. Kim bu Karakuzular?
Koçovalılar Çukur’dan çekilmek zorunda kalmışlardı ama hala bir ‘aile’ idiler. Bu sezonda Cumali’den de girişini duyduğumuz İdris Baba’nın meşhur ‘aile’ tiradını hatırlayalım mı?
Aile her şeydir. Aile, her şeydir… Ailen yanında değilse sıfırsın, yoksun. Hiç kimsesin. Ailen arkanda değilse, hiçbir şeysin. Onlar senin ellerin. Bak; kolların, bacakların. Onlar vurur tekmeyi, tetiği onlar çeker; sen sanırsın ben çektim, ben vurdum. Ailen korur seni gerektiğinde. Sen de aileni korursun. Bunu en iyi sen bilirsin. Aile her şeydir.
İdris Baba’nın ailesi artık Çukur değil. Bu net. Peki ya kendi çekirdek ailesi? Sultan Ana’nın durumu malum, oğulları nerede? Hadi Cumali’yi ayrı tutuyorum, gitmemesinin ‘beni zaten ölü biliyorlar, böylesine ölümüne bir savaşta ölüm riski varken bir kez daha ölüm acısı yaşamasınlar’ gibi kendi içinde mantıklı bir nedeni var. Peki Yamaç’ın sebebi ne? ‘Çukur’un Babası’ olmadaki başarısızlığından duyduğu utanç? Kendini suçlu hissetmesi? Hiçbiri ‘aile’ kavramı ile örtüşmüyor. Ya Ayşe? Kendi ayaklarının üstünde durmayı bir kez daha denemek istiyor herhalde, Selim’den sebep olamaz unutmayın ki o da katliamlı düğünde idi. Ya manevi oğulları? Bu bölümde açıkladılar ki İdris Baba üzülmesin diye gitmiyorlarmış yanına, pes! Çarkı tersine çevirelim. Torun acısı yaşamış İdris baba aklını yitirmiş torunundan elini çekmiş öyle mi? Keza Yamaç… Bu dağılmanın nedeni hala açıklanmadı, anlaşılan o ki açıklanacak gibi de değil…
Çukur bir puzzle gibi. Ana karakter bambaşka hikayelerinde öyle bir yapısal bütünlük oluşturuyor ki herhangi bir değişiklik ya da parçalardan birinin bölüm içinde olmamasından tüm çatı etkileniyor. Bu nedenle soruyorum Selim nerde? İkinci bir sorum da Çukur’u kaybettiği dönem ile günümüz arasındaki hikayesi ne?
İdris Baba’yı ziyaret etmeyenlerden biri de ‘damat’ Celasun. Kendisini tebrik etmek lazım, bu sezon ana karakter arasına girmeyi başardı. Bölüm içindeki payına bakılırsa 3. Sezon Çukur – Celasun’un Yolu olursa şaşırmayalım. Ha, ana karakter değil ise neden onun hayatı dizinin ana aksında ve ondan öte içsel çatışmalarını en derinine kadar izliyoruz? Bu bölüm özelinde, sebebini bilmediğimiz nefretin aksiyonunu kesintisiz 8 dakika izlemek istediğimi zannetmiyorum. İzleyeceksek de bir zahmet bir flashback ekleyin ki katliam öncesi kanka olan iki adam nasıl kanlı bıçaklı düşman olmuş bilelim.
Bu dizide çata pat her zaman bol reyting getirdi. Gidişat durağan mı? ‘Ver oğlum oradan bir çatapat, acılı’ Biraz Cumali’ye biraz da Yamaç – Vartolu’ya dağıttık mı tamamdır! Yinelemekten vazgeçmeyeceğim, asıl olan Hi-ka-ye!
Bu nedenle Çukur’un ilk sezonunun üstüne taş koymayı başardığını değil, ilk sezonun ekmeğini yediğini düşünüyorum. Böyle düşünen bir ben miyim?
[wp_ad_camp_1]
Gelelim bölümün en can alıcı sahnesine;
-Bu adam kim?
-Kardeşim.
-Yok, yanlış söyledi. Abisiyim.
Bu sezon o kadar çok lafı geçti ki Salih’in aidiyet hislerinin; “herkese abi dedin bana demedin”, “Cumali yerine ben olsaydım beni de kurtarır mıydın?” … Kendi adıma ‘ben’ zaten biliyordum Yamaç’ın Salih’i ‘babasının oğlu’ olduğu kadar kardeşi olarak gördüğünü, dile de geldi. Ama keşke, bu konu bu kadar dillendirilmeden gelseydi o ‘kardeşim’. İşte tam da bu nedenle 30. bölümde İdris’i kahvede alıkoyduklarında onu kurtarmak için arka kapıdan kahveye sızan Vartolu için gelen ‘Kim bu?” sorusuna “Benim oğlanlardan biri” yanıtından aldığım haz çok daha fazlaydı.
Sıklıkla dillendirilenlerden biri de ‘Babamın Oğlu’. Hakkını vermek lazım, çok ama çok güzel ifade hatta kabullenme idi o mezarlık sahnesinde… İstesen de istemesen de ‘Babamın oğlu’. Bir gerçek. Peki Yamaç yerine gereğinden fazla ‘babamın oğlu’ duydukça bu ifadenin büyüsünün kaybolduğunu hisseden bir ben miyim?
Hep şikâyet, hep şikâyet… Bölümü hiç mi beğenmedim? Cumali’nin hiçbir sahnesinin hakkını yiyemem. Repliği, rejisi, oyunculuğu; çok iyilerdi. Hele ki çatıya çukur bayrağı efsane hareket…
Bir efsane hareket de Yamaç’dan… O kulaklıklar takıldı mı korksun düşmanlar, Yamaç Koçovalı geliyor. Hedef odaklı, tutkulu, korkusuz, kısaca özlenilen Yamaç…
Hak yiyemem, final güzeldi, bunun ışığında gelecek bölüm de güzel olacak mı dersiniz?
Hadi gelin, en iyisi yorumlarda buluşalım…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.