Her hafta Çukur yazılarımı keyifle ekliyorum bloga… Bu haftaki yazı ‘Büyük Yüzleşme İçin Asla Asla Deme’
Bir o kadar da yorum bölümünde (yoksa siz yazı altındaki yorum bölümünü fark etmediniz mi?) katılımlardan keyif alıyorum… İşte bu yorumlar arasında bu bölümdeki yüzleşmeleri detaylı bir şekilde masaya yatıran öyle bir yorum vardı ki, kesinlikle bloga misafir olmalıydı. Kalemine sağlık Buke <3. Keyifli okumalar ^^
İdris’in kendisiyle yüzleşme sahnesi Aliço’nun yanına gitmesiyle başladı bu bölüm, Kahraman’ın mezarında devam etti ardından Yamaç’ın mezarlığa gelmesiyle de eve taşındı.
Kahraman’ın ölümünde asıl suçu kendinde buldu İdris. Kendi hatasıydı Salih’in doğması, kimsesiz kalması, İstanbul’dan gönderilmesi, Vartolu Sadettin’e dönüşüp Kahraman’ı vurması. Salih’ten haberinin olmamasında da kendini suçladı belki de… Hapisten çıktığında kadını (Gonca) bulamadı. Araştırıp peşine düşecek kadar önemli değildi belki de onu için. Peşine düşse bulabilirdi. Hamile olduğunu bilse peşine düşerdi o ayrı tabi. Tüm hataları için oğlundan özür dilemekten başka bir şey gelmedi elinden. Salih’in mezarına gidebilmesi için sanırım onun Vartolu olduğu gerçeğini sindirebilmesi gerekiyordu ki buna fırsat kalmadan yaşadığını öğrendi zaten. Öldü sandığı oğluyla yüzleşebilirdi tabi ilk önce mezarında ama yüz yüze yüzleşmelerini izletmeyi tercih etti senarist.
“Oğlum oğlumu öldürdü, o da öldü” dedi Yamaç’a. Bu gerçeği kabullenmek bir baba için hiç kolay değil, bu yükün ağırlığını taşımak da…
Kahraman’ın yerine Yamaç’tan af diledi İdris. Bu affı Kahraman öldüğü için mi diledi yoksa Yamaç’a ve diğer oğullarına iyi bir baba olmadığı için mi emin olamadım. Yamaç’ın babasını sakinleştirmeye çalıştığı, ellerini silip temizlediği sahnede İdris Yamaç’ın sevgisini hak edip etmediğini sorguladı mı içten içe merak ettim…
İdris’in o çöküş anı pişmanlığını çok güzel yansıttı da keşke Sultan gelince hemen toparlanmak yerine acısını biraz kadından çıkarsaydı kadını hemen affetti. Ama Selim’in vurulma haberinin araya girmesine yorayım bunu. Hala Sultan’a hesap sormasını bekliyorum. (Pek umudum olmasa da…) Yamaç da annesine bu konuda bir şey demiyor. Umutluydum halbuki ben Sultan’ın canını yakacak hamlenin Yamaç’tan geleceğinden ama ondan da emin değilim artık. Vartolu yaksın bari Sultan’ın canını… Pişmanlığını bir görelim bir izleyelim inşallah.
Paşa’nın kendiyle yüzleşmesi bu hafta da devam etti. Paşa suçun büyüğünün kendinde olduğunun bilincinde olduğu için en büyük vicdan azabını o yaşıyor. Tüm bunların olacağını bilse Sultan’ın aklına uyup oğlunu İdris’ten saklar mıydı hiç? Ama son pişmanlık fayda etmiyor işte, ölene kadar bu vicdan azabıyla yaşayacak. Onun toparlanması İdris’in ki kadar kolay olmayacak. Umarım Sultan da yaşar aynısını hatta bin kat fazlasını…
Salih Yamaç yüzleşmesine gelmeden önce Vartolu’yu kaçırma planına değinmek istiyorum. Nihayet planı adım adım izlettiler ve teorilerimiz genel olarak tuttu, tebrikler bize…
Bu planda en çok Yamaç’ın çocuğun ölümünü bu kadar sakin karşılaması tuhafıma gitmişti çünkü bu tepki Yamaç’ın karakterine çok aykırıydı. Neyse ki bu bölüm tahmin ettiğimiz gibi bu olayın Yamaç’ı ne kadar sarstığını izledik. ‘Çocuk kendi yüzünden öldü’ diye vicdan azabı çekti. Aliço’ya bunu nasıl söyleyeceğini bilemedi. Sırf Aliço üzülmesin diye çocukla ilgili yalanlar söyledi. Gözyaşlarını içine akıttı.
Meke Celasun yüzleşmesi ve barışması da güzeldi. Zamanı gelmişti iki kardeş kucaklaştılar ve ortak hareket etmeye başladılar. İkisi de Yamaç’ın hatırına niçin yaptıklarını bilmeden dahil oldular plana. İkisinin de ilk tepkisi birbirine çok yakındı. Ama işte Yamaç’ta şeytan tüyü var karşı koyamıyorlar kıyamıyorlar ona…
Medet Yamaç yüzleşmesi… Baykal’ı deşifre eden Medet oldu. Yamaç Celasun sayesinde dinlemeye karar verdi Medet’i ve üzerine oynanan oyunu net bir şekilde anladı. Medet’i ikna etmesi de çok zor olmadı. ‘Abin benim dostumdu dedi’ deseydi Medet Yamaç’a, adamın beyefendi olduğundan emin olurdu Yamaç. Sakal ve diş ayrıntıları sayesinde Beyefendi’nin Baykal olduğunu çözdü nihayet.
Baykal Yamaç yüzleşmesi… Yarıda kalan ilk yüzleşme bu oldu. Yüzleşmelerin yarıda kesilmesi benim de hoşuma gitmiyor tam konsantre oluyorsun hoppala bekle bir hafta daha!
Başta Yamaç yine çözemedi Beyefendi’yi desem de yerinde duramayışından ‘bu işte bir iş var!’ dedim. Nihayet Yamaç Beyefendi’ye onu çözdüğünü açık açık söyledi ve kulaklıklı deli Yamaç ile Beyefendi karşı karşıya kaldı. Beyefendi’nin yüzü görülmeye değerdi ama orada kaldı işte.
Bölümden ilk sahnede Yamaç’ın bastığı ev Baykal’ınmış. Ben Vartotu’nun evi sanmıştım, ‘ne oldu da Yamaç yine delirdi Vartoluya karşı’ diye düşünmüştüm. Baykal’la karşılaşmanın ardından bu kadar delirdiğine göre Yamaç Baykal’a karşı bir hamle yapıyor demek ki. Analizlerin çoğu Aliço’nun vurulduğu ya da Baykal tarafından alıkonulduğu yönünde ki pek mantıksız değil. Çünkü Yamaç’ın sevdiklerine kimse zarar veremez. Verirse Yamaç delirir!
[wp_ad_camp_1]
Emrah ve Güzide annesinin karşılaşmasına da değineyim. Güzide’nin karşısında sevgiye muhtaç küçücük bir çocuğa dönüşüverdi Emrah. Annesi istedi diye kıvrılıverdi dizlerinin dibine. Eve ilk getirdiği gün dediklerini unutmamış hiç Güzide’nin… Kadının sevgisine sevgiyle karşılık veriyor Emrah. Ve Güzide’nin Emrah’a sarılışını izleyen Sena’nın bakışı… Annesinin kendine bir kere bile sarılmadığını düşündüğü yüzüne yansıdı o sahnede Sena’nın. Güzide kızı için değil oğlu için geldi İstanbul’a. Baykal’la bağlantısı ne? Aşk meselesi mi, yoksa iş meselesi mi var aralarında?
Hala Baykal’ın Emrah’ın öz babası olması aklıma çok yatmıyor o havayı almadım çok. Adam Emrah’ı da kullanıyor, kimsesizliğini sömürüyor sevgisiyle gibi bir his var içimde. Baykal öz babası ise öz annesi kim? Güzide olabilir mi gerçekten? Değilse sahiplendiği çocuğu öz kızından çok sevecek kadar ne yaşamış geçmişinde?
Emrah’ın vücudundaki yaralar gözümüze sokulduğuna göre bu hikâyeye de girilir. ‘Çocukluktan kalma olabilir mi?’ diye düşündüm ama askerlik dönemlerinde işkence görmüş, ölüm ihtimali daha yüksek gibi. Ya da adam mazoşist kendine acı çektirmek için kendi yaptırıyor. Bakalım ne hikâye yazılacak Emrah’a…
Hastanede Metin ve Kemal’le ve berber sahnesinde Muhittin karşısındaki Emrah’ı sevmedim gene. Hastane içinde Yamaç Emrah sahnesini ve Yamaç Emrah röportaj sahnesini beğendim. Anne ile olan sahneler de güzeldi.
Bu arada cidden ‘bu dizide bir tane bile örnek anne baba çocuk ilişkisi yok.’ diyecekken Meke ve Muhittin’i ayrı tuttuğumu ekleyeyim.
Allah aşkına ne olmuş Emrah ile Sena arasında? Niye inanmamış anne ve sonucunda neler olmuş artık izleyelim ya da dinleyelim.
Bu arada kimse Ayşe’nin evde kalmadığının farkında değil. ‘Kızım nerelerdesin?’ diye soran yok!
Sanırım artık Yamaç Salih kısmına gelebilirim. En beğendiğim kısmı uzun uzun yorumlamak istiyorum çünkü elimden geldiğince dilim döndüğünce…
Yamaç’ın eve gelişi ve Meke’yi dışarı çıkarıp Salih’in başına silah dayamasıyla başlayan bölüm ‘5 gün önce’ diye devam edince başta ne olduğunu anlayamadım. Meke’nin Salih’i eve getirmesinin ardından Vartolu’yu kaçırma planını izledik. Ben yeni bölümde ilk sahne Selim kurtulduktan sonra yaşanacak diye düşünürken 5 gün önce olmuş meğerse.
Salih’in ‘O rokenrolcu buraya gelecek’ meydan okuması ve Yamaç’ın kapıdan girip Meke’yi göndermesinin ardından ikilinin seyir şöleni başlamış oldu.
Karşımızda bir adet hem çok kızgın hem de suçluluk duyan, duygu karmaşası yaşayan Yamaç vardı. Ve onun karşısında bir adet kızgın ve açıklama bekleyen Salih…
İlk önce öfkeyle yanaştı Yamaç. Ölen çocuğa karşı duyduğu suçluluğun acısını Salih’ten çıkarmakta buldu çareyi. “Seni kurtaracağım diye masum bir çocuğun ölümüne sebep oldum.” dedi Yamaç. Salih her zamanki gibi anlamadı onun ne hissettiğini. ‘Ne yapayım ben mi sıktım’ diye yanıt verdi.
Salih istememişti ki kurtarılmayı, dolayısıyla çocuğun ölümüyle de bir alakası olamazdı.
Yamaç Beyefendi’nin yaptıklarını anlatmaya başlayınca Salih’in yüzünü bir şaşkınlık aldı. Artık o da farkındaydı Beyefendi tarafından gözden çıkarıldığını ama öfke duyacağı daha öncelikli kişiler olduğu için hayatında belki de Beyefendinin yaptıklarına karşı bir öfke belirtisi oluşmadı gözlerinde…
Bu son ölüm ağır gelmişti Yamaç’a kendi payı olduğu için. Artık son noktaydı sanki Vartolu geldiğinden beri cenaze kalkmayan hafta olmamıştı. Yamaç bunu Salih’in yüzüne vururken Salih sessizce sandalyesine çökmüştü. “Ama sana fark etmez, senin omuzların rahat. Kimse sana canın acıyor mu diye sormadı çünkü. Sen her şeyi yaparsın umurumda da olmaz” derken Yamaç yere bakıyordu, Salih’in tavrı ise ‘umurumda değil, sen hiçbir şey bilmiyorsun’ der gibiydi. Belki de tam tersi ilk kez yaptıklarıyla yüzleşti. Beyefendi için yaptıklarından belki de ilk defa suçluluk duydu. O ifadesi çok yere yorulabilirdi.
Sonra Yamaç da oturdu sandalyesine ve kısa bir sessizlikten sonra derin bir iç çekip ilk konuşan Salih oldu.
“- Eee öldüm mü ben simdi?
– Öldün, cenazeni kaldırdılar. Allah rahmet eylesin.
– Nur içinde yatayım. (Yüzünde buruk bir gülümseme)”
Ve dayanamadı babayı sordu Salih. Kendinden haberi olup olmadığını merak etti içindeki çocuk.
‘Yok’ dedi Yamaç, oğlunu öldüren öldü diye biliyordu İdris. ‘İyi’ dedi Salih. Konuyu dalgaya vurdu.
Ama Yamaç’ın onunla ne yapacağını bilmediğini fark edince öfkelendi Salih. O ölmeye hazırdı çünkü. Kurtarılmak gibi bir talebi de olmamıştı. ‘Senin için değil babam için yaptım.’ sözü anlamsızdı Salih için. Babası ne bilecekti, haberi mi vardı sanki Salih diye bir çocuğun varlığından. Ve o an Yamaç’ın yüzünde oluşan ifadeyle ‘Mihriban’ın oğlu Salih’i’ artık bildiğini öğrendi Salih. Şaşırdı. Yamaç babasının annesini evden koyduğunu, paşanın yalanlar söylediğini ama saklamayı başaramadığını, kafasında sıkmaya kalktığını, Kasım’ı öldürmeye kalktığını anlattı. Salih Paşa’yı durduğu için kızdı ona. Üstüne basa basa intikam için geldiğini tekrarladı. Öfkeliydi, ölmeyi tutsak olmaya yeğlerdi çünkü. Yamaç bu sefer kendinden daha emin bir tonda ‘babam için yaptım’ dedi. Salih neden diye üstelerken Yamaç’la göz göze geldi. Dili ne kadar ‘bir oğlu daha ölmesin diye yaptım’ dese de gözleri ‘senin için yaptım, ölme diye yaptım.’ diyordu. Karşısındaki adama karşı sevgi vardı içinde ve Yamaç kabul etmese de Salih bunu onun gözlerinde gördü.
Ve ilk defa samimi bir ‘şissst babamın oğlu’ seslenişi duyduk ağzından Salih’in. Çünkü Salih de Yamaç gibi kabul etmiyordu ama babasının oğluna karşı onun içinde de sevgi vardı. Onun gözlerinde gördüğü sevgiye karşılık ‘Nasıl bir adamsın sen?’ dedi şaşkınlık ve sevgiyle. Yamaç karmakarışıktı o da bilmiyordu nasıl bir adam olduğunu. Duygularını kabullenmek kolay değildi çünkü. Kabul etse belki de abisine ihanet ediyor gibi hissedecekti kendini.
Ve diğer Salih Yamaç sahneleri. Kızgınken Salih ‘Vartolu’ oluyordu Yamaç’ın dilinde, Yamaç ‘rokenrolcu’ oluyordu Salih’in dilinde Yamaç’ın Salih’in başına silah dayadığı sahnede. Selim ölürse Vartolu da ölecekti. Selim’in yaşadığını duyunca bir rahatladı Salih… Ne kadar ölmeye hazırım dese de öyle olmuyor tabi namlunun ucunda olunca. Yamaç haberi aldı ama rahatlayamadı çünkü abisi kıl payı kurtulmuştu ve daha tehlike geçmemişti. Canı acıyordu Yamaç’ın ve ona da kimse sormuyordu canın acıyor mu diye… ‘Ciğerim soldu bana da sormuyorlar Salih’ derken neden bahsettiğini sadece Salih anlayabiliyordu. İkisinin yaşadıkları kıyaslanamazdı belki ama ikisi de kendince isyanda haklıydı.
İkisi de yaşadıklarından çok etkilendi ama biri bu hayata itildi, başkaları kadar verdi o yaşadı. Çocukken tanıştı kimsesizlikle yalnızlıkla acıyla ve kötülükle. Hayalleri çalındı, masumiyeti öldürüldü belki…
Diğeri kendi seçti yalnızlığı, ailesizliği; başkalarının değil kendi istediği kişi olabilmek için kapıyı çarptı gitti ve çıktığı evde masumiyetini bıraktı…
Salih’in Medet ve Celasun için endişe etmesi, onları ısrarla sorması , Emmi ile konuşmaları, ‘kurunun yanında yaş da yanıyor’ demesi Medet’in Yamaç’ı vurmasında bir iş olduğunu üstüne basa basa vurgulaması , ‘Medet yapmaz çünkü ben ona yap demedim’ demesi, ‘Ben ölürsem Emmi ve Paşa’yı öldür dedim Yamaç’ı öldür demedim kusura bakma Emmi’ demesi beğendiğim sahnelerdi.
Tabi Türkçe öğretmeni Salih Helvacı ile Vartolu Sadettin’in yüzleşmesini şaşkınlıkla izleyen Salih sahnesi de beğendiğim diğer bir sahneydi. ‘Ben benim sen de benim’ diyen Vartolu, Sadettin’in Salih olmasına izin verecek mi göreceğiz.
[wp_ad_camp_1]
Son olarak Emmi’nin kendinden bir şey gizlediğini gözlerinden sesinin titremesinden anlayan İdris’in onu takip ederek ‘gizli eve’ ulaşması ve Meke’nin karşısına çıkıp içeriye girmesinin ardından beklenen huy yüzleşmenin ilk adimi yaşandı.
Emmi’ye ‘O mu?’ diye sordu İdris ‘burada bekleyin hiçbir yere ayrılmayın’ deyip anahtarı aldı ve kendini oğlunun yanına kilitledi. Emmi’nin şaşkın bakışlarını fark eden Salih gelenin kim olduğunu merak etti ve görmeye çalıştı. İdris olduğunu anlayınca duvara yaslanıp saklanmaya çalıştı bir çocuk gibi. Babası içeri girdiğinde yüzüne bakamıyordu. Babasının Vartolu’ya geldiğini sanıyordu. Sonra babasının ağzından ilk kez adını duydu: ‘Salih…’
Babasının yüzüne baktı. “Bizi ne hallere soktun…”
Baba oğul karşıya karşıya geldiğinde ikinci yarım kalan yüzleşmeyle bölüme veda ettik.
Haftaya İdris Salih ve Baykal Yamaç yüzleşmelerini merakla bekliyorum. Ardında da Sultan Salih, Salih Selim, Selim Yamaç İdris yüzleşmesi istiyorum mümkünse…
Ve Selim’e sesleniyorum. Hasta yatağında bile kardeşine laf sokan Selim. Yüzsüz müsün anlamadım, döktüğün gözyaşları pişmanlıktan mı yoksa gördüğün ilgiden dolayı duyduğun mutluluktan mı çözemedim…
‘Salih bizi ne hallere soktun?’ gerçekten duruma en uygun soruydu.
İdris şimdi ne yapsın? Oğlunu öldüren oğluna kızsın mı? Yoksa kavuşmadan ölümüne sebep olduğunu sandığı oğlunun yaşadığına sevinsin mi? Her şeye rağmen oğlum deyip kucaklaşın mı?
Öldürdüğü oğlunun hesabını mı sorsun oğlundan?
Salih ne yapsın peki? Babasının geldiğini anlayınca duvara yapışıp saklandığını sanan, başını yere eğip babasının yüzüne bakamayan, babasının ağzından ilk kez adını duyan çocuk Salih ne yapsın? Yaşadıklarının hesabını mi sorsun? Yılların hasretiyle baba mı desin, babasına mı sarılsın?
İkisi için de durum tam bir çıkmaz…
Bu bölüm Salih’in çocukluğuna ineceğiz sanırım… ‘İdris Koçova’lıya anlatacağım neler yaşadığımı’ dedi ya işte şimdi karşısında İdris Koçovalı. O anlatsın biz dinleyelim. Çarpıcı ve sarsıcı bir yüzleşme beklemekteyim. En az Salih Yamaç yüzleşmesi kadar güzel olsun lütfen…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.