Sevdiğim Çukur bölümlerini yorumlamak o kadar keyif veriyor ki. Bu bölümde -en çok değil ama- keyifle izlediğim bölümlerden biriydi. Ne oldu, nasıl oldu da Çukur Yeni Çukur’a dönüştü sorularına halen tam olarak yanıt alamasak da verilen bilgilerin uzun ve sıkıcı flashbackler yerine hem Amca Cumali’nin hem de Efsun’un anlattığı masallar ile olmasını sevdim. Açıkta kalan en büyük sorun Çukur’a uyuşturucu parasının girebilmiş olması! Hani Efsun’un elleri, gözleri, sözleri efsunlu diyorduk ya, Cumali Amca’da da bu yetenek olabilir mi? Salih’in süt dökmüş kedi olmasını biraz olsun ‘baba özlemi’ ile açıklıyorum kendime ama yine de mantıklı gelmiyor…
Bölümün en sevdiğim yönlerinden biri hikaye genelinde VarYam’a doyduk. Bu ikili gerek Yamaç – Salih / Vartolu (karakter) gerekse Aras Bulut – Erkan olarak (oyuncu) her yan yana geldiklerinde ‘iyi ki’ çıkıyor ağzımdan…
Yamaç: “Çok kötüyüm değil mi?”
Salih: “Değilsin lan, sen aslan gibisin de bunlar pek senin tarzın değil gibi.”
Yamaç: “Sana gülmeyi özlemişim!”
Cumali Amca’nın Çukur’a çökmesinin nedeni İdris’in elindeki her şeyi alacağına ettiği yemin: Çukur’dan aileye her şey onun olacak, İdris Baba’nın adı akıllardan silinecek. Baksanıza şerefine kadehler kaldırdığına göre Sultan Hanım’a bile göz koymuş.
İdris: “Kral olmak kolay ‘Ali kıran baş kesen’ herkes kral, öyle mi, zor olan baba olmaktır gerektiğinde kızacaksın gerektiğinde başını okşayacaksın.” demişti. İdris’in hem çocuklarına hem de Çukur’a karşı babalığını hep sorgulamışımdır ama baba mı kral mı derseniz tercihim ‘baba’dan yana olur tabi.. Cumali Amca baba olamadı ama çıkarları söz konusu olduğunda iki dakikada ‘babasını satabilecek’ Çukur’un kralı oldu. Hayırlı uğurlu olsun…
Bölümün en eğlenceli sahnesi Yamaç – Medet – Salih arasında idi. Medet, adamım ya… Yeni Çukur’daki taviz vermez duruşu olan nadir karakterden, çok sevdim.
Yamaç’ın dönüşünden en çok etkilenen kişi oldu Salih. Sultan Hanım kendi bencilliği içinde yüzü toprağa yakın olunca helallik alma peşinde, Cumali kardeşinin başına gelenlerden çok hangi tarafını seçeceğinin merakında. Ne aile ama… Oysaki babasının oğlu öyle mi. Salih Yamaç’a duyduğu sevgiden bağımsız; onu anlayabilecek kişi tek kişi olması bu ilişkiyi özel kılıyor. Salih de -küçük yaşta da olsa – uzun süreli esaret yaşadı, Salih de sevdiğinden ayrı düştü, Salih de nice işkenceler gördü… İdris’in ölümü üzerindeki yükü üzerinden atmasına yardımcı olduğu gibi son iki yılın ağırlığından da kurtulmasına yardımcı olacak. Başladı bile… (Ne güzel sahneydi değil mi; Ah be Erkan KeKa’cım pandemi dönemi tükürüklerini salmasaydın iyiydi ^^)
Vartolu: “Önce sana bunu yapan o p.zevengi bulacağız, sonra Efsun’u… Sonra sen iyileşeceksin. Hep beraber iyileştireceğiz seni…”
Yamaç: “Ben… Efsun’u bulayım yeter, Salih!”
Yamaç hep iyi bir gözlemci oldu. Kısa zamanda -hafızası ona oyunlar oynasa bile – Yeni Çukur’daki her şeyi gördü, sorunları birer birer tespit etti ama henüz müdahale etmemeyi tercih etti. Derin bir sessizlik. Hem düşman olabileceklere hem sevdiklerine hem de kızgın olduğu herkese… Yamaç Çukur için de savaşır ama öncelikler değişti. Burada kocaman bir iyi ki diyoruz elbette. Yamaç’ın önceliği ailesi!
Önce Kulkan bulunacak. Bulundu da… (Ah be Kulkan, yine Cumali Amca’nın oyununa geldin) Ama ilk karşılaşmadaki Yamaç tepkisi ne kadar gerçekçiydi değil mi? Vartolu sayesinde Yamaç Koçovalı da geri döndü. Bakışlarındaki intikam ateşini görüyorsunuz değil mi? Ona yaşatılanlar bir yana öncelik Efsun bulunmalı! Kayıp zamanlar en kısa zamanda telafi edilmeli…
Efsun kızına anlattığı masalın flashbackler ile renklendirilmesi çok güzeldi. Önce EfYam gerçeğinin ‘masal’ versiyonunu dinledik.
“…Genç, yakışıklı. Ama her şeyden önemlisi, burası önemli, prensesin gözlerinin içine bakmaya cesaret edebilecek kadar cesur bir adam.”
“… Uyuyan güzel diyorlarmış gülerek. Prensini bekliyor. Ama gerçekten de o adamı bekliyormuş prenses biliyor musun minik. İnanmış çünkü onu öpüp uyandıracağına.”
Sonra da kaçırıldığı günden bugüne başına gelenler için ipuçları aldık.
“…sonra bir gün bir mucize olmuş. karanlığın en derininden bir yerden bir beğenin ağlama sesini duymuş. Kalkmış yerinden sesin geldiği yere doğru yürümeye başlamış. yürümüş… yürümüş… yürümüş…Yürüdükçe çıkmış karanlıktan, ışığına kavuşmuş yeniden…”
Efsun’un masalı yıktı geçti. Yamaç’ın vazgeçtiğini sanması -ailesini seçtiğini zannetmiyorum, pes ettiğini düşünmüştür büyük ihtimal- tüm yaşadığı fiziki acılardan daha da ağır. Her şeye rağmen beklemiş, ama gün olmuş artık umudu kalmamış. Yalnızlık üzerine karabasan gibi çökmüş. Tam da bu nedenle henüz doğum yapmadan ölümü seçerek intihara teşebbüs etmiş. Ve sonra -belki de erken doğum- kızı ile bir kez daha, bu kez daha da güçlü hayata tutunmuş. Ve şimdi koşulsuz sevgisini veren bir ‘minik’ var kollarında. (Kendime not: EfYam bebeğinin adı ne olsun? anketi mi yapsak?)
Efsun’un masalını takiben Yamaç’ın ailesini ilk defa gördüğü ana şahit olduk. Kısacık sahnede hem sevinci gördük hem özlemi… Aras Bulut İynemli bu gibi sahneleri zaten oynamıyor, yaşıyor. Bu nedenle sırf onun gözünden dökülmedi o boncuk yaşlar…
“Efsun”
Tek bir kelime… Efsun ve Yamaç arasında öyle bir kimya var ki diyaloga gerek yok. Tek bir kelime ve akabinde gelen, özlem, hüzün, merak, heyecan, acı ve şok… Efsun’un bakışı, Yamaç’ın yutkunması… Gelecek haftaya merakla ekrana çivileyecek.
(Henüz Yayınlanmadı)
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.