Çukur’da biraz göz yaşı (itiraf edeyim benim için birazdan fazla), bol çatapatlı ve olmazsa olmaz ‘aile’ temalı bir bölüm izledik ve kaldı son 3. Karaca’nın ölümden Çukur’un nasıl haberi oldu bilemem ama bir önceki bölümün enfes finalinden sonra bu bölümün yıldızı da Akın’dı.
Burak Dakak’ın üstün performans gösterdiği her sahneden sonra senarist bölümü izliyorsa ona neden fazla sahne yazmadığı için hayıflanıyor olmalı. Astım krizi tuttuğunda, kardeşinin kaybetmiş olmanın acısı ile kendi nefesinden vazgeçtiği sahnede etkilenmeyen yoktur sanırım. Nasıl Karaca Amca’nın ellerinde can verirken çırpındı ise Akın da kardeşi gibi nefessiz kalmak üzere Yamaç’ın yetiştirdiği astım ilacını tek bir hamlede atıverdi.
Bölüm içinde en etkileyici sahnelerden biri de Karaca’nın üstünde kanlı gelinlikle yürüdüğü yollarda kucağında kızının kanlı gelinliğiyle yürüyen Ayşe idi. Karakteri seversiniz sevmezsiniz ama İrem Altuğ 4 sezon içindeki en başarılı performansını gerçekleştirdi. Canlandıramadığından değil, fazlası yazılmadığından, malum senaristimiz kadın karakterleri pek sevmez… Kanlı gelinlik yine ortaya çıktığında aileden biri Sultan’a laf eder diye bekledim ama sırf mezarına sermek içinmiş. Oysaki ailesi yanı başında da olsa Karaca telli duvaklı gelin olmuş mutluluğa yürüyordu birkaç yıl önce. Ah Sultan Hanım ahh…
Damla’nın isyanında olduğu gibi her gün bir cenaze. Finale kadar bizler de her bölüm bir cenaze mi izleyeceğiz dersiniz? Karaca’nın yanı sıra Celasun’un da bedeninin bulunmasına sevindim. Bedeni de köpeklere yem olmadan ruhunun ait olduğu yere Çukur’a gömüldü…
Cenazeye dair hatırımda kalan Pinhani’den “kefen giydim” çalması ve Vartolu’nun mezar başından uzak bir köşede durması… Yamaç’ın Efsun’un elini kalbine götürmesine yükselmek de EfYam fandom’a mahsus, onu da yazmayı atlayacağımı düşünmediniz herhalde. Hatta sırf bununla da yetinmeyip fotoğrafını bile ekleyeceğim yazıya ^^
“Karaca zaten ufacıktır. Kuş kadar ufacık. Gördüm izleri gördüm. Kuş gibi çırpınmış”
Yamaç isyanını sadece Karaca’yı buldukları anda toprağa kapaklanarak gösterebildi. Ardından aileye, özellikle Akın’a destek oldu. Fark ettiniz mi, o kadar ‘güçlü’ duruyor ki, kendi olabildiği, acısını gösterebildiği, hislerini açabildiği tek yer Efsun’un yanı. Çatıda Yamaç hıçkıra hıçkıra ağlarken hangimiz ağlamadık?
İçerde Umut tema melodisi eşliğinde Ayşe Akın ve Yasmin’e emanet, Damla Cumali’yi, küçük İdris Jr. da annesini teselli etti. Peki ya o sırada Vartolu nerede? Tek tabanca Amca’dan intikamı alma yolunda aynı Kulkan’ın vasiyetinde dediği gibi. Ama bir elin nesi var, ailenin sesi var. En azından yanında Medet olsaydı derken; onu yalnız bırakmayacağını biliyordum. Aliço’dan destek istediğinde fark ettim ki Aliço nasıl Yamaç’ı kaybetmekten korkuyorsa Medet de Vartolu’su için aynı korkuya sahip. Aliço haklıydı, doğru adres: Yamaç… Ve sonunda Medet de abisine kavuştu, Yamaç da…
Vartolu’dan babamın oğlu’na, babamın oğlu’ndan abi’ye…
Vartolu tek tabanca toplu katliam yaparken canından olmak üzereyken Medet ve Yamaç sayesinde kurtuldu. Kurşunlardan kurtuldu ama Yamaç’ın elinden değil. Efsun’un doğru bildiği gibi Yamaç Salih’i bulmadan eve dönmeyeceği gibi Salihsiz de dönmeyecekti. Erbağ sahnesi kadar seyir keyfi vermese, en sevdiğim ilk 5 #VarYam sahnesi arasına girmese de abi kardeş için güzel bir kavuşma sahnesi yazılmış.
“Abi beni yalnız bırakma! Ben de sensiz çok eksiğim. N’olur beni yalnız bırakma.”
Yıllar önce bir kez daha yalnız bırakmamasını istemişti Yamaç, babalarını öldürdüğünü söyleyebildiği gün. Bu hikayede bir #VarYam gerçeği vardı, sevgileri olduğu da aşikardı ama Yamaç tarafından ilk defa bu kadar içten dile getirildi Salih’e olan bağlılığı, Efsun’a anlattıklarını hatırlayın. Bu nedenle içten gelen bu “abi” bugün için daha da değerli.
Yamaç “Beni öyle yerlerden çıkardı ki” derken haklıydı. Kaç an sayabiliriz Salih’in Yamaç’ı dipten çıkarttığı… Bu kez sıranın Yamaç’da olması beni şaşırtmadı, inanıyorum ki sizi de öyle… Yamaç Salih’den nasıl vaz geçsin? Bu kez de Yamaç onun elinden tuttu, ayağa kaldırdı, hatta ölümlerdeki payı için af bile etti. Peki ya Salih, bu kadar çabuk affedilmeli mi? Kendi adıma empati yapabildim ama genel izleyiciler olarak Amca’nın yanında kalma inadına bir sebep bulmaya çalıştık bölümler boyu. Aklımızdan her geçen her sebep Salih’in ağzından da döküldü; “Çünkü inandım, sen yoktun yanımda, bir yanım eksik kalmıştı. Sırtımı dayayacak bir yer aradım” amcasının yanında olması için sıraladığı sebeplerden en mantıklısı bu işte… “Hata yaptım diyemem, bu insanların vebali benim boynumda.” derken de “Ben kendimi affedemem.” derken de haklı. Belki kendini affedemeyecek ama en azından intikamını ailesi ile birlikte alabilecek…
Salih ile Yamaç göl kenarında geçmişin sayfalarını açarken, Çukur’da da Efsun Sultan Hanım arasında bir yüzleşme yaşandı… Şaka şaka… Ne yüzleşmesi gerçi cenaze evi diye yavaş yavaş Yamaç’ın evine sızmaya çalıştığını elbette ki fark ettiğimiz Sultan Hanım bu kez Ayşe’yi merak ettim kisvesi altında yine kapıya geldi. Hatta kapıya gelmekle kalmadı, içeri bile alındı! Sadiş’in yönlendirmesi ile Efsun’un peşinden çatıya çıktığında af dilemek beklerken karşıma çıkan sahne sinirlerimi yıpratmaya yetti…
“Yamaç’ı bir gün biri vursa, onun katili bu deseler, sen ne yaparsın ona. Bir düşün kızım.”
Bir; Efsun İdris’in katili değildi. İdris’in ölümünde payı olduğu bir gerçek ama sadece düşmanlara -ne yapacaklarını bilmediğini iddia ediyor- finansal destek sağladı.
İki; Efsun Yamaç’ın -yani Sultan’ın oğlunun- sevdiği kadın olarak o evdeydi. Ona emanet edilmişti.
Üç; Efsun Yamaç’ın bebeğine -yani Sultan’ın torununa – hamileydi.
Eylemin detaylarına ise hiç girmiyorum: Rahmetli Kulkan’ı bile şaşırtacak şekilde, hamile bir kadını saçından sürükleyerek karda kışta sokağa atmak, yaptığı eylemin arkasında durmadan Yamaç’a yalan söylemek, yetmediği gibi olaya şahit olanlara da baskı ile yalan söyletmek, oğluna kendi evladından vazgeçmesi için kendi hastalıklı zihnindeki ‘aile’ kavramı konusunda diretmek. Hatırlıyorsunuz değil mi? “O senin ailen değil, senin bir tek ailen var, o da biziz. O kadının ve çocuğunun bizim ailemizde yeri yok.”
O günden bu yana Sultan Hanım için ne değişti? Hiç! Savunulacak tek bir yanı bile yokken zeytinyağı gibi su üstüne çıkmak da hikayenin kahramanı Sultan Hanım’a mahsus işte…
Hepimiz biliyoruz ki Sultan Hanım akıllı bir kadın. Efsun’u nereden vuracağını iyi biliyor, Yamaç’ı kaybetme ihtimali, Efsun’un en kırılgan, en zayıf olduğu nokta. Bu nedenle soruyor: “Sen sevdiğin adamın katiline ne yapardın?” Kendini haklı çıkartmak için her yolu deneyeceği belli. Biliyoruz ki Sultan akıllı olduğu kadar tilki kulaklara da sahip. Bunca yıl Efsun’un refah içinde yaşamadığını tüm detaylara hakim olmasa da öğrenmiş olmalı. Onu evden kovmasının onu nasıl bir yaşama sürüklediğinden mutlaka haberi vardır! Pişmanlığının bırak sözlere dökülmesini yüzünde en ufak bir pişmanlık duymadan ailenin genel felsefesi “yapmam gerekiyordu, yaptım!” kisvesi altına saklanması çok sinir bozucu. Bırakın ateşli bir yüzleşmeyi -kapıdan kovulmasını saymıyorum – ortada ne bir özür ne bir pişmanlık ifadesi yokken bu kadın Yamaç’ın ve Yamaç’a duyulan aşkın yüzü suyu hürmetine bile affedilemez, affedilmemeli…
Hiç istemesem de Sultan Efsun’u etkilemiş. Masal’ı babaannesi ile tanışmaya göndermeye karar verdi. Sultan Hanım’ın babaanne olarak torunlarına acıdan başka bir şey vermediğini bilse Masal’ı aklını zehirli düşünceleri ile doldurma ihtimali varken onun yanına götürür mü? Hadi Efsun’u geçtim, Sultan’ı tanımıyor. Peki ya Damla? Akşın ve Karaca’ya yaptığı eziyetlere şahit olmamış olabilir ama birebir şahit olduğunu bildiğimiz üzere, torunu Karaca’nın eline silah verip “sevdiğin adamı düğün günü öldür” diyen bir babaanne ile kızı Asiye’nin bir arada olmasını yüreği nasıl kaldırıyor? Sultan Hanım kararmış ruhu, hastalıklı fikirleri ile Şeytan’ın vücut bulmuş hali benim için.
“Ben çok yoruldum artık.”
Yamaç isyanında haklı. Bu kaçıncı arabuluculuk… Tüm kırgın aile fertlerini bir masa etrafında topladığında sonuca yaklaşmayı umdu ama nafile… Sadiş’in Cumali’ye tarif ettiği Yamaç ile abisine o yoksa ben de yokum resti çeken aynı Yamaç işte…
“Allah’tan Yamaç var. Şu ailede insan sevmesini bilen bi’ o var. Ne küslük bilir ne bir şey. Hatanın cezasını vermesini de bilir ama ceza çekeni affetmesini de bilir”
Bu kez sesine yansıyan bir ifade ile isyan etti: “Ayrıca siz de benden vazgeçmeyin artık n’olur. Artık vazgeçmeyin” İdris’in Yamaç’ın silahından çıkan kurşunla öldüğünü öğrendiklerinde vaz geçmediler mi? Efsun’un peşinden gittiğini düşündüklerinde vaz geçmediler mi? Kim aradı Yamaç’ı? Aliço ve Ebrağ’a kadar bile giden Salih’den başkası değil. Yamaç’ın bildiği tek bir gerçek var; düşmana karşı birlik olunursa alt edilebilir. Bunu tane tane anlatsa belki Akın anlardı ama Cumali Abi’sine ancak rest çekerek anlatabilirdi. Anlattı da…
Cumali’nin bir İdris Koçovalı tarzı ile Salih’e “Aslan parçası” deyip tokadı çakması, Salih’in bir anda kendini onun kollarına bırakması ile güzel bir kardeş kavuşması oldu…
Artık Cumali, Salih, Yamaç ve babasının emaneti Akın (Çembere Metin’i de dahil etmişler ama ne alaka diye geçirdim aklımdan bu nedenle onu hariç tutuyorum) , Çukur desteği ile Amca’ya karşı. Nedim gitti, Cumali Amca namlunun ucunda. Çünkü Koçovalılar bitti demeden bitmez…
Unutmadan, kalmış şunun şurasında son üç bölüm, Amca’nın sol gözündeki bir anda beliren sürmeyi Salih’e bağlamayacaksın değil mi sevgili senarist?
Çukur reyting ne oldu diye merak edenlere; Total’de 8,21 reyting, AB’de 7,72 reyting ve ABC1’de 8,58 reytingle tüm gruplarda 2.oldu. 17 Mayıs bölümü bayram tatili nedeni ile yayınlanmayacak. İzleyici bayram tatili yaparken set yapmasın mı? Bir sonraki hafta ekran karşısına geçene dek yorumlarda buluşalım..
Fandom ölçüm yapmış, toplam 105 saniye olan #EfYam sahnesine dair yazıya ekleyecek pek bir şey olmadı. O zaman bende bir önceki bölümden Tolga Yaşar’dan taze gelen bir set fotoğrafı eklerim ^^
Göz atmanızı öneririz: Çukur Bölüm Yorumları