Kategori: İzledimÇukur

ÇUKUR – Efsane Evine Geri Döndü

Sizin Çukur’dan beklentiniz -oyuncu performansından bağımsız, hikayedeki açılımlar, zengin replikler, yüzleşmeler mi yoksa çatapat mı? Benimki kesinlikle ilki. Hal böyle olunca bölümde Yamaç’ın Çukur’a efsane dönüşü, İdris Baba ile afacan(!) oğulları ve İdris Baba ile Selim sahneleri, Yamaç ile Sena’nın kayıp bebeğiyle benim için dopdolu bir bölümdü. Gönlüme göre, emeği geçen herkese teşekkürler.

İdris Baba’nın haykırdığı gibi ‘Yamaç’ımı vurdular lan!’ yerine bir haykırışta benden: ‘Yamaç’ımı üzdüler lan’. (Salih’in Yamaç’ım demesini ayrı seviyorum, yeri gelmişken belirteyim) Çocuk n’apsın, daha n’apsın işin doğrusu. Aklın yolu bir olduğu üzere Yamaç’ın anlatımı da bir önceki bölüm yazısında olduğu gibiydi, neredeyse kelimesi kelimesine: yesinler birbirlerini, diyalog!

 

Direk yazıdan alıntılayım:

Ferhat ve Meke – Celasun çetesi arasındaki anlamsız kavgayı bitirecek tek şey diyalog. Geçmişteki sorunlar bir yana işte eksik olan; 

– Sen mi yaktın?

– Hayır.

– Sen mi vurdun?

– Hayır.

Asıl sorun Cumali ile Salih! Anlaşılan o ki Yamaç’ın ayaklanıp kanlarını deli akan bu iki adamı bir toparlaması gerekecek. Peki ya Çukur? Israrla söylemeye devam edeceğim: “Yesinler birbirlerini…”

 

Yalnız adam bir kez daha ölümden döndü. Metin’in kurşunları değil Çukur alacaktı canını… Mahalledeki konuşması tekrar tekrar seyredilesi. Ama her şeyden güzel olan düşerken herkesin bir anda ona doğru koşmasıydı.

Kadın başrol olarak görünüp, bu tanımın hakkını vermeyen, hatta yakınına bile yaklaşmadığını düşündüğüm Dilan Çiçek Deniz bu bölümde Yamaç’ın abilerine çemkirme sahnesinde iki koca sezon içindeki en iyi performansını sergiledi. İsteyince olabiliyormuş. Eee o zaman? Bölüm boyunca kemerine sıkışmış gibi duran kazağının parçasını çekip kurtarmak istedim. Moda olamaz değil mi?

 

 

Sena’nın bebeğini kaybettiği bilgisi çok naif bir şekilde verildi Yamaç’a. Güzel sahneydi. Ve bu sahnede de iki oyuncu güzel paslaştılar, bir de Dilan Hanım ağlamanın göz yaşları ve burun deliklerini titretmekten ibaret olmadığını çözerse bu iş tamam. Yamaç’ıma kıyamam, gözünden dökülen bir damla yaştan çok daha fazlası içine içine aktı…

 

Bu bölüm Yamaç’ı kimin vurduğunun cevabını aldık: Metin. Artık Yamaç’ı Kim Vurdu anketini kapatabilirim. Yanıtlarda Medet (ilk haftanın gazı ile) açık ara önde gidiyordu ama onu izleyen isim de Metin’di. Hele ki geçen hafta çoğumuz anlamıştık artık ateş edenin kim olduğunu… Ama neden, neden, neden? Cevabı çok basit. Metin uzun uzun anlattı ama sonuç : ‘Aile – ama çekirdek aile, her şeydir’. Metin bu yükün altından kalkamayarak hayatına son verecek kadar üzgün. Ama pişman mı? Hayır. Bugün olsa bugün de aynısı yapar. Of Metin, üzdün… Sen ki silahı ateşlerken yüzüne bakamadın, daha da üzdün…

 

 

Bugün olsa, aynı şartlarda yine (dolaylı olarak) elini kana bulacak biri daha var. Salih. Öncelikle dürüstlüğüne yıldızlı pek iyi vermeli. İdris’in acısına ortak olduğumuz mezarlık sahnesini sahnesini pek sevdim. Çok güzel dile geldi düşünceler. Güzel bir başlangıçtı ‘Haydi yiyin birbirinizi’. İki kardeş arasındaki bu husumeti durdurabilecek tek kişiydi İdris. Öyle de oldu. Bu konu onun ölümüne kadar kapandı. Ha, baba bir ana ayrı bu iki kardeş can ciğer kuzu sarması olur mu? İmkansız ama hiç değilse  aksiyon bir yana birbirlerine laf söylemeyecekleri de kesinleşti. Cumali Bey’in ölçüsüz lafları Salih kadar beni de yaralıyordu doğrusu. O nedenle babadan yediği tokada gram üzülmedim. Sahnede sevdiğim diğer detaylar; İdris’in ‘baba maba deme bana’ çıkışı ertesi Salih’in ‘haydaa, başa mı dönüyoruz?’  bakışı, İdris’in beklenmeyen tokadına ve ‘Yamaç umurunuzda değil’ serzenişine tepkisi, ama eğer bugün bildiklerimi biliyor olsaydım kendi kafama sıkardım da yine de kılına zarar verdirtmezdim senin oğlunun, kendi abimin’… Bu arada Kahraman’a ilk defa mı abi dedi, yoksa ben mi böyle bir söylem hatırlamıyorum?

İdris’in bir yüzleşmesi de Selim’le oldu. Karaca öğretisi ile başlayan ‘ezilme, yaptıklarının arkasında dur’ ‘un sonu itiraflar itiraflar… Ve tabii ki olmazsa olmaz Yamaç’a övgüler… Ah be sevgili izleyici n’apsın bu Selim?

Selim konusunda bu enteresan teoriyi yazıya taşımalıydım. Olur mu dersiniz?

 

 

[wp_ad_camp_1]

 

 

 

Her iki sahnede de Ercan Kesal muhteşem bir performansa imza attı.  O ne hissediyorsa ekran karşısında hissedebildik, adeta yaşadı… Ama günün sonunda elimizdeki karakter aynı: İdris Koçovalı. Hataları ile, evlatlarına yapamadığı babalığı ile…

 

 

Meliha vs Sultan’a da değinmeden olmaz. Yahu bu Meliha neden çıktı ortaya? Pek de yüzsüz. Bu defteri çoktan kapattım diyen biri tık nefes hastaneye koşar mı? Eski sevgili ile bağlantıda kalmak için fıkra, karikatür vb mail yönlendirmek gibi bir şey. Meliha’ya bahane olsun. Meliha – Paşa – Sultan ilişkisini çok önce çözmüş biri olarak Sultan’ın açıklamaları beni şaşırtmadı. Asıl şaşırtan Meliha’nın İdris’i görmeye devam edeceğini söylemesi oldu. Ve ilahi Gökhan Bey’cim tek cümlede Meliha ile Mihriban’ını da karşılaştırttın ya. Demek ki Sultan kapısına gelenleri daha beter ediyor. Hele ki İdris aile evine dönmemeye karar verseydi (ki önizlemeye göre dönmüş) Sultan kapıdan Meliha bacadan girseydi şaşırmazdım.

 

 

Bu bölüm Salih’e yürüyorum galiba. Muhittin Abi ile pek de iyi anıları olmamasına rağmen incelikli düşünerek gazete küpürlerini buldurtması, Meke’ye destek olarak tadilatını organize etmesi. Ne kadar minnoşsunuz siz öyle… Ferhat’ın kabullenmesi, Salih’in ben o defteri kapattım yanıtı da çok güzeldi. Gerçi mekanı ‘dostlar kahvesi’ hazır. Menemeni de geldi paşamın, Medet’in kıskanç bakışları altında…

Karakuzular’ın oyununu anlamamıştım. Nereyi yakıyorlar? Niye? Mahsun’da benden, o da anlamamış ^^ Çıkar kokusu yakında, aynı Bulgar’ın ölümü gibi… Ve bu dörtlü ilmek ilmek oyunu çözer. Sevgim olduğu kadar güvenim de tam.

 

 

Ve bölüm sonu Sena’nın Mahsun’la yüzleşmesi, hem de elinde silahla… Ya güldürmeyin… Ya da fotoğrafı ekleyeyim yazıya birlikte gülelim ^^

 

 

 

[wp_ad_camp_1]

 

Bu bölüm yazısını Erkan Kolçak Köstendil’e ekstra alkış göndererek bitirmek istiyorum.  10 parmağında 10 marifetin yanı sıra adamın bitmez bir enerjisi olmalı. Vallahi bravo…

 

Tweetleriyle yazımı renklendiren  H e r r o i n , E. ve darkfever ‘a teşekkürler. 

 

Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz  İzledim / Çukur  kategorisini ziyaret edebilirsiniz.

 

Çukur 2. Sezon 19. Bölüm İlk Sahne

Ön izleme pek heyecansız. İdris Baba evine dönmüş. Her şey bıraktığımız yerde. Aliço süslenmiş püslenmiş bebek sevmeye gelmiş. Sadiş tabii ki mutfakta.(Koca evin temizliğini ona yaptırmadılar, ben şok!)  Sadiş’in neden mutfakta olduğu konusunu tartışmaya açıyorum. Tamam bebeğinin ilk adımlarını o evde atmasını istemişti onu hatırlıyorum da o eve yerleşmek söz konusu değildir değil mi? Yoksa günün sonunda Kahraman’la Nedret’in odası Salih – Sadiş’e kısmet mi olacak? Belki de tek göz müştemilat? Tam karşıda koca ev dururken…

Unutmadan; eve dönüyoruz dedik, döndük de; ama tapular nerede Gökhan Bey’cim?

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce