Çukur’da fırtına yaklaşıyor. Gökyüzü kaprislidir, yakalandığınız fırtına şaşırtıcı, şiddetli, öngörülemez ve bazen de tehlikeli olabilir. Ama unutmayın, asıl fırtına değil fırtınaya nerede, hangi konumda yakalandığınız önemli. Dikkate almanız gereken bir konu da fırtınanın yaklaşma hızı. Bu bölüm gösteriyor ki fırtına çok güçlü olacak besbelli…
Güçlü olacağı kanısına nereden vardım dersiniz? Bölümdeki işaretlere bir göz atalım mı?
Cumali… Öncelikle sadece dirseğine kadar koluyla müşerref olduğumuz ama en azından karakter teması ile tanıştığımız Cumali’nin nasıl bir psikopat olduğunu gözlerimizle gördük, kulaklarımızla duyduk. Bu arada hani hep umuyoruz ya geldi gelecek, çıktı çıkacak… Adamın halihazırdaki suç listesini göz önüne alırsak, Cumali hapisten kaçmadıkça ya da kaçırılmadıkça kendisini Çukur’da görebilme ihtimalimiz yok. Ayrıca neden çıksın ki? Kendi Çukur’unu yaratmış… Baksanıza mekânında -ki mekân hapishane oluyor, ‘baba’. Üstelik bugün çıksa onu Çukur’da sayısız sorun, dengesiz bir baba, küs olduğu nemrut bir anne bekliyor. Bekleyeni, yolunu gözleyeni yok. Çukur’da da pek sevilmediği aşikâr. Kirvesi Paşa bile kilitli kapılar ardında kalmasından memnun…
Akın… Bu bölümde ne kadar çok bahsi geçti değil mi? Biz Cumali geldi gelecek derken Akın’ı gönderildiği ıslahevinde unutuvermiştik. Önce Ayşe ve Selim’in ziyaret planı, ardından İdris’in saat ve tespih mirası ile ismi geçtiği yetmedi bir de biricik ablası Karaca’dan karakter analizini öğrendik. Amcası Cumali’ye çekmiş olmalı…
Karaca… Her kim Karaca’nın minnoş minnoş Akşın ve Celasun’un iyiliğini göz ederek Celasun’un aklına evlilik fikrini soktuğunu düşünüyorsa büyük çuvallayacak. Karaca’nın oyunu netleştiğinde ‘demişti’ dersiniz. Karaca ‘kötü’ olsa bile bunda kızın ne suçu var? Ahh bu genler… Peki Karaca’nın amacı ne? Celasun’u kendi için istemesi – ki ben çok yakıştırıyorum, defteri çoktan kapandı bana göre.
Fırtına’dan korunması gereken ilk kişi tabii ki Vartolu. Ve olası iş birliği sezilirse Selim. Akşın’ın ile Celasun’un kendilerine bir sığınak bulacağı umudu ile onları geri plana atıyorum. BSO’nun Koçovalı kardeşler kanadına bir göz atalım mı?
En büyük tehlike Selim’in kendi kendine oyun kurması. İdris’i kapattı. Kimin haberi var? Ne kardeşi, iş ortağı Saadettin’in ne de BSO masasındaki diğer ortakların. Tehlikeli oyunlar bunlar. İdris’in ölümü ile sonuçlanabilecek son oyun…
“Gerekiyorsa İdris Baba’mızı patlatacaktık…”
Selim’in ne kadar zalim olduğunu ve Salih’in İdris Baba’nın ölmesini kabul edemeyeceğini bu sahnede izledik…
Bu arada Vartolu’nun hayatını kurtarmadığı Koçovalı kimler kaldı? İdris (kumarhane baskınını da sayarsak iki kere), Sultan, Karaca, Yamaç ve dolaylı olarak Nedret benim aklıma gelenler.
Ama en kolay kurtarış İdris Bey’imizin ki oldu doğrusu; sürprizli bir plan, birkaç tatlı söz ve sadece bir ıstaka darbesi ile…
Kahvedeki rehin sırasında kötü adamların dikkatini kahveden dışarı çekmek için Medet’in ateş etmesi gerekirken, Medet’in havaya ateş etmeyip Çukur yazısına nişan alması dikkatinizi çekti mi? Manidar^^ Hiç sevemedin şu Çukur’u be Medet Kardeş…
Küçük Salih mi Geliyor?
Vallahi küçük Salih mi olur yoksa Sadiş mi bilemiyorum ama bir bebek geliyor. Daha doğrusu gelecek inşallah. Fragman ertesi üzerine çok yorum yapıldı. Nasıl, ne zaman? Nasıl olduğunu elbette ki yazıya taşımayacağım ^^ ama ne zaman olduğu dizi kronolojimize ne yazık ki uymuyor. Bir günlük mutluluk için Saadettin üzerindeki Vartolu gömleğini çıkartıp Salih olarak Sadiş’in kapısına dayanalı izlediğimiz hikâyeye göre taş çatlasın 10 gün oldu. Hatırlayalım, O mutlu(!) gecenin sabahında İdris’in Sadiş’i yaka paça Çukur’a döndürmesi üzerinden epey olay geçti ama biliyoruz ki tüm o olaylar düğünün bir hafta içinde yapılması ışığında geniş bir zamana yaygın değil. Gebelikte de en erken 6 haftada bulantı başladığına göre… Burada ‘dur’ diyoruz ve mantıksal açıdan bakmayı bir kenara bırakıp hikâyeye odaklanıyoruz.
‘Sadiş Salih’le nasıl birlikte olmuş olabilir?’ sorusu da fragman ertesi tartıştığımız konulardandı. Bu duruma bir önceki yazısının yorumlarda Leyli öyle güzel bir açıklama getirdi direk alıntılıyorum:
“Belki farkındaydılar ama ellerinde sadece bir gün olduğu için bir seferlik de olsa unuttular yaşananları. Bulunduğu toplumun kalıplarına karşı cesaret göstergesi değildi bence bu yaptığı. Saadet’in teslimiyeti hayallerineydi, sevdiği adamla bir daha asla bir araya gelemeyeceğini bildiğinden onunla birlikte oldu.”
Bu durum nikah konusundaki teslimiyetini ve ne Sultan’a ne de İdris’e ses çıkartmayışını, Yamaç’ın yardım teklifini bile geri çevirmesini açıklıyor. O gün bir masaldı. Masallar gerçek değildir ki, gerçek sonuçlarının olacağı hiç akla gelir mi? ^^
Sadiş ondan beklemediğim bir hareketle bu haberi ilk Salih’e vermek istedi. İtiraf edeyim ben sıralamada Sena’yı ilk sıraya koymuştum. Peki ya Salih? Ah be Salih o telefon açılmaz mı Salih… Hele ki Saadet’in içinde bulunduğu arabaya bir şarjör mermi boşalttığı için araları pek de iyi değilken Selim’in lafına göre hareket edilir mi?
Bu konuya Salih’in telefonu açmayışı, Sena’nın kendi sorunları ile boğuşması nedeniyle Saadet’in yanına gitmeyişiyle ara verdik. Ardından gelen zaman atlaması -az buz da değil 3 gün, bu konuya dair bir flashback mutlaka görmeliyiz kanaati oluşturmadı mı sizde? Sadiş bu haberi 3 koca gün kendine saklayacak değil ya…
[wp_ad_camp_1]
Konuş Benimle
Yamaç istediği kadar ‘Konuş benimle’ desin, Sena konuşmayacak. Üzülüyorum ki kullandığı ilaçların etkisiyle ilerleyen zamanlarda konuşacak durumda bile olamayacak.
Sahi Emrah’ın hikayesi artık ciddi ciddi can sıkıcı olmaya başlamadı mı? Sena- Emrah geçmişine hala girilmedi mi yoksa üstü kapalı anlatılıyor da ben anlayamıyor muyum? Bana göre Sezen Aksu’dan Büklüm Büklüm ile başladık, bir adım ileriye gidemedik:
Ne söylesen ne beklesen
Yaradan’dan ya da kaderinden
Ele geçmez istediğin
Uğruna savaş vermediysen
Bu durumda Emrah’ın ele geçirmeye çalıştığı nedir? Sena’yı öldürmeden delirterek eline ne geçecek? Eğer BSO’nun faaliyetlerine müdahalesi kısıtlansın diye Yamaç’ı oyalamaksa çok başarılı olduğu aşikâr. Her ne planlıyorsa Yamaç’ın psikoloğun diplomalarındaki resimdeki kadından farklı olmasını keşfetmesi ile ortaya çıkacağı bana göre kesin! Bu bölümde olmadı ama haftaya kesin ^^ Bu planın çözülmesi ile çok üzerinde durulan Yamaç’ın gözlerinin perdesi bi’ kalkacak ki sen kork artık BSO kardeşliği…
Çukur elinden gidiyor
İtiraf edeyim İdris Baba’nın zulasının o kadar az olacağını hiç düşünmemiştim. (Gerçi bir önceki silah mevzusunda Sultan’a teslim ettiği değerli taşlar gitmişti.) Ama saklama yolu süpermiş. Primi çekilmiş el bombası ile korunuyor yahu. En güvenli kiralık kasadan daha güvenli. Gerçi risk anında parayı ele geçirmeye çalışan kişi kadar paralar da havaya uçacak ama o küçük bir ayrıntı ^^ Bu arada İdris Koçovalı’nın o miktarda parayı Aliço’ya teslim ettiği tarihte 1 dolar 2, 10 TL imiş, bugün 4,5 TL. Ah be İdris Beyimiz, o gün tasarrufunu TL değil döviz bazında yapsaydın bugün saat ve tespih koleksiyonunu satmak zorunda kalmazdın… (Tespih ve saatlerden son bir tane ayırırken Salih’e ayırdığını düşünen bir ben miyim?)
Son oyun nereye evrilecek dersiniz? Yeni bir BSO oyunu desem ki bu aralar Yamaç’ın aldığı darbeler ve bu darbelerin oluşumunu bir flashback ile görmemiz gerçekten can sıkıcı olmaya başladı, o odadaki konuşmalardan nasıl haberleri oldu? Selim odada değildi, Vartolu konuşmasında ‘merak’ dedi ama? Nasıl öğrendi? Minnak bir böcekle olabilir mi? (Sahi bu dizide hiç böcek görmedik henüz) Meke’nin boş boğazlığı olabilir mi? Futbolcu Cem’in işi garantiye almak için konuyu ona da açmış olması olabilir mi?
Bir soru daha: Unutmayın; uzmanlar ‘Fırtına habercisi siyah bulutları gördüğünüz ve ilk damlaları hissetmeye başladığınız anda önleminizi alın, öncelikle yağmurluğunuzu giyin.’ diyorlar. Sizce Cumali ve Akın’ın hikâyeye dahil oluşu, Yamaç’ın perdesinin ortadan kalkması ile gelecek fırtınada Selim ve Vartolu’nun dolaylı olarak da BSO’nun koruyucu yağmurluğu ne olabilir ki?
Çukur Final
Geriye kaldı son 3 bölüm… Yapımın ‘ ÇUKUR OTİZMİN FARKINDA ’ kampanyasını devam ettirerek dizi final gösterime özel bir gece düzenleyip bu geceyi Tohum Otizm Vakfı yararına, Haliç Kongre Merkezi’nde yapması çok güzel bir davranış. Böyle güzellikleri tüm dizilerde görmek isterim.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
*Yazıya tweeti ile renk veren Seniş‘e teşekkürler…