Bölüme mahalle meydan dayağı ile başladık, Karaca’nın ölümü ve Çukur’u Çukur yapan 3 noktadan ‘dışarıdaki aile’nin yok olması ile bitirdik. Keyif veren -elbette ki ölümden bahsetmiyorum, hikayenin hızlı ve güzel kalmasından – bölümlerle finale doğru yürürken bakalım bizi ne gibi gelişmeler bekliyor?
“Ben o sözü tutacağım. Sen yanımda dursan da tutacağım durmasan da tutacağım. Son sözümdür”
Çukur’un en azından bir bölümü artık eski Çukur. Amca ile uyuşturucu işine bulaşmadığı için dışlananlar yeniden birlik oldular. İş demek para demek, para demek güç demek. Gözü toprağa baktığı halde paraya yenilen Bilal Amca’nın verdiği öğüt gerçekleşiyor. Celasun ve Akın ile başlayan taraf değiştirmeye Feyyaz da ekleniyor: “Korkarak yaşanmıyor”
Salih “Biri de beni anlasın” diye isyan etti ya; ben seni anlıyorum Salih’ciğim. Salih’in içinden geçen silahsız, ölümsüz Çukur iyi hoş ama– hatta baba mirasını yıkacak şekilde işin içinde uyuşturucu olmasından da bağımsız – yine ‘Çukur Ailedir’ felsefesini merkeze kondurduğunuz ama yine Çukur’un liderinin eline bakıldığı bir sistem. Silahçılıktan da korumalıktan da ne farkı var? Cumali Amca el öptürecek, minnet ettirecek ama iş ve aş dağıtacak. Tanıdık! Bu sistemin İdris Koçovalı’nın sisteminden farkını anlayamıyorum, konu beynimde dönüyor dolaşıyor, Salih’in Yamaç’a eski Çukur’u anlatmaya çalışırken kurduğu cümlede son buluyor: “Eskiden neydik ki şimdi ne olalım? Sütten çıkma ak kaşıktık sanki, pamuk helva mı satıyorduk, kitap mı dağıtıyorduk, ansiklopedi mi dağıtıyorduk? Silah satıyorduk oğlum biz silah. Dönüp dolaşıp sevdiklerimizin üstünde patlayan silah”
Bu bölüm Yamaç formundaydı; önce Efsun’a ilaçları veren adamı amcanın gözlerinin içine baka baka dövmesi ardından amcanın işlerine taş koymak için yaptıkları bölüme renk verdi. Yamaç’ın Çağatay’ı kıskanıp -sırf gemi patlatabilmesini kıskanmadığını da biliyoruz ^^ – amcanın mallarını Vartolu’nun yanı başında havaya uçurması ilkinin tadını vermese de güzel hamleydi. Çağatay Erdenet’i özlemişim. Bu nedenle bu kopyala yapıştır sahneye bölümden değil Çağatay’cığımın fotoğrafını koymamı mazur görünüz.
Gelecek bölüme de damga vuran hamle Kulkan’ın ölümü olur herhalde. Malum Efsun’un Yamaç’ın cebinde Kulkan’ın fotoğrafını görmesi Kulkan’ın ölümünü hızlandıracak…
“Çünkü ben kendim olmayı senden daha çok istiyorum yamaç. Yamaç bu onu! Onu bul!”
Varsın yönetim sistemi olarak Yeni Çukur’da eskisinden farklı olmasın ama logo geri geldi ya ^^ Klasik olanın değil de Yamaç’ın vücudundan kazınan kırmızı dövmesinin Çukur’un duvarına konmasını çok sevdim. Eline sağlık Cumali Abi. Yamaç ne zaman yeniden yaptırır acaba?
Hazır Cumali Abi’nin yaptığı güzellikten bahsetmişken, konu kaynamasın: Cumali Abi’mize yine bir film reklamı uygun görmüşler. Gerçi bu kez senaryo içine yerleşimi güzeldi, Damla’nın sözleri ile güzel bir bağlantı yapılıverdi. “Karanlıkta hani ateş böcekleri vardır ya, sen de onlar gibi parlıyorsun. Sen de onlar gibisin. Kendi ışığın var Cumali, istesen de söndüremezsin ki…”
Bölüm içine yerleştirilen reklamları ne kadar sevmiyorsam güncel duvar yazılarını da bir o kadar seviyorum. Geçtiğimiz günlerde Fındıklı Belediyesi’nin paylaştığı tilkiyi beslerken “muhlama mı etsak?” sorusu soran vatandaşı duvar yazısında görmek gülümsetti.
Gökhan Horzum’un bu kadın karakterlerle alıp veremediği nedir? En dramatik ölümler hep kadın karakterlere yazılıyor. Karaca’nın son nefesini vermesi de bu kuralı bozmadı. Ve Yamaç ailesinden birini daha kaybetti.
“Yamaç amcam haklıymış. Sen ona yıllardır işkence eden adamla iş birliği yapıyorsun”
Cumali Amca düşman kardeş İdris’in evlatlarını sırf soyadları aynı diye öldürmedi. Yoksa yanı başında isyankar adaşını da öldürürdü, evinden kilometrelerce uzakta yıllar boyu işkenceye maruz bıraktığı, benliğini unutturduğu Yamaç’ı da. Koçovalı kanı dökülemez mottosunu benimsemiş bir kere. İlk kez, bir Koçovalı’yı, kendi kanından birini öldürüyor. Gerçek yüzünü gördüğünü yüzüne haykırana kadar belki de aile içinde en sevdiği olan Karaca’yı kendi elleri ile boğarak canını alıyor.
Ölünün arkasından konuşmak olmaz ama ^^, Karaca’nın güç zehirlenmesi yaşadığının hepimiz farkındaydık değil mi sevgili izleyici? Varsın “o hep sevilmek istedi” desinler, asıl istediğinin sevgi değil güç! Olduğunu anlamak geride bıraktığımız bölümleri düşündükçe zor olmamalı. Her isyanında “sevgi!” istediğini dile getirdi ama onu seven kişinin canını kendi elleri ile almadı mı? Aldı. Ama aradan zaman geçti, zamanın ilaç olmasından öte, Cumali Amca’nın ona verdiği yetkiler unutturdu acısını, neden ‘güç’ün verdiği tat sevdiğini kaybetmiş olmanın acısını bastırdı. Daha dün ailesi uğruna sevdiğini öldüren Karaca, ailesini, annesini, Akın’ı, Cumali’yi ve ailesini hayatından çıkartmaktan çekinmedi. Saygı sadece kendinden üstün gördüklerine idi, daha düne kadar ‘Saadet Abla’ olan ‘Saadet’ oluverdi. Cumali Amca’nın gözde torunu çocukluğumuzda izlediğimiz He-Man çizgi filmindeki gibi “Güç bende artık” diye haykırsa şaşırmazdık. Şimdi onu yolundan şaşırtan gücü veren eller canını aldı.
Vedası için hazırlanan videoda Yamaç haricindeki herkes ölüydü fark ettiniz mi? Selim’den İdris’e, Akşın’dan Celasun’a… Ve tabii ki Azer… Güzel bir derleme ile uğurladık Karaca’yı şimdi üçgen bile değil dörtgen ile nasıl baş edecekler öteki tarafta düşünsünler bakalım ^^
Haydi bakalım; sadece hafıza sorunu yaşayan Emmi’nin bildiği Meliha’nın sırrının yanı sıra, Yamaç’a işkence yaptıran kişinin Amca Cumali olduğunu Vartolu ne zaman öğrenir derken bir de Koçovalı ailesinin öğrenmesi gerekenlere Amca Cumali’nin Karaca’nın katili olduğunu öğrenmesi de eklendi. Zavallı Yasmin. Amca Karaca’nın ölümünün üstünü elbet bir süre kapatacak ama Karaca’yı “Babasının emaneti” olarak kabul eden Vartolu’nun tepkisi çok ağır olacak, çok…
Vartolu deyince flörtöz gazeteci kıza da değinelim. İki bölümde bir olduğu üzere, yine ortaya çıktı. Bu açılımın hiç de istemediğim bir yere bağlanacak olma endişesinin yanı sıra karakterin ısrarcılığından -bu ısrarcılığı başka bir karakterden daha hatırlıyoruz ki onu da sevmemiştim zaten ^^- o kadar rahatsızım ki, sahneleri ileri sarma imkanı olsa hiç düşünmem. Endişe demişken; Finalin bir kitaba bağlanacak olması ihtimali sizin için de rahatsız edici değil mi?
Kendinden emin bir şekilde çaldığı kapıdan döverek kapıya attığı kadın tarafından kovulması Sultan Hanım’ın gücüne gitmiş. Kıyamam… Kendi hatırlamıyor olabilir ama “Yamaç’a o senin ailen değil, o kadınla çocuğu bizim ailemizden değil” dediğini ben çok iyi hatırlıyorum. O gün ailesinden kabul etmediği çocuk bugün ‘torunum’ oldu. Akın’ın söyledikleri Efsun’un vuramadığı tokat gibi çarptı yüzüne.
Efsun’un yaptıklarının arkasında durarak hatta kızmasını bile göze alarak Yamaç’a annesini kapıdan kovmasını anlatmasını çok sevdim. Yamaç’ın Efsun’u anlamasını da. Sanırım bu Yamaç’ı daha çok sevdim ben…
“Ben ona aşağı yukarı o bana ne yaptıysa aynısını yaptım!” (Aslı iç ses, tokat yoktu ama yine de eline sağlık)
Kayınvalide Sultan, Efsun’a kendi gelinliğini vererek onu ‘gelin’ olarak kabul ettiğini gösterecek. Düğün takısı olarak değerli taşlar da hazır. Sahneyi gördüğümdeki isyanımı yazıya da taşıyayım: “Lütfen Sayın Horzum, Efsun’u Sultan’ın gelinliği ile evlendiremezsin!”
Sultan’ın elinde bohçalar ile kız ister gibi oğullarının kapısında bitmesi emrivakinin şekil bulmuş halinden başka bir şey değil. Bu sahnede iki dikkat çekici unsur var: ilki Efsun’un Sultan karşısında dimdik duruşu, aferin kızıma; ikincisi ise Yamaç Efsun’dan onay beklemesi, aferin Yamaç’cığıma! O onay vermeden Sultan eşikten içeri adım bile atamaz! Yamaç’ın gözlerini annesinden kaçırıp Efsun’a bakması da bunun işareti, Efsun ne karar verirse Yamaç belli ki onaylayacak. Son sözümdür!
Ama Efsun’un itirafı gösteriyor ki Sultan’a eve giriş izni çıkabilir. Ya Masal ona da Çukur’un tüm fertlerine yanaştığı gibi sıcak kanlılıkla yanaşırsa, hayali bile kötü… Büyük anneannesi sırf onun hayatta olmasına karşı çıktığı için can vermişken, babaannesinin hiçbir şey yokmuş gibi torununu kucaklamasını izlemek istediğimden emin değilim.
Belki de izin çıkmaz, keşke çıkmasa… Çok eğlenceli olmaz mı? Sultan babaannecilik oynamasın ama aile bir araya gelsin. Özellikle beklediğim sahneyi, büyük kuzen kavuşmasını ne zaman yazarsın sayın Horzum. İdris’in torunları; Akın, İdris Jr., Masal ve Asiye…
Finalde Çukur’un orta noktası silindi. Peki hatırlayalım neydi ortanca nokta? Dışarıdaki Aile: Kan kardeşlerin, ortakların, aynı yola baş koyduğun adamlar. Onlar senin için gerektiğinde kurşun yer, gerektiğinde sen de onlar için kurşun yersin.
Yamaç’ın da Meke’nin tokadına takıldığı üzere fonda Sarabande ile (sosyal medyada bu sahneyi çok daha önce Sarabande ile hayal ettiğini yazan bir izleyiciyi okuduğumu yazmıştım bir önceki yazımda, öngörüsü için tebrikler) olan meydan dövüşü gösteriyor ki Çukur’da dışarıdaki ailede kopmalar var. Güzel bir düşünce olmuş… Finale doğru tüm işaretler birer birer silinir mi dersiniz? Önce üstteki nokta gider (evdeki aile) adından çatı, sonra son nokta Koçovalılar ve en son da Çukur’un kendisi…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.