Kusura bakma sayın okuyucu… Bu haftaki Çukur bölüm yazısı bölüm sırasında televizyon karşısında değilim de sanki karşımdaki tiyatro sahnesi gibi hissettiren Damla Sönmez ve Aras Bulut İynemli’ye ayrıldı. Re-zer-ve! Her ikisi de acılarını o kadar iyi yansıttılar ki, iki karakterin acıdan neredeyse delirmelerinden zevk duyan sadist gibi hissettim.
Bir önceki bölüm yazısında Yamaç’ın Efsun’u iyileştirmek için bulduğu yöntemi, zindana kapatmasını eleştirmiştim: İçinin yandığını biliyorum. Aras Bulut’cuğum bunu çok güzel hissettirdi hissettirmesine de; nasıl bir mantık, aklım almıyor! Efsun’un çığlıkları hala kulaklarımda… “Yapmayın, yapmayın, yapmayın, yapmayın, yapmayın, lütfen, lütfen, lütfen, lütfen bunu bana yapmayın, yapmayın artık, lütfen yapmayın, ARTIK BANA BUNU YAPMAYIN, LÜTFEN ARTIK YAPMAYIN BANA BUNU”
Hala aynı fikirdeyim. Zindanda yalnızlık değil, sevdiği adam, doğumundan itibaren sadece günde bir saat görmesine izin verilen kızı ile sınırsız zaman, sıcak bir yatak, gün ışığı ve özgürlük olmalı onun ilacı. Ama geçen haftaki bölüme gelen bir yorum zindanın sihrinin altını çizince ‘acaba?’ soruları oluştu zihnimde. O zindanda nice esaretler ve nice esaretlerin ardından nice yüzleşmeler gördük. Zindanın ilk ziyaretçisi Vartolu idi. Sadettin Vartolu olarak girdi parmakların ardına, Salih olarak çıktı. Babası İdris’e ilk orada döktü tüm zehrini… Yamaç tam da orada “babamın oğlu” oldu. Yamaç’ın babasını öldürmek zorunda olduğu gerçeği ile yüzleşebilmesi için ilk adım yine o zindanda atıldı.
Bu bölümdeki zindan sahneleri de en az bu saydıklarım kadar, hatta daha bile güzeldi. Belki de bu nedenle onca serzenişime rağmen sonu iyi olacak diyebiliyorum bölüm ertesi. Belli ki iyileşme biraz sürecek ama Efsun Yamaç’ın “O kızın saçının teline kendi elinle bilmeden, istemeden bir zarar verirsen kendini nasıl affedersin onu bil, onu hesap et ona göre çık o kapıdan.” uyarısı ile zindanın kapısını kendi üzerine bile isteye kapattıracak kadar kararlı olduğuna göre, mutlaka iyi olacak…
Biliyoruz ki hem Yamaç hem de Efsun, birbirlerinden uzak, memleketin bambaşka köşelerinde yalnızlıkları ile sınandılar, insandan öte yaşayan bir ölüydüler… İşkence gördüler benliklerini kaybettiresiye; Yamaç ‘böcek’ oldu Efsun ‘Simay’. Onlar için yaratılan çemberde, yalnızlıklarının içinde Yamaç, böcek’in içinde kalan ufacık benliğinde Efsun’un varlığından güç aldı, Efsun ise içinde yeşeren Yamaç’ın parçasından… Varsın bedenen kilometrelerce uzakta olsunlar, belki de bir o kadar yakındılar…
Yamaç ilk defa dile getirdi geride bıraktığımız üç yılı… Biz biliyoruz, Efsun da öğrendi artık. Ama ya Efsun? Efsun’un çektiklerinin üzerine bir toz bulutu serpti senarist. Var gibi ama yok gibi… Kulkan’ın onu Nizam’a teslim ettiği günlerde hiçbir şey olmasa bile kesin bir şey oldu! Efsun’unu intihara sürükleyen şey sadece ‘dayak’ olamaz… Belki tecavüz, hatta belkiden de öte… Varsın senarist muallakta bıraksın, varsın izleyiciler olarak ‘yok’ kabul edelim, hamile idi diyelim. Ama lütfen daha geçen gün 90 yaşında bir kadının tecavüz ertesi katledildiğini unutmayalım. Kötülük dizi senaryolarında üstü kapansa bile, içimizde!!!
“Beraber iyileşeceğiz, söz veriyorum sana. İyileşeceğiz, iyileşeceğiz…”
Efsun ona yapılanlarla, son üç yılı ile yüzleşecek. Geçmiş unutulmayacak ama geçmişte açılan yaralar yavaş yavaş iyileşecek.
Acıları yarıştırmak değil ama birbirleri ile acılarını paylaşmaları ile Efsun – son üç yıl sadece kızı Masal ile geçirdiği zamanlarda Efsun iken Yamaç’ın yaralarını gördüğü an Masalsız da olsa Efsun Kent olabildi. Uzun zaman sonra, ilk defa… Ne güzel geldi o “Sevgilim”… Belki de tam da o an Efsun koruyucu kalkanı Simay derinliklere gömüldü…
“Yamaç” dedi Efsun şifalı elini Yamaç’ın tam kalbine koyarak. “İnsanız biz. Zayıf yerimize vururlarsa parçalanırız. Sen de ben de düşündüğümüz kadar güçlü değiliz.” Doğru, değiller – di. Dünlerini biliyoruz, şahit olduk. Ama ya bugün, bugün güçlüler, birlikte güçlüler ve yine birlikte iyileşerek daha da güçlenecekler…
– “Ben senden daha güçlü birini tanımıyorum.”
– “Ben tanıyorum… Sakın korkma sevgilim. Korkarsan yenilirsin. Sen korkarsan yeniliriz.
Ve güçlenmeleri ile Efsun’un Kulkan’ın sonuna dair son sözleri elbet bir gün gerçekleşecek…
Çukur rakibi yayında olmayınca zirveye oturmuş; birinciliği özlemiştik. Reytingler; Total: 8,44, AB:7,61 ve ABC1: 8,86
Edit: Yorumlarda serzeniş gelmiş, yazı neden sadece EfYam diye… Yamaç’ın Vartolu’ya okuduğu şiir ile anlaşıyor ki; Çukur’da iç isyan başlıyor.
“şelaleye
düşmüştür
zeytinin dalı;
celaliyim,
celalisin,
celali”
(*) Cemal Süreya
Salih aksini iddia ediyor ama Çukur’da huzur, dirlik kalmamış. Şiir de şelaleye düşen zeytin dalı da artık barış ortamının dizginlenemeyen sulara karıştığını ifada ediyor. Artık Çukur’da Yamaç’ın başı çektiği ayaklanma başlıyor!
Gelecek bölüm yazısı da VarYam olacak besbelli…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.