(For my foreign followers, please go to select language section on the top right side of the screen for google translate.)
İkinci sezon finali! İdris Koçovalı Meliha ile mezarlıkta buluşur. ‘Sevdiklerimi korurum’ dediği halde koruyamadığı sevdiklerinin kabirlerinin başında… Güzel bir tezat!
İdris ile Meliha arasında bir konuşma geçer:
“Yamaç’a ne zaman söyleyeceksin?”
“Neyi? Nerden çıktı şimdi bu.”
“Yamaç dün beni görmeye geldi. Bilmeye hakkı var. O diğerleri gibi değil, anlar. Konuş onunla, söyle…”
“Asla, asla söylemeyeceksin.”
Final bölümünde ilk defa bahsi geçen bu sırrın 3.sezona etkisi ilk dört bölüm hissedilmez. Hatta unutulmuştur belki de… 5. Bölümde Meliha Emmi’yi ziyarete gelir. Beklenmedik bir ziyaret.
“İki kişinin bildiği sır sayılmazmış. İki kişi biliyordu, biri rahmetli oldu. Artık tam bir sır. Ama ben de ölürsem…”
“Ne diyorsun Meliha ben hiçbir şey anlamıyorum.”
“İdris hiç kimse bilmeyecek demişti. Ama Yamaç’ın bilmesi gerekiyor. O anlar.”
“Neyi?”
(Meliha vazgeçer ve masadan kalkar)
“Ben gidiyorum. Emmi. Saçmaladım, kusura bakma. Kendine iyi bak.”
“Meliha?”
“Bu belki birbirimizi son görüşümüz.”
Ve kulağına artık tek kişinin bildiği sırrı fısıldar, kapıdan çıkar. Bu öyle bir sırdır ki duyduğunda Emmi’nin gözleri fal taşı gibi açılır. Kapıdan çıkan Meliha’nın ardından bir süre dona kalır.
Gelin Meliha ile İdris’in sırrını çözebilmek için ikilinin hikayelerine bir göz atalım:
İlk sezon Meliha ile Mihriban’ın aynı kişi olabileceğini düşünenlerdendim. Sonra şu sırrı açığa çıkmayan Salih’in M kolyesi ile Salih’in annesinin Mihriban değil Meliha olabileceğine inandım. Mihriban’ın böyle bir kolyesi olması imkansızdı. O kolye İdris’in hediyesi olmalıydı. Sevmediği bir kadına kolye hediye etmeyeceğinden, etse bile adını Gonca olarak bildiği kadına ‘M’ logolu kolye vermiş olmasının anlamsızlığından ve son olarak kadın karakterlere verilen (M)eliha (M)ihriban isimlerinin bilinçli bir tercih ile olacağından ışıkla ‘Salih’in annesi Meliha olabilir mi?’ dedim. Hep bu kolye kafamı karıştırdı sayın senarist!
En iyisi Meliha hakkında bildiklerimizi sıralayalım :
[wp_ad_camp_1]
Meliha’nın İdris ve dolayısı ile onun canını alan Çukur ile hesaplaşması 30 yılı aşkın sürdü. Bunu Meliha İdris yüzleşmesinde Meliha’nın kalbinin kenarına saplanan kurşunu 35 yıl sonra çıkarabildiğini söylemesi ile anlıyoruz.
Meliha’nın Sultan’ın İdris’ten para çalarak karşıladığı (Meliha Sultan yüzleşmesi) tedavisi sürerken Meliha’nın öldüğüne inanan İdris, Mihriban’ın nam-ı diğer Gonca’nın kollarında teselli buluyordu. Bir çocukları oldu: Salih.
Vartolu = Salih denklemi çözüldüğünde Emmi ile Paşa’nın konuşmasında “Keşke Meliha ölmeseydi. O ölmeseydi İdris Mihriban’ı tanımayacaktı, tanısa da böyle olmayacaktı.” demesi Salih’in Meliha’nın gizemli oğlu olduğu tezini çürüttü.
Mihriban kucağında yeni doğmuş bebek ile Sultan’ın kapısını çaldığında Selim beşikteydi. Demek ki Selim ile Salih aynı yaştalar. Takvimler yaklaşık 1982’i gösteriyor olmalı.
Diyelim ki kronolojide hata oldu; İdris’i 13 yaşında ‘baba’ yapan senaryo bunda mı hata yapmayacak ^^ Ama replikler yalan söylemez. İdris Selim yüzleşmesinde de Meliha’nın ismi geçmişti. O dönemi anlatırken altını çizdi: “Kahraman ve Cumali vardı, sen yoktun” Zaten Meliha’nın ölüm kararına da Sultan’ın iki çocuğunu alıp onu terk etmesi, bunun üzerine İdris’in Emmi ve Paşa ile kavga ederek Meliha’yı Çukur için öldürmeye karar verdiğini de tane tane anlattı. Ölü bilenen kadın çocuk doğurup Sultan’a veremeyeceğine göre Selim de Meliha’nın oğlu olamaz. Kaldı ki Sultan başka bir kadının çocuğuna annelik yapacak bir kadın mı? Asla… (Hiç sevmiyorum bu karakteri hiç!)
Meliha ile İdris’in bir çocuğu olabilir mi sorusuna yanıt bulabilmek için İdris’in çocuklarını eleye eleye gidiyoruz. Cumali ve Kahraman olamaz. Selim ile Salih’in de olamayacağını hikayenin derinine girince çözdük. Peki bu çocuk Yamaç olabilir mi? Nasıl olsun, yıllar oturmuyor ki… Kaldı ki Yamaç Meliha’nın oğlu olacak ama Sultan Yamaç’ı yere göğe koyamayacak… İmkansız!
Ama yine de öyle bir sahne var ki bana bile “acaba?” dedirtti: Meliha ile Yamaç’ın ilk karşılaşmaları Yamaç’ın rüyası hariç 2. Sezon 19. Bölümde Emmi’nin Yamaç’ı Meliha’nın evine İdris’in yanına götürmesi ile gerçekleşti. Beklenmedik ziyaretçiye kapıyı açan Meliha’nın yüzündeki şaşkınlığı takip eden o gülümseme çoğu izleyici gibi bana da “anne oğlun karşılaşması mı yoksa?” dedirtse de hem kronolojik açıdan hem de geçmiş hikaye ve karakterleri değerlendirdiğimizde bunun imkansız olduğunu anlayabiliyoruz.
Başka bir çocuk? Yok artık. İdris’in bir çocuğu olacağına ihtimal vermiyorum. O zaman nedir bu sır?
[wp_ad_camp_1]
Gelin benim teorime bir göz atalım:
Teorim Efsun’un Yamaç’a anlattığı hikayede gizli.
“Bir zamanlar çok uzak bir ülkede, genç bir yaşarmış. Dağlarla kaplı, buz gibi pınarların olduğu bir ülkeymiş burası. Bu pınarların kıyılarında şifalı otlar bitermiş. Kadın bu şifalı otlar, hastalara merhem yapar, yaralarına sürer, onları iyileştirirmiş. Sonra bir gün ülkeyi yabancı bir ordu işgal etmiş. Ülkenin bütün erkekleri bu orduyla savaşmaya gitmişler. Savaş uzaktayken yavaş yavaş yaklaşmış. Top sesleri, tüfek sesleri dağlarda yankılanmaya başlamış.
Bir sabah kadın şifalı ot toplamaktan döndüğünde, kapısının önünde yatan yaralı bir adam görmüş. Üstündeki üniformadan yabancı bir asker olduğunu anlamış. Adam kendinde değilmiş, kadın hançerini çekmiş. Adama doğru yaklaşmış, adam tam bayılmadan önce “lütfen” demiş. “yardım et bana”. Sonra kendinden geçmiş. Kadın adamı eve taşımış. Üstündekileri çıkardığında her yerinin yanmış olduğunu görmüş. Şifalı otlardan merhemler yapmış. Yaralarına sürmüş, günler geceler boyu uyumadan başında durmuş. Saçlarını okşamış. Adama hikayeler anlatmış.
Sonra bir gün sonunda adam iyileşmiş. Çok sevinmiş kadın şifalı otların işe yaradığına. Adam kadına demiş ki; “ben eminim, otlar değil beni iyileştiren. Çünkü bunlar şu kenarında yetişen alelade otlardır. Beni iyileştiren senin şifalı ellerin. Sen bunun farkında değil misin?” Şaşırmış kadın, farkında değilmiş. Adam üniformasını giymiş. Silahını almış, tam kapıdan çıkmadan önce kadına demiş ki; “Bu savaş elbet bir gün bitecek, bittiğinde geri geleceğim seni almak için. Gelir misin benimle?” “Gelirim demiş” kadın. Adam kadına adını sormuş, kadın söylemiş ama adamın duymaya vakti olmamış. Tam o anda alnının tam ortasından vurulmuş. Kadının onu yaralı bulduğu yere düşüvermiş adamın ölüsü.
Kadın o ülkede daha fazla duramamış, kaçmış bir ülkeye gitmiş O günden sonra şifalı otlara bir daha hiç dokunmamış. Elleriyle iyileştirmiş insanları.”
Bu hayat hikayesi Efsun’un annesinin hikayesi. Efsun’un annesinin Efsun’a anlattığı hayat hikayesi. Kendince yorumladığı, seçtiği kelimelerle gerçeklerin üstünü toprakla kapattığı ama metaforlarla da duygularını açık ettiği. Bu hikayenin öznelerini kadının yerine Meliha, adamın yerine de İdris’i koyarak bir kez daha okur musunuz?
Hikaye devam ediyor:
“… Kadın o ülkede daha fazla duramamış, kaçmış bir ülkeye gitmiş O günden sonra şifalı otlara bir daha hiç dokunmamış. Elleriyle iyileştirmiş insanları.
Yıllar sonra bir gün bir adam çıkmış karşısına. Çok zengin adammış bu, güçlüymüş. Ama başının ağrılarına karşı çaresizmiş. “Beni iyileştir, sana dünyaları vereyim” demiş adam. Kadın adama bakmış, demiş ki; “seni iyileştireceğim ve sen bana dünyaları vereceksin zaten.”
Kadın adamı dizine yatırmış, sihirli elleriyle saçlarını okşamış. Ve ona bir masal anlatmış, adam kadını bir daha hiç bırakmamış. Bir kız çocuğu vermiş ona. Her zaman yanlarında olamasa da varlığını hep hissettirmiş.
Şimdi bu hikayenin devamındaki erkek kahramanın yerine de Baykal’ı koyun. (ki bunu Efsun açıkladı zaten) Meliha ve Baykal’ın kızı kim oluyor Efsun.
Bu durum Baykal’ın sevdiği kadını öldüren Çukur’a olan düşmanlığını da mantıklı bir çerçeveye oturtmuyor mu?
Bence büyük sır her şeyin -ilk sezondan bu yana tüm yaşananların, tüm kayıpların- sebebinin dönüp dolaşıp bir kez daha İdris ve Meliha aşkı olması.
Ve bu dizide bu aşka saygı duyacak tek kişi Yamaç….
Ne dersiniz? Mantıklı mı?
Sizin teorilerinizi merakla takip edeceğim. Bunun için yazı altı yorumlarda buluşmak üzere…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.