Genelde kapak fotoğraflarını bölüm fotoğrafları yayınlanır yayınlanmaz, henüz bölümü izlemeden önce seçiyorum. Bu fotoğrafı gördüğümde de Çukur’un sondan üçüncü bölüm yazısının kapak görselinin izleyicilerin bölüm etiketi olarak belirlediği Efyam wedding olacağı belliydi. Hani şu bölüm içinde olmayan düğün! EfYam’ın düğünü ve EfYam fandom isyanda…
Benim düğüne dair bir beklentim olmadığı için fandom isyanına kalben katılsam da hayal kırıklığına uğramadım. Yanlış anlama olmasın, EfYam’ın enerjisini, o eşsiz kimyayı seviyorum ama hikayenin baş rolünün Çukur olduğunu bilecek kadar eski ve dikkatli bir izleyiciyim. Bu nedenle bölümün ağırlıkla Efsun Yamaç olmasını istemem. Hatta şaşıracaksınız ama tam da bu nedenle düğün yazılması bile şaşırttı beni. O zaman isyana neden destek veriyorum? Düğün dernek istediğimden değil, bir kez daha altını çizelim, birbirlerinin ruh eşi olduğu tescilli çift için ‘resmiyete’ bence gerek de yoktu ama eğer bir düğün olacaksa, hafta içinde PR malzemesi olarak kullandığı üzere bölüm içinde olmasını isterdim. Sonuç olarak iki bölüm fotoğrafı, fragman daha çok zevk verdi düğün çekimlerinde. Düğünde bir ‘evet’i çok gören rejiye de sevgilerimizi (!) göndermemiz lazım.
Unutmadan hem Yamaç’ı hem de Efsun’u gelin damat olarak pek beğendim. Damla’nın gelinliğinin sırtı açık olduğunu görünce sırtındaki geçmeye yüz tutmuş yaraların en azından bahsi geçer diye düşünmüştüm, belki hazırlanmasına yardım eden Damla görür, yaraları kapatmayı teklif eder, Efsun ise yaralar ile barışmıştır artık, kabul etmez… Ama yazıyı yazarken bu beklentime güldüm, ilahi ben… Senarist Kulkan ve Nizam hariç tüm suçluları (Sultan!), suça sessiz kalanları (Vartolu hariç tüm Koçovalılar, özellikle Cumali ve kadınlar) temize çekmiş, ne yarasından bahsediyorum ki ben…
Sultan demişken, yine Sultan güzellemesi izledik bölüm boyunca. İlk olarak babaanne – torun… Masal’ın babaannesini çok sevdiği belli. Çocuk babasına çekmiş, sevgisini paylaşmasının ayarı yok. Babaanne Sultan’da Yamaç’ının kanı sevmez mi… O da sevmiş. Sahi, torunlarını çok sever! Buna ilk sezonu izleyen bütün izleyiciler şahittir. Ah Akşın, ah Karaca… İkisinin de kemikleri sızlamıştır soğuk mezarda.
Değil Efsun’cum. Aile olmak böyle bir şey değil. Ah bilsen sen kimler arasına düştün. O aile dediğin kişilerin evlatlarına, gelinlerine, torunlarına neler yaptıklarını bir bir anlatsak, arkana bakmadan kaçarsın. Yenge, kayın, kayınço kavramlarına uzak olmanı anlarım ama aile kavramına bu kadar uzak olmanı anlayamıyorum. Annen, ölümünün intikamı uğruna Çukur’u yerle bir etmeye geldiğin baban ailen değil miydi? Sevdiğin adam ve evladın için ailenin son kalan bireyi babaannenin canının aldın ama bu ‘aile’ kavramı ne demek yeni öğreniyorsun demek olmamalı.
Hani Çukur’un felsefesi Aile Her şeydir ya; işte bu felsefe içinde geçen onlar vurur tekmeyi dediğin tekme senin için değil sana atılır, Sultan Hanım’dan bilirsin; tetiği onlar çeker derken çekilen tetikten çıkan kurşunlar senin için değildir, seni deler geçer. Sen Cengiz Erdenet ile anlaşıp yeniden hataya döndürmedin mi abisi Cumali’nin kurşunları ile ölümden dönen Yamaç’ı. Varsın kendilerini kandırsınlar, “Aile her şeydir. Aile, her şeydir… Ailen yanında değilse sıfırsın, yoksun. Hiç kimsesin. Ailen arkanda değilse, hiçbir şeysin.” desinler… Akıllı ol Efsun!
İnsanız, hata yaparız ama hatalarımızın farkına varınca, özür dilemeyi de biliriz. Peki bugüne kadar hataların en büyüğünü yapan Sultan Hanım’dan herhangi bir özür cümlesi duyan var mı? Yok. Onun yerine hemen hemen her bölüm hikaye içine yerleştirilen Sultan güzellemesi izliyoruz. Dayanılacak gibi değil. Ey gidi Efsun Kent Koçovalı. Sultan Hanım karşısında boynunu eğeceğini de mi görecekti bu gözler…
“Eskiden olsa asla geçmez derdim, bırakmazdım da… Ama şimdi yani burada sizle yaşadıkça, öğreniyorum ben de…”
Koçovalılardan hangisi Efsun’u sevdi ki Efsun aileye karşı bir anda sevgi pıtırcığı oluverdi, akıl alır gibi değil. Anladım ki Efsun Kent’ten geriye sadece okuduğu kitaplar kalmış, Efsun Koçovalı’yı Efsun Kent Koçovalı olarak bile düzeltmediğine göre…
Sultan konusunda daha fazla yazıp sinirlerimi bozmaya niyetim yok. Sadece bir detaya dikkatinizi çekerim: Sultan Hanım en sevdiği oğlunun en sevdiği bulgur pilavını yapıp kucağında tencere ile çaldığı kapından Cumali onay verdiği için girmiş olabilir ama Efsun onay verdiği için o sofraya oturabildi.
Gelelim teklife. Sahneyi izlediğimde oyuncuların doğaçlama tadındaki performanslarının keyfi hariç sahneyi yazana birkaç lafım var elbette. Bölüm fotoğrafını gören izleyici bile ‘çatı’ya ne anlam yükleneceğini biliyorken bunun senaristin aklına gelmemesi kabul edilir değil, onsuz sabahladığı çatıda evlilik teklifi detayını açıklasaydı güzel olurda; Yamaç’ın bir aydır düşüne düşüne bulduğu elinde başkasına- dikkatinizi çekerim, başkasına! seçtirdiği tek taş yüzük ile diz çökmek ve mani okumak mı?
“Ömrünü ömrüme katmak, yüreğime mührünü basmak, gözlerimi gözlerinin içine saklamak, son nefesime kadar huzuru sende bulmak istiyorum. Benimle evlenmeyi kabul eder misin?”
Tamam bir sakız kağıdı manisi gibi olabilir ama “Gözlerimi gözlerinin içine saklamak” EfYam’a özel. Yamaç’ın zaafı Efsun’un gözleri değil mi?
Üzerine düşünülmediği zaten belli, pek de romantik olduğu söylenemez. Üstüne de Efsun’un romantik sürprizlerden hangi şartta hangi planda olursa olsun hoşlanmayacağını iddia etmesi de enteresan… Bir de romantik sürprizlerinin iyi olduğunu söylemez mi… Ama sezarın hakkı sezara, Sena’ya evlenme teklifinden tut, yazlık sinemaya, ismini sokaklara yazmaya kadar tatlı sürprizler yaptığına şahit olduk. Nehir’e de teşekkür ağacı -ah o her şeyin başlangıcı olan ağaç!- da güzel bir jestti. Efsun’a uygun gördüğü de enteresan…
Olsun, varsın romantik sürprizler yapmasın, aşkının büyüklüğü yeter. Düşünsenize, uğruna ailesinden nice canlar verdiği Çukur’da ancak Efsun da Çukur’da kalmayı kabul ettiği için yaşayabiliyor. Gerçi Efsun neden istiyor pek anlayamadım ama? İsviçre’den sonra değişik gelmiş olabilir tabii ^^ Yamaç’ın eğer Efsun isterse dakika düşünmeden göçmeyi kabul edeceğinin bir kez daha altının çizilmesine kalbini bırakanlar…
Efsun’u ‘müsaade edersen bir aile kurmak istiyorum artık’ ile ikna eden Yamaç’ı çekirdek ailesi ile hatırlayalım. Fotoğrafın güzelliği <3
Bu kadar Efsun Yamaç yeter, başrol EfYam değil deyip yazının tamamını onlara ayıracak değilim ^^
#VarYam özleneceksiniz… Mekana havalı girişleri, bir o kadar da hızlı çıkışları ile bu haftaki maceralarında bu an unutulmayacak sahneler listesine yazıldı.
Çukur’da kitaplar hep işaret oldu. Oedipus’dan birkaç bölüm sonra İdris Baba’nın ölümü Yamaç’ın elinden oldu. Kral Tsongor’un Ölümü’nü detayları ile inceledik.
Bu bölümde de Yamaç’ın Aliço’yu yemeğe çağırmaya gittiğinde okuduğu kitap Nietzsche’den “böyle buyurdu Zerdüşt” . (Seher’in evi kitap dolu olan Aliço’ya Emmi’nin evinde kalan kitabını yalnız kalmasın diye getirmesi enteresan) Peki otuz yaşına gelinde her şeyi geride bırakıp dağlara çıkan Zerdüşt belki de tüm ailesini kaybeden ve Çukur’u terk edecek Yamaç’ı işaret ediyor olabilir mi?
Hayata katlanması zor, zordur hayatı omuzlamak,’’ derken en güzel cümleleriyle bağlar:
‘’Kuşkusuz hayatı severiz; fakat yaşamayı istediğimizden, alıştığımızdan değil, sevmeye alıştığımızdan. Her sevgi biraz deliliktir! Hayatı seven bana öyle gelir ki; insanlar arasında da mutluluğu en iyi bilenler kelebekler, sabun köpükleridir.’’
Yamaç Karaca’yı ormanda aradı, aradı (Bölüm finali için sevdiklerini kaybedip araması adına bir spoiler olabilir mi?) rüyada başka başka mekanlara ışınlanır ya insan, o da kendisini kumsal da buluverdi. Öyle bilinç altı ki Karaca’dan af diledi: “Yetemiyorum!” Bir kez daha sevdiklerini koruyamadı, bir kez daha gözlerinin önünde hayattan kopmalarını izledi düşman elinden… Karaca’nın affı ile artık “kan dökülmesin” felsefesine geçiş yapma zamanı idi de nasıl…
İlk iş Çukur’a dönme. Anlı, şanlı… Çukur’u Cumali Amca’dan kurtarmanın anlı şanlı gururu ile… Çukur evimiz Yamaç Babamız. Hem de bu kez Cumali abisinin kendi isteği ile, güle oynaya abasının sandalyesini teslim etmesi de gözümüzden kaçmadı. Bir masa çevresinde toplanan Koçovalılar için plan zamanı. Çukur nasıl kurtulur?
Yamaç’ın Çukur’u kurtarma felsefesinin temelinde Salih’in bakış açısı var. Yamaç konuştukça sanki Cumali Amca’nın yörüngesine girmiş Salih konuşuyor. Cumali’nin anlamasını zaten beklemiyordum ama Yamaç’ın yeni Çukur’u anlamasını sevdim. Şimdi tüm Çukur’da yasal olanı uygulama zamanı…
“Bugünden itibaren Çukur’da can vermeyeceğiz. Çukur’da nefes alacağız.”
Çukur artık yasal işler yapacak! Güzel olmasına güzel de ne iş bilirler ki? Bu konuda Cumali’ye katılıyorum. Rahmetli İdris, cehaletlerinden beslenmedi mi? (Kadınları okutmamalarına hiç değinmeyelim) Çözüm basit. Cumali Amca hem Efsun’un hem de Erdenetlerin mallarına konmuş ise Çukur’da Cumali Amca’nın ele geçirdiklerine konar. Tamam da bu eylemin Cumali Amca’nın yaptıklarından farkı ne? En azından Efsun’un mirasını geri vermesine dair bir ‘cümle’ beklerdim. Olsaydı Efsun’a Çukur büyüsü yapılmış, zaten Çukur’a bağışlardı. Ama keşke ondan duysaydık değil mi? Ya da işin bir ucundan tutabilselerdi. Efsun’un eğitimi, Damla’nın iş deneyimi belli ki çürüyecek Çukur aleminde. Neden sorusunun cevabı çok basit; senarist ne zaman ‘güçlü’ kadın karakter yazmış ki? Ama günün sonunda Yamaç’ın Çukur gençliği elinde silah yerine cafe latte bardağı tutacak temalı Çukur’u değiştirme planı güzel. Küçük bir ayrıntı, Cumali Amca ve ekibi yok olmasan silahsızlığa geçiş yapmasanız mı acaba? Hayat Koçovalılar için hiç kolay olmadı, son iki bölüme yaygın hikaye ile de belli ki olmayacak.
Cumali Amca’nın mal varlıkları suyunu çekerken yanında bir güç vardı. Şahram. Madem Cumali Amca’nın ona ‘baba’ diyen Şahram’ı vardı. Neden Salih onun için bu kadar önemliydi? Koçavalı Biraderleri ayırmak zaten mümkün, Karakuzular yapabildiyse, Erdenetlerin çöküşü ile liderliğini ilan etmiş Cumali Amca hayli hayli yapabilirdi. Şahram’ın ‘baba’ demesi yerine paralı asker ya da Cumali Amca’nın işlerinin düşüklüğünün onu da etkileyeceği bir düşman olmasını tercih ederdim. Bir geldi, pir geldi, hatta the walking dead’deki Negan gibi geldi ama yine de Sarp Akkaya hoş geldi. Kendisini gelecek bölümde daha yakından tanıyacağımız için şimdilik bir es verelim…
Sosyal medyayı yangın yerine çeviren bir konu daha vardı bu hafta: Yamaç Sena’yı ve patlayan şekerleri neden hatırladı? Neden hatırlamasın? (Yamaç’ın “neden kapatayım” ses tonu ile okuyunuz. Bazı anlar vardır, hayatınızda o an olsun olmasın birini hatırlatır size ki Sena’nın Yamaç için değersiz biri olduğunu söyleyen çarpılır. Efsun Yamaç’ın “ben sen varsın diye yaşıyorum.” dediği onun ruh eşi olabilir ama bu Sena ile yaşadıklarının üstüne bir perde çekmez, çekmemeli.
Son bölümde Medet’den Seher’e bol bol yan karakter de izledik. Cumali Amca ile büyük savaş ve Koçovalı ailesinin akıbeti son iki bölüme kaldı. Bununla birlikte unutulanlardan, Yamaç’ın baş ağrılarının Salih’in burnunun kanamasının nedeni, Meliha’nın sırrı, Vartolu’nun kolyesi efsanesinin detayları ve Efsun’un Yamaç’a dokunduğunda gittiği o “en mutlu an”ın ne olduğunu öğrenebilmemiz için son iki bölüm. Sizce bizi nasıl bir final bekliyor?
Çukur reyting finale iki kala; Total’de 7,09 reyting, AB’de 5,58 reyting ve ABC1’de 6,79 reytingle üç grupta da gün 2.oldu.
Çukur ormanı için bağışta bulunmayı unutmayın!
Yalı Çapkını 85. bölümde özlenen Svl analizleri geri döndü. Keyifli okumalar…
Yalı Çapkını 85. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…