Koçovalılar Çukur ‘a geri döndüler dönmesine de, mesele hayatta kalmak. Karakuzuların geri dönüşünde anlaşmaya varılmış olsa da anlaşmanın bozulabildiğini bu bölümde gördük. İşleri de baltalanabiliyor, haklarında ölüm tuzakları da kurulabiliyor…
“Götürdüm bıraktım babamın evine. Koruyamıyorum madem…” Adam en büyük kayıpları yaşamış. Bir kez, bir kez daha, ardından bir kez daha… Korkusu normal. Önlem için aklına tek gelen ‘aile’nin bir arada olması. Kendi dahil olamadığı bir ortamda. Gerçi biz o korunaklı evin ne baskınlarını gördük görmesine de; an itibariyle herkesin canı pahasına koruyacağı tek mekanda Koçovalı malikanesi. Salih bir önceki sefer nasıl koruduysa yine korur o mekanı, içindekileri… Ama tehlike anları hariç kapısından içeri giremez. Öyle bir mekan.
Adam bırak evin kapısından içeri girebilmeyi, Sultan Hanım’ın (Neyseki bu bölüm ‘Ana’ demedi) yanına gidemiyor ki… Bir önceki yazımda karakterlerdeki değişime değinmiştim. Bu bölümde de herhangi bir düzelme yoktu. Sultan Salih’e yine ‘pis pis’ baktı, Salih’in başı eğik ve Yamaç yine sorgusuz sualsiz elini kana buladı.
Oysaki ben Yamaç’ın eline silahla çatapata gitmesinden çok planlı bir şekilde Karakuzu’ları çökertmesinden yanayım. Bakınız örnek, aynı organ transferi konusu… Gerçi yine de Yamaç’ın önderliğinin olduğu sahneleri pek seviyorum…
Ama ama ama en çok VarYam’ı seviyorum… Bölümde de en sevdiğim sahne meyhane sahnesi oldu dolayısı ile… Salih’ciğimin masada olmayanları da anması dikkatimden kaçmadı!
— babamın oğlu pic.twitter.com/qzUNu7na1j
— melanie (@scoulday) February 27, 2019
Hikayemize yeni katılan Damla’yı da seveceğim. Kendisini, ailesini korumak için eline silah almış, ama hiç benimsememiş. Özellikle de kendini ifade etmesine alkışlar… Ama varlığının nedeni Cumali için ise – ki öyle anlaşılıyor, Yıldız’ın bu kadar çabuk harcanmasına karşı çıkıyorum. Daha bir kaç bölüm önce aile sofrası kurmamışlar mıydı? Oldu mu be Cumali Bey Abi… Sultan Anne’nden ne farkın kaldı? Yalnız Damla demişken Sena’nın kıskanç tavırları güldürdü, ilahi…
Güzel sinirlenen oyuncuları ayrı bir severim. Berkay Ateş de bunlardan biri… Mahsun Karakuzular’ın can damarının kardeşlik olduğuna inanmış. Yüksek tepkisi bundan, Karakuzular’ın birer birer avlanmasından… Çeto’nun umrunda olmadığını anladığında, ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz’ sistemi de çökecek. Güzel…
Berkay Ateş ile Erkan Kolçak Köstendil sahneleri daha fazla olabilir mi? Teşekkürler…
Konu Mahsun’a geldi ise, onun yaralarını görebilen Sultan Ana, nasıl olur da Salih’i… Neyse sustum, aklıma geldikçe sinirleniyorum…
[wp_ad_camp_1]
Aliço’nun 5 milyon’u çıkartmamasının nedeni şifre imiş ^^ Ee kır kilidi be aliçom. Gerçi şifreleri hızlıca çözebilir, deneyimle sabit…
Karakuzular’ın Baykal Bey ile (Hala Beyefendimiss mi belli değil) yaptıkları anlaşmaya göre “ölmeyecekler listesi” var. Gerçi nasıl olup da o listeye sadık kalabildiler bugüne kadar şüpheli. Erbaa’da Salih’in, kahve baskınında İdris’in ölmemesi şanstı, kimse bana ‘öldürmek için ateş etmediler’ demesin, deseler de inanmam. Açın izleyin finali… Ama dile gelen bir liste; ‘Yamaç’a, Salih’e dokunma!’ Neden? Geçmişteki hesaplaşmaların günümüzde kapatılması mı?
Cumali ölebilir, Kahraman ve Kahraman’ın ailesi ölebilir – Akşın hariç öldüler de, üç silahşörlerden Paşa ölebilir, Muhittin zaten etkisiz eleman… İki Koçovalı birader bir yana – onlar direk ateşe atıyorlar kendilerini, Paşa’nın geçmişte gün yüzüne çıkmamış nice vukuatları vardır. Onlardan biri olmasın listeye alınmamasının nedeni? En yakından bildiğimiz Salih’in gönderilmesi! (Salih’in yaşadığı acıların onda birini bile yaşamadan ani ölüm çıktı şansına, yanarım yanarım buna yanarım)
Ama neden Salih ve Yamaç ölemez, ölmemeli? Ne oldu da Salih’in infazına onay verildi? Çeto’nun talepleri olumlu değerlendirildi düşünsenize…
Salih’in Çıyan’a (istediği kadar Veysel olduğu iddia edilsin, o bildiğimiz Çıyan idi) güvenmeyeceğine adım gibi emindim. Çıktı da… Kardeşler ve Çukur desteği ile oyun bozuldu. Zaten basit kurgulanmış bir tuzaktı Çeto Bey, senden daha akıllıca bir plan beklerdim doğrusu. Bu plan için ekmeğinin peşindeki Remzi’ye ne gerek vardı. Ama iyi ki geldin Remzi, Salih ve Medet’in Remzi ile karşılaşmalarındaki diyaloglarında kahkaha attım. (Sen çok yaşa Gökhan Horzum)
-Bu da ölmemiş yaw…
-Dur bakalım, belkim ikizidir.
-Allah ekmeğinin peşinde olanı korur, kollar. Sen şimdi kendi halini düşün asıl.
-Ekmek peşi diyor, Remzi işte
-Ekmek diyorsa kesin Remzi.
Yüzüklü, hem oyun kuran hem de eli silah tutan biri… Ama öyle biri ki Mahsun’un pek sevmediği, Çeto’nun saygı duyduğu… Israrla bu karakter için gönlümden geçen ismin Yücel olduğunu söylemeye devam edeceğim ama zamanlama uymuyor ki… O Yücel’de bir iş var, yakalanması bile bir oyunun parçası ile, bile – isteye oldu sanki… İşin kötüsü eğer haklı isem Yamaç’cım da pek güvenmiş görünüyor, hadi hayırlısı…
Yüzüklü hedef almış birini vuracak… Ama kimi? Önce orada bulunma amacını çözmemiz lazım. Vartolu’nun ölümünü garantilemek için olsa? Değil, Vartolu Baykal’ın ölüm listesinde olmadı ki, keza Yamaç da öyle… Olsa olsa gözlemcidir. Ama gözlerken de Çeto’nun ölmesine asla izin vermez, veremez. O zaman Medet 🙁
Son söz; Medet ölmesin… Vartolu’cuğumun çöküşü bir yana İçimde kötü bir his var diyerek gitti mekandan cenazesinin çıkması daha bir acı…
https://twitter.com/sessizlikseverr/status/1100139716052176898
Tweetleriyle yazımı renklendiren Bayır Gülü ve melanie teşekkürler.
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Senaristimiz Gökhan Horzum Menemen Yapıyor ^^
Mustafa Kılıç‘ın Gökhan Horzum ile keyifli sohbetini izlediniz mi?