“Sana bizi anlatmışlar, belli… Ama eksik anlatmışlar. Kimse benim sevdiklerime zarar veremez. Kimse…”
Yamaç bu sözleri yeni kötü karakterimiz Elvis’e söylerken ben de aklımdan aynı cümleyi geçirdim: “Kimse benim sevdiklerime de zarar veremez. Hatta sevdiklerimin sevdiklerine bile…” Elimi kana bular mıyım? Ya da olmayan ekibimi toparlayıp çatapata çıkar mıyım? Cevabı bilmiyorum ama elimden geleni ardıma koymayacağım kesin. Ya sizin?
Sizin yanıtınızı bilemem ama Yamaç için, benim için olduğu kadar dizideki tüm karakterler için de bu konu net! Yamaç’ın Çukur’daki varlığının temeli sevdiklerini korumak değil mi? Vartolu annesinin intikamını almak için Kasım’ı kaçırmadı mı? Celasun Vartolu yanına babasının intikamı için girmedi mi? Aliço Hale’nin ölümünü neden araştırıyor? Daha dün Serdar’ın adamları Koçovalıların evine baskına geldiğinde Usain Bolt’u kıskandırırcasına yardıma koşan Salih, bugünde Sadiş’in kaçırıldığını öğrendiğinde atletizmde yeni bir rekor kırmadı mı? (Sahi ne güzel koşuyorsun Erkan Bey’ciim… Bir sonraki olimpiyatlarda ülkemizi temsil etmeyi düşünür müsün?)
Ve son olarak bu kirli oyunda Sena’nın zarar görmemesi için Emrah’ın çabasını göz ardı edebilir miyiz?
Emrah’cıım… Kürdanına kurban… Sen Koçova kadınlarını hatta Koçovalıları kurtarıp ‘kahraman’ mı olucan canım benim…
(Emrah’ın kahramanlığı karşısında ona karşı hisleri bir anda 180 derece dönen izleyici profili ^^)
Bir de hatalarına karşın hislerimizin değişmediği Salih’imiz var. Bunca yıl tüm zorlukla başa çıkmasını sağlayan çakallığı baki, ama hiçbir zaman oyun kuracak kadar akıllı olmadı Salih. Fevri hareketleri, ani kararlar alması da bildiğimiz bir şey. Huylu huyundan vazgeçer mi? Ama Beyefendi’den türkü söyleyerek mi intikam almayı planlıyordun be Salih? Plan yok, plan olmadığı gibi olmayan planı uygulayacak adam hiç yok? Bu durumda iki ile ikiyi toplarsak sonuç dört yerine ‘Sen ne yaptın be Saadettin?’ e çıkıyor. Beyefendiyi elinden kaçırman, babanın oğluyla yakalamandan çok daha kolay oldu. Boşuna imiş o halaylar…
Tespitimdir, Yamaç’a Eyüp Peygamber sabrı verilmiş. Bu sabır Çukur’un babası olmaktan çok Yamaç olmakla, yardım elini uzatmasını isteyenlere – hele ki babasının oğlu olanlara, ‘hayır’ diyememekle ilintili. Geçmiş bölümlere nazaran oldukça sakin bir Yamaç izledik. Sanırım her yaşadığı onu biraz daha olgunlaştırıyor…
Bölümde Aliço’nun geçmişinin sayfa sayfa açılmasını sevdim ama -Rıza Bey’ciimin oyunculuğuna saygım sevgim sonsuz olsa da, bu açılımı bölümle oturtamadığımdan çabucak geçip bitmesini diledim…
Celasun’un intikam mermisi bir gün mutlak namluya sürülecek. O güne kadar Koçovalılar ve Vartolu’dan intikamını daha temiz(!) bir yoldan almayı tercih etti. Mantıklı. Peki ya elinde Emrah’la paylaşacağı işler kızışıyor bilgisinden önce ne anlatacaktı da görüşmek istemişti? Mahir’in ölümü? Silah zulalarının saklandığı mekanlar? Bugün anlattıklarından çok o gün anlatmayı planladıkları daha çok ilgimi çekse de konu böylelikle kapandı gitti…
Saygın Soysal hoş gelmiş, sefalar getirmiş… İyi ki de gelmiş, pek severim izlediğim projelerindeki karakter giyinişini… Yalnız gelişi ile ilgili bir derdim var. Hikâyeye taze bir karakter girerken ‘iyi’ ya da ‘kötü’ olduğunu izleyicinin gözüne sokarcasına ‘giriş’ sahnesiyle anlatılmasını sevmiyorum. Bırakın izleyici değerlendirsin… Ramazan davulcusunun manilerine alışık kulaklarımız sevimsiz lehçesiyle Elvis’in dörtlüklerini sever mi dersiniz?
Binlerce kez dedim sana benim ismin Elvis’dir, sen hala diyorsun Yılmaz.
Yaparım kasaplık
Öğrendik ustamızdan
Bana derler şurada var bir kurban
Elvis de gider keser ustam
Keserim bir bir kurbanları
Sıyırırım eti kemikten
Görsen olursun hayran
Tamam, hayran olduk… (Aman Elvis’i kızdırmaya gelmez^^) Yarım kalmış işlerini bunca yıl el sürmeden bizim şahitliğimizde tamamlamasına gerek yoktu. Hele ki İdris ile oğluna ikram ettiği az pişmiş etin insan eti mi olduğunu düşündürmeye hiç gerek yoktu…
[wp_ad_camp_1]
Beyefendi satranç oyununu kurarken oğlu(!) Nazım da piyonlardan biriydi. Beyefendi’nin kendi canı söz konusu olduğunda ‘Kan bağının canı cehenneme’ diyebileceğini liman sahnesinde gördük. Çukur’a karşı askerlerinin, askerleri bırak elinde avucundakilerin birer birer azalmasıyla Nazım’ı da ‘oğul kabul edilme’ şerefine layık görerek gaza getirme hamlesi ayağına dolandı Yüce Beyefendimiss’in… Ne ekersen onu biçersin! Nazım’ın hamlesini tahmin edebildim ve üstüne üstlük sevdim de… Genlerinden olmalı Nazım’a ‘iyilik’ten çok ‘kötülük’ yakışmıyor mu? Tek aklıma takılan, panik butonu olmasaydı da Nazım’ın planı Çukur’u ele geçirmek miydi? Bu noktadan sonra tek umudum Selim’in kader ortağı Nazım’ın aklını bir kez daha okuyabilmesi…
Ve Beyefendiye veda etmenin artık zamanı çoktan geldi…
Koçova kadınlarının hikâyede daha çok var olma (kendilerince hatta hikayedeki paylarını beğeniyle izleyen bir takım izleyiciye göre haklı)isyanına olumlu yanıt verilmiş. Koçova Kadınları kaçırıldı. Durumun en güzel tespiti aşağıda idi;
Herkes kendi hücresinde kaynaşa dursun – ki en büyük kaynaşma dünürler arasında idi ^^ Baksanıza dünürü görünce kaç yıllık gelinleri ‘gelin’ olmaya devam ederken birkaç aylık ‘gelin’i kızım oluverdi, Elvis’in adamları insafa geldi tüm rehineleri birleştirdi. Bu sahnenin en güzel yanı Güzide’nin sevgi pıtırcıklarını gördüğündeki yüz ifadesine şahit olmaktı. Dikkatinizi çekti mi? Sevgi dalgasına kızına ‘Hayatta olmana sevindim, iyi misin?’ diyerek dahil oldu ya… O bile bir adım!… (Hücreyi paylaştıkları mülteci detayının havada kalmamasını sevdim)
Çukur ahalisi kadınları kurtarmak için çatapata giderken Nazım’ın Çukur’u bitirme planıyla bir anda kapana kısılıverdi. Artık sahne Emrah Amir’in…
O biiiirr ‘Zengin çocuğu’… O biiiirrr ‘Baba parası yiyen’… O biiiirrr ‘yağuşuklu’ (Ağzında kürdan kalmış olması detayını olayın büyüsü bozulmasın diye şimdilik atlıyorum)
Sahneye de yakışır hani, hadi hamlesini merakla bekliyorum…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.