Düşünüyorum da bu bölüm yazısını giriş gelişme sonuç diye yazabilme şansım yok. Hayır, “Ortada bölüm yok” diyecek kadar acımasız olmayacağım ama bireysel deneyimime dayanarak – bölümde son on beş dakikayı bu sabah izledim, “Ekran karşısında uykuya daldıracak ritimde bir Çukur bölümü var.” diyebilirim.
Peki bu bölüm neler öğrendik;
Aslında Yamaç’ın planı güzeldi: Afganların sevkiyatını bloke edip Karakuzular’a teslim edilecek malzemeleri alıp parayı vermeyeceklerdi. Sonuç; Afganlar Karakuzular’a düşman. Malzeme olmayınca Karakuzular imalat yapamayacaklardı. Sonuç Bulgarlar Karakuzular’a düşman. ‘Düşmanımın düşmanı benim dostumdur.’ mantığı ile Yamaç ve küçük çetesi (bir elin parmakları kadar) bir yandan Afganlara bir yandan da Bulgarlara destek verip Çukur’u geri alacaktı. Hatta belki de yardım etmelerine bile gerek kalmadan arkalarına yaslanıp seyretmeleri bile yeterli olabilirdi. Mis gibi plan… Ama başarılı olamadı işte… Neden? Yamaç bu işlerden uzak kalmış, öldürmeyen katliam, Sena’dan uzak kalmak, Çukur’u kaybetmek derken algıları kapanmış yavrucağın…
Cumali’nin bloke edecekleri sevkiyat sırasında hem Karakuzular’a hem de Afganlara sıkması ile nur topu gibi bir düşmanları daha oldu: Afganlar
Bölüm içinde liderlerini iyice tanıdık:
“Benim adım Reşit Fazrullah. Afgan’ım. Bir aşiretin reislerindenim. Ben her zaman sizin ülkenizde olmam. Kendi ülkemde olurum. Türkiye’de çözülmesi gereken bir meselemiz var. Onun için geldim.”
Adam tek replikle diziyi bitirdi. Neler öğrendik; Reşit Fazrullah bir Afgandır. Bir aşiretin reisidir. Her zaman Türkiye’de olmaz. Sadece çözülmesi gereken mesele olduğunda gelir.
Neymiş bakalım çözülmesi gereken mesele? Aralarında husumet olan Seyfettin’in katli!
Ve an itibariyle, elini suya sabuna dokundurmadan – sadece mevta olan birkaç adam ve yeğeni, 5 milyon TL’ye, iki farklı kanaldan bu işi hallettirebileceği kaynak var elinde. Gerçi Yamaç ve küçük çetesine kaynak demek pek mantıklı değil ama gönül güçleri yeter ^^
Bir dakika bölüm sonuna geldik bile ^^… En iyisi yine başa dönelim, ama dönmeden konu halen Afganlar odağındayken küfrün yakıştığı nadir karakterlerden biri olan Salih’e sevgilerimizi gönderelim…
Bu arada Salih’in olmayan borçlarını kapatacaklarına dair söz vermesine rağmen sabahtan akşama bu konuda bir çalışmalarının olmadığını görmek de minnak bir hikâye akış hatası olarak burada bulunsun.
Ha bir de Karakuzular tarayınca ölü sayısı fazla olmuyor ama yat örneğine bakınca Afganlar’ın kurşunlarından kaçış pek olası değil ^^
Bölük pörçük bir bölüm olduğundan, işte size bölük börçük bölümden bana kalanlar;
Tahmin ettiğimiz Yıldız – Cumali gençlik aşkı hikâyeye dahil olarak tescillendi. Cumali’nin annesi ile arasının bozuk olmasının nedeni de Yıldız’ı istememesine zaten bağlamıştık. Bir takım izleyicinin Yıldız’ın büyük oğlunu Cumali’den olduğu iddiası gerçeklik taşımasa da (yaşı tutmuyor ya çocuğun) büyük aşkmış. Vay be… Yıldız’ın pavyon geçmişini bilemem ama Sultan Ana’nın onu ‘Koçovalı’ gelini olarak kayık görmemesinin nedeni ‘dul’ olmasıymış demek ki… Sultan’ı günahım kadar sevmem ama klasik Türk anası işte…
Bu sezonki takıntım net Meke!. Hatta Meke ve tripleri… Biri onu bu projeden ışınlayabilir mi?
Ayşe ve Karaca Çukur’a geri döndüyse (acaba neden?) elbette elimizde halının altına süpürdüğümüz üçgen bir gün olur lazım olur diye Akşın – Celasun – Karaca üçlüsünü bir araya getirmeliydik. Nasıl mı? Basit. Aynı eve taşıyarak. O nasıl olacak? Aman, deli kıza evi yaktırırız, evsiz kalınca nereye sığınacaklar ki? Ama bu üçgene psikolojik olarak henüz hazır değilim…
Saadet bu bölümde de doğurmadı. Umarım başka dizilerde olduğu gibi bebeğin rahme düşmesi – doğum anı arasındaki süreyi dizi zamanlaması olarak 24 aya çıkartmazlar. Bir umut Ayşe Sadiş’i görecekti ama ah şimdi Çeto da düşman ellerde, dönüşünde de aklına gelecek en son şey manikür olur herhalde…
Çakma Logan’ın triple adam biçme sahnesini telefon gelince izleyemedim. Pişman değilim ^^
Rambo Cumali’yi de bir zamanlar aşık olduğu kadınla karşı karşıya oturan Cumali’yi de çok sevdim ama en çok “Ben bu kadar adamı boşuna mı vurdum?” diyen versiyonunu benimsedim…
Bir doz da Selim aldık bu bölüm… Selim’in Meliha’yı arayıp bulması enteresandı aslında. Ama fotoğrafın arkasındaki yazıdaki tarih ile doğum yılını eşleştirip ne annesinden ne de babasından alamadığı yanıtların peşine düşmesi mantıklıydı. Ah Selim, içimi acıttı söylediklerin:
-“Sevdiler mi, seni hiç?”
-“Aşktan olma, sevgiden doğma değiliz”
-“Beni gördüğüne sevinmedi, seni görünce sevinir.”
Ve Meliha Hanım’ın ismi geçtiğine göre cismi de yakında gelir. Hem de öyle bir gelir ki Sultan ayaklanır vallahi… Yeri gelmişken; Gönlümdeki Meliha anketine katılmış mıydınız? Tıklamadan geçmeyin ^^
ÇUKUR – GÖNLÜMDEKİ MELİHA SANCAKTAR
Bir dozdan fazla aldığımız ve içimize fenalık getiren karakterler de olmadı değil. Kim mi? Tabii ki Deren. Sena’dan daha kötü bir şey var ise Sena – Deren. Sahi Mahsun – Sena nereye evrilir dersiniz?
Sezar’ın hakkı Sezar’a Sena’nın minnoş video fikri çok güzeldi.
Bölümde yoktu bari bölüm yazısında fotoğrafı olsun:
Bir de final görseli; çok güzeldi;
Bakalım Cumali boru sohbeti yaptığı yan hücre arkadaşının Çeto olduğunu öğrenince ne yapacak?
Bakalım taze düşman Bulgarlar ne zaman devreye girecek?
Bakalım Mahsun ile Yamaç ve çetesi ortak amaç için birleşecekler mi?
Hadi gelin, en iyisi yorumlarda buluşalım…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.