Fragmanda İdris’in Vartolu ’ya yani Salih’e damlalıkla sevgi göstermesine ‘Kral olmak istersen sana oğlum demem’ cümlesine sinir olanlardan mıydınız? İlk sıraya yazın beni. Ama içten içe biliyordum ki fragman kesimindendir. İdris’in oğlunu öldüren oğluna ‘oğlum’ demesi zor olsa da Salih’i kabul etmesinde Kahraman’ın ölümünün bile önüne geçmiş şey Çukur Krallığındaki tahtı değildir. Yanılmadım. Yanılmadığıma da çok sevindim.
-Hastanedeyken adam da göndermişsin bana
-Evet, gönderdim.
-Oğlumu öldürdüğün yetmedi, benim canımı da mı alacaktın?
-…
-Neyin öfkesi lan bu… Ben sana ne yaptım?
Peki anlatayım ile başladı Salih’in hikayesi…
“Ben zannediyordum ki dedem ölünce her şey bitecek, meğer her şey yeni başlıyormuş.”
Dedesinin ölümü ile Salih’in omuzuna dokunan o el ile var olmaya başlamış ‘Vartolu’. Her acıda, her ölümde biraz daha güçlenmiş. (Hikayesindeki detaylar; yağsız yumurtasız menemen, bir kez daha üstü kapalı geçilen istismar, insanların acıması olmadan hayvanların acıması olması ve rızkını paylaşan köpek)
“Canını yakanlardan, canına okuyanlardan, canını çıkaranlardan intikamını al, Salih öldü. Salih’in intikamını al”
Bunun gerekliliği şeytan ile iş birliği yapmak ise YAP!…
Şeytanın kimliği ortaya çıktı. Dünya barışı için silahsızlanmayı desteklesem de Çukur’daki çatapat sahnelerini seviyorum. Çünkü ‘deliren’ Yamaç’ı seviyorum. Yamaç delirdikçe arka fonda çalan Gazapizm’den Heyecanı Yok’u seviyorum… Güzel sahne idi… Her bölümde bir aksiyon olsa mı? <3
Bölümün en can acıtan sahnelerinden biriydi Salih’in içine içine söylediği BA-BA kelimesi. İdris ne kadar koruyan kollayan bir ‘baba’ olduğunu vurgulasa da bu imaj Selim’in varlığı ile derin yara alıyor. Varsın Cumali’nin hapiste bile ne yiyip ne içtiğini bilsin, yanı başındaki oğlunun acılarını göremedikten, onunla hikayesini paylaşan oğluna ‘bak Yamaç’ıma…’ övgü cümleleri kurabildikten sonra… Doğrudur zor olan BABA olmak. İdris’in de ne kadar iyi bir baba olduğu şüpheli. Aynı Sultan’ın ne kadar iyi bir ANA olduğu gibi…
Selim hala Beyefendi’nin piyonu. Peki ne için? Katil olduğunu ispatlayan kayıtlardan korkusu olmadığını dile getirdiği üzere neden sadece Cemil’e duyduğu aşk mı? Yapma sayın senarist, ‘Ailenin Truva atı’ olmasından mı ilerlesen acaba? Ama kabul etmem gerekir kendi Truva atı Nazım’ı Beyefendi’nin yuvasına yerleştirmesi güzel bir hamleydi.
Beyefendi’nin hastalıklı baba – oğul ilişkilerini es geçiyorum. Ama Emrah Amir Beyefendi’nin oğlu olmadan oyuna dahil olacaksa buyursun gelsin, ailesinden (anne, baba ve Sena) bağımsız renk katıyor hikayeye <3 Ama gelirken kürdanını geride bıraksın lütfen ^^
Bu noktadan sonra ne Salih Yamaç’a kıyabilir ne de Yamaç Salih’e… O eşik çoktan aşıldı… Yamaç sırf babasının oğlunun içinde kalmasın diye annesinin mezarını yaptırtan koca gönüllü bir adam. Salih Babamız olma yolunda Vartolu yanlış yollara sapmazsa abi-kardeş kucaklaşmasını görmeyi istiyor bu gözler… Ve inanın ki baba-oğul kucaklaşmasından çok daha fazla istiyor…
Beyefendi’nin Yamaç’ı çıldırtacak kadar önemli olduğunu nerden bildiğini çözemediğim Hale’ye veda ettik, peki ya tamamlanmamış hikayesine de ettik mi? Hale Meliha’nın kızı çıkmayacak mıydı? Meliha kimdi? İdris’in gerçek aşkı, kardeşi? Biz neden öğrendik annesini, babasını, ayrıldığı sevgilisini? Uzun bölümler boyunca unutulan kitap yazma açılımı gibi Meliha da mı unutuldu dersiniz? Nedense bu ölümün Aliço’da Olağan Şüpheliler final sahnesi etkisi yaratacağını düşündüm, beklemedeyim ^^
[wp_ad_camp_1]
Salih ‘Sen Yoktun’ isyanında çok haklı. Annesinin anlattığı masallarda babası gelip onu buluyordu ya…
“Bekliyorum ki babam gelip beni bulacak”
Ama İdris bulamadı. Neden? Çünkü bilmiyordu ki varlığını…
Gelelim hikayedeki tutarsızlığa… İdris Gonca hamileyken ve Salih’in doğumunda hapisteydi. Gonca, gerçek kimliği ile Mihriban, kucağında bebeği ile Sultan’ın kapısına dayandığında da… Ama hapisten çıktığında eski şoförü Kasım ile karşılaştı, hatta selamı bile alınmadı. Neden? Kasım’ın kadını (bakış açısı nedeniyle kadın kelimesini kullandım) halen İdris’i seviyor, onu sayıklıyordu. Üstelik Kasım bu sevdanın meyvesi Salih ile aynı çatıda yaşıyordu… Bu dönemde, Salih kimliğini gizleyerek babası berber Muhittin’in dükkanında vakit geçirirken Paşa can dostu İdris’ten oğlunun varlığını gizlemeye devam ediyordu. Aradan zaman geçti, İdris yine hapse düştü. Tam da anlattığı gibi can derdindeyken Mihriban öldürüldü, Salih Çukur’dan gönderildi. Kim gönderdi? Sultan. Kim engel olmadı? Paşa.
Günümüze dönelim, Çukur’dan kovulan Paşa’ya ‘gitmeyeceksin değil mi?’ diye kucak açılıyorken, evden kovulan Sultan öğrendikleri ile ağır yük altına giren İdris’in ayağa kalkmasına omuz veriyor?
Çukur Salih’i baba olarak kabul eder mi? Çoktan etmeye başlamamış mı? Duvar yazılarını yazan Çukur’un evlatları değil mi? Çukur çoktan sahip çıkmış Vartolu’ya. Mahalle dramı sever. Hele ki böylesi bir dramın içinden çıkan başarı hikayelerine gıpta eder. Nasıl İdris ailesinden ayrı düştüğü anda kapıları herkese açık kocaman bir ‘ev’ inşasına girişip Çukur’u oluşturduysa, annesinin hayal dünyasında çizdiği haricinde ‘aile’ nedir bilmeyen Salih neden yapamasın?
[wp_ad_camp_1]
Yamaç zaten ‘baba’ olmak, tahtta oturmak değil evine dönmeyi, derdi tasayı ardında bırakıp Sena ile huzurlu, mutlu bir birlikteliği hedeflemiyor muydu? O zaman sorun ne? Şeytanın sağ kolu Vartoli gitti, kavga bitti. Artık Çukur Evimiz Salih Babamız…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim / Çukur kategorisini ziyaret edebilirsiniz.
Güncelleme: Yazı yayınlandıktan bir süre sonra bölümün en sevdiği fotoğrafını yazıya eklemeyi unutan adminin dramını bilir misiniz? Neyse ki güncelleme diye bir şey var. Bu da burada bulunsun, Erkan Kolçak Köstendil <3
Güncelleme 2: Yok, bu fotoğraf ana resim olmalı ^^ Ama burada da bulunsun ^^
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.