Kötü ile empati yapabilir misin sevgili izleyici? Kardeşinin katline sebep olmuş biriyle? Öz babasının ölüm emrini vermiş biriyle? Üstelik öyle bir kötü düşünün ki hedefine giden yolda suçlu/ suçsuz ayırmaksızın yoluna çıkanları ya da yokluğu onun hedefine bir adım daha yaklaştıracak kişiler bir karınca gibi ezsin… Ama bir de onun elinden alınanları düşünün… Yaşayamadığı çocukluğunu… Gurbet ellerde çektiği eziyeti, kaybettiği sevdasını da hesaba katın… Günün sonunda, hikayendeki boşluklara rağmen seni anlamamak mümkün mü Vartolu Sadettin ?
Peki ya dizideki kötü karakteri sevebilir misin sevgili izleyici? Onca ‘iyi’ye ‘iyilik’e karşın kötünün kazanmasını ister misin? Eğer istiyorsan, bu seni de kötü yapar mı? Bu isteğin nedeni içinde bir yerlerde gizlediğin kötülüğün televizyon ekranında gözle görülür bir hal almasından duyduğun keyif midir? Günün sonunda, bütün kötülüklerine rağmen seni sevmemek mümkün mü Vartolu Sadettin?
Ben hem empati yapabiliyor hem de seviyorum Vartolu Sadettin’i, ama Salih’i daha çok… Erkan Kolçak Köstendil öyle güzel giydi ki rolünü… Sahnesine göre kızdırıyor, güldürüyor, ağlatıyor… Her sahnesinde biraz daha devleşiyor… Bir izleyici daha fazla ne ister, değil mi? Karakterin hikayesi derinleştikçe izleyici tamamen sarıp sarmalayıp, her sahnesinde ekran başına kitleyiverdi.
Durup bir an kötüleri mi seviyorum ben diye düşündüm… Her zaman değil. Bakınız, Selim de kötü… Ama Selim her bölüm de biraz daha dibe batarken gönlümde, Sadettin adım adım daha da yukarılara tırmanıyor. Yine Salih geldi aklıma, ne naif sevmektir arkadaş, gözlerimden yaş getiren… Ne kadar derin ve bir o kadar gerçek…
Selim’in yeni numarası kumarhane… Yamaç’a istediği delilleri yaratacak besbelli. Üstelik Emmi için gelinine göz koymuş imajı yaratıp kırk yıllık dostu İdris’le de arasını açacak gibi, ne dersiniz? Selim’in tüm bu oyunlarına karşı Yamaç’ın gözüne perde inmez umarım.
Her bölüm sonunda ısrarla söylemeye devam edeceğim; “Ne güzel sinirleniyorsunuz Aras Bulut İynemli Bey’cim.” Ama görünen o ki, Çukur’a battıkça daha çok sinirleneceksiniz.
Gelelim bıçkın delikanlı Celasun’a… Babasının kanını yerde bırakmayacağı besbelli. Ölümü göze aldığı bir risk Vartolu’nun yanında yer almak. Celasun içerde, bu net! Bu durum gözlerinin dolmasından, Meke’ye karşı elini kullanmamasından anlaşılıyor da… Oyun büyük, düşman güçlü be arkadaş… Sırf bilgi taşıma gibi bir fonksiyonu da yok belli ki, oyun kurucu olmak hedefi. Ama çok da zeki birine benzemiyor ki, eğer Yamaç da bu işin bir parçası değilse cesur bir delikanlının cahil cesaretidir yaptığı…
Gelelim bölümün en güzel sahnesine, bölüm finaline… Başa sarıp sarıp izlenilesi bir sahne… Erkan Kolçak Köstendil’in performansının devleştiği bir sahne: Mihriban
İçimizi acıtan, gözlerimizden bir damla yaş süzülmesine neden olan bir sahne… İlk melodide istemsiz bir irkiliş, donup kalma, sinirlenme ve teslim olma :
“Kapat şunu Muhittin Abi”
Musa Eroğlu’ya saygıyla…
https://www.youtube.com/watch?v=A60IYFq6tvo
Dizi ile ilgili diğer yazılar Çukur kategorisinde…