İzledim

DEHA – Küllerinden Doğan Anka Kuşu Misali

Deha 11.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

Deha 11.bölümüyle üzerindeki ölü toprağını attı resmen. Beşinci bölüm itibariyle dizimiz bir kısır döngüye girmişti adeta. Devran, babasını dolandırarak ele geçirdiği parayı aklamaya karar verdiği andan itibaren,  ne yaparsa yapsın, dört ayağı üzerine düşen, kazanan hep İskender olacak algısı oluşmuştu bir izleyici olarak bende. Zaten peşinden Devran’ın önce parasından sonra evinden olması – misilleme olarak Devran Karga’nın iletişim ağına ulaşınca durumun değişeceğine dair umutlanmışken –  Ferman’ın İskender’le çalışmaya başlaması, Devran’ın bir kez daha İskender’i deşifre etmekten vazgeçmesi ve son olarak Yaman’ın İskender’in kurduğu tuzağa düşmesi beni biraz sıkmıştı açıkçası.

İlk tanıtımdan sonra bölümden çok umudum olmasa da ikincisiyle bölümü iple çekmeye başladım. Yalnız keşke diyorum son sahnedeki İskender Devran hesaplaşması 3.tanıtım olarak verilmeseydi. Devran’ın Boran’ın mesajını dinlettiği sahne bölüm sonu olacak diye düşünmüştüm. Son tanıtım verilmeseydi ve o sahnenin ardından sürpriz olarak izleseydik son sahneyi, çok daha etkileyici olurdu diye düşünüyorum kendi adıma.

Bu hafta itibariyle dizi ana konusuna, baba oğul hesaplaşmasına geri döndü. Merkezde Boran’ın katillerine ulaşmak için akıllıca bir plan yapmış Devran, ifşa olmaya adım adım yaklaşan Hâkim ve İskender, diğer yandan Hâkim’in kuyusunu kazan ve yerine geçmek için Karga’nın güvenini kazanmaya çalışan Cesur vardı. Ferman kardeşleri ve babası arasında sıkışıp kalmışken, İskender bu kez de Yaman’ı avucunun içine almıştı. Yaman bunu öğrenince başını duvarlara vuracak ama iş işten geçmiş olacak. Ceylan ise iyiden iyiye yurt dışında okuma hayallerine daldı. İmre bir yandan ona hayallerini gerçekleştirme vaadinde bulunurken, diğer yandan Devran’dan kişisel intikamını almak üzere harekete geçti.

 

 

Geçen bölüm Devran’ın Boran’ın son gittiği yer tespit edip, Hâkim’in çiftliğine giderek kapıyı çalmasıyla sona ermişti. Aynı sahneden başladı yeni bölüm. Devran’ın kardeşinin kaderini yaşayacağını düşünüp vurulacak gibi hissetmiştim bu sahnede oysa Hâkim kendince haklı bir sebepten Devran’ın yaşamasına karar verdi. Onun yerine üzerine cinayet yıkıp onu gözaltına aldırdı. Karga, Boran’ın öldüğü evin Hâkim’e ait olduğunu anlayamayacak mı acaba diye düşünüştüm onun da cevabını aldım.

Devran’ın gözaltına alınıp Sofi’yi aramasıyla Boran’ın katilini bulma süreci hızlandı. Artık Devran’ın arkasında emniyet güçleri de vardı ve o ne olursa olsun kardeşinin cinayetinin faili meçhul kalmasına izin vermeyecekti. Ben Sofi o eve gidince diğer silaha ait boş kovan falan bulacak sanmıştım. Meğer Devran kamera yerleştirip olay anını kayda almış. Güzel bir ters köşe oldu bu. Bize böyle zekice atılmış adımlarla gelin işte.

 

Cesur Hâkim’e Devran için babasına benziyorsa düştüğü yerden çabuk kalkar, değilse büyük geçmiş olsun demişti ya Devran babasına benzediğini kanıtladı.  Hâkim planından çok emindi ancak Devran’ı hafife aldı. Bu noktada Cesur’un takdir ettiğim bir yönü de diğerlerinin aksine düşmanlarını küçümsememesi, onlara karşı hep temkinli davranması.  Ve bir kere daha haklı çıktı.

Devran’ın ölümü göze alma pahasına kardeşinin katillerinin peşinden gitmesi amiri şaşırtırken, Sofi Gülce ve Yaman’ı ise endişelendirdi. İskender ise Devran’ın neyin peşinde olduğunu anlamaya çalışmak için oradaydı.

Karakol çıkışında Gülce ve Sofi çok tatlıydı. Önce üç yandan Devran’ı azarlamaları, ardından ikisinin aynı anda “Oğlum ya sana bir şey olsaydı” demeleri. Tam anne baba gibiydiler. İskender de kenarda çatlasın dursun bir zahmet. Hoş o bu aileyi kaybettiğine yanmaz da Gülce’nin başka birinin yanında mutlu ve huzurlu olmasını kaldıramaz. Kendi vermediği değeri başkasının vermesini çekemez. Oğullarının kendinden nefret ederken başka adama saygı duymasını ise hiç söylemiyorum.

Devran’ın sözleriyle, İskender, ilk açığını vererek Hâkim’in yanına gitti ve Boran’ın ona bıraktığı sesli mesajın ortaya çıkmasının an meselesi olduğunu söyledi. Yine tehdit ve rüşvetle adamı susturma planı yaparlarken, Devran ses kaydına ulaşmıştı bile.

 

 

Devran’ın açık havada ses kaydını dinlediği sahne bölümün en iyilerinden biriydi. Devran ile Boran arasındaki bağ bir başka. Bunu ilk bölümden beri hissediyorum. Boran öldü ama ağabeyine düştüğü zamanlarda güç veren oldu en başından beri. Önce kumarhanede babasıyla ilk karşı karşıya geldikten sonra, onun yüzüne bakmaya dayanamadığında, intikam oyunundan vazgeçmenin eşiğine geldiğinde Boran’ın çalan telefonu ona bir mesajdı adeta. Devran’ın kendini toplayıp yoluna devam etmesini sağladı. Aynı şekilde, İskender’in evine bırakıldığını izlediğinde Esme’ye giderken yolda düştüğü yerden onu kaldıran yine Boran’ın aniden çalan telefonu olmuştu. Bu haftaki sahnede ses kaydını açmaya eli varmazken Devran’ın, Boran’ın telefonu yine çaldı. Ruhu oradaydı ve huzura kavuşmak istiyordu belki de. Ondan aldığı güçle dinledi babasına söylediği son sözleri kardeşinin. Haftalar önce Ferman ona “Belki de babamın masum olduğunu kanıtlamasını en çok sen istiyorsundur” gibi bir söz söylemişti. Boran’ın telefonda babasıyla konuştuğunu anladığı anda dayanamayıp kapatması kaydı, Ferman’ın sözlerini doğrular gibiydi. Devran haklı çıkmak istememişti belli ki. Devran kaydı dinlerken Boran’ın hayalinin gelmesi, konuşmanın bitmesiyle ortadan kaybolması, rüzgarlı gelip rüzgarla gitmiş hissi veren ağaçlarda oluşan dalgalanma sahneyi daha da etkileyici yapmıştı.Boran’ın hayalinin kaybolması üzerine küçük Devran’ın uykusundan uyanan bebek Boran’ı sakinleştirmeye çalışmasıyla eş zamanlı olarak  Devran’ın Boran’ı bulduğu sahneyi belki de son kez izledik bu bölüm.          Bebekken kabuslardan korumaya çalıştığı kardeşi son nefesini verirken, Devran’ın bunun kabus olduğuna inanmak istemesi güzel bir paralel olmuştu.

 

 

Haklı çıkmanın hayal kırıklığıyla yola koyulan Devran, bir de İskender’in gittiği adresin Hâkim’e ait olduğunu öğrenince, kardeşinin katilinin kim olduğunu öğrendi. Artık İskender ve Hâkim’le hesaplaşma zamanıydı.

Fragmanı izlediğimde Devran ve Cesur’un karşılıklı, teke tek sahneleri olacak diye umutlanmıştım yine yeniden ikiliye sahne yazılmadı. Hâkim’i saf dışı bıkacak bir plan kurmasını bekliyordum Cesur’un, bunun sinyalleri veriliyordu. Planını harekete geçirdi bu hafta. Devran’a iş birliği teklif eder mi acaba demiştim ama Cesur, İskender ve İmre’nin aksine ondan uzak durmayı tercih ediyor. Belki de en akıllıca şey onun yaptığıdır. Ne kadar gözden uzak olursa o kadar Devran’ın hedefine daha az girer.

Cesur bir yandan Hâkim’le birlikte hareket edip İskender’in yerini almaya çalışırken, diğer yandan Hâkim’in ayağını kaydırmak için Karga’ya yaklaşmaya çalıştı. Karga’ya ağabeyinin kumar alışkanlığından vazgeçmediğini gösteren belgeleri verdiğinde, onların sahte olduğunu, Cesur’un yalan söylediğini düşünmüştüm. Ama gördük ki yaş tahtaya basmamış, gerçek delillerle çıkmış Karga’nın karşısına. Karga bu gerçekle yüzleşirken alacağı asıl darbe daha ağır olacaktı.

 

 

Karga’nın eş zamanlı olarak Hâkim, İskender, Cesur ve İmre’ye giden mesajlar hepsini Karga’nın evinde bir araya geldiğinde Devran da oraya geldi. Devran’ın deyimiyle mahkeme kurulmuş hakim ise Karga olacaktı. Boran’ın mesajını dinletti ve sonda gelen silah sesi üzerine üzerine İskender ve Cesur’un gözlerini kapattığı, İmre’nin ise bayağı korktuğu gözle görüldü. İmre’nin silahla alakalı bir travması var belli ki, daha önce babasının ölümüne şahit olmuş olabileceğini düşünmüştüm, daha önce de silah gördüğünde gözlerinde aynı korku belirmişti. Ama başka bir şey de olabilir babadan bağımsız. Karga’nın vurmuşlar mı diye sordu, Devran anlattı. Karga’nın en önemli iki töresi “Kadına ve Çocuğa Dokunmamaktı” sonuçta ve iki töre de ihlal edilmişti. Sonunda yapanın Hâkim olduğunu söylediğinde ağabeyi tabi ki inkâr edecekti. Karga zaten bir kere onun ihanetine uğradığından olsa gerek, ağabeyi yerine Devran’a inanmayı seçti ama Devran konunun aile içinde kapatılmaması için hazırlıklı gelmiş polisleri oraya çağırmıştı. Sadece Hâkim değil kayıtların yok edilmesi için rüşveti teslim edecek adamı da polisin eline geçti. Hakim sakinliğini koruyup inkara devam etse de Devran onun salıverilmesini engellemek için her şeyi yapmaya kararlıydı. Ne de olsa para yoksa güç yoktu.

 

Devran İskender’le hesaplaşmaya gitmeden önce Esme ve tüm ailesinin güvenliğini sağladı. Ardından büyük hesaplaşma için İskender’i alıkoydu ve Karga’nın para zulasına götürdü.

 

 

Ve bir Aras Bulut İynemli karakteri klasiği olan – bir şeyleri yakma – yaşandı. İskender uğruna oğlunu feda ettiği paranın içinde alevlerin arasında kaldı. Birkaç dakika önce Boran için “Benim oğlumsa oradan çıkmanın bir yolunu bulurdu” diyerek Devran’ın damarına basan adam şimdi oğluna onu bırakmaması için yalvarıyordu. Bu yaparken de yine onun vicdanına oynuyordu. Ama bu sefer fayda etmedi. Devran’ın içindeki ateş yanmıştı bir kere ve tek isteği kötülükleri küle çevirmekti. Devran’ın son sözleri ise çok manidardı:

 

“Ben ilk defa gerçekten istemek nedir şimdi öğrendim. Kardeşimin, intikamının alındığını bilmesini istiyorum.”

“Eğer benim babamsan oradan çıkarsın İskender.”

 

Aylar önce babası ona “Hele bir şeyi çok iste, hele o ateş içinde bir yansın o zaman görürüm kimi yakıyorsun kimi yakmıyorsun. İçinde bir ateş var mı görelim, o ateş seni bir yaksın, o zaman görürsün yangını. ” dediğinde Devran’ın zaten bir motivasyonu olduğunu, Boran’ın katilini bulmanın en büyük isteği olduğunu, içindeki ateşin yanması için İskender’in ima ettiği gibi bir kadının şehvetine kapılıp ona âşık olmasının gerekmediğini söylemiştim. Bu sahne de bunu doğrular nitelikteydi.

Hepimiz biliyoruz ki İskender ölmeyecek. Oradan çıkmanın bir yolunu bulacak. Cesur ya da İmre bulacak diye düşünmüştüm, İmre dayanamayacak Cesur’u peşlerinden gitmeye ikna edecek, Devran gidince onu çıkaracaklar sandım ama tanıtıma göre böyle olmayacak. İmre Devran’a ona ne yaptın dediğinde Cesur’la konuşurken Aysel, onu bırakmam nerede olsa bulurum dediğinde de gündüz. Geceden sabaha orada mı kalacak İskender yoksa Karga depoda yangın çıktığını öğrenip oraya gidecek de o mu çıkaracak onu. Ya da Karga’nın adamları mı?

Karga paraların yandığını öğrenince deliye dönüyor haklı olarak. Devran, bu yola çıkarken, Karga’nın hışmına uğrayacağını hesaba katmıştır mutlaka. Bakalım o namlunun ucundan nasıl kurtulacak? Patlayan silah Karga’nınki olamaz. Onu durdurmak için ateş eden Sofi ya da onun adamları olabilir belki. Devran onları kapıya bırakmıştı güvenlik amacıyla. Cesur ya da İmre olabilir diye de düşündüm ama Devran’ı korumak içinde bulunduğu durumda Cesur’un işine gelmez, bir kere ölmesinden korktu bu sefer de korkar mı yoksa onda kurtulmak için bu durumu fırsat mı bilir bilinmez, İmre ise silah sesinden bile korkarken ateş edemez muhtemelen.

Bu yangın hem Devran hem de İskender için bir dönüm noktası olacak.  İskender küllerinde yeni doğacak bir Anka kuşu misali ama önemli olan daha kötü bir İskender mi izleyeceğiz bundan böyle yoksa yavaş yavaş iyiye evrilen, hatalarının farkına varan ve onları samimi bir şekilde telafi etmek isteyen mi? Ve Devran… O da bu bölüm itibariyle eski Devran olmayacak çünkü intikam ateşi vicdanın önüne geçti ilk defa. Artık oyunu daha sert oynayacak. Adalet arayışına devam edecek ondan şüphem yok ama bunu belki de artık ellerini daha da kirleterek yapacak.

Merak ettiğim bir konu da bu bölümden itibaren Cesur’da ne gibi bir değişim olacağı. Henüz Hâkim dışında kimse onun Boran’ın ölümündeki payını bilmiyor. Peki ama Hâkim Cesur konusunda ne kadar daha susar? Paranın gücünü kullanıp suçu üstenecek birini bulamazsa eğer, polise iş birlikçisi olarak Cesur’un adını vermez mi? Cesur mutlaka bu duruma engel olmak için bir önlem alacaktır. Cesur ifşa olursa neler olacağı merak ettiğim diğer bir konu. Sadece İskender için değil, Aysel ve İmre için de şaşkınlık ve belki hayal kırıklığı yaşatacak bir olay bu. Devran için bu bir ihtimaldi zaten ama öfkesi artacak ve Cesur’dan da intikam almak isteyecektir. Cesur yaptığına nasıl bir kılıf uyduracak, hangi bahanelere sığınacak acaba bu gerçekleşirse.

 

 

Bölümün diğer olaylarına gelecek olursak; öncelikle Azra ikinci Aysel olma yolunda ilerliyor. Aynı onun gibi bir manipülatör oldu çıktı bu bölüm. Aysel’in sözünü dinleyip sadece kadınlığını kullanmıyor, Ferman’ı hem dinliyor hem de ona akıl veriyor. Akıl veriyor dediysem yoldan çıkar ya neyse… Ferman’ın zayıf noktasını çok güzel kullanıyor. Hani İskender hayatlarına girmeden tanıştıklarını bilmesem, adam kızı özellikle tuttu da Ferman’la aynı şirkete yollamış olabilir mi acaba derdim, o kadar aynı düşünüyor, o kadar aynı konuşuyorlar kızla. Ferman da gaza gelmesin bir zahmet, kendi aklını fikrini kullansın. Ha son kararı verip müşterilerinin ödenmesi gereken vergi borcu parasını elden alıp babasının senetlerinden birini ödemeye iten onu, Azra’dan ziyade ailesinin onu dışlaması ve suçlaması oldu. Devran’ın ölümle burun buruna gelip karakola düştüğünü ona söylememeli ağır geldi Ferman’a ve yeni bir hata yaptırdı.

Aynı şekilde Yaman da yeni açtırdığı hesabın mobil internet şifresini patronuna vererek kara para aklama şebekesinin bir parçası oldu.

Ceylan ise İmre’yle oturmuş yurt dışında okuma planları yaparken Gülce’ye yakalandı. Ceylan ailesinin tepkisinden , onları üzecek kızdıracak bir şeyler yapmaktan çekinse de İmre susmadı ve ablası(!) sıfatıyla babasının Ceylan’ın yurt dışında okuması için gerekli desteği sağlayacağını söyledi. Gülce yine haklıydı İmre Ceylan’ın hiçbir şeyi değil. Yaman ve Cavidan da duruma müdahale edecekken Aysel Devran’ın cinayetten tutuklandığı haberini getirerek konuya bir mola verilmesine sebep oldu. Cesur’un Devran’ın durumunu babasından önce annesine haber vermesi ilginç. Aysel’le daha yakın olduğu için böyle yapmış olabilir ama Devran daha çok İskender’in meselesi olduğu için ilk önce babasını aramasını beklerdim.

 

 

Bölüm boyunca Devran ve Sofi’nin birlikte hareket etmesi, Sofi’nin Devran için endişelenmesi hoşuma giden bir durumdu. Sofi’nin en büyük korkusu Devran’ın yolundan sapıp elini kirletmesi, adalet isterken, kanundan ayrılıp kendi adaletini sağlamaya karar verme ihtimaliydi. Her fırsatta bunun olmayacağının garantisini istiyordu ondan. Devran beline silah takıp İskender’in peşine düşmeye karar verdiğinde, onu engellemeye çalışmasının sebebi buydu ama Devran’ı durduramadı.

 

Karakoldan dönen Devran’ın Karga’nın yanından gelen İmre’yle sokakta karşılaşma sahnesine gelelim. Devran, seni görmemiş gibi yapıp yoluna giden İmre’ye laf atarak kaşındın canım. İmre sana karşı silahını kuşanmışken gözüne görünmesen daha iyiydi. Geçen hafta İmre için şu sözleri söylemiştim.

“O gün Devran İmre’yi almaya giderken, bir oyunun içinde olduğunun farkındaydı. Karga’nın kadınlara ve çocuklara dokunmadığını bile bile gitti oraya. İmre’ye de oyunlarını yutmadığını söyledi. Bu bölüm İmre ise Devran’a güvenmeyi tercih etti. Devran’ın sevdikleri için her şeyi yapacağını söylemesinden kendine pay çıkardı ve onun için önemli olduğuna inandı.  Yani konu Devran’dan çok İmre ile ilgili. Demem o ki o gün yaşananlar oyun değil de tesadüf olsaydı, İmre yine aynı şekilde Devran’a güvenebilirdi. Çünkü kabul etmese de Devran’dan beklentisi var. Durum sadece İmre’nin kendi kendine gelin güvey olmasıyla alakalı. Devran’a hissettiği duyguların karşılıklı olmasını istedi, ona değer verdiğine inanmak istedi o kadar. Devran’dan beklediği karşılığı alamayınca yine yeniden hırslandı. ”

Bu bölüm Devran’a aşk konusunda söyledikleri geçen haftaki tespitimi haklı çıkarır nitelikteydi.

“Tatlım sen beni umutlandırmadın. Hatta sen bize dair en ufak bir umut bile varsa da o gece yok ettin. Sen hayatında ilk defa aşk ne demek onu öğrenebilirdin. Seni her anlamda mutlu edecek bir kadını kaybettin. Ama seninle savaşmaktan vazgeçmeyecek çok tutkulu bir düşman kazandın.”

Bunları Devran’ı manipüle etmek, baştan çıkarmak için söyledi belki ama aslında tam olarak kendi hisleriydi bunlar İmre’nin. Adam ona aşka dair en ufak bir imada bile bulunmamışken, bir akşam yemeğine dayanarak bu sözleri söylüyorsa İmre, bunu Devran’a âşık itirafı olarak görebiliriz. Daha ilk bölümlerde İmre Devran’ın aklını karıştırmaya çalışırken önce o âşık olacak gibi geliyor bana demiştim. Haklı çıktığımı görüyorum.  İstediği kadar annesine Devran’dan intikam almak için gerekirse onu emniyetten kendim kurtarırdım dese de cinayet işlediğini duyunca yüzünde beliren şaşkınlık intikam isteyen bir kadının değil, seven bir kadının ifadesiydi.

İmre Devran konuşmasının bir kısmına şahit olan Esme’nin yanlarına gelmesiyle İmre yine onların birbirine karşı hislerini küçümsemeye başladı. Daha doğrusu alay etti. Neymiş sadakat seçeneği olmayanlar için bir erdemmiş. İyilik, vicdan ve fedakârlıktan sonra sadakat de kötülendi dizimizde hayırlı uğurlu olsun. Yeni bir şey daha öğrenmiş olduk. Seçeneği olan herkes aldatırmış, elinin altında aldatabileceğin ikinci bir adam ya da kadın varsa insan sadık kalamazmış. İmre’nin haklı çıkıp çıkmayacağını gelecek bölümden itibaren izlemeye başlayacağız.

 

 

Ondan önce Esme Devran sahnesinden bahsetmemek olmaz.  İmre’nin Devran’ın dibine girip fısıldayarak, o baştan çıkarıcı(!) buğulu sesle konuşmasından sonra Devran ve Esme’nin doğal ve samimi muhabbeti çok iyi geldi doğrusu. Esme’nin Devran’ın yanında durması, oradan çekip gitmeye kalkmayarak  İmre’ye zafer kazandırmaması, Devran’la birbirlerine sarılmaları ve İmre gittikten sonra Esme’nin son bir defa Devran’ı uyarması… Devran artık Esme’nin sözlerini dikkate alsa iyi olur bence çünkü Esme yine onun göremediğini ya da kabullenmek istemediğini görüyor yani İmre’nin onu baştan çıkarmaya çalıştığını. Devran umarım sözünün arkasında durur ve İmre’nin sen i baştan çıkarmasına izin vermezsin. Umarım Esme’ye karşı telafi edemeyeceğin hatalar yapmazsın. Bu arda Devran’ın Esme’yle her şeyi açık açık konuşmasını, onunla dertleşmesini, ona sığınmasını çok seviyorum. Herkesin yanında yer yer güçlü yer yer vurdumduymaz olan Devran, Esme’nin yanında gardını düşürüyor ve gerçek Devran o zaman ortaya çıkıyor. Geçen haftalarda da demiştim Esme Devran’ın hem sevdiği hem ilacı diye. Bunu Devran kardeşinin son sözlerini duyacağını, katilini öğreneceğini, ondan sonra aynı kişi olarak kalıp kalamayacağını bilmediği için korktuğunu söylediğinde Esme’nin onun yüzünü ellerinin arasına alması, geçecek demesi, Devran’ın yüzünde oluşan o huzur hissi, birbirlerine sarılmaları, Devran’ın “ Seni anlatacak sözleri bulsam şair olurdum” demesi. Sonra o duygusallıktan kurtulup yine dalgacı Devran olması. Devran Esme’den ilgi  isterken söylediklerinde haklıydı. Adam ölümden dönmüşken Esme’nin İmre konusu üzerinde durmasına bir tepkiydi onunki  ama şu da var Devran İmre’ye laf atıp konuşmayı başlatmayıp direkt evine gitseydi, Esme’yle arasında konuşulacak bir İmre konusu olmayacaktı. O zaman Esme İmre konusundaki rahatsızlığını anlatmadan önce nasıl olduğunu sorardı. İlgi bekliyorsan ilgi göstereceksin Devran Bey.

Şimdi bu sahnedeki sözlerin üzerine yeni bölümdeki İmre’nin onu öpmesi üzerine Devran ne tepki verecek ya da tepkisiz mi kalacak merak ediyorum. Esme bu ana şahit olacak mı? Şahit olmazsa eğer, her şeyi ona anlatan Devran bunu da anlatacak mı yoksa saklamayı mı tercih edecek? Esme bunu Devran yerine İmre’den öğrenirse, Devran’ın bu hatasının telafisi olmaz. Esme’nin İmre’ye rağmen Devran’ın yanında durması ona her koşulda güvenmesinden dolayı. Devran’ın söyleyeceği bir yalan bu güveni sarsar ve Esme bunu kolayına affetmez ki olaylar böyle gelişirse affetmesin de. Esme güçlü bir kız ve hayatından bir erkekle birlikte olmaktan daha önemli hedefleri var. Esme’nin okulu bitirip avukat olduğu günleri izlemek istiyorum şahsen. Okurken staj yaptığı sahneler de olabilir. Özellikle İskender’e karşı, ona açılmış bir davada avukatlık yapsa tadından yenmez. İmre’yle bir mahkeme salonunda karşı karşıya geldiklerini  izlemek için dizide zaman atlaması yapılması da kabulüm.

 

 

Esme ile olan sahnesinde onu zayıf gören ama boynundaki kolyeyi görünce kıskançlıkla hayal kırıklığı arasında gidip gelen İmre’nin, bu duyguları bastırmak için onu Devran’dan vurmaya kalkarak, Devran’ın gözaltında olduğunu söyleyerek, ondan daha çok Devran’ın haberim var diyerek,gözümün kaldığı şey bir şekilde bana döner diyerek kadınlık egosunu tatmin etmeye çalışıyor aklınca.

Dizide her fırsatta Devran’ın babasının oğlu vurgulanıyor ya İmre de tam annesinin kızı Aysel gibi kadınlığını kullanarak istediğini elde ediyor. Sadece Devran’a karşı değil Karga’ya bu şekilde davranıyor. Bunu eleştiri olarak söylemiyorum, bu İmre’nin yetiştiriliş tarzı çünkü. Annesi ona böyle öğretmiş. Bu onların erkeklere karşı kullandıkları bir kalkan, bir savunma mekanizması. Devran bu kalkanda bir delik açıp içeri sızdı. İmre de o kalkanı onarma peşinde şu anda. İstediğini elde etme pahasına bir adamın hayatına ikinci bir kadın olarak girebilmeyi kendine yedirebiliyor tıpkı annesi gibi.

 

Aysel’in tehlikenin farkında olması da bu yüzden zaten. İskender her ne kadar onunlaysa da  nasıl Gülce için hala karım diyorsa, nasıl ki İskender Gülce’ye bendeki yerin ayrı diyorsa, İmre  ve Devran bir gün birlikte olsa bile, babası gibi onun da aklının ve kalbinin yarısının Esme’ye ait olacağını düşünüyor Aysel. Onun hayatındaki önceliği kendi gibi görünse de hep ilk aşkla rekabet halinde olacağını biliyor.

Herkes için aşk ve sevgi kavramı farklıdır. İnsanlar çeşit çeşit yaşar aşklarını. Kimileri şehvet ve tutku arar, havalara uçuracak, ayaklarını yerden kesecek, kalbini deliler gibi çarptıracak bir aşk ister, kimi o kalp çarpıntısının, midede uçuşan kelebeklerin yanında huzur da arar, bazen sadece birlikte susacağı, bazen gülüp ağlayacağı, sığınacağı bir limandır sevdiği aynı zamanda. Kimileri ilk görüşte vurulur, hayatının anlamını bulduğuna inanır, kimileri ilmek ilmek işler, sevdikleri de büyür, onlar büyürken hisleri de olgunlaşır ama o çocuk yanları, o heyecanları asla kaybolmaz.

Tutku ve şehvet, aşkın zirvede olduğu zamanlar geride kaldığında, kalbimizde kalan duygulardır bence gerçek aşk.

Benim çocukluk aşklarına zaafım var o yüzden aşkı saf ve doğal haliyle izlemeyi seviyorum. O yüzden de Esme ve Devran’ın ilişkisini kendime daha yakın buluyorum.

Biz bu hikâyede aşk kavramını da sorgulayacağız, sadakati de. Bakalım şehvet ve tutkunun yaktığı ateş mi galip gelecek yoksa bir deniz gibi kimi zaman dalgalı, kimi zaman durgun ama huzurlu, heyecan dolu, yeri gelince çocuksu bir aşk, bağlılık ve sevgi mi?

Son olarak Devran tanıtımda ailesine sesli mesajı dinletiyor belli ki ve Ferman’la büyük bir kavga ediyor gibi. Yalnız Ferman’ı kardeşinin katili olarak adlandırıyorsa, bu bir yanıltmaca değilse yine ağabeyine haksızlık etmiş olacak. Tüm aile bireyleri dinledikleri mesajla bir kez daha vicdan muhasebesi yapacak. En çok Cavidan’ın vereceği tepkiyi merak ediyorum.

Yeni bölüm yazısında buluşmak dileğiyle… Keyifli okumalar.

 

Göz atmanızı öneririz: Deha Bölüm Yorumları

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap