İzledim

DEHA – Tepeden Tırnağa Herkes Yaralı

Deha bölüm yazılarını özlemiştiniz değil mi? Yeni bölümün başlamasına saatler kala son üç bölüm için özel bir analiz Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

Deha’da 11.bölüm finalinde Devran’ın İskender’i Karga’nın deposunda paralarla birlikte yakma girişiminin ardından son üç haftadır hikâye ivme kazandı. Ancak bir yandan da sanki 11.bölüm yazılıp çekildikten sonra o hikâye beğenilmeyip çöpe atılmış ve bir haftada yeni bir kurgu yapılmış gibi bir hissiyat da oluşmadı değil bende.

Mesela 11.bölümde bölümde İmre Devran’dan intikam alma yemini etmişti.  Bunun için Karga’ya gitmiş ve ondan Devran’ı yanına vermesini istemişti. Devran ise bunu öğrendiğinde İmre’yi, kendisini yanında istediğine pişman edeceğini söylemişti. Doğrusu ikilinin restleşmesi nasıl olacak, hangi taraf amacına ulaşacak merak etmiştim. 12. Bölümde ikili arasında başlayacak oyunu izleyeceğimizi düşünürken Devran’ın İskender’i yakma girişimi ardından, Devran’ın İmre’den ondan uzak durmasını istemesi, İmre’nin onu öpmesiyle sonuçlanmıştı. Aynı bölümün sonunda Karga’nın adamları tarafından kaçırılan Aysel’in Cesur tarafından vurulması üzerine İmre’nin Karga için çalışması, dolayısıyla da Devran’ın patronu olma sayfası başlamadan kapanmış oldu. Hoş senaryo Devran’ın bir öpücükle İmre’den etkilenip onun yörüngesine girmesi ve aşık olması üzerine dönecekse zaten diğer hikaye anlamını yitirmiş olacaktı. Ancak şimdilik bu yola da girilmedi. Devran’ın beklemediği bu hareket sonucunda ilk hatayı tepkisiz kalarak yaptı. Kızı kendinden uzaklaştırabilir ya da “Sen ne yapıyorsun?” diye çıkışabilirdi. Yapmalıydı ama yapamadı.  İkinci hatası ise bunu Esme’den saklamasıydı.  Esme ona açık açık hata yapmamasını, yaparsa telafisi olmayacağını söylemişti. Buna rağmen Devran gözlerinin içine bakamayınca bir terslik olduğunu anlamış, anlattığı sürece anlamaya çalışacağını söylemişti. Devran susunca kesin bunu Esme, Cesur ya da İmre’den öğrenecek demiştim. O saatten sonra da Devran için yeni bir sınav başlayacaktı. İmre’nin varlığıyla sınanırken buna bir de Esme’nin yokluğu eklenecekti ki öyle de oldu.

 

 

13.bölümde Devran, Esme’nin İmre’yi önce Karga’nın mekanına oradan da hastaneye götürdüğünü öğrenince, Esme de kızı o halde yalnız bırakamayacağını söyleyince, Esme’nin temiz kalbini bir kez daha görüp geç de olsa doğru kararı verip Esme’ye İmre meselesini itiraf etti ve Devran’ın beklemediği  ama izleyici olarak tahmin ettiğimiz gibi Esme tabi ki bunu anlayışla karşılamadı. Haklı olarak da tepkisi ağır oldu ve 15 senelik birlikteliği, başladığı yerde bitirdi. Devran iki tatlı sözle Esme’yi ikna edeceğini sandı ama gerçekle yüzleşince Esme’yi kaybetmenin acısını derinden hissetmeye başladı. Aklı başına ancak geldi ve çok önce yapması gerekeni 13. ve 14.bölümde yapıp İmre’yle arasına gerekli mesafeyi koydu. Bu arada 14.bölümde İmre ve bir anda bir aydınlanma yaşadığı ve Devran’ın Esme’yi sevdiğini bildiği halde sırf kendi seviyor diye Devran’ı da onu sevmeye zorladığını İskender’e itiraf etti. Bunun suçlusu olarak da gerek Cesur’u  gerekse kendini sevmedikleri için İskender ve Aysel’i gördüğünü söyledi. İmre İskender’in en çok Aysel’i sevdiğini, çocuklarını sevmediğini kabul etti.

Esme ve Devran sahnelerini ve aralarındaki ilişkiyi sevsem de Esme’nin Devran’ı uzun bir süre affetmemesini diliyorum. Devran da duygularını iyice ölçüp tartmalı, bir kefeye Esme’yi diğer kefeye İmre’yi koyup hangisine ne hissettiğini sormalı kendine. Kalbinde ağır basan 15 yıllık sevdiği Esme mi yoksa kısa süredir tanıdığı kendini öpen İmre mi emin olmalı , Esme’nin peşinden duygularından emin bir şekilde koşmalı. Bir yolunu bulup kendini affettirebildiğinde aklında da kalbinde de sadece Esme olmalı, İmre’ye karşı herhangi bir hissi olmamalı yoksa Esme’ye haksızlık etmiş olur.  Aynı şekilde İmre’ye gidecekse de aklından da kalbinden de Esme’yi çıkarıp öyle gitmeli. İskender gibi yapmamalı yani. Kendisi  istediği hayatı yaşarken Esme’nin kalbine ket vurmamalı.

 

 

12.bölüm itibariyle Karga’nın geçmişi kısa kesitlerle bize sunulmaya başladı. Önce Devran’a, evinin önünde silah çekmesinin ardından pencereden bakan Esme’yi görmesinin ona geçmişinden birini hatırlattığı belliydi. Karga’nın geçmişi ilk defa bu bölüm merak uyandırdı bende. İmre’nin “Kafanın yerinde olmadığı zamanlar vardı” sözünden ve yaptığı iş gereği, Karga’nın zamanında uyuşturucu bağımlısı olduğunu düşünmüştüm ama eski bir alkol bağımlısıymış. Bu kadar saldırgan ve öfkeli olacak kadar ne yaşadı acaba çocukluğunda gençliğinde? Alkol yüzünden mi bu hale geldi yoksa bunun sonucunda mı alkolik oldu? Kızıl saçlı sevgilisini yanında ölü bulması, elindeki iz, kızı kendi mi öldürdü yoksa o sızmışken yanında mı öldürüldü sorusunu getirdi aklıma ve tabi o andan sonra mı alkolü bıraktı? Kurtulmak için epey bir mücadele verdiği kilitli kutular ardında sakladığı içki şişelerinden belliydi.

Aynı bölümde Karga’nın babası İhsan’ın bir anda uyanması, onun da kaderini ummadığı şekilde etkiledi. Özellikle 13.bölümde Karga için üzüldüm desem yalan olmaz. Daha küçük bir çocukken kargaların kılavuzluğuyla ölüme terk edilen babanı bulup hayatını kurtarmışsın, onun yokluğunda işlerin başına geçmişsin, küçük çaplı kaçaklık işlerini büyütüp uluslararası bir mafya olmuşsun ama babana yaranamamışsın, baban gözünü kırpmadan sana haksızlık edebiliyor üstelik de bunu yaparken ağabeyinle seni karşı karşıya getirmekten çekinmiyor. Oğlunun hataları olabilir, zayıflıkları da ama aile için elinden geleni yapmış, üstelik ağabeyi de sütten çıkmış ak kaşık değil hani, ailenin reisi olabilir ama törene aykırı her davranış da ondayken, büyüğünü kayırıp küçüğünün kuyusunu kazman olmadı Kasap İhsan. Ayrıca Esme’ye gidip gelinim ol, o zaman Devran saldıramaz, olmazsan çok kan dökülür demek nedir ya, töre dizisi mi izliyoruz biz? Karga evli olduğuna göre Esme’yi Hâkim’le evlendirmeyi planlıyordu herhalde İhsan.

 

Karga, 13.bölüm finalinde arka fonda İhsan Habil ve Kabil ‘den bahsederken- yani Karga’nın yapacaklarını tahmin ediyorken-  ağabeyi Hâkim’i vurduğunda evlilik meselesi kapanır herhalde dedim ama bir yanım da Aysel ölmediğine göre Hâkim de hayatta kalmayı başarabilir diyordu ki 14.bölümde tam da düşündüğüm gibi İhsan’ın, Hakim’i tedavi edildiği mekanda ziyaret ettiğine ve Hakim’in gözlerini açtığına şahit olduk.  Umarım Esme’yi Hakim’le evlendirme yoluna gitmez senaristler malum kızın babası da onu zengin birileriyle evlendirmeye pek meraklıyken. Bu arada bizim baba en son seferden dönüyordu herhalde açık suların birinde kayıplara karıştı. Esme’nin Hukuk Fakültesine başladığını öğrendiğinde ne tepki vereceğini merak ediyordum ama senaristler babanın varlığını unutmuş görünüyorlar.

Gelelim İskender’e…

Karga’nın paralarını sakladığı deponun evinin bahçesinde olduğunu düşünmemiştim, sürpriz oldu. Haliyle de İskender’in bulunması uzun sürmedi. Alevler içinde kalıp kendinden geçen İskender öldü sanılıp, Karga’nın adamları tarafından poşete sarılıp bağlanmışken, onu hayata döndüren Aysel’in sesi ve Boran’ın hediyesi oldu. İskender bir kez daha düştüğü yerden kalmayı başardı.

Devran depodan çıkıp silahını ateşleyerek sadece Karga’nın durumu anlamasını sağlamadı aynı zamanda babasının orada bulunmasını yani bir ihtimal de olsa oradan kurtulabilmesini istedi.  Tıpkı 14.bölümde Cesur’a dediği gibi : “Onun için açık bir kapı bırakmıştım ama senin için bırakmayacağım.”

İskender’in oradan çıkarıldığını ve kendine geldiğini gördü Devran sanmıştım ama İskender’in akıbetini görmeden ayrılmış Karga’nın evinden.

 

Devran eve dönüp evdekilere Boran’ın gerçek katilini açıkladığında vicdan muhasebesi yapma sırası Ferman’a gelmişti. Kardeşinin katilleriyle çalıştığını öğrenmek onu derinden etkiledi. Yalnız Devran’ın tutumu gereğinden fazla sertti çok hoşuma gitmedi.  Ferman, tam da Devran’ın ekibi İskender in şirketini mali şubeye şikâyet edecekken, onlardan önce davranıp elindeki imza yetkisiyle şirketin kapatılması için gerekli hamleyi yaptı. Babasıyla hesabını kapatacaktı ama kardeşlerine karşı yumuşaması 13. bölümde gerçekleşti. Esme Devran’ı terk etmemiş olmasa, Devran ağabeyleriyle sohbet etmeye ihtiyacı olduğunu söylemese, Ferman orada durmaz, giderdi belki ama dayanamadı, kardeşlerinin yanında masada yerini aldı. Üçlünün sohbeti bölümün sevdiğim sahnelerindendi.

12.bölümde beni en çok etkileyen sahnelerden biriydi Ferman ve İskender hesaplaşması.Ferman’dan on bir bölümdür beklediğim patlama 12.bölüm nihayet geldi, çok da iyi oldu.  İskender’in en zayıf halka olan oğlu ipini çekti ya içimin yağları eridi. İskender onun kırgınlığını gördü, karşısındaki adamın, bu yaşında ilk kez babası tarafından sevildiğini düşündüğü için içindeki çocuğun onun mantığını ele geçirişini anlatmasını dinledi de vicdanı sızlamış mıdır? Sanmam.

Azra’nın hikâyesi de Ferman’la İskender’in bağının kopmasıyla bitti sanırım. En son 12.bölümde gördük kendisini, iki bölümdür sahnesi yok. Karakteri sevmiyorum ama bir anda buharlaşmış gibi yok olması dikkatimi çekti.

 

 

Gülce’nin cezaevinde Hâkim’in karşısına çıkması, adam onun hesap sormasını beklerken, karşısında dua etmesi, Hâkim sinirlenince “Sana söyleyeceğim hiçbir şey yok. Senin yüzüne bakarken Allah’ıma söyleyeceklerim vardı. Söyledim.” deyip çekip gitmesi bölümün sevdiğim sahnelerindi. Bir çocuğu vurdururken kılı kıpırdamayan adamın bir annenin gözlerine, sessizliğine dayanamayıp gözlerinin dolması, annenin muhtemelen ettiği bedduanın ağırlığını üzerinde hissetmesi etkileyiciydi.

Bölümde beni etkileyen diğer sahne Karga ve Cesur’dan geldi. Karga’nın gücünden yararlanmak için Hâkim’in arkasından iş çeviren, güçlü olan kimse onun yanında yer alırım, benim aklım işine yarar diyen Cesur hiç ummadığı anda Karga’nın eline düştü. Hazırlıksız yakalandığı için de hayatının belki de en büyük sınavını verme noktasına geldi. Sadece İskender’in hırslarının değil, kendi hırslarının bedelini ödeme zamanı da gelmişti.

Karga’nın Cesur’u dövdükten sonra fotoğrafını çekip  İskender ve Aysel’e yollaması, Aysel bir şeyler yapmaları gerektiğini söylerken, İskender’in Cesur’un başına bakması gerektiğini, oraya şimdi giderlerse Karga’dan bir daha kurtulamayacaklarını söylemesi karşısında durumu kabullenmesi bunlar nasıl anne baba dedirtti. Sahi Cesur’un İskender ve Aysel’in oğlu olduğundan emin miyiz?  Evlatlıkmış gibi davranıyorlar da. Karga’nın Cesur’a Aysel öz annen mi diye sorması, Cesur evet ama şu anda ondan bile emin değilim demesi, Karga’nın anneler evlatlarından asla vazgeçmez temalı konuşması sırasından Cesur’un Cavidan’ı hatırlaması- yıllar önce terk ettiği annesinin, yangından kurtulunca yaraları iyileşsin diye bir şeyler yapmak için çırpınışını hayal etmesi- ardından Karga’nın seni annen bile sevmiyormuş demesi, Cesur’un annesinin mesajı görmemiş olma ihtimalinin olup olmadığını sorarken sesindeki hayal kırıklığı… Cesur’un hayatta kalmak için yapması gereken seçimin anne ya da babasından birini vurması olduğunu anladığımızda Aysel’e ateş edeceğini biliyordum.  Yedi yaşında boynuna ustura dayandığında nasıl ki babasını değil annesini beklediyse o gece de annesinin onun için gelmesini umut etmişti. İskender ve Aysel paralarla kaçabilselerdi Cesur’un hayatta kalıp kalmadığı umurlarında olmayacaktı. Ancak Aysel’in kaçırıldığı haberini alan İskender’in oğlu için teşebbüs edip gelmediği eve karısı için gelmesi, Cesur’un varlığını unutup sadece ikisi varmış gibi yaptığı konuşmalar, Cesur’un gözlerindeki acı…  Ve bu üçlü aylar önce Boran ölüme giderken nasıl birlikte kaçıyorlarsa bu kez yine bir arada, içlerinden birinin ölüm anına şahitlik etmek için toplanmışlardı. Belki de ilahi adalet buydu.

 

           

 

Cesur elinde silahla annesi ve babası arasında seçim yapmaya çalışırken, onları izleyen Devran da kendi vicdan muhasebesini yapıyordu. İskender nihayet kendisiyle aynı durumdaydı. Devran Cesur’un tetiği çekmesi için bir şeyler yapabilirdi “yapma” demek dışında ama yapamadı. Orada Cesur’un anne ya da baba katili olmayı hak etmediğini düşünüyordu bence. Cesur tetiğe basıp da Aysel yere yığıldığında, İskender’in ambulans diye yalvarışını, bunlar geçecek, kâbus hepsi deyişini izlerken, Boran’ı kaybettiği ana bir kez daha gitti. Cesur ise annesini vurmanın şokuyla olduğu yerde kalakaldı. Cesur’un ailesi tarafından sevilmeyişine, yüzündeki acı ve hayal kırıklığına üzülsem de o tetiği çekmek zorunda kalmasına şaşırmadım, üzülmedim. Hayatta kalmak onun önceliğiydi ve sırf bu yüzden masum bir çocuğu ölüme gönderdi. Şimdi yine hayatta kalmak için annesini vurdu, kendi canı önceliğiydi her zaman bunun için her şeyi herkesi feda edebilirdi. Başka çaresi vardı, ailesi için canından vazgeçmek ancak muhtemelen onların uğruna canından vazgeçilmeyecek insanlar olduğunu bildiği için yapmadı.

13.bölüm Cesur’un Aysel’i vurduğu anla başlamış ve İskender’e yardım eli Devran’dan gelmişti. Devran ve İskender Aysel’i hastaneye götürürken Cesur da yaşadıklarının ağırlığına dayanamamış ve olduğu yere çöküvermişti. En sonunda yere uzanıp gözlerini kapattığından tüm yaşadıklarının bir hayalden, kabustan ibaret olmasını umuyordu belki de.

Aysel hastanede hayat mücadelesi verirken, Devran İskender’i Karga’dan intikam almak için birlikte hareket etmeye ikna etmişti.  Devran İskender’i piyon olarak kullanmakla ilgili bir şeyler dedi ama benim kafam pek basmadı. Karga’ya karşı birlik olmak bu kadar mı önemli. Bunun sonucunda Devran ne öğrenmeyi ve ne yapmayı planlıyor? Bütün suç ağı ve Karga’nın örgütünü ifşa edecek, onları adalet karşısına çıkarabilecek belgeler elindeyken, bundan fazla ne istiyor anlayamıyorum. Anlayan beni de aydınlatırsa sevinirim.

 

İmre annesinin eve dönmemesi üzerine bu işin içinde Devran olduğunu düşünüp Gülce’nin kapısına dayandı. Esme Devran’ı aradığında hastanede olduğunu, Aysel’in vurulduğunu onu hastaneye getirdiklerini öğrendiğinde bunu İmre’ye söyledi. İmre’nin fenalaşması üzerine onu yalnız bırakmayan Esme onu önce Karga’nın evine götürdü. İmre burada Karga’ya hesap sorarken annesini vuranın Cesur olduğu gerçeğiyle yüz yüze geldi. İmre Cesur hesaplaşması bölümün sevdiğim sahnelerindendi. Cesur içinde 20 yıldır biriktirdiklerini döktü. İmre ise sevilmeme bahanesinin arkasına saklandığı için kardeşine öfkeliydi. Yine de “İyi ki seni orada bırakmışlar, ne mal olduğunu yedi yaşında anlamışlar” sözü çok ağırdı be. Aralarındaki konuşmaya şahit olan Esme Cesur’u yattığı yerden kaldıracak eli uzatan oldu. Ablası onu silmişken onu anlamaya çalışan, yargılamayan Esme vardı karşısında. Esme’nin karşılık beklemeden yaptığı bu iyilik etkiledi Cesur’u. Esme’den etkilenen bir diğer kişi ise onu görünce iki kez aynı tepkiyi veren Karga’ydı. Karga Esme’yi yanında ölen kıza(sevgilisine) benzetiyor belli ki.

 

 

Aysel ve Gülce’nin kan gruplarının aynı olması üzerine Gülce ona kan vererek hayata döndürdü. Bunu İskender yalvardığı için, evi onlara geri vermeyi teklif ettiği için yapmadı. Aysel’in düşündüğünün aksine Karşılık da beklemedi, bununla böbürlenmedi de sadece insan olduğu için yaptı ancak 14.bölümde Aysel bunu öğrenince çok kızdı. Gülce’ye borçlu kalacağına ölmeyi tercih ederdi. Gülce’nin art niyeti olsa Aysel’in karşısına geçip gözlerinin içine bakar, hayatını bana borçlusun derdi ki aynı durumda Gülce olsa Aysel bunu sonuna kadar kullanırdı. Oysa Gülce geçmiş olsun derken kadının yüzüne bile bakamadan geçti gitti.

 

 

Cesur Karga’nın hem yanında hem evinde kendine bir yer edinmeye, adamın gözüne girmeye çalışırken, Hâkim’den gelen telefonla bir anda çark etti yine. Hâkim onun zaafını ve sahip olmak istediği mevkii iyi bildiği için Cesur’un zamanında ona yaptığı teklifle çıktı karşısına. Kendisi Karga’nın yerine geçecekti Cesur da İskender’in yerine. Tabi onlar plan yaparken İskender ve Devran da boş durmuyordu. Devran Hâkim’in salıverileceğini öğrendiği anda İskender’den onu öldürmesini istedi.  İskender’in daha iyi bir fikri vardı. Aysel’in intikamını almak için  Karga’ya ağabeyini öldürtmek… Ve başardılar da. Karga Hakim kavgasını ve Hakim’in vurulma anını kayda alırken İskender, Devran tepkisiz bir şekilde olanları izledi. 13.bölüm finalinde İhsan’ın yolladığı ses kaydı sonucunda Hâkim’i arayıp paraların sahte olduğunu, polislerin yolda olduğunu, Boran’ın babasının gerçek oğlu olduğunu söylediğini öğrenen Devran, 14.bölümün başından itibaren Cesur’u bulmak için tabir_i caizse sürek avı başlattı diyebiliriz. Sadece kendi değil, İskender ve Karga’yı da saldı Cesur’un peşine. Cesur Hâkim’in ölüm haberini aldıktan sonra yolun sonuna yaklaştığını anladı. Bölüm boyunca Karga’nın adamlarından, İskender’den ve Devran’dan kaçarken, yurt dışına çıkmanın yolarını aradı. Her denemesinde önüne bir engel çıktı. Birinde İskender’le karşı karşıya geldi. Diğerinde yardım istediği adamın onu ele vereceğini anladı. Bir bölüm süren kaçma kovalama Devran’ın Cesur’u ele geçirmesiyle son buldu. Devran Cesur’un İmre’den yardım istediğini tahmin edip, onu takip ederek, Cesur’a gönderdiği arabayı takip ettirdi. İmre ondan vazgeçmesini, Cesur’un yurt dışına gitmesine izin vermesini, düşündüğünün Cesur değil kendisi olduğunu, Cesur’u zaten sildiğini, ikisi arasına seçim yapması gerekse Cesur’u değil onu seçeceğini, bu yola bir kere girerse bir daha çıkamayacağını söylese de Devran onu dinlemedi.

 

 

Cesur İstanbul’dan çıkmanın bir yolunu ararken aklı annesiydi. Hastaneyi arayıp durumunu sormak yetmedi, gitmeden önce belki de son kez annesini görmek istedi ve hastaneye geldi. Aysel onu gördüğünde yanına gelmesini işaret etti ancak hemşire gelince Cesur oradan ayrıldı. Bu durumu İskender ve İmre’ye anlattığında İskender Cesur’un yolun sonuna geldiğini, Devran’ın eline düşmesinin yakın olduğunu söyledi ve ses kaydını anlattı. Aysel ondan Cesur’u bulmasını, eğer oğluna bir şey olursa kendisini kaybedeceğini söyledi. İskender bu tehditten sonra Devran’ı Cesur’a bir şey yapmaması için ikna etmeye çalıştı ama faydası olmadı.

 

 

Cesur annesine sessiz vedasının ardından mahalledeki evine gittiğinde İskender ve Aysel kaçma planı yaptığını anladı. Evden pasaportunu alıp çıktığında Esme’yle karşılaştı ve ondan bir yerde oturup konuşmayı istedi. Ondan başka vedalaşacağı kimsesi olmadığını söyledi.  Cesur’un Esme’ye içini dökmesini ve Esme’nin onu dinlemesini sevdim. Cesur oradan ayrılırken telefon numarasını verdi Esme’ye. Bu sefer geri çevirmedi Esme. Cesur ona karşılık beklemeden yardım ettiği ve yargılamadan dinlediği için teşekkür etti. İhtiyacı olursa onu arayabileceğini, nerede olursa olsun geleceğini ekledi.

Devran bir yandan Cesur’dan intikam alma planı yaparken diğer yandan kendisi için kendini feda etmiş olan Hüseyin’in intikamını almak için Karga’nın peşine düşmüştü. İhsan’la Cesur’u ondan alma pazarlığı yaparken etrafı gözlemlemeyi de ihmal etmedi ve Karga’nın yerini buldu.  Cesur’un ihanetini anlatıp onu da Cesur’un peşine saldı. Diğer yandan da İhsan’ı Cesur’u vermezse Karga’nın ağabeyini vurduğu kaydı polise vereceği konusunda uyardı.

Devran nihayet Cesur’u bulduğunda onu Karga’ya vermeden önce hesaplaştı. Cesur- Devran kapışmasının satranç tahtası üzerinde bir savunma saldırma mücadelesi olarak verilişi çok hoşuma gitti. Sonunda Cesur’u etkisiz hale getirdiğinde, zamanında Boran’ın Hâkim ve adamları karşısında tek başına kaldığı gibi Cesur’u Karga ve adamlarının arasında tek başına bırakıp gitti. Olanlara şahit olan Esme hiçbir şey yapmadan duramazdı elbette. Cesur kimsenin onu kurtarmaya gelmeyeceğini kabullendiği anda deponun camını kıran taş, sese dönen Devran’ın Esme’yi görmesi  ve ardından Esme’nin içeri girmesiyle sadece Cesur değil, küçük Cesur da kurtulmuş oldu. Esme’nin “Cesur’u bırakın yoksa hiçbiriniz buradan çıkamayacaksınız” sözleriyle bölüm sona erdi. Karga’nın Esme’ye zaafı olmasa muhtemelen hem Cesur’u hem de onu oracıkta öldürürdü. Ancak Esme ve Cesur’un oradan çıkacağını düşünüyorum ben.

Bu arada komadan yeni uyanmış bir adamın her şeyden haberinin olması da tuhaf doğrusu. O ses kaydına nasıl ulaşabildi hayret. “Onun adı Raşit Fazrullah, Afgan ve bir aşiretin liderlerinden biri” olduğu için mi acaba? Devran’ın Çukur’a ve Raşit Fazrullah’a selamı 14.bölümde geldi.

 

 

Sofi: “Adalet kişileşince insanın duyguları onu ele geçiriyormuş”

 

14.bölümün diğer olaylarının başında Sofi’nin babasının katiline ulaşması oldu. Karga’nın babası İhsan’ın yıllardır aradığı Kasap İhsan olduğunu öğrenince ilk kez Devran’ın mücadelesini ve hissettiklerini daha iyi anladı. İntikam ve adalet duygusu arasında kalma sırası bu sefer Sofi’deydi. Devran’ı hep doğru yoldan ve adaletten sapmaması için yönlendirirken kendisi İhsan hakkında nasıl bir karar verecek ilerleyen bölümlerde göreceğiz.

Devran ve Sofi’nin karakol önündeki sahnesi güzeldi. Sofi Hüseyin’in ölümü yüzünden onu suçlasa da onu artık tanıyamadığını söylese de adaleti ona anlatamadığı için kendine kızsa da sonunda Devran onu yanında durmaya devam etmeye ikna etti.

 

 

Devran günler sonra eve geldiğinde ev halkının tepkilerini izlemek çok keyifliydi. En az Devran kadar keyif aldım ben de. Aile bireylerini bir arada ve yüzleri gülerken, şakalaşırken izlemeyi özlemişim. Esme’nin Devran hakkında konuşmak istememesi Gülce’nin dikkatinden kaçmamıştı. Devran’a ona ne yaptın diye sorması üzerine Yaman ve Ferman’ın bakışları, Devran’ın konuyu geçiştirmesi… Devran biliyor annesinin bu durumda nasıl bir tepki vereceğini, onu babasına benzemekle suçlayacağını cesaret edemiyor anlatmaya. Devran İstanbul’un her yerinde arattığı Cesur’un Esme’yle görüşeceğini asla akıl edemezdi. Ceylan ikisini yan yana yürürken gördüğünü söyleyince Devran soluğu Esme’de aldı.

 

 

Bu kez af dilemek için değil hiç hakkı olmadığı halde hesap sormak için. Kızgınlığı biraz kıskançlıktandı belki ama asıl sebebi Cesur’u tehlikeli biri olarak görmesiydi. Kardeşini ölüme gönderen adam Esme’ye de zarar verebilirdi. Esme’nin Cesur’la ilgili sözleri- dünyanın en kötü insanı da olsa herkese ikinci bir şans verilmeli- üzerine Devran ona çok iyi niyetli olduğunu, bu dünya için fazla iyi olduğunu söyledi.

Devran daha İhsan’ın Esme’ye yaptığı teklifi bilmiyor. Esme sadece Sofi ile paylaştı bunu. Bu konu Devran’ın kulağına giderse- Sofi, Devran Hâkim’in peşine düştüğü için kızgınlıktan bahsetmedi ona- nasıl tepki verecek merak ediyorum.

Yeni bölüm fragmanlarının ilk ikisini izlemedim.  Sadece üçüncüyü izlemek zorunda kaldım. Fragman yorumum: “Sen Çukur’dan çıkarsın ama Çukur senden çıkmaz.”

Damla Serim’den de Çukur çıkamamış. Zira hala Çukur evreninde yaşıyor kendileri. Keşke Deha’yı yazarken Çukur’dan bu kadar esinlenmese.

Yeni bölüm yazısında görüşmek üzere. Keyifli okumalar.

 

Göz atmanızı öneririz: Deha Bölüm Yorumları

 

 

 

Noel Pazarları
AVRUPA – En Güzel Noel Pazarları
sığacık ada masalı
SIĞACIK SEFERİHİSAR – Ada Masalı’nın Çekildiği Yer, Nam-ı Diğer Kırlangıç Adası
Alaçatı Tatil
ALAÇATI – Sanki Ege’de bir Vaha
gezdim gördüm san diego
AMERİKA – San Diego
Mekanlar Tarifler
Sütlü Tatlı
Yılbaşında Yapabileceğiniz 5 Şahane Sütlü Tatlı
LONDRA – Londra’da Öğleden Sonra Çayı
künefe
Bir Değil İki Değil Çok Çeşitli Künefe
BRIDGERTONE
BRIDGERTONE – Gölge Oyunları
BRIDGERTONE – Dearest Gentle Reader
Şimdiki Aklım Olsaydı (Si lo Hubiera Sabido)
ŞİMDİKİ AKLIM OLSAYDI (Si lo Hubiera Sabido) – Ne Dilediğine Dikkat Et!
Poldark
POLDARK – Korkunun, Umutsuzluğun ve Sevginin Derinliklerinde
bergen
BERGEN – Bir Tek Şarkı Söylerken Utanmadım Ben
romantik komedi filmler
Latte Kıvamında Romantik Komedi Filmleri
Yarına Tek Bilet Elle Çekim
YARINA TEK BİLET – Belki de Karşılaşmalar Tesadüf Değil Kaderdir
BİZ BÖYLEYİZ – Olsaydı Nasıl Olurdu?
Deli Bayramı
DELİ BAYRAMI – Kim Akıllı Kim Deli, Nasıl Ayırt Etmeli?
evlat oyunu
EVLAT – Her Şey Çok Zor
übü hep übü
ÜBÜ HEP ÜBÜ – Übülük Müessesesi Üzerine
yaşamaya dair
YAŞAMAYA DAİR – Yaşamayı Ciddiye Alacaksın
Copy link
Powered by Social Snap