Dijital platformların işlerini seviyorum. Kanalların -onlarda kendi çerçevelerinden haklı belki de sonuçta reyting kaygısı, özgün ama özgün olmasının yanı sıra kasvetli, depresif projelere kucak açmadığı ortamda izleyiciye taptaze projeler sunuyorlar. Bu projelerin en tazesi de DİP
En taze proje Dip dedim ama tazeliği sadece ‘son’ olması ile sınırlı kaldı, taptaze yerine ağır aksak bir tempo ile karşıladı beni ilk bölümde, neredeyse ilk yarım saat geçmek bilmedi. Bi’ de bu AK-MI-YOR üstüne sahne geçişlerindeki kopukluk eklenince ister istemez ‘Ne izliyorum ben?’ diye düşünüyor insan. Teknik terimini bilemem ama sahnelerin birbirine bağı neredeyse skeç tadında idi bana göre… Sosyal medyada espri konusu olan nehirden çıkıp sahnelere sırılsıklam değil hafifçe ıslatılmış saç ve kıyafetlerle devam etmek neredeyse günlük dizilerde bile yok. Nedeni ‘aman yıldız oyuncumuz üşümesin’ mi acaba? Hele ki kronoloji hatalarına girsem hiç çıkamam…
Sahir Kaan’ı sevdim. Derin replikleri, İlker Kaleli farkını izleyicine gösteren oyunculuk ile karakterin geç(e)meyen acısını ekran karşısından hissedebildim.
Acı Geçiyor
Acı Elbette Geçiyor
Acı Çekmiş Olmak Geçmiyor.
Derin repliklerinin yanı sıra bi’de küfür ile süslenmiş replikler de dikkat çekici. Henüz dijital platformda özgürlük varken dibine kadar kullanalım mantığı ile doğallıktan uzak yerleşimler… Özellikle Uğur Polat ile İlker Kaleli’den efsane bir paslaşma beklediğim Beylerbeyi Stadı sahnesinde her iki bölümün en büyük hayal kırıklığını yaşadım. (Uğur Polat’ı tiyatro sahnesinde de izleme olanağı bulmuş bir izleyici olarak keşke konuk oyuncu yerine uzun soluklu bambaşka bir karakter ile bu projede yer alsaydı ^^)
Sahir’in hala nefes alırken kendi cehennemini yaratmasına neredeyse ‘delilik’ sınırında yaşamasının nedeni belli:
“Ya bu kadar da göremezsek? Şimdi iyi kötü dokunamasam da, konuşmasa da biraz görüyorum onu. Biraz da olsa… Ama ölünce, öldükten sonra, gittiğimiz yerde ya O yoksa? Bir daha onu hiç görmeden nasıl olacak? Cehennem dedikleri ya oysa?”
Sahir Kaan’ı geçmişi ve anlık sanrılarıyla derin felsefik detaylarla tanıtırken esas kızımız Bilge ile tam anlamıyla tanıştık diyebilir miyiz? Sizi bilemem ama benim tanışık olmam için hikayedeki varlığının, böylesine aksiyonlara girişmeye iten motivasyonun içinin dolu olması gerekiyor. Bu nedenle şimdilik Neslihan Atagül Doğulu’dan alkışlayabileceğim bir performans izledim diyemem…
İkinci esas kızımız Ekin’i canlandıran Berrak Tüzünağaç ise hikâye genelinde sessiz sessiz varlık gösterdiği sürece benim için sorun yok ^^
Hikâyedeki karakterlerin bir noktada dip’i bir şekilde görmüş olması detayını sevdiğim gibi bölüm ertesi fark edemediğim detayların olmasını çok daha sevdim. 1, 1, 2, 3, 5, 8, 13, 21, 34, 55, 89… sayı dizisinin küçük yeğenimin sayıları 1, 3, 5, 8, 9, 15 aklına geldiğince sayması gibi bir nedenle oluşmuş Sahir – Ekin’e özel bir anı olarak düşünürken bu sayı dizisinin ‘fibonacci serisi’ adlı her sayının kendisinden önce gelen iki sayının toplamından oluşan dizilim olduğu konusundaki detay kendimi ‘Ne kadar basit düşünüyorsun!’ diye sorgulamama neden oldu. İzleyenler çoğaldıkça belki daha detayın üzerine konuşuruz kim bilir?
Sözün özü, görünen o ki yola çok güzel bir sinopsis ile yola çıkmış bir proje var. Ama projenin omurgasının izleyiciye merak uyandıracak şekilde oluşturulması gerekmez mi? Dip için merak unsuru tek bölüm hedefi yerine iki bölüm toplam, hatta ikinci bölüm son 5 dakikası olarak oluşturulmuş. Bu nedenle 3.bölüm için merakla bekleyeceğimi söyleyemiyorum. İzler miyim? Kesinlikle, evet. Ama heyecanla 3. bölüm yayın tarihini bekleyip, yayınlanır yayınlanmaz ekran karşısına geçer miyim? Kesinlikle , hayır.
[wp_ad_camp_1]
Yönetmen: Uygar Kutlu
Oyuncular: İlker Kaleli, Neslihan Atagül Doğulu, Bülent Emin Yarar, Berrak Tüzünataç, Lale Mansur, Defne Kayalar, Olgun Toker, Gün Koper, Gözde Türkpençe, Can Gox, Feridun Düzağaç
Konu: İstanbul Emniyet’e bağlı olarak intihar girişiminde bulunan kişileri vazgeçirmekle görevli olan Sahir, bir gün telefonuna gelen bir ihbarla, Bilge’yi bulur. Hayatı sırlarla dolu, gizemli bir bilim kadını olan Bilge’yle tanıştığı andan itibaren Sahir’in önünde yeni ve tehlikeli bir dünyanın kapıları aralanacaktır. İkilinin eşiğinde olduğu bu kapının ardında her sır, yeni bir sırrı doğurmaktadır. Sahir ve Bilge içine atıldıkları bu büyük savaşta hem birbirlerine destek olacak hem de geçmişten, bugünden ve yarından gelen ve gelecek olan yaralarını birlikte saracaklar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.