Erkenci Kuş bu haftayı reyting sıralamasında Total’de 4,94 , AB’de 4,51 reyting ile her iki kategoride de 2. olarak tamamladı. Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden bölüm yazısına göz atmak ister misiniz? Keyifli okumalar ^^
Erkenci Kuş kararını ver dediğimiz 33.bölümüyle karşımızdaydı bu hafta. Etiketten yola çıkarak bu hafta Can’ın gitmek ya da kalmak, Sanem ile olmak ya da O’ndan vazgeçmek konusunda bir karar verme sürecinin bölümde işleneceğinin sinyalleri veriliyordu.
Sanem kendince bir karar vermişti zaten. Yenilgiyi kabul etmiş (!), Can’sız bir hayata kendini alıştırmak için hayatında radikal kararlar almıştı. Ajanstan ayrılıp hayalindeki kitabı yazacağı ve yayınlatacağı yayın evindeki iş teklifini kabul etmişti. Son 11 gününün geçmesini iple çekiyordu artık. Ama sevenlerinin gönlü bu çiftin ayrılmasına elvermiyordu. Yaptıkları plan sonucu çiftimizi buzhaneye kapatıp birbirlerine yakınlaşmasını sağlamalarını planlamışlardı. Ancak planın sonu umdukları gibi olmamış, Sanem ve Can büyük bir kavganın ardından kendi yollarına gitmeye karar vermişlerdi. Geçen haftayı bu sahnede kapatmıştık.
Bu haftayı aynı sahneden açtık. Sanem 11 günlük süreyi beklemeden hemen ertesi gün yayınevine geçmeye karar vermişken, Can da hemen ertesi gün ilk uçakla Balkanlara uçmaya karar verdi.
Şirkete dönünce Can başta Emre olmak üzere Deren, Ceycey ve Güliz’den hesap sordu tabi. Onlar da niyetlerini anlattılar. Can da anladı. Can zaten Sanem dışında herkesi anlıyor.
Can şirkettekilerle hesaplaşırken aynı anda Sanem ve Leyla da kafede dertleşiyorlardı. Bir yandan da birbirlerini gaza getiriyorlardı. Sonuç olarak Sanem’den sonra Leyla da istifa kararı aldı.
Leyla Emre’ye istifa kararını açıkladığında Emre bu sefer O’nu engellemeye kalkmadı ve ayrılmak için 15 gün beklemek zorunda olmadığını, hemen eşyalarını toplayıp gidebileceğini söyledi. Sanırım Leyla Emre’nin kabul etmesini beklemiyordu, belki de O’nu durdurmasını istiyordu içten içe ama beklediğini bulamadı. Sonuç olarak Aydın Kardeşler Fikr-i Harika’ya veda etmiş oldular. Bu durumun tek sevineni Hüma Hanım oldu tabi ki.
Hüma Hanım’ın tüm iticiliği üzerindeydi her zamanki gibi. Yine Polen’le birlikte Can’a emrivaki yapmaya devam etti. Ve Can kaç bölümdür olduğu gibi onlara boyun eğmeye devam etti. Bu durum gerçekten sinir bozucu olmaya başladı. Neyse ki tahminimce önümüzdeki bölümden itibaren ne istediğini bilen, sevdiğine sahip çıkacak Can geri geliyor diyebiliriz sanki.
Bu arada Yiğit iyi ki o yayınevini açmış. Sanem’den sonra Leyla’ya da ekmek kapısı oldu orası. Yakında bütün Fikr-i harika alt kata taşınırsa şaşırmam valla. Bir ayakları aşağıda zaten. Gerek iş gerek arkadaşlık sebebiyle hep iç içe olacaklar.
[wp_ad_camp_1]
Bu bölüm Can ve Sanem tam gaz birbirlerini kıskanmaya devam ettiler. Ajanstaki toplantının ardından Sanem Leyla’nın, Can da Emre’nin başının etini yerken komiktiler. Sanem Can’ı parçalamak isterken, Can Yiğit’le spor salonunda dövüşmek istiyordu. Çiftimizin o kadar içinde kaldı ki yapamadıkları, iş rüyalarında Yiğit ve Polen’i görmeye kadar vardı. Hele sonrasında aynı anda birbirlerini arayıp meşgul çalınca trip atışlarına çok güldüm. Ha Sanem’in bahane yaratıp Can’ı arama çabasına girmesi hoşuma gitti mi? Tabi ki hayır. Bu kız ne zaman kendini ağırdan satacak acaba? E Sanem madem adamı arıyorsun, peki neden yanlış aramış gibi yapıyorsun? O da yetmiyor, yanında Yiğit varmış gibi davranıyorsun. Sen öyle davranınca haliyle Can da aynı tepkiyi veriyor. Polen’le birlikteymiş gibi davranıyor. Biz bu hikâyeyi daha önce izlemedik mi? Neden ikili arasında benzer sahneler yazılıp, dönüp dolaşıp önümüze sürülüp duruyor? Yalnız birbirlerini kıskanmıyor gibi davrandıkları gibi, birbirlerini kıskanmakla suçlamaları ayrı olaydı. Telefon görüşmesinin sonunda Sanem Can’a “seni kıskanmıyorum” sözünü yutturmaya karar verdi.
Ertesi sabah Sanem ajansa bir girdi pir girdi. Ajansın tüm erkeklerinin ağzı acık kalırken, Ceycey nazar değmesin diye Sanem’e nazar boncuklu kolye takarken çok tatlıydı. Ceycey görmesi gerek kişi burada değil, Can Bey gelmedi derken Sanem ısrarla Can’la ilgilenmediğini, adını duyduğunda etkilenmediğini söyleyip duruyordu. Nihayet Can geldiğinde Sanem neredeyse içine düşecek olsa da Can’a kıskançlıkla ilgili mesajını vermeye kararlıydı. Can’ın odasına gitti dosya alma bahanesiyle. Tam anlamıyla Can’ın başını döndürmeyi başardı ama Can da iyi direndi Sanem’in karşısında. Birbirlerinden ayrıldıklarındaki sözleri ise birbirlerinden nasıl etkilendiklerinin kanıtıydı.
Sanem: Zehir gibi yakışıklı… Aaa bulanık görüyorum.
Can: İnsafsız ne yapmış öyle ya… Kum saati gibi…
Sonrasında Sanem mesajı yerine ulaştırmış olmanın rahatlığıyla kıyafetini değiştirip işinin başına dönüyordu.
Can da en az Sanem kadar ne istediğini bilmiyor aslında. Hem Yiğit ve Sanem’i yan yana görmeye dayanamıyor. Hem de sanat direktörünü canından bezdirip kaçırıyor, yerine kendi sanat direktörü olmaya gönüllü oluyor. Tamam Sanem’e yakın olmak için kendince sebepler yaratıyor ama O’nu Yiğit’le görünce canı acıyacak bunu hesaba katmıyor.
Bölümün en sevdiğim sahneleri Mevkıbe’nin ve Emre’nin ayrı ayrı Can’la yaptıkları konuşmalardı. Can’ın bir sarsılmaya ve yaptığı hatayı görmeye ihtiyacı vardı. Önce Emre Sanem konusunda gözünü açmaya çalıştı Can’ın.
Emre: Bir düşünelim. Sanem Fabri’ye parfümü verdiğinde de emrivaki yaptı dedin. İkisi aynı şey. Polen’le geçmişimiz var diyor bir şekilde yan yana geliyorsun. Bu kız senden ne istedi abi? Anlayış sadece biraz anlayış. Bence bir düşün bu kızı gerçekten sevdin mi diye. Bunu bir düşün.
Can: Ben sevdim Sanem’i, çok sevdim. Hala da çok özel benim için.
Emre: Özel diyorsun dimi. Özel dediğin insan bu kadar üzülür mü ya? Terke edip gidilir mi? Abi… Ben senin O’na olan aşkından cesaret aldım ya. Beni de o kadar hayal kırıklığına uğrattın ki. Hadi git. Sen de git. O da gitsin. Hepiniz gidin tamam mı? Hepiniz…
Emre’nin bu günlerini de görecektik demek ki demeden edemiyor insan. Ağabeyinden nefret eden, kıskanan, O’nun sevdiği kadına casusluk yaptıran, Leyla’nın kendine karşı hislerini kullanıp O’na Sanem’in arkasından iş çevirten Emre gitti, yerine aklı başında, ağabeyini düşünen, iyiliğini isteyen bir adam geldi. Yaşadıklarından aldığı dersin yanı sıra Leyla’ya olan aşkı iyileştirdi Emre’yi. Ama iyileşmek için, Aylin’in bulaştırdığı zehirden arınmak için geç kaldı maalesef. Leyla’yı kaybettikten sonra aklı başına geldi.
Leyla Emre’ye olan mesafesini korumaya kararlı ama Osman’a da bir o kadar mesafeli maalesef. Bu bölüm Osman ikisi için ev bakarken, Leyla’nın bu da nereden çıktı şeklindeki tepkisinden tutun, Osman O’nu öpmek isteyince O’na karşılık verememesine kadar, Leyla vücut diliyle “olmaz bu iş” diye bas bas bağırıyordu. Osman da bunu fark etti yine haliyle. Bu sözlülük durumunu daha ne kadar devam ettirebilecek merak ediyorum. Leyla’yı azat mı edecek, yoksa birlikte mutsuz bir hayat sürdürmeyi göze mi alacak? Geçen hafta da dediğim gibi bence O’nu azat etmeyi seçecek. Olması gereken bu. Osman mutlu olmayı sonuna kadar hak ediyor, belki de en çok O hak ediyor. Mutluluğu Leyla’da aradı ama aradığını bulamadığı bal gibi ortadayken, Deren’le arasında gözle görülür bir çekim varken, bu çekimi Osman da fark etsin inşallah diyorum.
[wp_ad_camp_1]
Gelelim Mevkıbe Can sahnesine… Mevkıbe Can’a Hüma’dan çok daha samimi, çok daha gerçek bir anne oldu. Can AYDIN ailesinin yanında kendini buldu gibi hissediyorum her sahnelerinde. Özlemini çektiği aileyi o evde buldu. Aralarında o kadar güzel bir bağ oluştu ki Mevkıbe’nin her sözü Can için değerli. Bu nedenle de yine can kulağıyla dinledi O’nu.
Mevkıbe: Sanem çok yakışıyor buraya. Sen de gitme. Sen de çok yakışıyorsun buraya. Bak Can, ben öyle tahsilli bir kadın falan değilim yani yüksek tahsilim falan yok. Tecrübelerime dayanarak konuşuyorum. Bir insanın yakıştığı yeri bulması öyle zor ki… Bir insanın bir insanı bulması o kadar zor ki. İnsan gençlikte anlamıyor tabi. Bir insanı bulduysan bırakamazsın ki. E bıraktıysan zaten hiç bulmamışsındır. Yollar bitmez, yine gidilir yollara da yola yoldaşla gidilir çocuğum. İnce yoldaş sonra yol demiş eskiler.
Emre’den sonra Mevkıbe’den duyduğu bu sözlerle Can aslında ne yapacağına karar vermişti içten içe.
Bu arada Sanem’in “Polen” alerjisinin Mevkıbe’de de olması ilginçti. Can’ın sarmaları elleriyle yemesine Polen’in tepkisi komikti. Mevkıbe’nin alttan alta Polen’i iğneleyen sözleri, Can’ın Mevkıbe’nin yemeklerini övmesini pek beğendim. Can ve Mevkıbe’nin duygusal konuşmasının bitmesi ardından içeriye giren Hüma ortamın büyüsünü bozmasa iyiydi ki Mevkıbe de hemen kaçmayı seçti zaten.
Mevkıbe’den bahsetmişken mahalleye de uzanalım son sahneye geçmeden. Organik işi uzamasın artık, konu bir şekilde bitsin derken umulmadık bir gelişmeyle konuya nokta konuldu. Aysun büyük bir hata yapıp sözcüsü olarak İhsan’ı dükkâna Mevkıbe’nin yanına bıraktı. Boşuna “Çakal” dememişler İhsan’a. Bulmuş bir internet sitesi organik ürünlerin formüllerini almış dükkânda kendi çapında üretim yapmasın mı? Sadece Aysun değil izleyici olarak bizler de bu üretim işinin sonunun hastanede biteceğini biliyorduk ki mahalleye sadece ambulans değil, zabıta ve gazeteciler de geldi bir anda. Dükkâna mühür vurulurken, “insan hayatıyla oynayan” şeklinde yapılan haberle Mevkıbe’nin Nihat’ın kollarında bayılması bir oldu. Çakal uzun süre mahallenin yakınlarında dolaşmasa iyi olur. Yoksa başta Mevkıbe olmak üzere tüm mahallenin elinden çekeceği var.
Son olarak workshop sahnesine gelelim. Malum Polen zorla Can’ın ismini de yazdırmıştı ve Hüma’nın emrivakisiyle Can gitmeyi kabul etmişti. Tabi buraya gidenler sadece Polen ve Can değildi. Yiğit de Sanem’in adını yazdırmıştı birlikte gitmeleri için. Sonuç olarak muhteşem dörtlü workshopta karşılaşınca büyük bir şaşkınlık yaşadılar. Ardından yemek konusu arasında serpiştirilmiş bir hesaplaşma yaşandı esas çiftimiz arasında.
Şefin “Siz daha önceden aşçı mıydınız?” sorusuna “Aşıktık biz” diye cevap veren Sanem ve Can’a bir kalp, şefin “Bence ahmaklık etmiş onlar, bir tarif gitti diye gelecekte yapacakları birçok tariften de olmuş şapşallar” demesine çok kalp bırakıyorum.
Workshop sahnesinin ardından bölümün final sahnesine geliyoruz. Can’ın Sanem’le konuşmak istediği, Sanem’in reddettiği sahne Can’ın Sanem’i omuzuna yükleyip, Polen ve Yiğit’in şaşkın bakışları arasında arabaya atmasıyla son buluyor. Can “seni kaçırıyorum” derken, Sanem şaşkınlıkla bakarken bölümün sonuna geliyoruz.
Bu andan itibaren Can kararını verdi diyebiliriz. Keşke Sanem biraz süründürse Can’ı. Hemen Can tekrar istiyor diye dönmese Can’a, şirkete…
Ön izleme ve fragmanlar ışığında bölümün büyük çoğunluğu dağda geçecek gibi duruyor. Ve tahmin ettiğimiz gibi Can Polen’le gitmekten vazgeçiyor. Polen nihayet Can’ın Sanem’den vazgeçemeyeceğini kabul edecek gibi görünüyor. Bakalım Hüma Hanım’ın planları çiftimizi nasıl etkileyecek? Polen bu planlara dahil olacak mı yoksa vazgeçip yurt dışına mı dönecek? Yiğit Sanem’in patronu olma vasfına devam mı edecek, bundan fazlasını mı isteyecek?
Absürt komediye kaçmayan bir bölüm izlemeyi umarak yeni bölümde görüşmeyi diliyorum…
Dizi ile ilgili diğer yazılar için İzledim / Erkenci Kuş kategorisine göz atmayı unutmayın…