Erkenci Bölüm bu haftayı reyting sıralamasında Total’de 5,35 ve AB’de 5,02 reytingle 3. olarak tamamladı. Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden bölüm yazısına göz atmak ister misiniz? Keyifli okumalar ^^
Erkenci Kuş bu hafta 28.bölümüyle ekranlardaydı. Üç hafta aradan sonra yayınlanan ikinci bölüm de ilki gibi beklentimi karşılamamış olsa da geçen haftaki bölüme göre bir nebze daha iyiydi.
Geçen haftayı Can’ın Sanem’e ettiği evlilik teklifiyle bitirmiştik. Bu hafta da bölümü aynı sahneden açtık. Tahmin ettiğim gibi Sanem tüm kalbiyle “evet” demek istese de Can’ın teklifine “kabul edemem” diye yanıt verdi. “Hayır” demeye dili varamazdı ama “evet” demeye de dili varmıyordu işte.
Sanem: Kabul edemem Can. Yani kabul ediyorum diyemem sana.
Can: Reddediyorsun yani.
Sanem: Hayır. Öyle bir şey söyleyemem. Söylemem yani. Mümkün değil.
Can haklı olarak bir açıklama bekledi Sanem’den. Sanem de zaten Can’a Fabri ile yaptığı anlaşmayı, imzaladığı sözleşmeyi anlatmaya gelmişti. Sanem tüm cesaretini toplayıp Can’a itiraf etme gücünü kendinde bulmuştu ki Leyla’nın gelişiyle laf ağzına tıkıldı kaldı. Annesinin fenalaştığı haberiyle telaşlanıp, Can’ı hayal kırıklığıyla baş başa bırakarak ablasının peşine takılıp gitti Sanem.
Emre ve Leyla Sanem’i susmaya ikna ettiler etmesine ama ben her şeye rağmen O’nun Can ile konuşmasını isterdim.
Leyla ve Emre demişken, Sanem’in kabul edemediği evlilik teklifi bir süreliğine rafa kalktı ama Leyla’nın Aylin ile konuşmasının ardından, Emre barıştıklarına inanmasıyla, ani bir kararla Osman’a evlenelim demesi sonucunda, Leyla ve Osman için kız isteme, söz kesme süreci başlamış oldu.
Osman: Evleniyoruzzzz beee…. Evleniyoruzzzz…. EV-LE-Nİ-YO-RUZ… O zaman tebrik ediyorum.
Leyla: Ben de çok tebrik ediyorum. Hayırlı olsun.
Osman: Hayırlı olsun.
Başından beri Leyla ve Osman’ın birlikte olmasını isteyen ben bu evlilik teklifinden memnun olamadım maalesef. Memnun olmayan tek ben değilim diye düşünüyorum. Peki neden? Çünkü bu işin sonunda maalesef üzülen taraf Osman olacak. Leyla O’nu gerçekten sevse, bu evliliği gerçekten istese hiç lafım olmazdı ama Emre’ye misilleme olsun diye Osman’la evlenmeye karar vermesi bencillik ve Osman’a büyük haksızlık bence.
Leyla ve Osman’ın evlenme kararı mahalleye bomba gibi düştü Melahat sayesinde. Aramızda kalsın lafı hiç de Melahatlik değil valla. Saniyeler içinde tüm mahalleye yayıldı haber. Osman da ne yapsın ama. Ana baba olmayınca bir büyüğü olarak Melahat’ten medet umdu işte. Tabi en büyük sürpriz Nihat ve Mevkıbe’ye oldu. Neyse ki Melahat’ten önce kızlar konuştu anne babayla da yeni bir aile içi kriz önlenmiş oldu. Özellikle Nihat bu duruma önce karşı çıktı, kız isteme olmasın diye saklanacak yerler bile belirledi kendine. Kızını kimseler vermek istemiyordu. Mevkıbe ise bir günde hazırlanması gerektiği için paniğine kapılmıştı.
Leyla’nın söz kesme haberine sevinen taraf Hüma olurken, Can şaşkın, Emre ise ondan daha şaşkındı. Leyla’yı sevdiğine inansam haline üzülürdüm Emre’nin ama onunki sadece bencillik. Leyla’nın zaaflarına yenilmemesi, kendini terk etmesi zoruna gitti bence Emre’nin. Sırf bunun için O’nu yeniden elde etme peşinde. Ama Leyla’nın kararlılığı karşısında pes etmek zoruna kaldı iyi de oldu. Tabi Leyla’nın Emre’ye karşı gösterdiği kararlılığı Osman’a karşı da göstermesini bekliyorum şimdi ama bu konuda şüphelerim var ki, annesi Osman’dan kocan diye bahsettiğinde yüzündeki ifade O’nun bu işi oyun gibi gördüğünü, zaman geçtikte, iş ciddiye bindikçe verdiği karardan pişmanlık duyabileceğini gösteriyor gibiydi.
Kız isteme ve söz kesme merasimi sırasında salon ayrı alemdi, mutfak ayrı alem. Leyla’nın kahve yapma çabaları komikti. Melahat’in gecikmesi yüzünden meydan Muzaffer ve Ceycey’e kalınca ortaya evlere şenlik sahneler çıktı. Özellikle Ceycey’in Melahat’in evine talip olmasını gülerek izledim. Herkes Melahat’ı beklerken çalan kapıyı açan Sanem’i gören Can resmen büyülendi.
Bu bölüm Can Bey’imizin tek marifetinin fotoğraf çekmek olmadığını da görmüş olduk. Kahve yapmakta da pek becerikliymiş Can. Tam ideal damat adayı ki bence Mevkıbe de bunu fark etmiştir. Melahat’in kızı oğluna istemesi, Nihat’ın kızı uzaklara götürmemesi şartıyla zoraki kabul etmesi, yüzüklerin takılması, kurdelenin kesilmesi ve çikolataların yenilmesiyle tören sona erdi. Tam o sırada Emre geldi ama geç kalmıştı, yapacak bir şey yoktu. Can’la birlikte evden ayrıldılar.
Gece öncesi ve sonrasında Sanem ve Leyla’nın sohbeti çok güzeldi. Gece yanlarına Mevkıbe de katılınca ortaya duygusal bir sahne çıktı.
Anne demişken Hüma Hanım’ın gelişi ve anneliği üzerine de bir iki söz söylemeden olmaz. Öncelikle seyirci olarak aceleci mi davranmaktayım bilemeyeceğim ama iki haftadır izlediğim karakter benim için tam bir hayal kırıklığı oldu maalesef.
Hüma Hanım’ın gelişiyle ilgili ne hayallerimiz vardı oysa ki. Hikâye hareketlenecek, Hüma yıllardır arası bozuk olan oğluyla yeniden iletişim kurmaya çabalayacak, ana oğul hesaplaşması izleyeceğiz. Kadının haklı veya haksız savunmasını dinleyeceğiz, belki onunla empati kuracağız. Hüma tabi ki Sanem ve Can ilişkisine karşı gelecek, iki müstakbel dünür arasında yaşanacak çatışmalara karşı Can ve Sanem iyice kenetlenecek, aşklarını sonuna kadar savunacak ve kabul ettirmek için ellerinden geleni yapacaklar. Ve tabi ki bu sahnelerin komedi temalı değil, drama ağırlıklı sahneler olmasını diledik. Hüma şirketin hissedarı dolayısıyla Can kabul etse de etmese de şirkette söz hakkı var. Pek bu söz hakkını neden Fabri ile yaşanan sorunu çözmekte kullanmaz da Sanem ve Leyla’yı aşağılamakla vakit harcar. Bu kadının tek misyonu oğullarını avam mahalle kızlarından kurtarmak mı yani. Sen madem annesin, oğlunla aran bozuk, oğlun yüzüne bile bakmamayı geçtim, seninle aynı ortamda durmaya, aynı havayı solumaya bile dayanamıyorken, niye O’nu karşına alıp zorla kendini dinletmiyorsun. Sen önce oğlunla aranı düzelt, kendini saydır sevdir, kabul ettir dimi. Ama kadın gelir gelmez ne yapıyor? Ceyda ile oğlunun arasını yapma planlarına girişiyor. Peki neden? Ceyda’nın bekar sandığı babasıyla arayı belki tuttururum diye. Adamın evlendiğini duyunca yüzünün aldığı ifade tam da niyetinin bu olduğunu gösteriyordu maalesef ve bu hiç hoş değildi bence. Kadın tam anlamıyla bencil. Eşinden boşanmamış olsa belki de hiç İstanbul’a dönmeyecekti.
Sözün özü, biz hikâye hareketlensin derken Aylin ve Hüma birlik olup Leyla ve Sanem’i alt etsin, Aylin Fabri ile oyunlarına devam etsin, Sanem Can’a tekrar yalan söylesin ve O’nu yine kıskansın dememiştik. Hikâyede yeni kara kedilere ihtiyacımız yok yani…
[wp_ad_camp_1]
Yan karakterlere dalıp esas çiftimizi unuttu dediğinizi duyar gibiyim ama esas çiftten çok yan karakterleri izleyince, esas çift cephesinde kısır döngü olunca insan yazacak pek bir şey bulamıyor. Yine de Can ve Sanem’den bahsetmeden tabi ki bölüm yazısı bitmez.
Can evlilik teklifini kabul etmeyen Sanem’e kırılsa da O’na soğuk davransa da arada görmezlikten gelse de ki bu hareketi ilk yalanı ortaya çıkınca gösterdiği tepkinin yanında hiçbir şey, Sanem’in canını yakmaya yetti tabi. Üstüne Can barda iken yaptıkları telefon konuşmasında yanına Ceyda’nın geldiğini duyunca yandı bizim kızın devreleri, Osman’ın arabasıyla düştü kızımız dağ evi yollarına. Ah Osman sen niye veriyorsun canım arabanı, niye birlikte gitme şartının koşmuyorsun. Bak ilk hasarını aldı araba. Sanem evin ışıklarını görünce bir rahatladı ama iç sesi O’na rahat vermedi ki… Kızın yarım aklını da alacak sonunda iç sesi. Sanem evi gözlerken taksiyle gelen Can Sanem’i görünce kızdı haliyle. Sanem’in güvensizliğine içerledi. Sözlerinde de sonuna kadar haklıydı. Sanem ise “Ben sana güveniyorum, Ceyda’ya güvenmiyorum” klişesine girdi. Can Sanem’e evlilik konusunu bir daha açmayacağını, Sanem’in daha büyümesi gerektiğini söyledi. Sanem de tabi çoğu sitemi anlamam azlıktan geldi ve saf ayağına yattı ama Can bu numaraları yemedi. Ama ikili arasındaki replikler güzeldi bu sahnede.
Can: Bu kalsın bu şekilde kalsın yani. Bırakacağım ben seni.
Sanem: Can …Can lütfen bırakma beni. Böyle olmaz. Yani her ilişkide olur böyle ufak tefek sıkıntılar. Hemen kestirip atıyorsun sen de.
Can: Eve… Eve bırakacağım seni.
Ertesi gün Emre ile yaptığı konuşma sayesinde belki de Sanem’in evliliğe hazır olmadığını fark etti, O’nun zamana ihtiyacı olduğunu anladı. Onlar Can’ın deyimiyle onlar yeni kavuşan iki nehirdi ve birlikte akmanın bir yolunu bulmalıydılar. Sanem’in “Yolunu buluruz değil mi?” Sorusuna Can’ın cevabı “Biz birbirimizi bulduk Sanem. Bundan sonra istesek de kaybolamayız.” Oldu. Eğer parfümle ilgili yalan çiftimizi ayıramazsa daha da bir şey ayıramaz gibi duruyor.
Yazıya Aylin ve Deren üzerine oynadığı oyunla devam edelim. Fabri tarafından tehdit edilen Aylin’in ajanlık yapmak zorunda kalması pek hoşuma gitti. Sanem’e yaptırırken pek keyif alıyordu şimdi de o kadar keyif alacak mı bakalım?
Tehdit öncesinde kampanya ilgili bilgi toplamasını istedi fabri Aylin’den. Güliz sağ olsun(!) Aylin’e istediğini bir çırpıda verdi. Aylin Sanem’in bilgisayarını, defterini karıştırdı ve bulduğu sloganı, kendi fikriymiş gibi Deren’e verdi. Deren de üzerinde çalışarak güzel bir fikir sundu toplantıda. Sloganı duyunca Sanem neye uğradığına şaşırdı. Sloganın kendine ait olduğunu söyledi ama Deren’in bir artısı vardı ki, Sanem slogandan yola çıkarak bir çalışma yapamamıştı ama Deren’in elinde elle tutulur bir fikir vardı. Sonuç olarak kampanya koordinatörlüğüne Deren getirildi ve Sanem de bu duruma çok bozuldu. Sloganı Aylin çalmıştı evet ama fikir çalıntı olmayınca Sanem konunun üzerine gidemedi. Deren sloganın çalıntı olduğunu anladığında Can’la konuşmalı, Aylin’i ele vermeliydi. Aylin’den nefret etse bile Sanem’i alt etmenin heyecanına kapılıp büyük bir hata yaptı. Aylin’in, kendini saf dışı bırakmak için yardım ediyor gibi gördüğünün farkında değildi. Bu bir çeşit Aylin’in Deren’den intikamı oldu. Deren’in hazırladığı çalışmalar McCannon tarafından kabul edildi. Fabri için artık harekete geçme zamanı gelmişti.
[wp_ad_camp_1]
Bu haftanın etiketi #EnBüyükHeyacan idi ama dizinin tek heyecanlı sahnesi bölüm sonuna saklanmıştı. Fabri’nin tehdidiyle Deren’in bilgisayarındaki kampanyayla ilgili tüm çalışmaları çaldı Aylin. Kampanyanın kabul edildiği anda Fabri’ye haber uçtu ve Fabri yeni hazırladığı parfümü piyasaya sundu. Sunmakla kalmadı, bir örneğini lansman davetiyesiyle birlikte Can’a yolladı. Can’ın parfümü eline alıp, bileğine sıkıp kokladığı an, nefeslerin tutulduğu andı. Can parfümü kokladı ve Sanem’e baktı. Bölüm burada sona erdi.
Can’ın bakışından kokunun Sanem’in kokusu olmadığı belliydi ama ön izleme ve fragmanlarla bu kesinleşti. Acaba Fabri’nin planı ne? Yolladığı örnek kokuyla piyasaya sürdüğü koku aynı mı? Can lansmana giderse asıl kokuyu orada mı görecek? Yoksa Fabri’nin kokuyla ilgili başka planları mı var. Deren’i bundan sonra neler bekliyor? Sorularıyla kalktım ekran başından.
Projeyi Aylin’e gösterdiği için kızgın Can Deren’e. Sanem ise kendi kokusu piyasaya sürülmediği için rahatlamış durumda. Fabri ve Aylin’in polis tarafından götürülmesiyle Sanem parfüm olayını anlatmayacak ve bu konuyu kapadı gibi duruyor ama bu durum hoşuma gitti diyemem.
İkinci fragmandaki mutluluk tablosu fırtına önceki sessizlik değildir umarım. Ama bunca yıllık dizi izleyicisi olarak tecrübelerime dayanarak bu mutluluğun ardından ciddi bir yıkım gelecek diyebilirim. Tıpkı Can’ın Sanem ve Emre’yi duyduğu an gibi. Tabi ki senaryo tekrarına düşmemek adına olayların böyle gelişmesini istemem ama bu ihtimali de yazmadan edemedim.
Ekran başından mutlu şekilde, dolu dolu geçirilmiş hissedeceğim bir yeni bölümde buluşmak dileği ile…
Dizi ile ilgili diğer yazılar için İzledim / Erkenci Kuş kategorisine göz atmayı unutmayın…