Başlık bile heyecan verici değil mi? Ve Sanem Albatros ‘unu bulur… Heyecanlı bir bölümüm ardından 11. bölüm izlenimlerini her hafta olduğu gibi – küçük bir aksilikle geçen hafta eksik olarak, konuk yazarım Buke kaleme aldı. Keyifli okumalar ^^
Uzun zamandır beklenen, sonunda bu bölüm gerçekleşti. Yalanlar açığa çıkamasa da en azından bir gerçek –ki bu en önemlisiydi, ortaya çıktı. Can nihayet Sanem’in karşısına ALBATROS olarak çıktı. Ve Sanem ‘kendini hiç sevmeyecek adamın’ aşkından kendini kurtarmak için Albatros ’unu beklerken büyük bir şokla karşılaştı. Bu haftaki yoruma geçmeden geçen haftayı nasıl bitirmiştik bir hatırlayalım.
Geçen bölüm sonunda yalnız kalıp çiçek toplamak isteyen Sanem’i takip eden Can, Sanem’den ‘yanımda kalın’ teklifini alamayıp aracına geri dönmüştü. Ama Sanem’i yalnız bırakmaya gönlü el vermemiş, Sanem ise ormanın içerisindeki yolculuğunu sahilde tamamıştı. (Reklam filminin çekildiği yerin neresi olduğunu merak ettim. İnsan öyle bir yerde evi olsun istiyor doğrusu, bir yanda yeşil, bir yanda mavi misss…)
Sanem kendini tahminimce serin olan sulara bıraktığında peşinden Can da girmişti suya. Onu fark edip panikle sudan çıkmaya kalkan Sanem kendini bir anda Can’ın kollarında bulmuştu.
Sanem: Can Bey! Yoo… Siz gerçek değilsiniz. Vallahi gerçeksiniz. Gelmeyin Can Bey gelmeyin.
Can: Havada, karada, her yerde kaçıyorsun. Suda da mı kaçıyorsun?
Can da Sanem de ne yaptıklarının farkında değillerdi ama birbirlerinin kollarından ayrılamıyorlardı da. Sanem yalnız kalmak istiyordu. Can’a neden geldiğini sorduğunda Can bu soruya soruyla karşılık vermişti.
Can: Neden yalnız kalmak istiyorsun?
Sanem: Biraz düşünmek için. Yani anlamak için.
Can: Tek başına yalnız kalmasan. Birlikte yalnız kalsak. Benimle yalnız kalmak ister mısın?
Sanem bir şey demedi belki ama gülümsemesiyle “Evet, birlikte yalnız kalalım” diyordu. Bölümü Can Sanem yakınlaşması ile bitirirken bu yakınlaşmanın kucak kucağa uyumaya kadar gittiğini yeni bölümden ilk sahnede görmüş olduk.
Yeni bölümden ilk sahnede Sanem yine Sanem’ce tepkiler verip Can’ı şaşırtmayı başarmıştı.
Can: Günaydın
Sanem: Can Bey?
Can: Teşekkür ederim benimle yalnız kaldığın için.
Sanem: Yalnız… Can Bey… Can Bey sabah olmuş. Ne ara sabah oldu? Sizinleyken nasıl hemen sabah oluyor anlamıyorum.
[wp_ad_camp_1]
Peki yeni bölümde işler o noktaya nasıl gelecekti?
Öncelikle yeni bölüme geçen haftanın son sahnesiyle başladık. Ve çiftimiz tam yakınlaşacak, öpüşecekken Deren’in yaygarasıyla apar topar birbirlerinden uzaklaştılar.
Islak olmalarının nedenini açıklama zorunda kalacakları aşikardı artık. En klişe bahaneyi bulmakta zorlanmadı çiftimiz. Sanem yüzerken ayağına kramp girmişti. Can da O’nu kurtarıp sudan çıkarmıştı. Deren bunu yutmamıştı elbette ve bu konuyu detaylı konuşacaklarını Sanem’e üstüne basa basa söyledi.
Can’ın bu durumu set ekibine açıklaması çok daha dahiceydi!
Ekip: Can Bey hayırdır, sırılsıklamsınız.
Can: Acil bir durum oldu. Islanmam gerekti
(Can, Can sen bu hallere düşecek adam değildin, aynı Sanem gibi cümleler kurmaya başladın ^^)
Muzaffer ikisini de ıslak gördü ya bölüm boyunca diline doladı durdu. Ertesi sabah çok erken saatte set olacağı için ekip ormanda kalmaya karar verdi. Çadırlar kuruldu. Mevkıbe bunu öğrenince Sanem’in dönmesini istese de Osman, Ayhan ve Muzaffer’in en sonunda da Can’ın orada olduğunu öğrenince gönülsüz de olsa orada kalmasına izin verdi. Gece Osman ve Ayhan’ın yardımıyla Can’ı görmeye giden Sanem beş dakikalığına gittiği hamaktan sabahleyin döndü.
Geçen hafta çekim sırasında beni en çok rahatsız eden şey reklamda oynayacak erkek oyuncunun sahneleriydi. Allah aşkına o organik içecek çok mu kötüydü de oyuncu bir türlü severek içemedi, yoksa içecek iyiydi de oyuncuda mı iş yoktu bilemeyeceğim ama gereksiz uzun bir sahneydi. Tabi amaç bizim kasap Osman’ımızı reklam filminde oynatacak bir bahane oluşmasıydı ki sonunda iplerin en çok gerildiği anda Osman içecekten bir yudum alıp ardından tam da istenilen şekilde gülümseyince iş O’na kalmıştı. Başta kabul etmese de devreye yine Ayhan-Sanem-Leyla üçlüsünün girmesiyle ikna edilmiş ve yönetmenden tam not alarak işi başarıyla tamamlamıştı bizim Kasap Osman.
Bu bölümde ise tekrarlanan çekimlerde Güliz ve Osman iyiydi de Muzaffer’in o densizlikleri, yerli yersiz çekime dalmaları, kıskançlığı neydi öyle? Çok gereksizdi çokkk… İzlerken gerildim o sahnelerde.
Geçen hafta mahallede Nihatların iş heyecanı vardı. Şirketin reklam filmi çekimine yiyecek yapma işi Leyla sayesinde Osman’a kalınca, Nihat ve Muzaffer de bu durumdan nasiplenmişlerdi. Osman başta yapamayacağına inandığı için işi almak istemese de Leyla zaafı O’nu “evet” demeye itmişti. Böylece el birliği ile Vegan köfte yapmaya girişmişlerdi. Eee sadece köfte yetmezdi tabi yanına birkaç çeşit meze de lazımdı. Meze konusunda yardım Aysun’dan alınmıştı ama bunu öğrenen Mevkıbe delirmiş ve işe el atmıştı. Aysun yapar da Mevkıbe yapamaz mıydı hiç! Yapardı hem de çok daha iyisini yapardı ve bunu kanıtlayacaktı.
Aysun’a karşı açtığı tek taraflı savaşta Mevkıbe’nin tarafsız bir görüşe ihtiyacı vardı. Bunun için eve sürpriz bir konuk çağırmış, bu konuk en çok Sanem için sürpriz olmuştu. Açtığı kapının eşiğinde Can’ı görünce neye uğradığını şaşırmıştı Sanem. Can ise halinden memnundu. Tüm yemekler Can’a tattırılmış, sonuç olarak Mevkıbe’nin mezeleri açık ara birinci olmuştu.
Bu arada mahallede Melahat’ın içine kurt düşürmesi sonucu kocasını mankenlere kaptırma korkusu yaşayan Mevkıbe, Nihat’ı reklam işinden vazgeçirmek için bakkalı O’na geri vermeye karar vermişti. Nihat ise önce aldıkları işi bitireceğini sonra bakkala döneceğini söylemişti.
Bu hafta Nihat Mevkıbe’ye dargındı. Önce sebebini anlayamadım ama meğerse Mevkıbe ne yapmış ne etmiş Nihat’ın sete gitmesine engel olmuş. Nihat da haklı tabi, sen o kadar emek ver ama işinin başında olama. Muzaffer çekimlerin tekrar edileceği ve meze takviyesine ihtiyaç olduğu haberini getirince, üçü birden daldılar mutfağa ve el birliği ile hazırladılar mezeleri. Bu yetmedi sete de hep beraber gittiler tabi. Böylece Mevkıbe Nihat’ının gönlünü almış oldu.
İki bölüm boyu Deren ve Aylin’in hemen her konuda tartışması gereksizdi doğrusu. Sözde ikisi de işinin peşinde ama tek yaptıkları dalaşmak. Özellikle de Deren… Tamam Aylin’in samimi olmadığı konusunda haklı, kadının bir işler çevirdiğinden emin -ki hepimiz bu konuda hemfikiriz, ama şirket şirket olmaktan çıktı ‘Dingo’nun ahırına’ döndü resmen. Öyle ki bu durum karşısında bir yandan Ceycey çileden çıktı, öte yandan Can…
Deren – Aylin sürtüşmesi reklam filmi çekimleri süresince de devam etti. Kıyafet seçiminden oyuncu seçimine tartışmadıkları konu kalmadı. Nasıl olduysa sadece Osman konusunda ikisi de hemfikir oldular.
Ceycey geçen hafta birbirinden acayip müşterilere uygun menü hazırlamaca stresi ile yine kovulma paranoyasına kapılmıştı. Ama krize girmekte haklıydı dogrusu. Hele de dalından düşen meyveden başkasını yemeyen müşteri için Ayhan ve Muzaffer ile dalından düşmüş elma arama macerası tam evlere şenlikti. Ama sonunda Ceycey’in deyimiyle Muzaffer ‘çenesiyle düşürmeyi başardı’ elmaları ^^
Ceycey’in krizleri, kamerada film olmamasından dolayı çekimlerin yeniden yapılacağı ortaya çıkınca bu bölüm de devam etti.
Sanem ise aldığı radikal kararlar sonucunda kaldığı yerden yazmaya karar verdiği romanına Can’ın hediye ettiği divit ile devam etti. Geçen hafta Can elinde Sanem’in fotoğrafları ile kulübesinde otururken O’nu gören Polen, Can’ın âşık olduğu kızın Sanem olduğunu anlamıştı. Bunun üzerine de onları merak edip yanlarına gelen Sanem’i uygun bir dille evine yollamıştı. Sanem de Can ve Polen’in barışacağından emin, belki biraz kırgın şekilde taksiye binip evine doğru yola çıkmıştı. Bunun üzerine mutluluk oyunu oynamaya başlamıştı Sanem. Kendini mutlu edecek şeyleri yapacak, Can’ı unutacaktı.
Can ise önce Polen’in sesini duymanın paniğiyle Sanem’in fotoğraflarını saklamış, Polen’in oraya nasıl geldiğini anladığında ise Sanem eve yalnız döndüğü için endişelenip peşinden gitmek istemişti. Ama Sanem’in peşinden gitmesini Polen’e açıklayamazdı, sonuçta Polen’e göre Sanem şirkette getir götür elemanı kocaman bir insandı. Hoş Can dobra bir adam, açık açık hoşlandığı kızın Sanem olduğunu söyleyebilirdi. Bunu Polen’den saklaması O’na duyduğu saygıdan ve O’nu incitmek istememesinden mi yoksa Sanem’in duygularından emin olmamasından mı yoksa? Emin değilim ama ikisi de etken olabilir gibi geliyor. Yine de ikinci ihtimal ağır basıyor olabilir. Bu arada Can’ın kendisi için özel olduğunu bildiğ bu yere, Sanem’in Polen’i getirmesine siteminde haklıydı.
Ve nihayet bu bölüm Polen Sanem’i bildiğini Can’a açık açık söyledi ve hatta yetinmedi, Sanem gibi bir mahalle kızında ne bulduğunu anlayamadığını, O’nun gündelik ilişki için bile uygun olmadığını söylemeye kadar ileri gitti. Ve sinsi Aylin sayesinde Sanem bu konuşulanları duydu. Belki de Can O’nu savunacak bir şey söylemediği ya da sevdiğini açık açık ifade etmediği içindi Sanem’in öfkesi… Nedeni bilinmese de Polen’e savaş açma kararı aldı. Can’ı asla kazanamayacaktı, evet bunun farkındaydı ama Can Polen’in de olmayacaktı. Şimdi “Çubuk Polen ile Bakkal Sanem” kapışması başlıyordu.
Sanem çekim süresinde Can’ın dibinden bir saniye ayrılmadı, o kadar ki bu durum önce CeyCey, ardından Mevkıbe ve Nihat’ın dikkatini çekti. Polen zaten başından itibaren rahatsızdı Sanem’in tavrından. Can ise şaşkındı olduğu kadar memnundu…
[wp_ad_camp_1]
Mevkıbe ve Nihat kızlarının Can Bey’den hoşlandığını anladılar ama Can’ın tavırlarına bakınca kızın O’nun kibarlığını yanlış anladığının, Sanem’in hislerinin karşılıksız olduğunun kanısına vardılar. Sonuç olarak aldıkları karar Mevkıbe Sanem ile konuşacaktı, Nihat ise her iyi baba gibi onları uzaktan izleyecekti. Annenin konuya çiğ köfteden girip aşktan çıkmasına bir kalp benden…
Mevkıbe: Bazen insanın hayatta her istediği olmayıveriyor. Mesela yoğuruyoruz çiğ köfteyi, yoğuruyoruz tutmayıveriyor mesela.
Sanem: Benimki tuttu ama.
Mevkıbe: Ya da mesela bir adama âşık oluveriyorsun ama o seni sevmeyiveriyor mesela. Ama ne yapacağız biz o zaman? Üzülmeyeceğiz. Üzülmek yok.
Sanem: Üzülmek yok. Benim mottom bu zaten.
Mevkıbe: Aferin sana. Neden? Çünkü sana âşık oluverecek çok adam var bu dünyada. Denedim olmadı mı? Bakacaksın kendi yoluna. Şu hayatta bir kere sevilir demeyeceğin. Kimler kimler çıkacak senin karşına.
Sanem: Yani anne sen hep babam için dersin ki…
Mevkıbe: Annem aşk karşılıklı olunca bir ömür sürüyor annem…Ama olmayınca can acıtıyor be çocuğum. Biz mutlu olmak için geldik bu dünyaya değil mi? Biz mutlu olacağız.
Sanem: Evet evet mutlu olacağız. Ben zaten hep mutlu olmak istiyorum. Gerçekten öyle canım annem benim.
Mevkıbe: Dur dur dur ben el atayım ona.
Sanem: Hayır anne. Anne bu çiğ köfteyi ben yapacağım. Bu benim savaşım. Yani çiğ köfte yapmak benim için hayatla mücadele etmek gibi bir şey. Ne var hayatta baştan kaybettiysem. Çiğ köfte de kazanırım
Sanem’in Can ile gönlüne göre zaman geçirme isteğinin en büyük destekçisi Osman’dı. Ayhan’ın bile şüpheleri vardı ama Osman belki kendi cesaret edemediği için Sanem’in gösterdiği cesarete hayrandı. Hatta Sanem’in tavrı O’nu bile cesaretlendirdi de Leyla’ya açılmaya karar verdi.
Sanem’in mücadelesi bununla kalmadı, Can’ın arabasında da devam etti. Kibarlık etmeyip kendini evine bıraktırma kararı aldı ve uyguladı. Bu arada arabadaki konuşmalardan Polen’in hafta içine gelen doğumgününü, Can ile başbaşa vakit geçirmek, O’na yemek yapmak, mum ışıklı sofra hazırlamak için hafta sonu kutlamayı planlandığını da öğrendi haliyle. Sanem bu durumu avantaja çevirmek için işe koyuldu hemen. Sözde Polen’in doğum günü için olsa da aslında Can’ı etkilemek için çiğ köfte yapılmaya koyuldu ama ne çiğ köfte… Allah düşman başına vermesin! Zavallı Can Sanem’in hatrı için ‘çiğ tavuk’ yese, bu kadar işkence çekmezdi herhalde.
Sanem: Ben size çiğ köfte yaptım.
Can: Hadi be… E ben bunu gömerim, an itibari ile gömerim.
Sanem: Lütfen deneyin.
Can: Deneyeceğim, denemez olur muyum? Tabi ki deneyeceğim. Bakıyorum en güzelini, böyle en tombulunu bulayım şuradan. Hah. Şu…Şu.
…
Can: Yok yok. Bilerek mi böyle yaptın? Yani bilinç miydin bunu yaparken? Bu kadar kötü yaparken. Yoksa yanlışlıkla mı? Bu nasıl oldu? Böyle kötü nasıl oldu bu?
Sanem: Çok kötü olmuş dimi…Rezalet olmuş dimi hatta. Bastım kaşık kaşık acı bastım içine.
Can: Yani daha kötüsünü yemedim.
Sanem: Gerçekten mi?
Can: Bu kadar kötü de hayal edemezdim yani…
Sanem: Ben bide tarife göre yaptım. Kafama göre yapmadım yani. Ona rağmen bu kadar kötü oldu demek.
Can: Yandık desene. Çok kötü …Bayağı bayağı kötü.
Sanem: Anladım. E yandıysanız daha fazla yemeyin o zaman.
Can: Yok yok yiyeceğim, hatrın için yiyeceğim bir kere. Çiğ tavuk misali işte öyle…
(Can bugün ölmezse bir daha ölmez herhalde ^^)
…
Sanem: Ben bunu dolaba koyayım. Belki sonra yersiniz. Siz çok beğendiniz. Sakın kimseye vermeyin sadece siz yiyin
(Pesss! Sanem adamın onca lafından anladığın bu mu senin? ^^)
Tabi bu çiğ köfte kabusundan önce de Polen Sanem çekişmesi dolu dizgin devam ediyordu. Can ve Polen yalnız kalmasın diye, tüm şirkete sürpriz doğumgünü partisini haber veren Sanem, Can’ın evine gelince bu duruma başta Ceycey olmak üzere Can da anlam veremedi. Ve Can Sanem’in yine bir işler peşinde olduğunu anladı.
Sanem’in mücadeleyi bırakmaya niyeti yoktu. Polen’in ok takımları ile gelmesiyle, Can’la hamakta geçirdikleri gecede anlattığı hikâyeyi hatırladı Sanem, Orion takım yıldızının hikayesiydi bu:
Güzeller güzeli Artemis çok iyi ok kullanması ile ünlüymüş. Artemis çok güçlü, avcı, yüzücü olan Orion’a âşık olmuş. Ama Orion’un erkek kardeşi onların mutlu olmasını, birlikte olmasını hiç istememiş. Çünkü Orion’u çok kıskanıyormuş. Gizli gizli ondan nefret ediyormuş. Ve hile ile Artemis’e bir tuzak kurmuş. Artemis’i bir yarışa zorlamış. Yani denizin ortasındaki bir noktayı okuyla vurmasını istemiş. Yani uzaktan bir nokta gibi görünen aslında denize girmiş olan Orion’muş. Dinlenmek için sırt üstü yatmış, gökyüzünü seyrediyormuş. Ama Artemis bunu fark edememiş. Sevdiği adamı okuyla kalbinden vurmuş. Orion çok ağır yaralanmış. Artemis ile kardeşini terk etmiş. Artemis de aşkını ölümsüzleştirmek için “ORİON “adını vermiş bir takım yıldızına.
Sanem kararlıydı, Can’ın Artemiş’i kendi olacaktı Polen değil. Tabi ki ilk atışta hüsrana uğrasa da ikinci, üçüncü atışları daha iyiydi. Yine de ‘en iyi ok atan kadın’ olamadı tabi… Bir de Sanem’in Can O ok atarken izlemediği için söylenmesi de komikti…
[wp_ad_camp_1]
Artık doğumgünü kutlamasına az zaman kalmıştı ve herkes davete gitmek için hazırlıklara başlamıştı. Yolda Sanem ve Güliz arasında geçen konuşma Sanem’in Can’dan vazgeçmesine sebep oldu ve savaşmaktan vaz geçip Can’ın evine gitmeksense operaya Ceycey’e yardım etmeye gitti.
Bu bölüm aşk konusunda hayal kırıklığı yaşayan biri vardı ki o da Leyla idi. Emre’nin yemek teklifini ciddiye alan Leyla Emre’yi buluşma noktasında beklemeye başladı. Oysa Emre yaptığı teklifi çoktan unutmuş, o sırada Aylin’le birlikteydi. Leyla kendi kendine gelin güvey olduğunu o an anlamış, kendini aptal gibi hissediyordu.
Osman ise Leyla ile buluşmak istemiş ama Leyla’nın programı olduğu için denize karşı bankta oturuyordu. Arkasını döndüğünde ise parkta oturan ve ağlayan Leyla’yı gördü. O’nu teselli etmek isterken Emre’ye karşı hislerini de anlamış oldu. Aralarında oluşan bu yakınlaşma Leyla’nın gözünü açar da Osman’ın onu sevdiğini anlar mı acaba? Peki ya Osman Leyla’nın Emre’ye hislerini anlayınca, aşkını itiraf etmek için topladığı cesareti kaybeder mi? İlerleyen bölümlerde bu soruların cevabını alacağız inşallah.
Bir de sürpriz aşk itirafımız vardı bu bölüm. Ceycey sonunda Ayhan’a açık açık O’na âşık olduğunu söyledi. Ayhan da bu aşka karşılıklık vererek Ceycey’i hem şaşırttı hem mutlu etti. Ayhan’ın aşk konusunda araştırma yapması da komikti doğrusu. J Bu çiftin aşkını izlemek çok zevkli olacak.
Gelelim son sahnelere. Yaşadığı hayal kırıklığı ile operaya giden Sanem orada Ceycey’e ALBATROS ile tanışma hikayesini anlattı. Herşey Ceycey sayesinde olmuştu çünkü. O’nun sayesinde yanlış locaya gitmiş ve Albatros ’la böyle tanışmıştı. Şimdi aynı operada ‘âşık olduğu adamı’ unutmak için ‘ Albatros ’ un gelmesini bekliyordu. O’nu bulması için dua ediyordu ve bilmiyordu ki o gece hayatının en büyük sürprizi ile karşılaşacaktı.
Can ise Sanem’in partiye gelmesini bekliyordu. Sonunda dayanamadı Güliz’e Sanem’i sordu. Güliz Sanem ile yola çıktıklarını, ancak Polen’in Can’a taşınacağını söyleyince Sanem’in çekindiğini, bu gece onlar için özel olacağından gelmekten vazgeçtiğini ve operaya Ceycey’e yardıma gittiğini söyledi. Can bunu duyunca haliyle çok sinirlendi.
Sanem’den gelen “Keşke…” mesajıyla Can artık kararını vermişti. Ne olursa olsun Sanem’in karşısına çıkacaktı. 40. Yıl partisindeki kıyafetlerini ve ayakkabılarını giydi. Saçlarını topladı ve operaya doğru yola çıktı.
Sanem ve Ceycey’in operadaki işi bitmek üzereydi artık. Ceycey ışıkları söndürmek için salondan çıkarken Sanem D Locasına doğru gitti. O gece durduğu yerde durdu. Tam çıkacakken ışıklar söndü. Sanem paniğe kapıldı. O sırada loş ışıklar bir bir yanmaya başladı ve önce bir hayal gibi yaklaşan suret geldi Sanem’in karşısında durdu. Can’ı karşısında gören Sanem şaşkındı.
Can: Keşke yazmışsın. Devamını merak ettim.
Sanem: Keşke…
İşte o an Sanem başını eğdi ve Can’ın ayakkabılarını gördü. Artık biliyordu. Albatros ’u karşısında duruyordu işte. Kalbi deli gibi çarpıyordu Sanem’in -en azından ben öyle hissettim kesik kesik aldığı nefesten. Can ise gülümsemesi ve bakışlarıyla onaylıyordu Albatros olduğunu. Ve haftalardır beklenen an geldi. İlk bölümle yanlışlıkla gerçekleşen öpüşme bir kere daha tekrarlandı ama bu sefer yanlışlıkla değil, bile bile, göre göre, isteye isteye… Ve bölümün sonuna geldik.
Yeni bölüm ön izlemesinde bile Sanem’in heyecanı görülmeye değer. Fragmanlar da oldukça eğlenceli ve Can’dan nihayet “Ben sana âşık oldum” itirafı geliyor bu bölüm…
Dizinin yeni gününde Cumartesi ekran başına… Ardında da yine burada görüşmek üzere.
Dizi ile ilgili diğer yazılar için İzledim / Erkenci Kuş kategorisine göz atmayı unutmayın…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.