EŞREF RÜYA – Büyük Konuşma, Sınanırsın

Eşref Rüya 4. Bölüm analizi  Gözde nin kaleminden… Keyifli okumalar ^^

 

Eşref Rüya bu hafta da yine bir önceki bölümün de üzerinde bir bölümle ekrana geldi. Her bölümün bir öncekinden iyi olması gerçekten de büyük başarı. Aksiyon, dram, romantizm, komedinin ustalıkla harmanlandığı bir bölümdü ve bu büyük ilgiyi sonuna kadar hak ediyor. Kesinlikle dizide emek veren herkesi tebrik etmek lazım, haftalık çekilen bir diziyi hakkıyla sunabilmek kolay değil. (Aman nazar değmesin.)
Eşref: “Dua et emniyetteyiz.”
Nusret: “Ya olmasaydık?”
Eşref: “Emniyette olmazdın.”
Geçtiğimiz bölümü Eşref’in Nisan’ın kaçırıldığı haberini almasıyla bitirmiştik. Bu haberle Eşref ile Nusret arasındaki savaşın tam anlamıyla fitili ateşlendi. Açıkçası emniyette olmasalardı Eşref’in Nusret’e ne yapacağını görmek isterdim. ^^ Eşref, Nisan’ın kaçırılmasıyla sadece otelindeki bir şarkıcı kız veya yetim olduğu için deliye dönmedi elbette. Bunlar açıkçası biraz işin bahanesi. Zaten Eşref’in Nisan’a olan ilgisi bölüm boyunca en net şekilde vurgulanıp durdu. Bence Eşref, ‘Nisan’ın yetim olduğunu’ biraz diğerlerini ikna etmek için söyledi. Çünkü bölüm boyunca gördük ki Yetimler örgütünden birine Nisan ile Afra’nın yetim olduğu söylendi mi tüm diğer detaylar önemini yitiriyor. Bunu ilk bölümde Irmak Nisan’ı işe almayı kabul ederken de görmüştük, Nisan öksüz yetim büyüdüklerini söyler söylemez Irmak’ın gardı düşüp onu işe almıştı.
Kaçırılmayı öğrenen Gürdal’ın ilk tepkilerine aşırı ayar oldum. Ne yani Nisan yetim olmasa kurtarılmaya değmez mi? ‘Şarkıcı kız’ olunca değersiz mi oluyoruz? Zaten kadınlarla sadece gününü gün etmek için birlikte olan bir adamdan Irmak harici bir kadına insani bir değer vermesini beklemek hata. Daha bölümün başından Gürdal ile Nisan konusunda uzaklaştık. Geçen haftaki tüm beklentilerimi çöpe atıyorum, Gürdal’dan yengeci olmaz.
Ben normalde çekimlerde zoom in / zoom out sevmem, genellikle işi vasatlaştırır ama bizim dizidekiler o kadar yerli yerinde kullanılıyor ki asla rahatsız etmiyor. Ayrıca müziklerimizi de çok beğeniyorum, aksiyon işlerinde alışık olduğumuz tınılara çok fazla benzemiyorlar, özgün temalar ve dizideki nostaljik havaya da çok uymuşlar.
Geçen hafta aksiyon sahnelerinin yetersizliğinden yakınmıştım, şükür bu bölümde aksiyona doyduk. Eşref ve dostlarının Nisan’ı kurtarma operasyonu her yönden o kadar başarılıydı ki tek tek saymaya gerek yok. Ama sahneyi taçlandıran bir şey var ki bahsetmeden olmaz. O da sahneye eşlik eden şarkı. Ethem Özışık’ın senaryosunu yazdığı, Ömer Cebeci’nin kurgu yönetmeni olduğu Maraşlı dizisinde de Cem Yıldız’ın şarkıları diziye eşlik etmişti ve dizinin atmosferine çok yakışmıştı. Burada da aynı şekilde seçilen şarkı sahneyle bütünleşmiş. Eminim herkes benim gibi bölüm sonu bu şarkıyı bulup dinlemiştir. Operasyonda herkesin kendine has bir tarzı olduğunu gördük. Ben en çok Faruk’un arabanın içinden adamı vurup kafayı uzatıp kontrol etmesine koptum. Zaten Gürdal başlı başına çok komik adam. O kadar komik ki operasyon sahnesinde bile bir şekilde kahkaha attırıyor. Resmen dizinin komedi yükünü sırtlanmış karakter. Eşref’in Nisan’ı kurtarmasına düştük efendim, nasıl da kibarca kucaklayıp kulübeden çıkardı. ^^ Yalnız Nisan’ı da atlamayalım, adamı ısırmasaydı belki onu da yanlarında götüreceklerdi ve işler Nisan için de uzayacaktı.
Eşref kalın duvarları olan bir adam. Dostları ve yakın gördükleri dışında kimsenin onun iç dünyasında neler yaşadığı tahmin edebileceğini bile sanmıyorum. Bu yüzden de bölüm boyunca Nisan’ın yanında olup ona destek olmaya çalışmasıyla, her cümlesiyle, her hareketiyle duvarlarının ufak ufak kırılmasına tanık olduk. Evet Nisan’dan etkileniyor ancak yine de seyrettiklerimiz beni biraz şaşırttı ve elbette sevindirdi. Dizilerde çiftlerin yavaş yavaş işlenmesini de severim ancak unutmayalım ki Eşref, ‘Rüya’ ismini verdiği Nisan’a 14 yaşından beri aşık. Yani bir şeylerin istemsizce hızlı gelişmesi kaçınılmaz. Nisan kurtarılma sonrası otelde kardeşini sayıklarken gayri ihtiyari Eşref’in elini tuttu ya ilk şaşkınlığımı orada Eşref’in de diğer elini Nisan’ın elinin üstüne koymasıyla yaşadım. Nasıl da endişelenmiş Nisan için… Eşref’in “Yanımda da ağlayabilirsin.” repliği de çok kıymetliydi çift için; Eşref’in Nisan’a onu yakın gördüğünün, onunla her şeyi paylaşabileceğinin başka türlü söylenme biçimiydi.
Kardeşi kaçırıldığı için bir şeyler yapmak isteyen, öylece oturup beklemek istemeyen Nisan’ı çok iyi anlıyor olsam da onu güvende tutmak için oteldeki o cam kapılı odaya kapatan Eşref haklıydı. İkisi de o kadar dediğim dedik karakterler ki ikide bir didişmeleri kaçınılmaz son. Eşref gibi bir adama da böyle bir kadın yakışırdı zaten. O kadar çok yakışıyorlar ki özellikle böyle birbirlerine seslerini yükselttikleri, tartıştıkları sahnelerde ekran alev alıyor. Elimizde öyle bir çift var ki her halleri başka güzel. Tartışmaları ne kadar iyiyse normal normal konuşabildikleri, nahif şekilde dertleştikleri sahneleri de o kadar iyi.
Eşref, Nisan’dan telefonunu alırken konuştuğu kişinin Ceren olmadığını gayet iyi biliyordu. Nisan’ın Ceren arasa dahi o kadar rahat rahat konuşamayacağı aşikar. Eşref Nimet’in tekrar arayacağına ve Nisan’ın bunu saklayacağına emindi ve o yüzden çalan telefonu kendisi açmak istedi. Ardından Çiğdem’in Atıf’ın telefonundan aradığı anda da arayanın Çiğdem olduğunu anladığına kalıbımı basarım. Yalnız bu sahnenin gerilimi çok iyi yansıtılmıştı. Nisan, tabii ki numarayı tanımadığı için tekrardan Nimet’in aradığını sandı. Eşref de Çiğdem de karşı tarafın bir şey demesini beklerlerken ekranda kovanlarla oynayan bir el detayı gördük. Bu Atıf’ın eliydi. Bence bu ses nedeniyle Eşref arayanın polis yani Çiğdem olabileceğinden şüphelendi. Sonuçta Nimet neden Nisan’ı esir aldığı yere geri dönsün, kovanları toplasın ki değil mi? Ya da şu an bulunduğu yerde ne diye kovanla oynasın? Yakındır bizim de bunu bizzat Eşref’in ağzından duymamız. Tabii muhbirlikten mi, yoksa Çiğdem’in Nisan’ın peşine düşüp onu takip ettiğinden mi şüphelendi, bunu anlayacağız.
Irmak ile Nisan’ın dertleşmesi benim çok istediğim bir sahneydi. Irmak hayatı iş olmuş bir kadın, onun da Nisan gibi bir dosta ihtiyacı var. Irmak,  Nisan ile kardeşi için gerçekten samimi olarak üzülüp endişelendi, ona desteği de samimiydi. Ama tek sahneyle sınırlı kaldı, açıkçası hemcinsi olarak daha fazla yanında olmasını beklerdim. Irmak Nisan’a “Biz böyle durumlarda ne yaparız biliyor musun? Eşref’e güveniriz.” dedi ancak ben Nisan’ın Afra’nın bulunması konusunda Eşref’e yeterince güvenemeyip polis olduğu için Çiğdem’e güvenmesini anlayabiliyorum. Ben de Nisan gibi sıradan hayatı olan biri olarak saatlerdir kardeşimi bana getiremeyen bir mafyaya değil de elindeki imkanın daha fazla olduğunu düşündüğüm polise güvenir ve ondan yardım alabilmenin yollarını arardım.
Nisan: “Ben sadece bir şarkıcıyım.”
Eşref: “Sadece bir şarkıcı değilsin artık.”
Nisan: “Ya neyim?”
Eşref: “Onu zaman gösterecek.”
Nisan: “Anlamadım?”
Eşref bu bölümde Nisan’a olan ilgisini bayağı açık açık kendisine söylemiş bulundu. Adam hislerinin farkında ve bunu kabul ediyor ki Nisan’a bile ima edebiliyor. Ama bu bir yandan Eşref’in asla başına gelmesini istemediği bir durum. Çünkü o kendini bildi bileli tek bir kişiye aşık ve Nisan’a aşık olursa Rüya’sını bulduğunda ona gitme ihtimali kalmaz. İşte Eşref’te beklediğim o Rüya-Nisan ikilemi nihayet başladı. Keşke yanına gidip ona “Nisan aslında Rüya.” diyebilsem de onu rahatlatabilsem. Adam boşu boşuna kendini parçalıyor. Kalbinde büyük bir savaş var, bu onu yıpratıyor. Halbuki tam tersi yıllardır aradığı kadını bulduğu için bu savaşın başlamadan bitmesi lazım. Eşref’in bu imasını Nisan maalesef pek anlayamadı, kardeşine odaklı olduğu için normal bir durum. Afra kurtarıldığında tekrar o anı düşünürse eminim anlayacaktır. Zaten şu an Eşref’in duygularını kavramış olması benim için daha önemli. Çünkü ben onun Nisan’a aslında Rüya olduğunu bilmeden aşık olmasını isteyenlerdenim. Dediğim gibi Eşref bölüm boyunca hisleri konusunda kartlarını çok açık oynadı. Mesela Nisan’ın kendisine sarılmasına izin verdi ancak o da sarılarak karşılık vermek zorunda değildi. Nisan ona sarıldığında aklından, kalbinden aynı anda birçok şey geçtiği yüzünden, gözlerinden anlaşılıyordu. Bu sarılmadan hem etkilendi hem de bir yandan Rüya’ya ihanet ettiğini düşündü. Ona hem yakın olmak hem uzak durmak istedi. Bu beklenmedik an onun kalbindeki ikilemin ateşini iyice körükledi.
“Kısacası Rüya’nın önündeki en büyük engel yine Rüya’nın kendisiydi.”
Bence Eşref, Nisan’dan kendisini öldürmesini istediklerini telefonunu ona geri verirken biliyordu. O telefona gelen mesaja bakmamaları anormal olur. Özel şeylerine bakmayacaklarını söyleseler de arama kayıtlarında Ç.’yi de görmüş olma ihtimali de çok yüksek tabii ki. Bu yüzden Nisan onu balkondan itmek için yaklaştığında Eşref onun niyetini anladı ama açık etmedi. Ayrıca birini öldürmek üzerine yaptıkları sohbet de boşuna değildi. Eşref Nisan’a “Büyük konuşma, sınanırsın…” derken Nisan’ın kendisini öldürmeyi bir kere denediğini ve tekrar deneyeceğini biliyordu. Eşref hiçbir cümleyi öylesine söyleyen bir adam değil. Az konuşuyor ama nokta atışı şeyler söylüyor.
Nimet’in ilk planı da ikinci planı da bana göre çok ahmakçaydı. Aynı şekilde Nusret’in Eşref’in evini basması da. Bu kadar zekasız güçlü düşman mı olur? Nusret’i çok güçlü bir düşman olarak yansıttınız ancak devamlı yeniliyor bu adam. Ne olur şunları biraz daha Eşreflerin seviyesinde yazın da rekabetleri daha bir seyir zevki versin. Allah’tan bu zekasız planları EşSan yakınlaşmalarına sebep oluyor, işlevleri bu. ^^
Eşref, Nimet’in kurduğu tuzak yerine gitse bile o adamları indirirdi. Nusret desen Eşref’in villasını bastıklarında her yerin bomboş olmasından işkillenmedi bile. Tam tersi korkup kaçtıklarını düşünecek kadar kibirli. Sofrana oğlunun cinsel organını gönderen adam mı korkacak senden bey amca?
“Siz hepiniz, Eşref Tek.”
Eşref ile Nusret Ağa villanın çalışma odasında karşı karşıya geldikleri sahnede Eşref’e hayran olmamak elde değildi. Soğukkanlılığı, kendine güveni, tane tane konuşması, kelime vurguları, o psikopat havasıyla muazzam bir racon sahnesiydi. Nusret’in villaya girerken o kendisi beğenmiş havası balon gibi pof diye söndü. Buraya yazıyorum sezonun en çok konuşulan üç sahnesinden biri olup her yerde Eşref taklitleri olan videolar falan göreceğiz. Duvar yazıları vb. şeyler de görürsek şaşırmayalım. Ayrıca racon keserken Rüya’nın resmini çiziyor olmasına ne demeli? Gürdal aşkı zayıflık olarak görse de “Aşık adamın kalbi yumuşak olur.” dese de bu Eşref için geçerli değil. O tam tersi düşmanlarına karşı asla yumuşak kalpli değil ve bu aşk onu hayata karşı güçlü kılan şeylerden biri.
Eşref’in Nusret’e zarar vermek için yaptığı planı sevdim. Hem Nusret’e maddi zarar verdi hem de uyuşturucuyla milleti biraz daha fazla zehirlemelerine engel oldu, bir taşla iki kuş. Unutmadan Eşref’in ekibi her aksiyon sahnesinde böyle komik olabilir mi lütfen. Biri uyuşturucu kamyonunu çalarken adamlara imla kılavuzu öğretmeye kalkar, öbürü güle oynaya adamları tarayıp kameralara poz verir, Müslüm de bu iki deliye ayak uydurur. Muhteşem dörtlü diye boşuna demiyoruz. ^^
Bu bölümün çok fazla iyi sahnesi vardı ancak Yakup ile Nusret’in buluştukları sahneyi ayrı bir köşede tutmak icap eder. Sahne prodüksiyonu, çekimleri, raconuyla son yılların efsaneleri arasında girdi diyebiliriz. Nusret, Yetimler’i hafife almaması gerektiğini artık anlamıştır. Yetimler’in bu kadar güçlü olduklarına biz de tam anlamıyla tanık olduk. Şu ana kadar onları Çiğdem’in anlattıklarını aklımızda tutarak sadece sofra başında karar alırken seyrediyorduk. Sahnede her şeye en ince ayrıntısına kadar dikkat edilmiş. Resmi haberlere göre tam 30 tane araç kullanılmış, tam anlamıyla güçlü mafya vurgusu yapmak için masraftan kaçınılmamış. Araba ve diğer araçlar park ederkenki konumlarına kadar düşünülmüştü. Sahneye ilk olarak iki araç konvoyunun mekana gelişlerinin gösterilmesiyle seyirciyi hazırlamak da yerinde olmuş, drone ile havadan yapılan çekimler, İstanbul’un heybetli görüntüsü ve kemençenin kullanıldığı tema müziği heyecanı katladı. Yakup dışarıdan ne kadar babacan, tonton görünse de bu biraz da onun kendini maskeleme şekli. Sevimli göründüğüne bakmayın, Nusret’e kestiği raconu ben şahsen bir hayli ciddiye aldım. Bu savaşın sonunda Yakup Nusret’i söylediği gibi kazığa oturursa hiç şaşırmam.
Eşref ile Yakup Baba’nın peş peşe sahnelerde birebir aynı repliği kullanmaları çok dikkatimi çekti.
“O aşiretten geriye sadece hatıralar kalır.”
Bu resmen Eşref’in Yakup’a olan benzerliğini ve onun ölümünün ardından Yetimler’in başına geçeceğine bir vurgu gibiydi. Eşref’in Yakup ile akrabalığı olduğunu sanmıyorum ancak örgüte nasıl girdiğini öğrenelim. Yalnız unutmadan çok komik bir şey söyleyeceğim. Afra için on bin kişilik aşiretle koskoca yer altı örgütünün birbirine racon kesmesi düşününce o kadar saçma bir durum ki istemsizce kahkaha atıyorum. ^^ Nisan’ı seviyorum ama maalesef Afra birazcık salak.
Buluşmaya gelen Kadir silah çekiyorsun falan ama aslında Nusret’ten ödün kopuyor. Nusret, Eşref’i ve ardından oradakileri öldüreceğini söylediğinde düşünceli bakışları dikkatimden kaçmadı. Kadir’in Eşref’e ve içinde olduğu örgüte güvenmemesi çok anlamsız geliyor bana. Madem örgütüne güvenmiyordun, Eşref’in başına bu belayı sarmasaydın. Yakup’un Eşref’e destek olacağı çok belliydi.
Kadir’in ‘Kardeşim’ diye gezinip dururken Eşref’in arkasından prodüksiyonlu iş çevirmesine bir tek ben ayar olmuyorum değil mi? Yetimler’den atmak istediği adamın örgütün bel kemiği olduğunu, yerine onun gibi birinin gelmeyeceğini ne zaman anlayacak? Ben fragmandan Yetimler’in üyesi Ahmet’in Eşref’in atılmasına destek çıkacağını sanmıştım ancak o da Sadık da bu fikre karşı çıktılar. Herkes Kadir gibi bencil mi? Yalnız kabul etmek lazım Kadir’in onları ikna etmek için kurduğu plan bayağı iyiydi. Keşke kafasını hinliğe değil de masaya nasıl daha çok para koyarım diye çalıştırsaydı… Eşref de bence Kadir’in ona ihanet ettiğinin farkında ancak kardeşi diye hasıraltı ediyor. Nisan yüzünden bence bu hasıraltı etme durumu ortadan kalkacak. Çünkü Kadir yumuşak karnını buldum diye buraya oynayacak.
Normalde Nisan’ı arabasına alıp yardımcı olduğu için Kadir’e gıcık kapmam gerekirdi ancak bu durum Eşref’in Nisan’ı kıskanmasına sebep olduğunu için kendisine teşekkürlerimi sunuyorum. Eşref Nisan’a aşık olmaya başladığını istediği kadar inkar etsin bu deli hali resmen aşık olduğunun göstergesi. Çünkü derdi Nisan’ın otelden kaçıp tehlikede olmasından çok Kadir ile yan yana olmasıydı. Unutmadan, Eşref’in istisnasız her durumda Nisan arabaya bineceği zaman kapısını açmasına bayılıyorum. Maşallah çok centilmen bir bey. Yalnız Nisan’ı arabaya bindirip kapıları kilitlememesinden puan kırıyorum. Ama Nisan’ın kafasına koyduğu şeyi mutlaka yapan biri olduğunu artık anlamıştır beyimiz.
Normal şartlar altında Çiğdem’in Nisan ile Afra’yı Nimet’in elinde bırakıp kurtarmamasına küfür edebilirdim. Ancak sadece Eşref’in kurtarmasını istediği için değil, eğer polis kurtarsaydı Nisan’ın Çiğdem ile bağlantısı ortaya çıkabilirdi. Bu da muhbirliğin sona ermesi ve hikaye akışımızın bozulması, Afra ve Nisan için işlerin tehlikeli hale gelmesi demek.
Afra, Cevahir ile ilgili gazete haberini gösterdiği an içime bir kurt düşmüştü. Cevahir’in babası olan başsavcının Serdar’ın arkadaşı çıkıp davayla ilgilenmesi için Çiğdem’e görev verilmesi iyi hamle. Bu hem Çiğdem’i köşeye sıkıştırır hem de Nisan’ın muhbirlikten vazgeçememesi için tetikleyici olur. Bu hamleyle Çiğdem’in olayın üstünü örtmüş olmasının artık bize faydası kalmadı. Her an gerçeklerin ortaya çıkma ihtimali oluştu, o yüzden de Nisan bir an önce ifşa olmadan Çiğdem’in Eşref’i yakalaması için çalışacaktır. Çiğdem de hiç kusura bakmasın sırf kendi şahsi çıkarları için yaşayabilecek adamın ölmesine göz yumdu. Yaptığının bedelini hiç ödemeyip bu bedeli düpedüz Afra ile Nisan’a ödetmeye çalıştı. Artık o da Nisan gibi devamlı hapse girme korkusuyla yaşayacak. Umarım Çiğdem Afra’yı ifade için emniyete getirmek zorunda kaldığında Serdar ondan kuşkulanmaz, doğrusu nasıl yırtacağımızı merakla bekliyorum.
Nisan, Çiğdem’in evine gittiğinde o meşhur odayı görmedi ama bence o eve tekrar gelip o fotoğrafları görecek. Eğer öncesinde öğrenmediysek Çiğdem’in onların arasında olduğu dönemde yaşananları böyle öğreneceğiz. Nisan fotoğrafları görse onları kıskanır mı acaba? Bir de acaba duvarda duran kendi fotoğraflarını görmesiyle kendisinin Rüya olduğunu öğrenme süreci mi başlayacak, ne dersiniz?
Bu bölüm Faruk’a o kadar üzüldüm ki anlatamam. Hiç fark ettirmiyordu ancak onun da aşk acısı Eşref’inkiyle yarışırmış… Nihayet onun hikayesine de giriş yaptık. Ayten denen kadına o kadar öfkeliyim ki Faruk’un kalbinden o aşkı söküp almak istiyorum. İnsan bari geçmiş güzel günlerine saygı duyar da adama bunu yaşatmaz. Faruk resmen değmeyecek bir kadın için hayatını kökünden değiştirmiş. Ben Ayten’i mutlaka dizide göreceğimizi düşünüyorum. Ayten tekrar Faruk’un hayatına girmeli ki Faruk onu, onunla olan güzel günlerini özlemeyi bırakabilsin. Faruk’un geçmişine gittiğimiz sahnedeki gelecekten geçmişe geçişi ayrı, hangi yılda olduğumuzu anlatmak için seçilen yolu ayrı, Faruk’un sesinden Ayten şiirinin muazzam seslendirmesini ayrı övmek istiyorum. Normalde geçmişte hangi yılda olduğumuzu ekranın altına yazılmasıyla öğreniriz, burada ise Faruk’un cinayet sonrası televizyonda seyrettiği diziyle öğrendik. Güneşi Beklerken 2013 yılında yayınlanmıştı. Demek ki Faruk hapse girdiğinde Eşref 26 yaşında, 12 yıllık bir mahkumdu. Yalnız cinayet üstüne cips yiyerek dizi seyretmek de bir tür psikopatlık göstergesi. Bir de ben şunu merak ettim: Faruk’un neden tabancası varmış? Acaba aile yadigarı falan mı? Faruk tabancasını alırken aynı kutuda onun sürekli yanında taşıdığı köstekli saatini de gördük. Saatini çıkardığında sanki hep 5 saniye gibi bir zaman tutuyor gibi geliyor bana. Acaba bu “Milyon Kere Ayten” şiirindeki şu dizelerle mi alakalı?
“Saatim her zaman Ayten’e beş var
Ya da Ayten’i beş geçiyor”
Senaristimiz eski eş için Ayten ismini besbelli Ümit Yaşar Oğuzcan’ın “Milyon Kere Ayten” şiiri bu aşk ile özdeşleşsin diye seçmiş. Ethem Özışık’ın edebi eserlere dikkat çekmek için yaptığı bu tip hamleleri, senaryolarındaki alıntıları çok seviyorum. Faruk’un bu bitmeyen aşkını, hissettiklerini ancak Eşref anlıyordur. Eşref’inki de en iyi o anlıyor olmalı. Nisan’a aşkını kabullenip ilişkileri derinleştiğinde en büyük destekçimiz Faruk olacak gibi görünüyor.
Nisan: “Keşke kimse kimseyi öldürmese. Ben mesela kimseyi öldüremem.”
Eşref: “Büyük konuşma, sınanırsın.”
Eşref ile Nisan’ın oteldeki konuşması bize bölüm sonunda olacakların habercisiydi. Daha o an Nisan’ın ya bu bölümde ya da sonrasında birini öldürmeye teşebbüs edeceğini anlamıştım ama ben bunu aslında Eşref için birini öldürmek olarak düşünmüştüm. 3. Bölüm analizimde “Nisan için de bir kırılma noktası olacak ve karakterin evrimini seyredeceğiz.” demiştim ya hani, işte o kırılma noktası Nisan’ın Eşref’i bıçaklaması oldu. Bence bu saatten sonra karşımızda bambaşka bir Nisan göreceğiz. Eşref yanına geldiğinde gördük ki Nisan aslında Eşref’e güveniyor ama çaresizlikten yardımına kim koşabilecekse de ona koşmaktan da geri durmuyor, Çiğdem gibi. Tabii şu da var Nisan için birini öldürebilmek kardeşi için bile olsa onun fıtratına ters, onun dünyası bambaşka. Hele bir de öldürmesini istedikleri adam aslında öyle sandıkları gibi nefret ettiği biri de değil. Evet, önceden nefret ediyordu, ancak yetimhane sahnesinden beri aralarında adı konmamış bir bağ var. Eşref’in bıçaklamasına onay vermesi de çok şaşılacak bir durum değil, çünkü bölüm boyunca gördüğümüz üzere eğer söz konusu bir yetimin hayatıysa Eşref kendi canından vazgeçebilir. Nisan, Eşref’e Nimet’in istediği şeyi söylerken onun farklı bir çözüm bulacağını ummuştu ancak o an başka bir şey planlayacak zaman mı vardı? Eğer Nisan kaçmasaydı, birlikte bir plan kurarlardı ve bu sahne bir prodüksiyon olabilirdi. Ama tabii biz görmesek de Eşref’in ekibi uzaktan onları gözlüyor olabilirler. Başına böyle bir şey gelme ihtimaline karşı bir plan yapmış olabilirler. Yalnız EşSan’ın birlikte salıncakta oturduğu, özel şeylerden konuşabildikleri, Eşref’in Nisan’ın yanında bambaşka bir adam olduğu yerin artık böyle bir olayla da anılacak olmasına biraz üzülmüş olabilirim. Salıncak artık travmamız olacak, sağ olun.
“Son kez Nisan’ın gözlerinin içine baktı. Bir an karşısındakinin Rüya olduğuna yemin edebilirdi. Ve gerçekten öyleydi.”
Nisan Eşref’in gösterdiği yere bıçağı soktuktan sonra bakıştıkları an giren replikler hikayenin yeni bir yöne gideceğinin habercisi. Nisan artık onun için kendinden vazgeçen bu adama kapılmaktan kendini alıkoyamaz. Eşref farkında olmadan bir kez daha Rüya’sı için kendinden vazgeçti. Şimdi Nisan’ın Rüya olduğunu düşündüğü için bunun üstüne gidecek. Tabii Nisan’ın ona güvenip olan biteni anlattığı için de ona güveni de artacak bir yandan ve o da Nisan’a daha fazla kapılacak.
5. Bölümün ilk fragmanına bakacak olursak havada aşk kokusu var. Nisan Eşref’i bıçakladıktan sonra neler yaşandığı muamma ancak bir şekilde Nisan ve Afra otele gelmişler. Nisan 2. Bölümde Eşref’in yarasına çok kan var diye bakamazken şimdi yaraya o pansuman yapıyor. Pansuman sahnesinde şarap içiyor olmaları gözümden kaçmadı. Eşref belli ki Nisan’ın hala ondan nefret edip etmediğine dair meraktan deliriyor. Nisan’ın onu kötü değil, gamlı bir adam olarak nitelemesi ne kadar da doğru. Eşref’in yüzüne, gözlerine dikkatle bakanın anlayabileceği bir keder bu. Nisan’ın gülümsediği sahneye bakarsak Nisan kardeşini kurtardığı için teşekkür amaçlı Eşref’i yanağından öpmüş olabilir. Eşref’in ikisinin resmini çizdiğini görüyoruz. İkisini yan yana hayal etmeye başlamış. Rüya’yı da senelerce çizmiş ama hiç yanına genç Eşref’i çizdiğini görmemiştik. Nisan’ı araştırmaya başlamışlar. Demek ki Eşref son sahnede onun Rüya olmasından şüphelendiği için onun geçmişinin peşine düştü. Belki şu gizemli telefon olaylarından veya telefonunda ne var ne yok diye bakmış olmalarıyla ilgisi de olabilir. Bence Irmak, Eşref’e Nisan’ın boynunda ben olan çocukluk fotoğrafını vermeyecek. Eşref’in Nisan’ın Rüya olduğunu öğrenmesi için çok erken. Irmak bir nedenle başka bir fotoğraf vermiştir. O da aşk konusunda Gürdal gibi düşünüyor olabilir. Eşref’in Nisan’ı dinlemeye gelen Kadir’i kıskandığını görüyoruz. Kadirciğim kolla bir yerlerini. ^^ Eşref’in Nusret’in deposunu yaktığı sahne de bir hayli ilgi çekici duruyor. Kesin bu Nusret mertliğe sığmayan büyük bir hamle yaptı. Son olarak Nisan’ın bölümde fragmandaki şarkıyı seslendirdiğini düşünüyorum.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler nasıl buldunuz bu bölümü?

Göz atmanızı öneririz: Eşref Rüya Bölüm Yorumları

 

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

EŞREF RÜYA – İnsan Birdenbire Aşka Düşer

Eşref Rüya 3. Bölüm analizi  Gözde nin kaleminden... Keyifli okumalar ^^

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Hayatımızdan bir Yalı Çapkını Geçti

101 bölüm hayatımızda olan Yalı Çapkını'na özel bir yazı ile veda edelim.  Elif Dicle 'nin…

2 hafta Önce

EŞREF RÜYA – Bir Kalp Bir Kere Sever

Ana akımda yeni bir heyecan: Eşref Rüya. Bu yeni heyecana bölüm yorumları ile Gözde eşlik…

4 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – İçimizde Kalanlar

Yalı Çapkını finale birkaç kala içimizde kalanları öyle güzel özetlemiş ki  Svl ... Keyifli okumalar!

1 ay Önce

DEHA – En Sevdiklerimizle Sınanmak

Deha 22. haftayı geride bıraktı. Bölüm analizi  Büke ‘nin kaleminden.

1 ay Önce

DEHA – O Zaman Perde

Yeni bölüm öncesinde iki bölümlük Deha analizi  Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

2 ay Önce