Fazilet Hanım ve Kızları biter bitmez Özlem ‘den bölüm yazısı geldi, altındaki notu birebir kopyalıyorum:
“Aslı bu benim son Fazilet Hanım yazım. Muhtemelen bloguna taşımak istemeyebilirsin. Hala sinirliyim ve yazmadan sinirim geçmeyecekti… Ama ben cesur yüreğim yayınlarım dersen de bence sıkıntı yok.”
Aşağıda okuyacağınız yazı bölüm ertesi sinirle kaleme alınan yazının aradan bir süre geçince, sinir katsayısı azalınca revize edilmiş hali^^
Sosyal medya akışındaki gözlemlerime göre Özlem sinirlenen tek izleyici değil… Hikaye her bölüm ‘izleyiciyi nasıl kandırırız?’ üzerine kurgulanıyor sanki. Üstelik hikaye sürekli dallanıp budaklanıyor, esas karakterler asla kazanan olamıyor. Olaylar sarmal olmuşcasına sürekli aynı… Karakterler sürekli bir devinim içerisinde, empati yapmak üzere ellerinden tutmak mümkünü yok. Yağız – Hazan – Sinan üçgeni ise çözülebilir gibi değil…
Dizinin izleyicisi olmadan benim gözlemleyebildiklerim sınırlı, peki ya senin düşüncelerin nedir? Yorumlarda buluşmak dileğiyle sizi Özlem’in yazısı ile baş başa bırakıyorum…
Bu benim Fazilet Hanım ve Kızları izlediğim son akşamdı, çünkü bu diziyi izlemek artık dayanılmaz oldu.
Aylarca izlediğimiz bütün mantık hatalarına rağmen bekledik. ‘Toparlar’ dedik. Laf aramızda Yasemin bile daha katlanılır ve zaman zaman izlenilebilir bir karakterdi.
Ama ikinci sezon geldiğinde ciddi bir beyin travması yada akıl tutulması yaşamaya başladı senaristler…
Mesela Ece nasıl oldu da bu kadar annesine düşman oldu? Sonuçta evet Ece her zaman etkilenmeye müsait bir karakterdi; ama şöhret olmayı, bakılmayı beğenilmeyi çok da istiyordu. İstemiyor olsa, ablası yüz güzeli seçildi diye gidip Hazım beyin evlenme teklifine ‘evet’ demezdi, değil mi?
Yahu hangi anne kızını hamile olduğunu öğrendiğinde bu kadar anlayışlı davranır? Bence Fazilet kendisinden beklenilenden çok daha hafif bir tepki verdi Ece’ye. Hazım Bey’le pazarlığı ise Ece’nin ne kadar beyinsiz bir karakter olduğunu bildiği için kucağında bir çocukla sokaklarda sürünmesin diyeydi. Haklı mıydı? Değildi. Ama Fazilet işte…
Günün sonunda, hiç bir zaman Ece’nin kötülüğüne çalışmadı. Kızını o bir dediği bir dediğini tutmayan Yasin’e mi emanet edecekti? Herkesin lafına kanıp Ece’ye etmediği hakaret kalmayan Yasin’e…
Etmediklerini bırakmadılar kıza birde çocuğu duysalar bilseler o kızı perişan ederlerdi –ki Yasin’in annesinin yaptıkları ortada… Ve Yasin o tuhaf karısına sahip çıktığının onda biri kadar sahip çıkmadı Ece’ye…
Gelelim Yağız – Sinan meselesine… Aylarca Sinan’ın işe yaramazlıklarını gözümüze sokup Yağız ile Hazan’ı yakınlaştıran senarist oyaladı da oyaladı. İki tarafa da mavi boncuk dağıttı ki sosyal medyada ki bu sakil, bu seviyesiz yorumların sebebi biraz da kendisidir.
Aksiyon yaratacağız diye iğrenç ötesi bir Yasemin yarattılar. Yahu bu kadın escort değil miydi?
Yenilir yutulur şeyler söylemedi kocasının arkasından. Hadi Gökhan basiretsiz zavallı bir karakter de bu kadının babasının ölümünün ardından gazetelere yaptırdığı haberleri biliyor. Nasıl yani, akıl tutulmasına mı uğradı? Koskocaman dünyada o iğrenç iğrenç sırıtan, tuhaf tuhaf bakan Yasemin’den başka kadın mı yok? Ne çabuk unutuldu Yasemin’in yaptıkları ve nasıl böyle at koşturuyor da yakalanmıyor? Mesela araba büyüklüğündeki tabloyu yalıdan çıkarttı ve bir Allah’ın kulu görmedi öyle mi? O kadar adamı kapıda neden besliyorlar ki?
Fazilet’e ne oldu? O cin gibi her taşın altından çıkan, her durumla başa çıkan Fazilet’e ne oldu? Kadını işlevsiz bir hale getirdiniz bıraktınız. Evet, Fazilet zaman zaman arsız bir karakterdi ama o kadar gerçekti ki… Hayatı boyunca sürünmüş ve bir şekilde yırtmanın hayali ile yaşamış. Şimdi siz elinde ki bu kadar koza rağmen kendisini aklayamayan bir Fazilet yarattınız… Pes, vallahi pes… O Fazilet ki elindeki o kadar imkanla o Yasemin’in seceresini döker, dünyayı ona dar ederdi…
Ne oldu Hazan’ın kimsesiz çocuklara sokak hayvanlarına yardımı? Tek bölüm için miydi yardım severliği? Hep hayaliydi ama bir seferlikti, gitti ve bitti.
“Plazalarda yaşarım, ohh keyfime bakarım.” Biz ilk sezon ne izledik? Hazan’ın zekasını Ece embesiliyle yarışır hale getirdiniz ki helal olsun…
Öyle aşık bir çiftimiz var ki, abisi bu projede Hazan’ı istemiyorum dediğinde anında gözden çıkartan bir Romeo muz var. “Ya boş ver, Hazan olmasa da olur.” diyebildi. Hazan onun yanında minnoş minnoş gezsin yeter. Maşallah evlere şenlik… 15 yaşındaymışcasına cilveleşmelerinden bahsetmiyorum bile…
Biz daha Fazilet’in travmalarını izleyecektik; Hazan’ın babasını yeniden kaybetmesine tanık olacaktık; sosyal medyada hakaretleşmeden dizi yorumu yapacaktık. Ama olmadı, çok gördüler bize…
Şimdi bu yazıyı okuyan bir kısım okuyucu Yağız’ca falan diyecek ya, değilim. Ben zaten dizinin başından beri o çocuğun o aileden olmayacağını olamayacağını anladım. Biliyordum yani. Aileye bakar mısınız? Duygularını kendine bile itiraf edemeyen ve ‘yardım’ adı altında bir sübyana nikah kıyan bir baba… Kötülükte rüştünü milyon kere ispatlamış bir kadının elinde maskara olmuş bir Gökhan… Şimdiye kadar hastaneye yatırılıp kilit altına alınması gereken bir Selin. Ve neye astarlandığı belli olmayan şirin ama gereksiz bir Sinan… Zaten bu çocuk bu aileden değildi ki… Kaç kurtar kendini çocuğum. Al bavulunu, çek git Amerika’ya. Arkana bile bakma! Annene bile prim verme, onun da diğerlerinden farkı yok…
İçi bomboş karakterler… Nerede başlayıp, nerede bittiği belli olmayan konular…
Koskoca Mahir Günşıray’ı şu zavallı role esir ettiniz ya, ne diyeyim ‘Allah sizi bildiği gibi yapsın!’. Daha liseyi bitirmemiş hamile baş roller… Biri hamile, diğeri ona inat gecekondu mahallesinde sürünüyor. Yasin bile o kadar sıkılmış ki rolünden üzüntüden kabız olmuş bir yüz ifadesi ile duvar yumrukluyor, üç gramlık inanılırlığı yok.
Yeter artık, bu kadarı bize saygısızlık! Geride kaç bölüm bıraktık, bu kadar zaman harcadık. Oturduk değer verdik, izledik. Bizi bu kadar salak yerine koymaya hakkınız yok. Biz size değer verdik projenizi izledik diye bu kadar saygısızlığı, bu kadar pespayeliği hak etmiyoruz: Yasemin elini kolunu sallaya sallaya otele gidiyor. Otelin müdürü -meslek etiklerini bir kenara bıraktık, senelerce maaş aldığı insanları hiçe sayıp görüntüleri veriyor. Mübarek kızımız o kadar maharetli ki bu görüntüleri birde klip tadında, fragman tadında ortaya seriyor. Ama içlerinde nasıl bir yılan beslediklerinden zaten haberdar olan aile dönüp hiç bu şeytana bakmıyor bile…
Sahi bu Yasemin’in bir de Sinan takıntısı vardı. Bayağı bayağı aşıktı ona hatta Sinan ona hafif yollu ‘ben senin ne mal olduğunu biliyorum’ ayarları veriyordu. Ne oldu? Bu mevzuyu da mı unuttunuz sayın senarist? Zaten yeteri kadar üçgen, beşgen, çokgen var, daha fazlasına girmeyelim mi dediniz?
Neyse, aslında çok ama çok daha sert bir yazıydı bu ama biraz yumuşatalım dedik. Elden anca bu kadarı geldi^^
Dizi ile ilgili diğer yazılar Fazilet Hanım ve Kızları kategorisinde…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.