GÖNÜL DAĞI – Bozkırda Tarif Edilemeyen Aşklar

Gönül Dağı yazılarını özlemiş  miydiniz? Son üç bölüme dair bölüm yorumu konuk yazar ByNaim‘ın kaleminden. Keyifli okumalar…

 

Evet, nihayet “Gönül Dağı” yazısıyla sizlerle buluştuk. Bu yazı 9,10 ve 11. bölümlere dair izlenimlerimi içeriyor. Bu hafta itibariyle bölüm yazısı vaktinde sitede olacak.  Dizi, aldığı reytinglerle birinciydi. Bu hafta yayınlanan 11. Bölüm, diziler içinde hala birinci olsa da tüm kategoriler içinde ikinci oldu. Fakat haftaya yeniden birinci olacağını düşünüyorum ve başarısını tebrik ediyorum.

 

 

 

“Gerçek olamayacak kadar güzel, masal olamayacak kadar gerçek.”

 

Taner ile Dilek sevgili oldu, uçak bulundu ve mutluydular. Fakat bu mutlulukları uzun sürmedi. Çünkü Serdar, Tanerlere uçağı çalanların uçağın patentini aldığını söyledi ve bölümü böyle bitirdik. Tabii ilk baştan beri uçağı Serdar’ın çaldığını düşünüyordum, fakat bu konudaki fikirlerimi yazının devamında belirtmek istiyorum. Taner de benim gibi düşündü ve kavga ettiler. Yıllardır emek verdikleri uçaklarının böyle bir çırpıda gitmesi ve bunun üzüntüsü harika yansıtılmıştı. Belki uçak gitti, belki çok üzüldü, fakat artık yalnız değildi Taner. Yanında tarifi olmayan bir aşk beslediği Dilek vardı. Tabii ki her aşkın tarifi yoktur. ^^

 

 

Taner, bu üzüntüyü babasının doldurduğu kasetlerle atlattı. Duygu yoğunluğu fazlaydı. Babasının dedikleriyle hayallerine tutundu ve vazgeçmedi. Amcaoğullarıyla baştan başladılar. Bu olaylar devam ederken Taner ile Dilek mutluydu. Fakat 9. Bölüm finalinde Dilek ve Taner’in anneleri onları birbirlerine sarılmış görünce her şeyi öğrendiler. Tahmin ettiğimiz üzere karşı çıktılar. Taner’in annesinin karşı çıkması doğru. Çünkü eşi uzaklara çalışmaya gitmiş ve onun hasretini çekmiş. Peşinden kızı da hayırsız biriyle uzaklara gidip perişan bir halde dönmüş. Bunları düşününce; oğlu da uzaklara gider, mutsuz olur diye korkuyor. Dilek’in annesiyse, Dilek’i babasının arkadaşının oğlu diye evlendirmek istediği Serdar ve ailesine ayıp olur diye istemiyor. Bakıldığında herkes haklı fakat iki kişi birbirini seviyorsa bunu engelleyemezsin. Dilek’in annesi Taner ile, Taner’in annesi Dilek ile konuştu ve ayrılmalarını istediler. İşte burada Dilek ile Taner’in aşkını gördükçe, dediklerinden vazgeçip kararı onlara bıraktılar. Zaten bunu onların kötülüklerini istedikleri için değil kendi hissettikleri/düşündükleri için istemişlerdi, fakat aşkları, hele de Taner’in Dilek’e aşkı çok etkiliydi.

 

 

Mutluluk çok mu uzak Taner ve Dilek’e? Şimdi de Serdar’ın babası çıktı. Ve Uçağın patent olayını halletme karşılığı Dilek’in Serdar’a dönmesini istedi. Dilek de kabul etti. Ve burayı izleyince, kalbimiz yuvarladı gönül taşlarını… Bir merak ettiğim konu da Gönül Dağı’nda gördüğümüz gizemli çoban ve Dilek ile bağlantısı. Bu konu bayağı ilgimi çekiyor.

 

 

“Asuman benim adım. Gökyüzü demek. Gökyüzü gibi uzakta, gökyüzü gibi yalnızdım.”

 

Biliyorsunuz Asuman ve Ramazan barışmıştı. Ve barışmanın ardından Asuman hayatında ilk defa yalnız olmadığını hissetti. Ailesinin baskısıyla yalnızlığını unuttuğu müziğini bile yapamıyordu. Bir müzik yarışmasına bile deneme sınavı var diye izin verilmiyordu. Fakat bizim Ramazan başkalarını dinler mi? Tabii ki hayır. Amcaoğullarıyla Asuman’ı yarışmaya götürdü. Belki Asuman birinci olamadı fakat yeni dostluklar kazandı. Tabii birinci olamadığı için müziği bıraktı. Haklı bir bakıma. Çünkü etrafındakiler demez mi “Bir müzik yarışmasında bile birinci olamadın.” diye. Tabii ki birileri dedi diye hayaller bırakılmaz. Fakat buradaki durum farklı. Müzik yapmayı çok istiyor fakat ailesi izin vermiyor. Belki birinci olduğunda ailesi daha fazla müziğe izin verebilir diye düşündü. Fakat işler düşündüğü gibi gitmedi.

 

 

Ramazan durur mu? Güzel bir müzik yarışması ortamı hazırladı. Beraber ilk defa çok mutluydular. Ramazan, hayalleri tutmayı öğretti, hayallere tutunmayı… Burada birinci oldu Asuman. Çünkü burası ikisinin hayaliydi.

 

 

11. Bölüm’deki kız isteme olayı Ramazan’ı Asuman’ın babasıyla bayağı uğraştıracak belli. İzlemek keyifli ve komikti, fakat Ramazan’ın tarafından bakınca hiç de öyle değildi. Allah’tan Asuman ile iyiler artık. Yalnız bu konu tekrara düşmez umarım. Çünkü biraz ilerleme görmek istiyorum. İlerleme olmadı mı? Olmasına oldu da kastettiğim Ramazan ve Asuman’ın babası. Kızının peşinden koşan Ramazan ve görüşmelerini istemeyen baba. Belki Asuman’ın babası “Ramazan kızına zarar verir, yani iş hayatını etkiler, bir iş sahibi olmasını etkiler.” diye düşündüğü için karşı çıkıyor. Fakat bilmiyor ki aşk kişi dinlemez. Ve yazdığım gibi aşkın tarifi yoktur.

 

 

Bir bölüm boyunca Cemile’yi hamile sandılar fakat bize verdikleri his hiç de öyle hamilelik havası değildi. Dizilerde bir klişe bu. Bir olayın üstüne gittikçe hep ters tepiyor. Bu konuda da böyle oldu. 10. Bölüm’ü Cemile’nin bayılmasıyla bitirdik.

 

 

Tahmin ettiğimiz gibi hamile değildi Cemile. Fakat bir klişe daha vardı. Cemile’nin çok zor çocuğunun olabileceğini öğrendik. Duygu yoğunluğu, oyunculuk çok iyiydi buralarda. Hele de Veysel’in Cemile’ye bu konuyu anlatmaya çalışması ve aslında Cemile’nin bu konuyu bilmesi… Yalnız demek istediğim bu, çok başvurulan bir konudur ve bence böyle bir konuya lüzum yoktu. Tekrar belirtmek istiyorum, bize hissettirdikleri harikaydı!

 

 

Sefer ve Zahide için bu üç bölüm olumluydu. Sefer, yıllardır uzaktan sevdiği Zahide ile yakınlaştı. Oğlu için yaptıkları, Zahide ile onu yakınlaştırdı. Zahide’nin verdiği yemekleri bile yemeye kıyamayan Sefer, harika bir kalbin var. Fakat Zahide’nin çocuklarıyla kardeşine yük oluyorum düşüncesi ile onu istemeye gelen insanlar için artık bir şey yapması lazımdı ve Sefer’e gitti, “Beni usulünce iste.” dedi. Sefer’in yüzünde şaşkınlıkla mutluluk karıştı ve fazla belli etmedi. Fakat mutluluk kolay mı? Haberlere göre, Zahide’nin eski kocası diziye/hikayeye dahil olacak ve zorluklar başlayacak. Bu gidişatı merakla bekliyorum.

 

 

“Yüklerimi gemiye bıraktım.”

 

Ve Serdar ile Ciritçi Abdullah. Serdar artık yüklerini taşıyamıyordu. Ciritçi Abdullah ile bir yolculuğa çıktılar. Bu yolculukta verilen öğütler bizim için çok değerliydi. Bir iki kez açtım ve tekrar tekrar izledim. Serdar, bugüne kadar hasta olduğu için hep şımartılarak yetişmiş ve bir gün sahip olamadığı bir şeyle karşılaşınca yükler birikmiş ve taşıyamamış. Bu yüzden Dilek’i istedi fakat istediği olmayınca Tanerlere zarar verdi. Tekrar istediği olmayınca uçağı çaldırdı diye düşündüm fakat şimdilik temkinli konuşmak istiyorum. Bakalım bu uçak olayında Serdar’ın parmağı var mı? Serdar böyle yetişmesinin sebebini bu dedikleriyle açıklıyor:

 

“Ciritçi Abdullah’a sormuştum ya hani “Beni mezarımı kim kazdı?” diye. Anladım ki babam kazdı. Bana biçtiği hayat, üzerime titreyişi… Bilemezdim daha fazlasını yaptığını. Hayatım her zaman daha fazlasını istemekle geçti. Ve vazgeçmek diye bir seçenek hiç olmadı. Vazgeçmek bir erdemdi. Vazgeçmek beklentilerinden sıyrılmak, gemiye yüklerini bırakmak demekti. Ben Serdar, Serdar Bulut. Hayatta en çok istediğim şey Dilek’ti. Ama ben vazgeçtim ondan. Artık istemiyorum. Ruhum kuş gibi özgür. Ruhum tüy gibi hafif. Çünkü yüklerimi gemiye bıraktım…”

 

 

Bu yolculuk ile Serdar artık vazgeçmeyi öğrendi, Dilek’ten vazgeçti. Yükleri yoktu, kuş gibi özgürdü. Benim fikrim Serdar diziden hikayesi bitti diye ayrılmasın. (Diziden ayrılacağı yok, ben kendi düşüncelerimle yazıyorum.) Bu kasabada yeni hayata başlasın ve belli mi olur, bir gün minibüsten bir kız iner ve birbirlerini fark edip aşık olurlar. Benim düşüncem bu. Karakterin değişimi, yeni bir hayata başlaması, iyi biri olmaya evrimini izlemek ve bunun için Ciritçi Abdullah’ın öğütleri izlemek beni mutlu eder.

Okuduğunuz için teşekkürler. İnşallah her hafta Gönül Dağı yazıları vakitlice sitede…

Gönül Dağı bölüm yorumları için tıklayın.

Gönül Dağı 12. Bölüm Fragmanlar

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Sanki Yeniden Doğar Gibi

Yalı Çapkını 85. bölümde özlenen  Svl analizleri geri döndü. Keyifli okumalar…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Taze Başlangıçlar

Yalı Çapkını 85. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

3 gün Önce

DEHA – Hayal Kırıklıkları

Deha 10.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

3 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Başka Bir Yalnızlık

Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı?  Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…

1 hafta Önce

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 hafta Önce