Gönül Dağı 12. Bölümünde Total’de 9,47 reyting, AB’de 8,24 reyting ve ABC1’de 9,73 reyting ile her üç kategoride de birinci. Bölüm yorumu konuk yazar ByNaim‘ın kaleminden. Keyifli okumalar…
Bir Gönül Dağı yazısı ile daha tekrar buluştuk. Bir önceki yazımda “Bu hafta 11. bölümü ile diziler içinde hala birinci toplam kategoriler içinde 2. fakat haftaya 1. olur diye düşünüyorum. Ve başarısını tebrik ediyorum.” yazmıştım, dediğim gibi olduğu için de çok mutluyum. Hiç vakit kaybetmeyip bölümü yorumlamaya başlayalım…
Bir önceki bölümü Dilek’in Taner’i terk etmesiyle bitirmiştik. 12. bölüme Dilek ve Taner’i anlatan çok güzel bir hikaye ile başladık. Bu hikaye bozkır aşkını tarif etti bize…
Dilek ve Taner’in ayrılmalarıyla birinin hayali yıkıldı, diğerinin ilk defa bulduğu memleketi yok oldu. Tamam, Dilek Taner’i terk etti, etti de her insanın merak edeceği gibi niye terk etti? Taner bunun cevabını aradı fakat bulamadı. Zaten bu bölüm bu sorunun cevabını öğrenemeyeceğini biliyordum.
Taner, Dilek’e mektuplar yazmıştı ve çok güzel mektuplardı bunlar… Dilek ile su içtiği çeşmeye “Dilek Çeşmesi”, Dilek ile geçtiği köprüye “Dilek Köprüsü” ve daha nicesi… Veysel, Ramazan, Cemile ve Asuman birlik oldular; ikisini barıştırmak için bir “Dilek Ülkesi” kurdular. Dilek, Taner’e her şeyi tam anlatıyordu, kötü adamımız mesaj attı ve Dilek, Taner’i tekrar terk etmiş gibi oldu. Belki bu ortamı kurmaları iyilik içindi fakat bu yaptıkları ile Taner bir kez daha yıkıldı. Dizinin bir tarzı var o da olayları fazla uzatmıyor ve tadında bırakıyor. Bunu bildiğim için rahatım. ^^
Taner’i Taner için terk eden Dilek, Serdar’ın babası ile yaptığı anlaşmaya uydu ve Serdar’a bir şans verdi. Bölüm boyunca özel olarak beklediğim sahne burası idi, çünkü biliyordum Serdar’ın Dilek’in dediklerini kabul etmeyeceğini. “Ben Dilek’ten vazgeçtim.” demişti bir önceki bölümde, belki biz de izleyici olarak “ohhh be!!” dedik, Serdar kabul etmeyince, Serdar’ın babası Dilek’i rahat bırakır diye düşündüğümüz için. Dizinin kötü adamı ısrarcı çıktı ve hâlâ anlaşmalarının devam ettiğini belirtti. Yalnız Dilek ile Serdar’ın babasını Cemile’nin görmesi bu konu için aydınlatıcı olabilir Taner açısından.
Serdar için bir önceki yazımda yazıklarımın altını çizip bir ekleme yapmak istiyorum: “Serdar burada kalsın ve yeni bir hayata başlasın” demiştim. Gerçekleşti. Ciritçi Abdullah ile sahneleri harika, inşallah fazla fazla izleriz. Ya Serdar ile Elif birlikte olur mu diye düşünüyorum ama ben istemem. Çünkü Serdar biraz vakit geçirsin buralarda, biraz değişimini izleyelim. Bir bakarız Serdar yeni biri ile taşınır ve yeni bir hikaye bizi bekler.
Ramazan’ın hem kendi babası ile hem de Asuman’ın babası ile başı dertte. Babasının işleri yüzünden Ramazan battıkça batıyor. Asuman’ın babası da abarttıkça abartıyor. Bu işin sonu kötü. Ramazan’ın kafa bir atacak, kendinin de dediği gibi: “Ben bu oyunu bozarım Asuman”
Bir rahat bırakmıyorlar ikisini. Fakat konu hep böyle devam edemez. Biraz yol almaları lazım. Tekrara düşmez umarım, çünkü harika devam ediyor. İkisi naif ve güzeller ki, hele Ramazan’ın dedikleri:
“Ben bedel öderim Asuman, sen gönlünü ferah tut. (Kalbini göstererek) Benim şuramda bir Asuman var, ben onunla yaşar, onunla konuşurum.”
Bu bölümde içimizi buruk bırakan ve gözümüzden yaş düşürten iki sahne vardı. Belki de daha fazla vardı da bu belirteceklerim bayağı iyiydi. Birini yazıda Sefer ile ilgili yazacağım bölüme ekleyeceğim. Diğeri Veysel’in, Cemile’nin çocuğunun zor şartlarda olabileceğini ailelerine anlattığı sahne idi. Tüm ailenin aynı hissi vermesi, gerçekçiliği beni etkiledi. İzlerken yutkunmakta zorlandım.
İmkansız olmadığı için ilerde çocukları olur elbet. Yalnız bu süreç ve Cemile ile Veysel’in güçlü bir bağı olması bize umut etmeyi ve vazgeçmemeyi hatırlatıyor. Bir de Cemile’nin babası, Cemile ve Veysel’e evini verdi bu bölüm. Bu yeni bir konu ve bunun getireceği olaylar bir ilerleme çünkü Cemile ve Veysel’in çocuk mevzusu bilindik bir konu; bu konuda biraz ilerleme kat etmek lazım.
Yazılarımda bu abi kardeşten fazla bahsetmedim. Bu ikili birbirinin birebir kopyası, birinin yaptığını diğeri de yapıyor. Bu konu da komedi dizilerinde bildiğimiz bir konu; tamam komedi fakat habire aynı yerde, aynı zamanda olmaları ve yaptıkları benzerlikler bizi şaşırtmıyor. Tekrara düşme konusuna sıklıkla değiniyorum yazılarda fakat burada da durum biraz öyle. Hikayelere değişiklik katmak daha iyi olur. Yine de yetenekli oyuncular olunca, tekrara düşse bile her türlü izlemek keyifli.
Bu bölüm Sefer bizi hüzünlendirdi, ağlattı. Önce şu içindeki Zahide’ye olan aşkını Taner’e anlatırken dediklerini hatırlayalım:
“Gönlüme bir sevda düştü. Ne zaman düştü diye sorma, ben bile unuttum. Gençtik, gözüm bir onu gördü; başkasını da görmedi zaten. Yıllar oldu içimde büyüttüm onu. Onunla konuştum, onunla ağlaştım, onunla sevindim. Dilim kilitlendi, söyleyemedim kimseye. Yıllar geçti yine söyleyemiyorum. Ama içim bağırıyor, gözlerim bağırıyor, ellerim bağırıyor, alem bağırıyor; sana yemin olsun, ayak tırnaklarımdan saçımın dibine kadar gönlümdeki sevda bağırıyor. Durduramıyorum Taner.”
Ferdi Sancar, Sefer’i öyle sahiplenmiş ki bize karakteri aşırı derece iyi aktarıyor; bizi alıp götürüyor… Sefer için üzülüyoruz, Sefer için mutlu oluyoruz. Bu bölüm Taner’e ablasını sevdiğini anlatacağı zamanki tavırları, hal ve hareketleri, mahcubiyeti harika yansıtılmıştı. Tebrikler…
Bölüm boyunca mutluluğunu izledik Sefer ve Zahide’nin. Hayat iki yaralı insanı bir araya getiriyordu. Hikayelerinin naifliği içimize işledi… Kız isteme olayı kız istemeden başka her şeye benziyordu. ^^ Çünkü birbirlerine laf yetiştirmek ile meşguldü bazıları! Dizilerde damat kahvesini başkasının içtiğine rastlarız, bu vazgeçilmezdir fakat burada bir değil 3 kişi içti bu kahveyi. Tam keyifli dakikalar izliyorduk ki, “Allah’ın emri Peygamber efendimizin kavli ile” dediler ve kapı çaldı. Kimin geldiğini biliyorduk. Büyük ihtimal oğlu haber verdi babasına. Hem ayrılmışlar hem çile çektirmiş hem de utanmadan bir şans daha istiyor. Bu konuda inşallah bir hata yapmazlar. Çünkü Zahide’nin oğlu Erkan, babasını görmek istediğinde, Sefer Erkan’ı babasının yanına götürmüştü. Ve burada tam görmemiş olabiliriz ama babasının başka bir ailesi vardı. Bakalım nasıl ilerleyecek, bu konuyu merak ediyorum.
Dizinin finali içimizi per perişan etti. Sefer boynu bükük bir şekilde gitti. Bence Sefer vazgeçmeyip aşkının peşinden gitsin, ama zorlu bir süreç başlıyor. Çocuklar babalarını isteyecekler, babaları da inatçıya benziyor. İzleyelim görelim ama bir konuda eminim ki bu olaylar yaşanırken biz çok ağlayacağız belli.
Ruhi Sarı da iyi ki katıldı diziye. Çok iyi bir oyuncudur. Dizide kalacağı süreyi merak ediyorum; bu üçlüyü izlemek keyifli olacak.
Okuduğunuz için teşekkür ederim…
Gönül Dağı bölüm yorumları için tıklayın.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.