Etkileyici fragmanı ve aldığı ödüllerden öte; Görülmüştür ’ün vizyona girişinin 3.gününde izlemek için sinemaya koşturmamım sebebi filmin başrolünde Berkay Ateş’in olmasıdır. Bu net. (Kendime not, geçen sene fırsat yaratamadığım ‘Hakikat, Elbet Bir Gün’ oyununa bu sezon bilet almalı!) Üstelik film Başka Sinema kapsamında, en sevdiğim sinema salonunda oynuyormuş: Kadıköy Sineması ^^ Ama küçük salon, üzdü! (Neyse ki salona film başlamak üzereyken zifiri karanlıkken girebildiğim için küçük salonda oynuyor olmasının hayal kırıklığını yaşamadım.)
Zakir (Berkay Ateş), İstanbul’daki bir cezaevinde çalışmaktadır. Annesiyle birlikte oturduğu evinde tekdüze bir hayat sürdürmekte, günleri işi ve evi arasında geçmektedir. Cezaevindeki işi ise mahkumlara ait mektupları okuyup varsa sakıncalı yerleri karalayarak sansürlemek ve mektuplara ‘görülmüştür’ kaşesi vurmaktır. Hayata karşı pek de bir tutkusu olmayan Zakir, bir gün mektuplardan birinden çıkan dikkat çekici bir güzelliğe sahip Selma’nın (Saadet Işıl Aksoy) fotoğrafıyla karşılaşınca allak bullak olur. Selma cezaevinde yatmakta olan belalı mahkumlardan Recep’in karısıdır. Zakir bu fotoğrafı çalmaya karar verir. Ama bu iş basit bir hırsızlıkla kalmaz. Çünkü Selma’yı günden güne takıntı haline getirmeye başlamıştır.
Zakir yazmaya dair tutkusunu yazarlık kursu ile tamamlarken, her ne kadar mesleğini dile getirmese de cezaevinde tutukluların mektuplarını okumakla ve politik ve ideolojik olarak sakıncalı görülen bölümleri -yuvarlaklar çizerek, karalamakla görevli. İroniye bakınız…
‘’Düz çizgi gibi karalamayın! Yuvarlak, halkalar halinde olacak. Işığa tutarsanız okunur yoksa!’’
Zakir’in aynı odayı ve görevi paylaştığı mesai arkadaşlarından farkı filmin ilk dakikalarından itibaren vurgulanıyor. Henüz değerlerini kaybetmemiş, daha vicdanlı…Bu süreç içinde Zakir’in bir mektupta hak kelimesini bir türlü karalayamaması, Wikipedia’ya erişimin halen(!) kapalı olmasına vurgu filme dair aklımda kalan güzel detaylar…
Günlerden bir gün, Zakir yazarlık kursundaki ev ödevlerinden biri için okuduğu mektuplardan birinden çıkan fotoğrafın hikayesinin peşine düşüyor. İşte de evde de demir parmaklıklar arasında sıkışıp kalmış hayal gücü belki de böyle bir çıkış yolu buluyor kendine… Merak ile başlayan bu takip bir yana, o kadar içine çekiliyor ki, o hikayenin öznelerinden biri oluyor.
Berkay Ateş Zakir karakterini öyle hakkı ile canlandırmış ki izleyici karakterin iç dünyasına, gel-gitlerine ulaşabiliyor kolaylıkla…
Saadet Işıl Aksoy’un bakışlarının donukluğunu, maviş gözlerinde en ufak bir yaşam ışıltısının olmamasını işaret olarak kabul edebiliriz belki ama oyuncunun beden dilini daha iyi kullanmasını beklerdim. Zakir düşüncelerini dile getirmeseydi oyuncunun performansından zor anlaşılırdı Semra’nın dört duvar içinde yaşadıkları… Sahi yaşıyor muydu acaba? Fotoğrafta omuzdaki elden yola çıkıp bu aileye hayal gücünün ürünü bir hikaye yüklemiş olamaz mı? Polisiye romanlara düşkünlüğünün altını çizen Emel’i yanına alıp kahramanlığa soyunmasının altında – dört duvar arasında sınırlı bir yaşam alanı çizilse de, Zakir’in kurguladığı gibi kayınpeder tacizi, kayınvalide psikolojik şiddetinden kurtarılmayı bekleyen bir kadın da olmayabilir. Belki de tüm bu gerçekliğin içinde bir kez daha iyilerin kazanmadığı bir ‘son’ bizi beklemektedir.
Görülmüştür ‘ü sinematografi açısından değerlendirirsem bırakın sinema filmlerini, zamanla yarışan haftalık dizilerde bile çok daha iyi örnekler sayabilirim, kurgunun temposuna da alkış tutamam… Ama varsın bir baş yapıt olmasın, sadece senaryonun yola çıkışı ve Berkay Ateş’in Zakir performansı için izlenmeye değer bir film. Pek doğal anne-oğul diyaloglarıyla renklenen Füsun Demirel’in mükemmel canlandırdığı ‘anne’ karakteri ve Ercan Kesal da filmin sürprizi…
Unutmadan, Serhat Karaaslan’ın bu ilk uzun metraj filmi 30. Ankara Uluslararası Film Festivali’nde En İyi Senaryo, En İyi Erkek Oyuncu, En İyi Yardımcı Kadın Oyuncu, SİYAD En İyi Film ve 18. !f İstanbul Bağımsız Filmler Festivali’nde Jüri Özel Ödülleri gibi birçok ödülün sahibi…
Görülmüştür – Fragman