Yeni bir yazı serimiz var, ‘Haftaya Kuş Bakışı’ yazılarında ekranlarımıza konuk dizilerden Haftanın EN’leri Özlem‘in seçimleri ile yer alıyor. Keyifli okumalar ^^ Sizin seçimleriniz neler? Yorumlara uğramayı unutmayın…
Bu hafta konuşulacak o kadar çok şey var ki… Ama bu yazı sadece haftanın stresini atmak için kaleme alındığından “Tecavüze istismar demeyi bırakın ve ellerinizi çocuklarımızdan çekin’’ diyerek EN’lerimize başlıyoruz…
Yine, yeniden ve anlaşılan çok uzun bir zaman daha Tahir’e gidecek…
Bizim sevimli ponçik, beyaz atlı prensimiz, anacıklarımızın damat adayı Tahir içindeki ayıya dur diyemedi ve Mercan’dan çıkarttı bütün öfkesini…
Tamam, biz alıştık dizilerde esas oğlanlar esas kızlara kendileri kötü davransalar da adlarını başkalarına andırmazlar. Ama bu kadarı fazla çiğ, fazla eğreti oldu. Tahir şiddet gören bir kadına kendisi duygusal şiddetin en acımasızını uygulayıp onu geçmişi ile yargılayıp kendi kafasında kötü kadın(!) sınıfına koydu yetmedi (bu konuyu geçen hafta masaya yatırmıştık), her şeyden habersiz kendisi ile sözlenen Mercan’a bağırıp çağırıp azarlayarak, kızcağızın bin bir heyecanla çıktığı yemeği dizdi boğazına. Tamam, Nefes’i kurtaracaksınız da Mercan’ı kim kurtaracak? “Mercan’ın uğradığı haksızlık, şiddet ne olacak?” demek kaldı bize…
Bir kadını sürekli diğer bir kadının üzerinden aklamaya ya da batırmaya doymadı, doyamadı bizim sevgili dizi sektörü. Yani karakteri sevdiysek ahlak, kural o bu kaybolup gidiyor. Daha düne kadar Arzu’nun aldatılmasına kazan kaldırıp Burcu’yu bir kaşık suda boğmaya kalkanlar şu an Serhan ve Oya aşkına tempo tutuyor neredeyse.
Oya’nın kendi içinde yaşadığı gelgitler, hesaplaşmalar ne yazık ki karakteri aklamaya yetmiyor.
Ve Serhan’ın ‘özledin mi beni, beni özledin mi?’ leri olayı daha da sakil bir hale getiriyor.
Bu aşk olmadı. Olamadı. Aldatma aldatmadır ve bir kadının başına gelecek, daha doğrusu gel(ebile)cek, acısı yıllar geçse de gram azalmayacak bir travmadır. Ve hiçbir kadın nedeni, şekli şemaili ne olursa olsun bunu hak etmez. (Editör notu: Yazar burada ‘aldatma’ üzerine değinmiş, her şeyin tüm açıklığı ile masaya yatırılıp ikinci şansta aşkı bulması konusu konu ile ilintili değildir.)
Tülin Özen hep severek takip ettiğim ve oyunculuğunu acayip sevdiğim biri olmuştur. Ama Arzu olarak o sarhoş olma sahnesi, O kendini bırakması ve sonra aklının başına gelip itmesi Orange Mehmet’i. O kadar güzel, o kadar gerçek, o kadar sevimli ve hayatın içindendi ki… Alkışlar ve alkışlar…
Kimseyi bu kadar sarhoş olacak kadar üzmeyin arkadaşlar. (Editör notu: Alkol sağlığa zararlıdır.)
Güzel çekilmiş, hoş ve hayal gücünü sürekli dürtükleyen bir sahne olmuş. Aslında dizi o kadar güzel bir konuyu anlatıyor ki: Şu dünyada sevginin çözemeyeceği hiçbir sorun ve iyileştiremeyeceği hiçbir yara yok. Gerçek sevgi bütün ihtiyacımız ve tek ilacımız. Aslı ve Ferhat güzel ilerliyorlar. Ferhat’ın evrilmesini izlemek pek keyifli. O gözünü kırpmadan ölümlere yürüyen adamın konu ‘sevmek’ ve özellikle ‘kendisini sevmek’ olduğunda nasıl 3 yaşında bir çocuğa dönüştüğünü izlemek ekran karşısında beni çok mutlu ediyor.
Bakalım onların aşkı ve Aslı’nın sabrı nasıl sınanacak ve hikâye nerelere götürecek bizi?
[wp_ad_camp_1]
Onlar çok az konuşarak, hatta bazen hiç konuşmadan aşklarını iliklerimize kadar hissettiren iki karakter. Tek bir bakışmalarına ‘ah canım’ derken buluyorsunuz kendinizi…
Aşkın en güzel hali çocukluktan kalanı galiba. Henüz eskimemiş, yüreğiniz nasırlaşmamışken olanı. Sonrasında isteseniz de o saflıkla, o güzellikte sevemiyorsunuz.
Sadiş ve Salih aşkı bu işte. Sadiş’in Tokat’ta ikisi için kurduğu hayat hepimizi o huzurlu ana götürdü ve bir sızı çöktürdü içimize. Ah Sadiş ahh… Ne güzel olur, evde bir kuzine ve üzerinde tıkırdayan çaydanlık. Ama işte kendini temize çekmeden gelmez ki Salih, Vartolu o artık. Acısını sırtına kambur etmiş ve ayağındaki geçmişin prangaları ile hem kendisini hem de düştüğü her yeri yakan Vartolu.
Bütün imkânsızlığına rağmen aşkların en güzel hali, keşke dönebilsek o tek haneli yaşlara ve o güzellikte sevebilsek birilerini ve alabilsek gönül hanemize.
Bu dizilerdeki işsiz güçsüz bütün hayatını ‘esas kız olmaya’ göre şekillendiren aklı kıt karakterleri nereden buluyorlar bilmem. Sena’ya gıcıklığım bundan. Sultan’a gıcık olma nedenim malum. Bu bölüm hali hazırda tek tek dayanılmaz olan Sena ve Sultan bir araya gelip cinnet kare olalım dediler.
Birçoğunun aksine ben Sultan’a Salih olayı nedeni ile kızmadım. Bu dünyada bunu bu şekilde yapmayacak bir tek kadın yoktur. Bana insanlık, annelik, barış falan nutukları atmayın. Kalbinizin o en karanlık yerine gidin ve itiraf edin. Kimse kocasının bir başkasından olan çocuğunu ‘aman da aman, benim kocam ne yapmış pek de başarılı bir çalışma olmuş, zaten bizimkilerde bi’ olmamışlık vardı’ diye sinesine sarmaz. Sararım diyen derin yalan söyler. Sözün özü, sallamayalım din kardeşiyiz.
Ama işte o rakı sofrası falan bana bir duygu geçirmedi. Empati kuramadım karakterlerle. Alın artık şunları pistten diyeceğim de olmayacak bir de Sena’nın abisi geldi ki; off off yani…
(Editör notu: Aradığı isim Deren ^^ Sultan’a Salih olayı nedeniyle kızmamak mı? Özlem kafayı yemiş diye düşünmek serbest. Emrah güzel bir giriş yaptı, hadi bakalım <3 )
Kaç haftalardır Yağız Hazan aşkı izleyeceğiz diye cumartesi akşamlarımızı kiraya verdik Fazilet Hanım ve Kızlarına. Bu öylesine kanıksandı ki cumartesi akşamına yanılıp da program yapan arkadaşlarım hemen akabinde ‘Aaaa olmaz, senin bu akşam Fazilet var.’ diyorlar.
Kaç haftadır Hazan’ın bir küçük hoşlanmayı aşk sanmasına tanıklık ettik. Her durumda bağırıp sinir krizi geçirip giden bir adamı arşa çıkarmasına saç baş yolduk. Aslında bütün ilişkisini Yağız ile yaşayıp onunla gülüp, onunla ağlarken, onunla hayata aşka dair sohbet edip, hayal kurarken ‘Sinan da Sinan…’ demesine gıcık olduk içten içe. Ne yapalım dedik bizim kızın anlayışı yavaş. Dur bakalım o da görür dedik vee bu hafta Yağız vurdu ve gol oldu.
Ve Hazan’ın hala adlandıramadığı duygular içinde kıskançlıktan kıvranmasını izledik. Ben çok keyif aldım, ya siz? Kolay mı 34 bölüm sonra Paşamızın (Yağız Egemen olur kendileri) yüzünün güldüğünü gördük. “Biz seninle kanka değil miyiz Hazan?” diye sağlı sollu lafları yumruk gibi indirirken ‘Vurma be vicdansız, tamam öldü artık kız’ dedik. Ama için için de yani dedik, ‘Etme bulma dünyası Hazan Hanım.’ Senin burnunun dibinde Yağız Egemen dururken Sinan Egemen’e razı olursan, biraz sürünmeyi hak etmişsindir demektir.
Haftanın Ciğer Kalmadı Yeter Durumu: Vartolu ve Yamaç kavgası (Çukur) Biliyorum babamın oğlu biliyorum….
Haftanın Uyuz Olunanı: Farah (Fazilet Hanım ve Kızları) Kızım şu elini kolunu bi çeksene Yağız’ın üzerinden
Haftanın Kamyon Yazısı Replikleri: Uzaktan kusursuz, yakından lüzumsuz vb. (Sen Anlat Karadeniz)
Haftanın En Yok Artık Biz Salak mıyız Sahnesi: Pelin’in otelde babasının evi gibi rahat rahat gezmesi (Ufak Tefek Cinayetler)
Haftanın Gülümseteni: Taylan’ın oğlu için hediye seçip randevu ayarlamaya çalışması (Ufak Tefek Cinayetler)
Haftanın Aşk Üçgeni: Selim – Ayşe – Cemil (Çukur) Buradan çok eğlence çıkacak gibi.
Haftanın En Güzel Adamı: Arif (Kadın) Ben seviyorum bu adamı, net dobra ve güzel seviyor yahu…
Haftanın En Güzel Vedası: Begüm (İstanbullu Gelin) Bir annenin bu dünyaya vedası ancak bu kadar güzel, bu kadar sanatkâr ve bu kadar sulandırılmadan anlatılabilirdi…
Haftanın Tuttuğunu Kopartanı: Nil (Fazilet Hanım ve Kızları) Uzun sürdü ama istediğini yine de aldı.
Ve Haftanın En … : Merve (Ufak Tefek Cinayetler) Merve bitti demeden bitmez.
Bu haftayı masaya yatırdığınızda ya sizin EN’leriniz neler?
Editör hemen ekledi;
Haftanın Minnoş’u : Yiğit (Sen Anlat Karadeniz)
HAFTAYA KUŞ BAKIŞI 5 – 11 Şubat yazısını okumuş muydunuz?
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.