HAYALLER VE HAYATLAR – Gerçek Çok Yakınımızda

Hayaller ve Hayatlar 10. bölümü geride bıraktı. Bein Connect dijital platformda yer alan dizinin 9. ve 10. bölüme dair değerlendirme yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Geçtiğimiz haftaki yazımda başlık olarak “Hayat Devam Ediyor” seçmiştim. Bu bölümde de tıpkı seçtiğim başlığa uygun olarak Meryem’in ölümünden sonra kızlarının hayatının bir şekilde devam ettiğini ve bunun birkaç kez vurgulandığına tanık olduk. Evet, ne yazık ki ölen ölüyor, giden gidiyor, bizler de acımızı yaşıyor ama bir şekilde hayatımıza devam ediyoruz. Çünkü hayatımıza devam etmeye mecburuz.

Elbette acımızı unutmuyoruz, o acı da bizimle birlikte, kalbimizde hep var olmaya devam ediyor, acımızdan dersler alıyoruz ve biz zamanla hafifleyen bu acıyla yaşamayı öğreniyoruz. Dicle, Güneş, Setenay ve Melike de Meryem’i hiç unutmuyorlar ancak hepsi iş hayatlarını, aşk hayatlarını sürdürmeye devam ettiler ve birbirlerine daha sıkı sarıldılar. Mesela Meryem ile küslüğünü bitirmek için hiçbir şey yapmayan, haklıyım diye diretip duran, ondan ufacık özrü esirgeyen Güneş şimdi Setenay’ın kalbini kırdığında hemen ertesi gün onun gönlünü almayı bildi.

 

 

Geçtiğimiz haftayı Meryem’e gelen kargo üzerine kızların Meryem’in intihar etmediğini, onu tanıdığı birinin öldürdüğüne kanaat getirdikleri ve eş zamanlı Dicle’nin bulduğu mendil üzerine şüphelerinin Fırat’a yoğunlaşmasıyla noktalamıştık. Yazılarımı okuyanları bilirler, ben başından beri katilin Fırat olduğunu düşünmüyordum. Fırat Meryem’e çok aşıktı ancak onu öldürse bile böyle planlar yapabilecek biri imajı hiç çizmemişti. Fırat duygularını fazlasıyla dışa vuran biri, katil o olsa kolay kolay saklayamazdı. Ama o gece oraya gittiğini saklayabilmesi de beni şaşırttı. Dicle mendili bulmadan en azından şüphelendirecek bir davranışa, bir sözüne tanık olabilirdik. Dicle de buna inandı ve mendili bulduğunu kimseye söylemedi. Zaten eğer birine bunu söyleseydi muhtemelen Fırat’a kimse Dicle gibi inanmaz ve şu an tutuklu yargılanıyor olabilirdi.

 

Fırat: “Ya sen beni tanımıyor musun ya?”

Meryem: “Tanıyordum, öküzün tekiydi. Ama birinin içkisine ilaç karıştırıp öldürecek kadar sinsi ya da zeki değildi ağabeyim. Ne yapalım, onu temize çıkaran da buydu. Peki ağabeyim değilse kim, niye öldürmüştü Meryem’i?”

 

 

 

Güneş ile Alaz’ın birlikte baktıkları davanın konusu oldukça absürttü. Ancak zaten önemli olan dava konusunun Güneş’in kendi hayatıyla olan benzerliğiydi. Güneş de bu sayede davanın taraflarını kolayca uzlaştırabildi. Babasından bu kadar söz edilmişken Güneş ile babası arasında gelişmeler olsa güzel olabilir.

 

“Bence baban seni halen özlüyordur. Yani insan seni nasıl özlemez ki?”

 

Keşke mantığının sesi kalbinin sesini bastırmasaydı da Güneş Alaz’ın sinemaya gitme teklifin kabul edebilseydi. Meryem onların arasında hep bir duvar olarak durmaya devam mı edecek? Meryem’in ölümünün ardındaki sırlar artık aydınlasın da ne olacaksa olsun. Güneş ile Alaz ya bir ilişkiye başlasınlar ya da hayatlarına böyle bir ipte yürüyen iki cambaz gibi değil, sadece iş arkadaşı olarak devam etsinler.

 

“Meryem o adama güvenme demişti.”

 

 

Güneş’in yastık kılıfının içinde bulduğu belgelerle Meryem’in ölümünde oklar yine Mehveş ve Alaz’a döndü zaten… Meryem’i öldüren Mehveş olsun hiç itirazım yok, zaten karakteri geldi geleli hiç sevemedim. Ama Alaz’ın bu işle bir alakası olmasın rica ediyorum. Biliyor ama gizliyor olsun bari. (Umut fakirin ekmeği.) Güneş’in belki de ilk defa kalbini çarptıran biri var ama o da olabilecek en yanlış kişi olmasın. Zaten babasından yana yaralı, bir de aşkta yara almasın. Meryem’in Alaz ile ilgili uyarısı da Mehveş ile sevgili olmasından kaynaklı olmuş olsun veya Alaz ile Taner’den dolayı birbirlerini pek sevmiyor olsunlar.

Yalnız ben geçen hafta Alaz Mehveş’ten kesin olarak ayrıldı anlamıştım, meğer “Düşünmek istiyorum.” demiş. Kesin ben duymak istediğim gibi anlamışımdır. ^^ Tam tahmin ettiğim gibi Mehveş de bu ayrılığı kabullenmeyecek. Alaz’ın Güneş’e olan hislerinin de farkında olmasını zaten bekliyorum, bulduğu belgeler yüzünden Güneş’e de bir kötülük yapmak isteyebilir.

 

 

As bayraklı sevgili SetEm fandom. Çiftimiz barıştı. E madem barışacaktınız neden evdeki eşyaları topladınız gençler? Emre efendi annenin hatalı olduğunu anlaman için son raddeye kadar gelmeniz mi gerekliydi? Daha o gece Setenay’ın annesinden özür dileseydin evlenmiştiniz. Neyse, “Bin musibet bin nasihatten iyidir.” diyelim. Belki bu defa evinizi yeniden kurarken yeni bir başlangıç yaparsınız. Kendi istediğiniz gibi bir kokteyl nikahla evlenirsiniz. İlişkinize ailelerinizin burnunu sokmasına bu kadar müsaade etmezsiniz, özellikle Emre sen bu kadar ana kuzusu gibi davranmayı bırakırsın. Yalnız herkes size karşıyken bu ilişki zor olacak belli. Kızlar da Setenay’ın ailesi de Emre konusunda aşırı sertler. Kızlar neredeyse Emre’yi kaynar kazana atıp yahni yapıp suyuna da pilav pişirecek kadar nefretle dolular. Bu ikilinin böyle herkesten gizli buluşmalarınızı, konuşmalarını seyretmek çok keyifli olacak.

 

Dicle tam fırsat ayağına gelmişken neden Sergen’e bir nişanlın olmadığını söylemedin? Sergen’in sana ilgi duymadığını sandığın için Deniz denen o adamla flört etmeni normal karşılıyorum ancak patronuna yalan söylemeye devam etmeni asla. Aslında Sergen’in, Dicle’nin Deniz denen adamla flört etmesi üzerine kendisine nişanlı olduğuna dair yalan söylediğini anlayıp bunun üzerine gitmesi gerekir, ama Sergen Dicle’nin devam eden yalanına inanmayı tercih etti. Yeni bölümlerde bu konuyu deşmeye çalışan bir Sergen görmeliyiz. Madem Dicle’den hoşlanıyor, parçaları birleştirip yalanını ortaya çıkartmaya çalışmalı.

 

 

Ayrıca Dicle o sevimsiz Deniz’de ne buldun Allah aşkına. Bir de adam yok özgürlüğüme düşkünüm yok şöyle yok böyle diyor sen haydi eyvallah diyeceğine hala ihtimalleri kovalıyorsun. Aşık bile olmadığın bir adam için ne boş bir çaba bu. Ayrıca iyi ki Deniz böyle bir adam çıktı ve üzerine Sergen geldi. Mis gibi DicSer varken Dicle’nin bu adamla flört sahnelerini seyretmekten daha şimdiden bezmiştim.

 

 

Daha önce hiç Melike gibi düşünmemiştim. Bir erkeğin neredeyse her konuda benden daha “mükemmel” olması neden ilişki için olumsuz bir durum olsun ki? Bu nedenle “aşk”ı kaçırmaya değer mi? Gören de Melike’nin her gün kalbini çarptıracak biri çıkıyor sanacak. Bana Melike’nin bu yetersiz hissetmesinin temelinde ailevi ilişkileri, arkadaşlarından başka kimsesinin olmaması var gibi geldi. Annesi, babası ya da kardeşiyle arası açık belli ki ve devamlı ilişki sitelerinden falan kendini birini araması da bu nedenle. Kendine bir aile yaratmak istiyor.

 

 

Ayrıca bir romantik komedi seyretmiyor muyuz? Neden dizide gizem teması daha ön planda? Neden dijitalde olmamıza rağmen evliliğin eşeğinden dönmüş çiftimiz bile dudaktan öpüşmüyor? Neden neredeyse sezon finaline varmamıza rağmen elimizde sadece 1 tane resmileşmiş çiftimiz var?

 

 

Kızların Meryem’in intihar etmediği ve ölümünün araştırılması için polise başvuramamaları normal. Maalesef birinin ölmeden dört saat önce kozmetik satın alması kişinin kendini öldürmeye niyeti yok gibi düşündürse de de kesinlik taşımıyor. Buna bizzat şahit olmuş biri olarak Yiğit amire katılmak zorundayım. Yakın bir dostumuz intihar etmeden hemen önce yaprak sarıyormuş… O yüzden kızlara Meryem’in kendini öldürmediğini kanıtlayabilmek için daha ciddi bir kanıt gerekiyor. Aslında Dicle Fırat’a güvense dahi onun o akşam Meryem’e uğradığı ortaya çıksa bu açıdan faydası olabilir. Hele bu son parfüm detayından sonra. Şimdi Güneş bulduğu belgeleri Mehveş ve Alaz’a kaptırmayıp polise gitmeli. Hem Taner’in hem Meryem’in ölümü bu belge sayesinde aydınlanabilir. Ama Güneş’in Mehveş’e manasızca güvenmesi belgeleri onlara kaptırabileceğini gösteriyor. Güneş kadar zeki biri bir kopyasını almadan o belgeleri onlara vermemeli.

Bu haftanın yazısını Dicle’nin bu cümlesiyle noktalamak istiyorum. Ben bu sorunun cevabını kendi adıma veremiyorum. Yani bende zaman zaman kan bağı, zaman zaman arkadaşlar ağır basıyor. Ya sizde?

 

“İnsanın iki ailesi vardır: Birincisi kan bağıyla gelen, diğeriyse kendi seçip kalbini açtığı ailesi, yani arkadaşları. Peki hangisi daha ağır basar?”

 

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümleri nasıl buldunuz?

 

Göz atmanızı öneririz: Hayaller ve Hayatlar Bölüm Yorumları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

3 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce