Hayaller ve Hayatlar 13. bölümüyle sezon finali yapacak. Bu da demek ki yolu yarıladık. Her hafta iki bölümü yayımlanan dizinin 4. Haftası yani 7. ve 8. bölüme dair değerlendirme yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
6. Bölümü Alaz’ın şüpheli telefon konuşmasıyla noktalamıştık. Ben Alaz’ın Meryem’in katili çıkmasını GünAl ilişkisini başlamadan bitirecek olması nedeniyle hiç istemiyor ve bu konuşmanın bir şaşırtmaca olduğunu düşünüyorum. Ne gerek var tatlı bir çiftin arasına böyle bir engel koymaya değil mi? Sanki ağdalı dram dizisi seyrediyoruz.
Meryem’in ölümüyle ilgili gerçek hala aydınlanmış değil. Açıkçası bu tür bir dizide bu konunun uzatılması bana gereksiz geliyor. Hele hele böyle iki bölümde -yani haftada bir- yeni bir katil adayına yönelmek beni fazlasıyla sıkıyor. Bu “Katil kim?” teması üzerinden ilerleyen senaryoya en son Yargı dizisinde rastlamıştım. Bizim dizinin türü romantik komedi/dram değil mi? Polisiyeye bu kadar girmeye gerek yok bence.
Şimdi de Meryem’i öldüren kişi olarak Dicle’nin ağabeyi Fırat’ın adı öne çıktı. Eğer gerçekten suçlu Fırat çıkarsa Dicle’nin kendini suçlamasına ve tam iş ve aşk hayatı rayına girmişken en başa dönmesine neden olacak. Dicle, Meryem’in evinde Fırat’ın o gece halay çekerken salladığı mendili buldu. O mendilin orada olması için ya Fırat’ın düğünden erken ayrılıp Meryem’e gitmesi ya da Meryem’i öldürüp düğüne gelmiş olması lazım. Ancak Meryem’in cesedinde kan falan yoktu. Bence o mendil, düğün sonrası Meryem’in öldüğünü duyup evine geldiklerinde Fırat’ın cebinden düştü. Bu yüzden Fırat da benim şüpheli listemde yer almıyor. Benim şüpheli listemde Meryem’in kayıp ailesi daha ön sırada.
Taner’in ölümüyle yerine kızı Mehveş geldi. Mehveş çok egolu, burnu havada, kibirli biri. Özge Özacar tam da böyle bir kadını çok iyi canlandırmış. Mehveş’in Alaz’ın ayrılma istediği çok çabuk kabullenmesi, daha doğrusu ses etmemesi bana garip geldi. O kolay kolay vazgeçecek birine benzemiyor. Güneş ile Alaz arasındaki kıvılcımları anladığında “Size mutluluklar.” deyip köşesine çekilmeyecektir.
Mehveş’in Taner’in ölümünden ısrarla Selin’i suçlaması bana şüpheli geldi. Gerçek katili, kendi düşüncesine göre Selin’in katil olduğunu ortaya çıkartmak için Güneş ile iş birliği yapmak istemesinin de iyi niyetli olduğunu düşünmüyorum. Miras için Selin’i oyun dışı bırakmak istiyor. Muhtemelen Alaz’ın Güneş’ten hoşlandığını da fark etti. Ayrıca şirketteki en genç avukat diye Güneş’e yaptığı asistan muamelesi de düpedüz mobbing. O şirkette Mehveş’in az kalorili kahvesini alıp getirecek bir eleman zaten yok mu?
Güneş’in Meryem konusunda Mehveş’e karşı düşüncelerinden taviz vermemesi, güçlü duruşu doğru bir tavırdı. Meryem öldü, kendini savunamaz diye Mehveş’in Meryem’i suçlamasına müsaade etmemeliydi elbette. Güneş’in bu doğru bildiklerinden şaşmayan, kararlı, hak yemeyen, tam bir adalet savaşçısı duruşunu seviyorum. Ancak Mehveş’in evrakları incelemek istemesinde de bir yanlış yoktu, Güneş biraz daha az fevri hareket etmeliydi.
Güneş ve Alaz’ın aynı yazarı seviyor olmaları çok hoş bir ortak nokta detayı olmuş. Alaz’ın Güneş’in ona söylediklerinin yazılı olduğu paragrafı bulup altını çizmesi falan da oldukça şık. Güneş ile paintball oynamaya gittikleri yerde ona söyledikleri, Mehveş ile ilişkisini kesin bir şekilde bitirmesi ve onunla Güneş’in işe devam etmesiyle ilgili konuşmasıyla Güneş’e olan hislerinde samimi geldi bana. Yalnız mesai saatinde ellerinde bilet var diye GünAl’ın birlikte paintball oynamaya gitmeleri biraz saçmaydı. Onların enerjisi çok tatlıydı ama olayın zamanlaması tuhaftı. İş çıkışı gitseler mantıklı olabilirdi. Yoksa ofis dışında da birlikte bir şeyler paylaşmaya başlamalarından elbette çok memnunum.
“Ben seni vurmaya kıyamıyorum ama sen gözünü bile kırpmadın. Hep böyle kararlı ve acımasız mısın Güneş?”
Bu bölüm Dicle ile Sergen baş başa ilk defa yemek yiyecekler diye heveslenip hevesi kursağında kalanlar burada mı? Hangi kızlar grubu olsa Sergen’i yanlış anlayıp Dicle’yi gaza getirirdi. Ama ben de ciddi ciddi Dicle ile Sergen yazı bahanesiyle baş başa yemek yiyecekler sanmıştım; sipariş verecekler, fiyatlarını yazıya ekleyecekler, o arada da baş başa yemek yemiş olacaklar ve yakınlaşacaklar diye ummuştum. Bize kalan hayal kırıklığına uğramış bir Dicle, hala devam eden bir nişanlı yalanı ve buna bozulmaya devam eden Sergen oldu. Açıkçası artık DicSer ilişkisinde bebek adımlarıyla ilerlemeyi bırakıp büyük adımlar atmamız, bir şeyleri başlatmamız lazım. Mesela Dicle nişanlısından ayrıldığını söylemeli ve bu yalan daha fazla uzamamalı. Uzatılan her yalan ilişkide güven sorunu yaratır.
Yalnız Dicle’nin dergi için bulduğu konuları oldukça yaratıcı buluyorum. Ekonomi dergisinde de olsa nihayet yaratıcılığı ortaya çıktı. Finalde onu ilk kitabı yayınlanmış bir yazar olarak bir imza gününde görsek çok hoş olur. Sanki dizide anlatıcı olarak onun sesinin kullanılması da buna bir işaret. Bu anlattıklarından bir kitap yazacakmış hissine kapılıyorum.
Onun ilişki ekonomisi konusunda anlattıkları da gerçekten doğru. Bende çoğu ilişkimde ilk buluşmaya özenmiş, Dicle kadar detaylı hazırlanmasam da bir şeyler yapmıştım. ^^ Senaristler ilişkilere dair çok doğru tespitlerde bulunmuşlar.
Bu arada Güneş’in, Setenay’ın, Melike’nin sıkıcı iş ortamlarından sonra Dicle’nin iş ortamında geçen sahnelerden de oldukça keyif aldığımı söylemeliyim. Dicle-Sergen-Cihan üçlüsü iş ortamında bu kadar komikse iş dışında nasıl olur kim bilir? ^^ Dicle ile Cihan sadece iş arkadaşı olarak kalmasınlar, onlardan kanka enerjisi alıyorum.
Sergen’in Dicle’nin bloğunu okuduğunda yüzündeki ifadeden Dicle’den hoşlandığı besbelli. Peki acaba gerçekte hayatında kimsenin olmadığını anladı mı? Dicle’nin sözde nişanlısıyla telefonda konuştuğu sahneler de çok sahteydi. Haydi bir iki defa inanırsın da üçüncü de anlarsın yani.
Setenay’ın yaşadıkları tam da dizinin adına uygun şekilde ilerlemiyor mu? Hayaller her şeyini özenerek seçtiği evine Emre ile mutlu birer gelin damat olarak girmek, hayatlar nikahı son anda iptal olmuş, Emre ile ayrılmış bir şekilde o eve gelip eşyaları toplamak… Valla Setenay ve Emre yeniden mutlu olacaklar mı, hayatları hayallerindeki gibi olabilecek mi bilmem ama bildiğim tek şey bu ilişkinin ailelerini olabildiğince az hayatlarına sokacak şekilde devam edebileceği. Bayramlar ve özel günlerde görüşseler kafi. ^^ Emre’nin annesi gibi bir kaynana düşman başına.
Aslında Setenay’ın Emre’yi arayıp görüşmek istemesi aslında yanlış, çünkü bu ayrılıkta haklı olan taraf o. Ama içindekileri tam olarak dile getiremedi, görüşsünler içinde kalanları bir bir söylesin, rahatlasın. Öyle sevimli kedileri severek, depresyonda çikolata ezmesi kaşıklayarak olmuyor o işler.
Melike’nin şifrelerini kağıda yazmasından dolayı geçen hafta onu salak bulmuştum, yalan yok. Ancak bu hafta onun gerekçelerine hak verince bu düşüncemden utandım. Onu bu tavşan kulaklı pijamalı haliyle görüp beğenen Komiser Yiğit de benden tam puan aldı. Bir kadını böyle en paspal haliyle bile beğenen erkeklere notum hep olumlu olmuştur. Ayrıca da çok düşünceli olması, ona telefon numarasını verirken aslında ilişki amacı gütmemesi, yalnızlığına, derdine ortak olma düşüncesi de çok hoşuma gitti. Seni sevdim amirim.
Kızlar grubunu her bölüm imrenerek seyrediyorum. Hem hepsinin bir arada olduğu hem de ikili sahnelerinde gerçekten de en yakın arkadaş olduklarına inanıyorsunuz. Daha ilk bölümden beri duyguyu hissettirebilmeleri önemli. Aman nazarım değmesin. ^^ Meryem’e ait hiç görmediğimiz sahnelerle flashbackler de beşizlerin altını daha iyi dolduruyor. Hatta “Bu ölüm hikayesi hiç olmasaydı da tatlı bir beş yakın kız arkadaş hikayesi seyretseydik keşke.” diye söylendiğim de oluyor.
Meryem’in intihar etmediğine, kendini öldürmediğine bugüne kadar kesin olarak inanan kişi Güneş’ti. Meryem’e gelen kargoyla artık dört arkadaşı da bundan emin. İntihar etmeden önce kendine pahalı kozmetik ürünleri sipariş eden birini ben hiç duymadım.
Melike: “O ilaçları kendisi içmedi.”
Setenay: “Başkası vermiş ona.”
Güneş: “Meryem intihar etmedi. Meryem’i tanıdığı birisi öldürdü.”
Umarım önümüzdeki bölümler daha akıcı olur. Artık yeni çiftlerimizden biri kesin olarak bir ilişkiye adım atar, SetEm barışır, Meryem’in ölümü konusu netlik kazanır. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler nasıl buldunuz bu iki bölümü?
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.