HAYALLER VE HAYATLAR – Hayat Durakları

Ne olursa olsun bitmeyen mücadeleleriyle hayatın akışına tutunmaya çalışan arkadaşların hikayesi olan Hayaller ve Hayatlar sezon finali yaptı. Hayaller ve Hayatlar ikinci sezon çekimleri ne zaman başlayacak ve ikinci sezonu ne zaman yayınlanacak tarih henüz belli değil. 25. ve sezon finali 26. Bölüm değerlendirme yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Hayaller ve Hayatlar tam kıvamında bir sezon finaliyle ilk sezonu tamamladı. 2. Sezon için hikayede olması muhtemel değişikliler ve yeni sezonda da merak edeceğimiz pek çok konu, çözülecek düğüm olması güzel ancak Meryem’in katilini en azından biz seyirciler öğrenmeliydik. 20 küsür bölüm merak ettiğimiz yetmedi mi?

 

 

24. Bölümü Güneş’in Alaz’dan onun için şahitlik yapmasını istemesiyle noktalamıştık. Beklediğim gibi Alaz şahitlik yapmayı kabul etti yani aşkı seçti ve doğru olanı yaptı. Benim burada anlamadığım şey trafik kazasını Mehveş yapmış olmasına rağmen bu itiraf sadece şüphe olarak görüldü ve Mehveş sorgulanmadı bile? Alaz’ın anlattıkları yeterli değil mi? Görgü tanığının sahte olduğu da belli. Yalnız bir konuda Güneş’e katılamayacağım, Alaz elinden geleni yapsaydı da Meryem yaşıyor olmayacaktı. Kızlar için de çok üzülüyorum, o kadar sevdikleri ve tanıdıklarını sandıkları arkadaşları her iki işyerinde de usulsüz işlere bulaşmış biri. Ankara’daki eski iş yerinde olanları duyduklarında başta Güneş olmak üzere tüm kızlar Meryem için onca çaba sarf ettiklerine pişman olacaklar gibi hissediyorum. Ancak bu elbette Meryem’i tamamıyla kötü bir insan yapmaz. Seyrettiğimiz onca flashback ışığında Meryem’in enerjisini çok sevdiğimi söyleyebilirim.

 

 

Kızlar grubunun Mehveş’in suçunu itiraf etmesi için avukatlık bürosunu basması ne saçma eylemdi. O kadar saçma bulmuşum ki az kalsın böyle bir sahne seyrettiğimi bile unutuyordum. ^^ Ama aksine evde Mehveş karşımızda otursaydı onu konuşturmaya çalışsaydık diye onun varlığını hayal ettikleri sahneyi seyretmesi çok keyifliydi. Mehveş’in mimiklerine kadar hayal etmeleri beni eğlendirdi. Ayrıca Mehveş öyle baskınla falan konuşturulacak kadın mı? Mehveş o kadar korkak mı? Güneş’in sosyal medyada paylaştığı mesaj çok daha etkili bir yöntem ama kadın suçsuz olunca o da işe yaramadı. ^^ Ben katilin Mehveş olduğuna inanıyordum, çünkü Güneş’in gerçeğe ulaşmaması için çok büyük çaba harcıyordu. Meğer derdi sadece mesleğinden olmamak ve hapsi boylamamakmış.

 

 

Mehveş sayesinde öğrendiğimiz bilgilere göre katil Meryem’in eski işyeriyle bağlantılı biri. Anlaşılan katil, kimliği ortaya çıkmasın diye Meryem’in geçmişinin peşine düşen Mehveş’i de öldürmeye çalıştı. Neyse en azından kendisinin kolundan erkek olduğunu anladık. Tabii bu katilin parayla tuttuğu biri değilse. Bence Mehveş ölmeyecek. Çünkü şu an Meryem cinayetinin kilit ismi o. En kötü uzun süre komada kalıp iyileşeceğini düşünüyorum.

 

Dicle, Sergen’e blogunu okuduğu için kızmakta, ona tavır yapıp bir de üzerine özür beklemekte haksızdı. Sonuçta blog herkese açık bir yer ve oraya tanıdığımız tanımadığımız insanlar bizi okusunlar diye yazıyoruz. Yazdığımız bazı şeylerin okunmasını istemiyorsak gidip evdeki bir deftere ya da bilgisayarımızda duracak bir belgeye yazabiliriz veya okunmasını istemediklerimizi blogumuza yazmayabiliriz. O yüzden Dicle sevinmeli çünkü karşısında Sergen diye biri var. Üstelik Dicle, onu orada okuduğu her cümleye rağmen sevmiş ve sevmeye devam eden biri olduğunu için de ne kadar şanslı olduğunun farkında bile değil. Ama Sergen öyle başka bir adam ki gitti Dicle’yle kendini eşitlemek için bir blog bile açtı ve kendi hissettiklerini oraya yazdı. Halbuki benim için Dicle’nin yalanına karşılık Sergen’in çevirdiği numaralarla eşitlenmişlerdi bile. Keşke Dicle onun kıymetini baştan anlamış olsaydı da Sergen’in bunu yapmasına gerek kalmadan konuyu fazla abarttığını fark edip arayı ısıtsaydı.

Ama oh olsun Dicle’ye. Sergen’in ondan vazgeçip bir başkasıyla flört ettiğini sanıp üzüldü. Adama haksız yere kızmanın ve kendinden hemen vazgeçebileceğini düşünmesinin, aşkını hafife almanın da cezası olsun bu ona. Ayrıca fazla naz da aşık usandırır, şükür Sergen usanmadı. Beni bu ilişkide erkek tarafı yaptın Dicleciğim.

 

Ayrıca romantik sahnelerimizin üçte ikisini varlığıyla katleden Cihan çok sevimli de olsa artık bunun sürekli tekrarlamasından inanın bezdim. Dicle’nin iş yerindekilerin bu ilişkiyi öğrenmemeleri kararının sonuna kadar arkasındayım, gerekçeleri çok haklı ama işte bu durum da böyle sorunlara yol açıyor.

 

 

DicSer’in ilk öpücüğünü madem doğru düzgün göremeyecektik, neden öpüştüler? Ben dizinin dijital platformda yayınlandığını sanıyordum, yanılıyor muyum? Belki de şu an dizinin diğer çiftlerinin yanında tek birlikte olan ve mutlu çifti bulmuşken daha fazlasını istediğim için sitem ediyorsunuz. Bulup da bunuyorum doğru, diziyi sadece diğer çiftler için seyredenler beni affetsin. Aslında ikinci sezonda DicSer hep böyle mutlu olsun, Dicle’nin yüzü gülsün kafi.

 

 

Güneş ve Alaz için hiç umut kalmadı mı? Aşkımızın simgelerinden bisiklet bile sahibine iade edildi, Güneş “Bir daha asla bisiklete binmeyeceğim.” derken aslında “Bir daha asla seninle birlikte olmayacağım.” dedi ama onların aşkı bitmedi ki. Güneş “Alaz benim için sonsuza kadar bitmiştir.” dese de kalbi hala Alaz için atıyor. Atmasaydı Mehveş ile konuştuklarını kapının önünde anlatmasını ister ne onu içeri alır ne ayılması için kahve yapar ne de arabayla gitmesin diye taksi çağırırdı. Güneş, vatandaşlık görevinin altına sığınsa da hala ona değer veriyor, önemsiyor, iyiliğini istiyor. Güneş’in kalp kırıklığı taze ve o yüzden de kendini kandırmasını anlayabiliyorum. Alaz’ın da Güneş’e olan aşkı gerçekti, onu yeniden kazanmak için çabalıyor, hatalarını telafi etmeye çalışıyor; bu adam ikinci bir şansı hak etmez mi? Ben biliyorsunuz hak edene ikinci şansın verilmesinden yanayım. Sonuçta Alaz gerçekleri saklasa da Meryem’in ölümünde onun dahli yok. Alaz madem Güneş’e bu kadar aşık, onun duvarlarını yıkmayı başaracaktır. Aslında o da Mehveş gibi Meryem için araştırma yapsaydı, Güneş’e belki bu yolla yaklaşmaya çalışsaydı iyi olmaz mıydı? Malum Meryem’in ölümüne dair gerçekleri ortaya Güneş’in asla yarım bırakmak istemediği bir görev. Çünkü bir süre sonra devamlı Güneş’in karşısına çıkıp durduğu için Güneş Alaz’a ısrarlı takipten dava açabilir ki Alaz da bir hukukçu, bunu iyi bilmesi lazım.

 

 

 

Setenay’ın elindeki paranın galeri için yetmediğini ve Emre’nin de butik cafe işine girmek istediğini duyduğum ilk an SetEm ortak bir iş yeri açacak dedim. Günümüzde bu tip konseptler yaygın. Mesela bizim mahallede hem butik hem kahve dükkanı olarak hizmet veren bir yer var. İnsan bir kahve içmeye gittiğinde dükkanda gözüne kestirdiği bir gömleği satın alabilir. O yüzden bu sanat galerisi ve cafe ortaklığı fikri her ikisinin de kazancını arttıracaktır.

Onların bu yeni başlangıcı sadece iş ortaklığı olarak kalmayacağını hepimiz biliyoruz. Zaten kalpleri hala birbirleri için attığı için de bu anlaşmaya varabildiler. Tamam Setenay prenses gibi yumuşak huylu, fazla temiz kalpli ama kalbinde hala Emre’nin yeri olmasaydı onu hayatında tutmazdı. Setenay gibi biri bile normalde ayrıldığı sevgilisiyle arkadaş kalmaz, onu bir konuda fikir danışmak için aramaz. Ama Setenay’ın dili başka söylese de kalbi hala Emre dediği için ister istemez ayakları onu Emre’yi götürüyor. Şu ana kadar barışmadılar çünkü birincisi Emre’nin de bu aşk için bir bedel ödemesi gerekiyordu ve Setanay için işten çıkartılarak bu bedeli ödedi. Bu bedel sonunda ödendiği için eşitlendiler ve işte şimdi hayat onlara son bir şans verdi.

Unutmadan bugüne kadar fark etmediğim bir detayı da yazmam gerekiyor. Benim bildiğim bankada çalışan erkeklerin kirli sakal bırakması yasaktır ama Emre’yi biz baştan beri öyle gördük, dizide bu detay atlanmış. Kirli sakal da o kadar yaygın ki ben bile bu detayı 25. Bölümde hatırladım. ^^

 

 

Melike’nin bir kızı olduğunu en yakın arkadaşlarına telefon mesajıyla açıklamasını aslında doğru bulmasam da onun için bu gerçeği onların yüzlerine bakarak söylemenin ne kadar zor olduğunu da anlayabiliyorum. Melike’nin bu sırrı karşısında Güneş’in tavrı çok yanlıştı. Babasıyla olanlar yüzünden fazla içselleştirip kendini Masal’ın yerine koydu belli ki ve Melike’ye babasına söylemek istediklerini söyledi ama asıl yüzleşmesi gereken kişi babası. Neyse ki Melike, Meryem’den çok başka bir karakter, çok dobra ve Güneş’in duyması gerekenleri hemen orada hiç çekinmeden yüzüne söyledi de Güneş hatasından hemencecik döndü ve ne olursa olsun arkadaşının yanında, ona destek olması gerektiğini anladı. Güneş’i çok sevsem de bazen insanları onlarla empati yapamadan yargılıyor ve geri dönüşü zor durumlara sebep olabiliyor.

Tam geçen hafta Melike ile kızının ilişkisini görmek istediğimden bahsetmiştim ki Melike’nin kızı Masal’ın artık onunla yaşamak üzere yanına geleceğini öğrendik. Babaya da bak hem çocuğu annesine düşman et hem sonra yeni biriyle evlenmek için başından at. Melike belki kızına iyi bir anne olamamış ama babasının iyi bir baba olup olmadığı tartışmalı. Ben Melike ile Masal’ın arasında yaşanacak çatışmaları, kaynaşma aşamalarını, bir gün gerçekten anne kız olmalarını seyretmeyi çok istiyorum. Melike aşkta kazanamadı ama evladını kazanacak ki bence bu her şeyden daha önemli.

 

 

Melike ile Yiğit içinse hala minnacık bir umut var sanki ne dersiniz? Bakalım Yiğit gerçekten hayatın renklerini keşfedip bu kadar katı olmayı bırakabilecek mi? Ama onun gibi bir adamın bunu denemeye karar vermesi bile çok büyük bir adım, hele o yaştan sonra. Peki sizce Yiğit Melike’nin hayatından tamamıyla çıktı mı, 2. Sezonda Melike için dizide göreceğimiz ilişki sadece arkadaşları ve kızıyla mı olacak? Ben ikinci ihtimali daha olası buluyorum şu an ancak hayallerden de vazgeçmeyenlerdenim.

 

 

Dicle, Güneş ve Setenay’ın birlikte ayrı eve çıkma kararı hem daha çok eğlence hem de artık tam bir yetişkin olmaya adım demek. Çünkü dizide gözlemlediğim kadarıyla kızlarımız annelerinin baskısı altındalar. Anneleri onların tam anlamıyla büyümelerine izin vermiyor ve şimdi bu yepyeni karar büyümenin ilk adımı. Herhalde böylece yeni sezonda daha çok dört arkadaşımıza, birbirleriyle ilişkilerine, aşk hayatlarına, Melike’nin kızına ve Meryem’in katiline odaklanacağız. Zaman çoğu zaman aileler beni bayağı boğuyordu, çoğunlukla sahnelerinde bir hayli sıkılıyordum, eğer tahmin ettiğim gibiyse bu isabetli bir karar olmuş.

Çok keyifli bir sezondu. Bunca sıkıntının içinde ilaç gibi gelen, hayatın karmaşasından uzaklaştıran 26 bölüm seyrettim. Yazanın, oynayanın, kamera arkasında canla başla çalışan tüm ekibin ellerine sağlık. Merak edenler için henüz 2. Sezon çekimlerinin ve 2. Sezonun ne zaman başlayacağı belli değil. 2. Sezonda yepyeni bölüm yorumlarında görüşmek üzere. Hayallerinizin peşinde koşmaktan asla vazgeçmeyin.

Hayaller ve Hayatlar sezon finalinde çalan şarkı: Dip – Madrigal

 

Göz atmanızı öneririz: Hayaller ve Hayatlar Bölüm Yorumları

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce