HAYALLER VE HAYATLAR – Umuda Tutunmak

Hayaller ve Hayatlar dizisinin geride bıraktığımız son 4 bölümü (21, 22, 23 ve 24.bölümler) değerlendirme yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

“Umuda tutunmak ancak cesur insanların işidir. Sadece onlar hayal kırıklıklarına, yere çarpmalara ve yerden kalkıp yeniden yürümelere dayanabilir.”

 

Hayaller ve Hayatlar final mi yapıyor?  Hayaller ve hayatlar ne zaman final yapacak? sorularına üzülerek yanıt arayanlar için yazıma beni çok mutlu eden bir müjdeyle başlamak istiyorum: Hayaller ve Hayatlar 2. Sezon onayı aldı ve çok yakında yeni sezon çekimleri başlayacak. E zaten daha ne çiftlerimize doyabilmiştik ne de tüm konularımız tamamlanabilmişti, iki bölüm bunca şey için çok yetersizdi. Ne mutlu ki dizimiz yarım kalmayacak; Dicle, Güneş, Setenay, Melike’nin yolculuğu yeni sezonda da bizlerle olacak ve eminim yine aynı keyifle seyretmeye devam edeceğiz.

 

 

20. Bölümü Güneş’in meşhur davadaki görgü tanığına ulaştığı anda onunla konuşamadan elinden kaçırmasıyla noktalamıştık. 4 bölüm içinde bu dava hakkındaki neredeyse tüm detayları öğrendik ve benim bu süreçte en çok hoşuma giden şey, tek başına savaşmaktan yorulan, yıpranan, pes eden Güneş’in bıraktığı yerden diğer üç arkadaşının devam etmesiydi. Zaten bugüne kadar Güneş’e yeterince yardımcı olmamış olmaları, sadece arada sırada onu dinleyip fikir beyan etmeleri hataydı. Sonuçta Meryem hepsinin en yakın arkadaş grubunun bir parçasıydı. Ve bence sadece Mehveş’in kuyumcuya gidip yaptığı hamle değil, bu görev değişimi bizi aradığımız cevaplara götürdü. Sonuçta Dicle, Setenay ve Melike moral motivasyonu Güneş’ten çok daha iyi durumda olan üç taze kan demekti. Yalnız madem Meryem pişman olup sakat kalan çocuğun ailesiyle görüşmüş, bu ne zaman olmuş? Çünkü biz Meryem’i ilk tanıdığımızda pırlanta küpeleri denerken bir hayli mutlu ve bunu şantajla elde etmiş olduğu da hiç belli olmayan, yüzünde zerre pişmanlığa rastlamadığımız biriydi. Güneş ile küstükleri o son bir iki gün içinde pişman olup aileyi aramış olmalı…

 

 

Açıkçası Alaz’ın bu kazada sadece Mehveş’e yardım eden tarafta olması, kazayı yapanın o olmasından çok da farklı değil benim için. Asıl önemli olan Alaz’ın bundan sonra ne yapacağı. Güneş’e aşık olduğuna eminim, Güneş kendiliğinden gerçeklere yaklaşmasa da eğer kahve dükkanında buluşsalar artık ona her şeyi anlatacağına da inanıyorum. Ancak merak ettiğim Güneş’i sevmesine rağmen onun karşısında mı yer alacak, yoksa onun şahidi mi olacak? Eğer onun şahidi olur ve dürüst davranırsa Güneş’i geri kazanmak için ufacık da olsa bir şansı olur. O da cesaretini ve aşkını Güneş’e ispatlamış olur.

Mehveş’i de tebrik etmek lazım. Güneş gerçekleri Alaz’dan öğrenemesin diye kuyumcuya giderek yine Güneş’i manipüle etmiş oldu. Açıkçası küpeleri Alaz’ın aldığı öğrenen Güneş’in bu denli hayal kırıklığına uğramasını anlayabiliyorum ama Alaz’ı dinlemeden, onu yargısız infaz etmeyi de Güneş’e yakıştıramadım. En azında hukukçu kafasıyla kendini savunması için Alaz’a söz hakkı vermeliydi.

 

 

Yalnız beni GünAl ilişkisinin bu hale gelmesinden daha çok üzen şey 21. ve 22. Bölümlerde içimi pozitif duygularla dolduran üç çiftimiz GünAl, DicSer ve Melike ile Yiğit’in 24. Bölüm sonunda gelmiş oldukları nokta. SetEm’i de sayarsak elimizde dört tane balon gibi sönmüş çift kaldı. Herhalde 2. Sezonda çiftlerimizin birçoğunu hem daha mutlu hem de daha fazla seyredebileceğiz.

Tabii ki Alaz’ın Güneş’i kaybetmemek uğruna yalanların, sırların üzerine inşa ettiği ilişkinin her an yıkılması da an meselesiydi. Keşke bu kadar yakınlaşmasalardı, ilişkileri sadece birlikte bisiklete bindikleri, gezip dolaştıkları aşamalarda kalsaydı. Güneş gibi babasından dolayı travması olan birine Alaz’ın bunu yaşatmaya hakkı yoktu. Çok da yakışsanız, Güneş’i çok da sevsen sana kırgınım Alaz. Çilekler, şaraplar, elinle hazırladığın yemekler yerine dürüstlük isterdi bu güzel kız. Sayende tüm güzel anılar çöp oldu. Sayende Güneş bir daha ne aşka ne erkeklere inanamayacak.

 

 

Dicle’nin istifa etmekten vazgeçip ofise geri dönmesiyle DicSer’in flörtü de resmen başlamış oldu. Yalnız Dicle’nin ilk buluşma için olayı aşırı büyütüp kendini paralamasına ne gerek vardı? Bir erkek seni beğenecekse her halinle beğenmeli. Ne yani çiftler ileride evlenince kadın sanki bütün gün evde makyajlı ve en şık kıyafetleriyle mi geziyor? Hem zaten Sergen Dicle’yi pek çok kıyafetle, pek çok farklı saçla da görmüştü. Sergen, ilk buluşma olarak Dicle’nin iş için özel olarak hazırlanıp yanına gittiği akşamı saysın çok istiyorsa. Ama zaten Sergen, Dicle’yi her haliyle çok beğeniyor, hatta eşofmanlar içindeyken, yağlanmış ve yapılı olmayan saçlarıyla bile ona iltifat edebiliyor ve bunu sırf iltifat etmiş olmak için de yapmadığı, Dicle’yi gerçekten o haliyle de beğendiği gözlerinden belli. Hele son iki bölümdeki halleri neydi öyle? Liseli aşıklar gibi, sanki ilk kez aşık olur gibi gözleri hep Dicle’deydi. Şimdi biz Sergen’e düşmeyelim de ne edelim? ^^

 

Aşk onlara o kadar çok yakıştı ki. Bir de araya Cihan girip durmasa tadından yenmeyecek. Ah Cihan, Dicle’ye iyilik yapacağım diye en güzel anlarımızın katili olmasan. Geçen hafta daha başlayamadan ilişkimizin dibini dinamitliyordun, bu hafta da duvar gibi davranıyorsun. ^^

Sevgili senaristlerimize sormak isterim neden bizi bu anlar için bunca bölüm beklettiniz? Neden Dicle’yi gerçeği açıklamamakta ısrar eden bir inatçı yazdınız? Bari birbirlerine aşık olduklarını ne zaman anladıklarını öğrenelim, çünkü ben tam olarak emin olamadım zamanlamadan. Üstüne bir de kalkıp daha yeni sevgili olmuşlarken hemen aralarını bozdunuz. Açıkçası benim burada tarafım Sergen. Eğer Sergen, Dicle’nin blog’unu okuyarak kendiliğinden sahte nişanlıyı öğrenmeseydi Dicle ona nişanlısından ayrıldığını söyleyecek, gerçeği hiç anlatmayacak ve ilişkisini bir yalan üzerine inşaa edecekti. Zaten Sergen onun başarısından dolayı iş konusunda bunu tolere etmişken, bir de ilişki için tolere etmiş olacaktı.

 

 

Setenay’ın işsiz kaldığı süreci boş geçirmemek için önüne gelen ilk işe başlaması oldukça mantıklıydı. Çünkü insan işsizken oturdukça oturası gelebiliyor, bir zaman sonra bu rahatlığa alışabiliyor eğer birikmişi veya eve giren bir para varsa, para sıkıntısı çekmiyorsa. Ama Emre de ne diye dükkana gelip gururunu kırıp hata yapmasına sebep oluyor? Kuzeni görmüşmüş de görmek istemiş. Setenay o şekilde görünmek istemediği için boşu boşuna hem para harcadığıyla hem işten çıktığıyla kaldı.

Setanay’ın kendi galerisini açma fikri konusundaysa kararsızım. Melike’nin tek tek saydığı şeyleri düşününce kendi işin olması da bir yandan oldukça zor. Ama cesaret edip denemekten de zarar gelmez. Çünkü Setenay patronu tarafından mobbing’e uğramaya çok müsait bir karakterde. Belki kendi işinin patronu olunca stres altında çalışmamak onun verimini de arttırır. Böylece Setenay da cesur davrandı ve kendi işini kurup başarma umuduna tutundu.

Emre’nin ise Setenay’a yaptıklarını telafi etmek için işini kaybetmek uğruna onun kredisini onaylaması ve onun kendi işinin patronu olmasını sağlaması tehlikeli ama şık bir hareket. Setenay’a yaşattığı acıları tam anlamıyla telafi edemez ama en azından onun yüzünü güldürecek ve Emre’nin de Setenay’ı ne kadar sevdiğini ispatlayacak. Yani Emre de cesur davrananlardan oldu ve Setenay’ı yeniden kazanabilme umuduna tutundu.

 

 

SetEm demişken, önceki hafta spor salonu sahnelerini de bu hafta Dicle’nin ofisindeki sahnelerini de çok sevdim. Üstelik her iki sahne de onları bir araya getirmek için, yani yazmak için yazılmış sahneler imajı vermedi. Spor salonundaki diyalogları bize yine SetEm birbirlerini sevmekten vazgeçmez dedirtti. Emre’nin kıskançlığından da anlaşıldığı üzere Emre Setenay’ın kalbi birine düşecek olsa onu engellemek için elinden geleni yapar. Setenay ise Emre’yle uğraşmaktan hiçbir zaman vazgeçmeyeceğini vurguladı. Besbelli onunla bağını kopartmak istenmiyor.

 

 

Melike ile Yiğit çiftinin sonunun böyle olması beni çok üzüyor. Halbuki Yiğit hayatında sadece siyah ve beyaz olan bir adam olmasına rağmen yine de ne olursa olsun sevdiğinden vazgeçmeyecek bir adam imajı çiziyordu. Tam çocuk istemediği halde yine de Melike ile birlikte olmak istediği için onu takdir edecektim ki Melike yalan söylediği için kapıyı öyle bir yüzüne çarptı ki kendisinden buz gibi soğudum. Melike ona gözümü kapatıp ona kadar sayacağım, gideceksen görmeyeyim dediğinde yerinden kalkmayacağına ve Melike’nin gözlerini açtığında Yiğit’i karşısına göreceğine de o kadar inanmıştım ki Melike gibi ben de hayal kırıklığı yaşadım…

Bakın Yiğit, Melike bu sırrı ondan sakladığı için ona kızmakta, kırılmakta, tepki göstermekte sonuna kadar haklı. Hiç tepki göstermesin, hemencecik ilişkilerine kaldığı yerden devam etsin demiyorum. Ancak neden sakladığını bile sormadan, hiç empati yapmaya bile çalışmadan, bu konuyu adam akıllı konuşmadan çekti gitti. Açıkçası alışık olduğumuz illa genç, çok güzel, çok yakışıklı, aşırı bakımlı vb. insanlardan güzel çift olur algısını yıkan bir çift yaratmışlardı Yeşim Ceren Bozoğlu ve Halil İbrahim Kurum. Besbelli pnları artık çift olarak seyretmek için hiç umut kalmadı.

 

 

Melike’nin kızından hala en yakın arkadaşları haberdar değil. Onlar öğrenmeden mi diziyi noktalamayı düşünüyoruz? Haydi onlar öğrenmedi ama biz de neden kızından ayrı olduğunu henüz bilmiyoruz. Halbuki ben Melike’nin kızını görmek, anne-kız ilişkilerinin düzeldiğini, kız kardeşi gibi gördüğü arkadaşlarına gösterdiği sevecenliğini kızına da gösterdiğini görmek istiyordum.

Meryem’in şantajcı olduğunun ortaya çıkması ve ona gösterilen tepkilerde zıtlaşan Güneş’in de Setenay’ın da hak payı var. Güneş günlerdir ölümünü ortaya çıkartmak için uğraştığı arkadaşının o kadar da güvenilmez olduğunu öğrendiği için hayal kırıklığı içinde ve öfkesi sevgisinin önüne geçiyor. Bir yandan da ortada kendini açıklayamayacak bir ölü var, bu yapılan yargısız infaz.

 

 

Ama Setenay da kendince haklı; Meryem onun için hep onu mutlu etmeye çalışan, güzel anılarında yer etmiş bir yakın arkadaş. Yalnız ben o seyrettiğimiz anıda Meryem bir yerlerden para bulup gerçek altın taktı diye düşünmedim değil. ( Meryem beni şüpheci yaptı. ^^ ) Ancak bu Setenay’ın çok fazla iyimser, fazla yumuşak olduğunu da değiştirmez. Meryem şantajcı da olsa onu aklamanın bir yolunu bulurdu. Zaten Setenay’ın böyle prenses gibi olması yüzünden annesi ona bu kadar çok karışabilir hale gelmiş. Biraz yetişkin olduğunu yüzüne vursa, Fikret de kendini geri çekmesi gerektiğin anlardı. Emre konusunda da aynı sorun var. Belki Setenay bu kadar yumuşak olmasa, Emre’ye daha sert davransa, onu bu kadar çabuk affetmese, Emre onu ikinci kez çok daha zor elde etseydi yine nikah günü terk etmez, kıymetini bilirdi.

Hayaller ve Hayatlar 25. ve. 26. Bölümleriyle sezon finali yapacak. Fragmanda DicSer ve SetEm’in barışmış olmasına çok sevindim. Sonunda DicSer’in ilk öpücüğünü de görebileceğiz. Dilerim GünAl için de barışma umudu bizi bekliyordur.

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümleri nasıl buldunuz?

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

4 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

7 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce