Hekimoğlu 39. bölüm reytingleri Totalde 3,40 reytingle 17. AB’de 4,79 reytingle 5. ve ABC’de 4,07 reytingle 15. oldu. Bölüm yorumu konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
Hekimoğlu 39.bölümüyle ekranlarımızdaydı. Öncelikle izleyiciler olarak hepimizin gözleri aydın olsun. Dizi çiftlerimizle ilgili nihayet önemli adımlar atıldı. Beni en çok sevindiren ise Mehmet Ali’nin Sevda’sını bulması oldu. Sevtap ÖZALTUN “Sevda Hemşire” olarak dizimize hoş gelmiş, iyi ki gelmiş. Kaan Yıldırım ve Sevtap ÖZALTUN ikilisinin benim gibi “Ulan İstanbul” dizisi severler için ayrıdır. Bir zamanlar Ferdi ve Derya olarak kalbimizde taht kurmuş nahif çiftimizdi kendileri. Yıllar sonra yine bir projede onları partner olarak izlemek sevindirdi beni.
İkinci gelişme Ateş ve İpek cephesinde yaşandı. İpek’in bir randevusu olduğunu anlayan Ateş şüphesiz ki onu sabote etmek için elinden ne geliyorsa yapacaktı. Aksini düşünemezdik zaten. Çiftimiz birbirini o kadar iyi tanıyor ki Ateş onu dosya göstermek bahanesiyle eliyle koymuş gibi hastanenin köşesindeki mekânda buldu. Adamın mesleği ve İpek’le tanışma şekliyle dalga geçmeye yeltense de adamın sıradan bir araba tamircisi olmadığını anladığında bozulduğu da dikkatimizden kaçmadı. İpek’i kaybetme telaşı sardı Ateş Bey’imizi.
Rüzgâr: “Evet bir arkadaşlık uygulaması aracılığıyla tanıştık: tangosevenbekarlar.com”
Ateş: “halkoyunusevenbekarlar.com’daki arkadaştan daha sempatik. Allah için öyle. Oldu oldu sonunda oldu hocam.”
Ateş’in icraatları bununla da kalmadı elbette. Konsültasyon yapma bahanesiyle İpek’in evine gitti, kapısına dayandı. İpek’in onu görünce önce heyecanlanması, sonra kendine gelip Ateş’i sıkıştırması, benden hoşlanıyor musun yoksa sorusu üzerine Ateş’in gözlerini kaçırması, ne diyeceğini bilememesi, onun afalladığını anlayan İpek’in yüzündeki hınzır ifade çok iyiydi. Ateş de kendini çabuk toparladı ve altta kalmadı tabi ki.
İpek: “Birinin Bu gece bir insanın beni rahatsız etmek için 2 sebebi olabilir. Ya çok iyi niyetli, fedakâr ve benim için endişelenen biridir, ya da kesinlikle beni kıskanıyordur.”
Ateş: “Veya şu da olabilir. Başkalarının mutluluklarını yerle bir etmek isteyen pisliğin tekidir. O da olabilir.”
Ateş gittikten sonra İpek ve Rüzgâr arasında geçen konuşma, İpek’in Ateş’le ilgili hissettikleriyle yüzleşmesine sebep oldu diye düşünüyorum.
Rüzgâr: “Onunla konuşurken kendini görmelisin. Sanki dünya durmuş da başka hiçbir şey olmuyormuş gibi. Yani sanki başka bir kadına dönüşüyorsun. Kendinden emin, kararlı…”
İpek: “Biz de zamanla aynı muhabbeti kurabiliriz.”
Rüzgâr: “Belki, ama bazı muhabbetleri kurmaya ömür yetmez.”
Bir yabancı iki kez görmeyle İpek’in Ateş’e olan duygularını çözebiliyor da İpek’le Ateş neden hala bu durumu kendilerine ve birbirlerine itiraf edemiyorlar? Bu sahnede ikisi de duygularıyla yüzleşti bir nevi. Hatta birinci fragmana bakacak olursak, İpek bu yüzleşmenin etkisiyle depresyona girmiş gibi geldi bana. İşe gitmemesi, pijamayla evde oturması o hissi uyandırdı bende. Ateş de onu merak etmiş olacak gibi yine bir konsültasyon bahanesiyle İpek’i kontrol etmek için eve gelmiş. Belki de o sahnede kendince İpek’ten özür dilemeye çalışacaktır. Onun yerine duygularını itiraf etmesini yeğlerim tabi ki ama umudum var diyemem pek.
Son gelişme de Zeynep ve Emre arasında yaşandı ki en şaşırtıcı olanı da buydu benim için.
Zeynep: “Sen ve ben…”
Emre: “Ne sen ve ben…”
Zeynep: “İkimiz… İşte…”
Emre: “İkimiz…”
Zeynep: “Arkadaşlık edebiliriz.”
Emre: “Biz zaten arkadaşız.”
Zeynep: “Daha yakın, daha özel bir şeyden bahsediyorum. Çalıştığım insanlar arasında âşık olma ihtimalim en az olan kişi sensin. İşleri basitleştirelim, karmaşıklaştırmayalım. Gerçek aşk gelene kadar hayatımızı beklemeye almanın anlamı yok. Zaten bir kere birlikte olduk. Garip de olmadı.”
Emre: “Peki günün birinde benim sana âşık olma ihtimalim artarsa…”
Zeynep: O zaman aradığım adam sen değilsin demektir.”
Mehmet Ali’yle yaptığı konuşmanın da etkisiyle, Zeynep gerçek aşkı bulana kadar hayatı ertelememeye karar verdi. Böylece Emre’yle merkezinde cinsellik olan ilişkilerinin temelini atmış oldular. Zeynep’in teklifi kadar Emre’nin bunu kabul etmesi de şaşırttı beni. Zeynep’e karşı daha ciddi duygular beslediğini düşünmüştüm. Belki onun da baştan beri aklında böyle bir ilişki vardı ki ona bu sözleri söyleyerek birlikte olmayı teklif eden kadınla ilişkiye tamam dedi. Gerçekten âşık olan biri bu sözleri hakaret kabul edebilirdi çünkü.
Gelelim dizinin vaka ayağına…
Bölüm boyunca tek vakamız annesiyle birlikte trafik kazası geçiren Aslı adlı kızımızdı. Kötü hava nedeniyle acil trafik kazası vakalarıyla doluyken, Ateş Hekimoğlu o sırada kuytu köşesinde dizisini izlemekle meşgulken, Zeynep’in zorlamasıyla acile geldiğinde Mehmet Ali’nin pansuman yaptığı Aslı’yla karşılaştı. Kızın pansumana tepki vermediğini gördüğü anda kızda DOĞUŞTAN AĞRIYA KARŞI DUYARSIZLIK SENDROMU (DADS) olduğuna karar verdi. Mehmet Ali bu hastalığın çok nadir göründüğünü söylese de Hekimoğlu’nun kızda gördüğü belirtileri saymasıyla, ona hak verdi. Ateş kıza yapılmasını istediği uzun bir test listesi saydı.
Hasta olduğunu inkâr etse de kızın hastalıktan haberdar olduğunu sözlerinden anladı Ateş. Hatta kıza acı çekiyor gibi numara yapmanın tüyolarını bile verdi. Kız belli ki bu hastalıkla ilgili daha önceden araştırma yapmıştı. Kızın hiçbir şekilde ağrı hissetmemesi Ateş’in merakını cezbetmekle kalmamış, onun çok şanslı olduğunu savunarak, ona imrenmişti. Ağrı hissetmediği ağlayamıyordu da Aslı.
Bölümdeki favori sahnem Ateş ve Aslı’nın karşılıklı döktürdüğü sahneydi. Ateş hasta ve hasta yakınlarıyla iletişim kurmaktan nefret etse de yeri geldiğinde çocuklarla çok güzel iletişim kuruyor. Tabir-i caizse çocukla çocuk oluyor. Aslı’yla da aynen öyle oldu. Kız testleri yaptırmak istemeyince, huysuzlaşınca, Ateş’in sakinleştirici yapabilmek için kızla konuştuğu sahnede gülmekten katıldım resmen. Ağrılı yaşamanın zorlukları ve ağrısız yaşamanın zorlukları kıyasıya kapıştı ve kazanan taraf Ateş oldu. Kız 3 yaşında ocağa oturduğunu katılmak için yanık izlerini göstermek için arkasını döndüğünde Ateş iğne yaparak onu bayılttı.
Ateş’in DADS’lı bir hastası olduğunu öğrenen Orhan’ın verdiği tepkiyle İpek’inki benzerdi yine. İkisi de bu vakayı Ateş için önemli yapan unsurun, kendi sürekli ağrı çekerken, doğuştan ağrı hissetmeyen birinin onun merakını cezbetmesi olduğunu savunuyorlardı. İpek ona spinal sinir biyopsisi dışındaki tüm testleri yapabileceğini söylese de Ateş bölüm boyunca o testi yapma konusunda ısrar etmeye devam etti. Oysa bu test kızın felç olmasına neden olabileceği için çok riskliydi.
Ateş, ekibi de biyopsi yapmaları için ikna etmeye çalışsa da başarılı olamadı. Bunun yerine başka bir çare düşündü olay yeri inceleme. Kıza yüksek ağrı sinyalleri yolladılar önce. Ama bir sonuç elde edemediler, kızın elinde ikinci derece yanık oluşması dışında. Ardından da kafatasını delmeye karar verdiler. Bu işlemin sonucu neredeyse faciayla bitiyordu. Kız Ateş’in verdiği dersi iyi benimsemiş ki, ekibi ağrısı olduğuna inandırıp kaçtı. Bu kaçışın sonu merdiven tepesinde bitti. Kız bacaklarını hissetmediği için merdivenden aşağıya düşüp betona çakıldı. Gözlerini hemen açması biraz abartılı geldi doğrusu. Düşüşünü yavaşlatan bir engel olsaydı, belki kızın anında gözlerini açması daha mantıklı gelebilirdi. Zeynep’le sahnesinden anladığımız kadarıyla 6 kemiği kırılmış ve beyin sarsıntısı geçirmiş kız.
Orhan Ateş’le ilk konuştuğunda, ona, derdinin kızını hasta olması olmadığını, sırf meraktan ve kendi ağrılarına çare bulmak için bu testleri yaptığını söyledi. Orhan’ın abarttığını düşündüm o sahnede. Tabi ki Orhan’ın Ateş konusundaki analizlerinin çoğu zaman doğru çıktığını unuttum bir anlığına. İlerleyen sahnelerde Orhan’ın haklı çıkmasıyla Ateş’le ilgili bir kez daha hayal kırıklığı yaşadım. Ağrılarından kurtulmak için hem kendi hem de kızın hayatını riske atacak bir işe kalkışması meslek ahlakına sığar mı? Ateş, Orhan niyetini anlayınca, aklından geçeni itiraf etmek zorunda kaldı. Kızın spinal sinirini alıp laboratuvar ortamında ağrı azaltma özelliği olan bir proteinle birleştirerek, üreyecek hücreleri bacağına enjekte edip ağrılarından kurtulmayı planlıyordu. Orhan’ın sözlerinin etkisiyle, yapmak istediği şeyin yanlış olduğunu kabul etti ve ekibe güvenli başa bir sinirden biyopsi almalarını söyledi Ateş. Biyopsi sonucunda kızın sinirlerinde büyük ölçüde deformasyon olduğu anlaşıldı.
Aslı’nın annesiyle konuşurken ağlaması ve başında ağrı hissetmesi üzerine durum değerlendirmesi yapan doktorlarımız konuyu b12 eksikliğine bağladı. “B12 verelim, daha önce verdik, faydası oldu olmadı” tartışmalarının ardından Orhan’la konuşan Ateş, onun bir sözüyle aydınlanma yaşadı ve kızı ameliyata aldı. Kızın midesinden 8 metre uzunluğunda bir tenya çıkardı. Böylelikle kıza verilen b12 vitamini yiyen avcıyı Orhan sayesinde yakalamış oldu. Kızın annesi de ikinci ameliyattan çıktı ve aynı odaya yerleştirildiler.
Bölüm yazısını bitirmeden önce Ateş- Orhan “Orhan’tasyon” muhabbetinden de bahsetmek lazım. İlişki katili Ateş, Orhan ve Sevda Hemşireyi konuşurken görünce aralarında bir ilişki olduğuna karar verdi. O kadar emindi ki Mehmet Ali’yle iddiaya bile girdi. Kaybeden 1 sene boyunca tantuni ısmarlayacaktı kazanana. İddianın üzerine Mehmet Ali’nin yalnızlığı ile ilgili tespitler de yaptı. Ona göre Mehmet Ali yalnızlığa mahkûmdu çünkü hayatına birini alırsa, bunun onu yavaşlatacak, hayallerini gerçekleşmesine engel olacaktı. Mehmet Ali’nin bu konuşmadan hoşlanmadığı ama etkilendiği görülüyordu. Sonrasında Emre’yle konuşurken bu konuda onun da görüşünü almak istedi. O da aynı şekilde Mehmet Ali’nin yalnız kalmayı seçeceğini hissettiğini söyledi. Ona göre Mehmet Ali mutlu bir ailede yetişmediği için, mutlu bir ilişki yaşamayı hak etmediğini düşünüyordu. Sonrasında Mehmet Ali ve Zeynep arasında da gerçek aşkla ilgili konuşma geçti. İkisinin gerçek aşka bakış açısı farklıydı. Zeynep bunu bir kez yaşadığını, daha azıyla yetinmeyi doğru bulmadığını söylerken, Mehmet Ali için gerçek aşk 30- 40 yıl sonra bile birini sevmeye devam edebilmekti, emek ve fedakârlıktı. Zeynep Mehmet Ali’nin onun yaşadığı aşkı eleştirdiğini ve yargıladığını düşündü ama Mehmet Ali kendince düşüncelerini anlattı ona.
Ateş, bölüm boyunca Sevda’yla ilgili araştırmalarına devam etti, kızı takip etti, Muzo’ya araştırma yaptırdı, kızın dolabını bile karıştırdı, Orhan’ı sıkıştırdı haklı olduğunu kanıtlamak için ama golü Mehmet Ali’den yedi. Bölüm sonunda gördük ki Mehmet Ali sonucu baştan belli olan bir iddiaya girişmiş ve zaten Sevda’yla birlikteymiş.
Bölümü İpek evinde dışarıyı seyrederken, Orhan ve Ateş’i sahilde sabah tantunisi yerken bitirdik. İkiliyi yine sohbet ederken, birlikte gülerken izlemek keyifliydi, aradaki buzları erittiklerini görmek iyi geldi doğrusu.
Yeni bölümde çiftler arasında neler yaşanacak merak ediyorum. İlgi çekici bir vakayla karşı karşıya kalacağız gibi görünüyor ama en çok merak ettiğim Ateş’in kanser meselesi gerçek mi yoksa bölümde bir şekilde Ateş’in halüsinasyonlarını mı izleyeceğiz? An itibariyle üçüncü fragman da gelmiş. Galiba Ateş gerçekten hasta. Madem kanser yazılacak, neden ameliyat edilmeyecek bir bölgede oluyor bu. Neden en fazla bir sene ömür biçiliyor? Bölümü izleyelim bakalım bizi neler bekliyor?
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle… Keyifli okumalar. Yorumlarda buluşalım mı?
Göz atmanızı öneririz: Hekimoğlu Bölüm Yorumları