Hekimoğlu 27. Bölümde bir önceki haftaya göre az da olsa yükselişte; Total’de 3,36 reyting ile 21., AB’de 4,42 reyting ile 6. , ABC1’de 4,14 reyting ile 12. oldu. Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden Hekimoğlu değerlendirme yazısına göz atmak ister misiniz? Keyifli okumalar ^^
Hekimoğlu 27.bölümü “Sevilmek için” etiketi ile ekranlardaydı bu hafta. Dizimiz gibi biz de sinema tadında bir açılış yapalım.
İki ayrı vaka, sadece hastalık olarak ile ilgi çekici değildi, aynı zamanda “Sevgi, aşk ve bencillik” kavramlarını da sorgulamamıza sebep olması açısından önemliydi. Herkes sevmek ve sevilmek ister, sevdiği hep yanında olsun, mutlulukları hiç bitmesin ister. Ancak sevgi ya da aşk bencilliğe dönüştüğünde orada bir sıkıntı olduğunu söyleyebiliriz sanırım.
İlk vakamız 10 gündür uyuyamayan, 28 yaşında Melis adında bir kadındı. Uyuyabilmek için 1 şişe uyku ilacı içmiş ve ona rağmen bayılmamıştı bile. İpek’in vakayı Ateş’e kabul ettirmesi bu son bilgi ile oldu. Melis’in uykusuzluktan, optik sinir hastalığına, akut karaciğer yetmezliğinden, karaciğer nakline uzanan hastalık süreci, veba tanısı ile son buldu.
Vakaya yine Ateş’in hedefi tam ortasından vuran tespitleri damga vurdu. Önce, Melis’in, sevgilisinin doğum gününde hediye ettiği köpeği, alerjisi nedeniyle bir hafta sonra geri yolladığını öğrenip, kadının köpek alerjisini bahane ettiğini, amacının sevgilisinden ayrılmak olduğunu iddia etti. Bu tespitinde haklı çıktığı andan itibaren de Zeynep ve Ateş arasında, sevgilisi Akın, kadına karaciğerini vermeden önce, ayrılmak istediğini öğrenmeli-öğrenmemeli tartışması başladı.
Bölümü izlerken bu durum üzerine bayağı düşündüm. Akın’ın haberi olmalı mıydı? Melis’in yaptığı bencillik miydi? Akın Melis’in ayrılma fikrini bilse karaciğerini verir miydi, vermez miydi? İnsani açıdan bakınca adam her ne olursa karaciğerini vermeli diye düşünüyor insan. Ama bu bilginin Akın’dan saklanması da yine insani açıdan doğru gelmiyor. Melis belki rahatsızlanmasa ayrılmak istediğini ona söyleyecekti. Bu konu hakkında konuşulmadı. Ama günün sonunda Ateş, Akın’a hiçbir şey söylenmemesi konusunda kesin tavrını ortaya koydu. Adamla konuşan kovulacaktı. Zeynep duruma karşı çıkmaya devam etti. Akın’la konuşması yasaktı ama Melis ile konuşmasına bir engel yoktu. Zeynep’in Melis’e karşı olan tavrı, onu suçlayıcı konuşma tarzı hiç hoş değildi. Kadına resmen psikolojik şiddet uyguladı. Kadın nakil öncesi neredeyse sevgilisine ayrılmak istediğini söyleyecekti ki Ateş son anda yetişti ve nakil gerçekleşti.
Nakil sonunda izleyiciyi büyük bir ters köşe bekliyordu. O ana kadar Melis’in bencilliği üzerine tartışılırken işin rengi, boyutu değişti. Akın Zeynep’e, ortak bir arkadaşları vasıtası ile Melis’in kendisinden ayrılacağını öğrendiğini söyledi. Karaciğerini de o yüzden vermişti. Böylece Melis kendisinden ayrılamayacaktı. İşte bu noktada asıl bencil olan kişi değişti benim gözümde. Akın’ın Melis’e beslediği sözde büyük ve temiz aşkın, gerçek olmadığı hissine kapıldım. Sırf kadın kendine bağlı kalsın diye kendi hayatını tehlikeye atmak aşk ya da sevgi olamaz. Bu olsa olsa saplantılı bir duygu belki de tutkudur.
Ateş’in ikinci tespiti ile doğum günü hediyesi köpeğin geldiği bakımevinde bulunan tropikal kaktüslerden köpeğe geçen pirelerden Melis’e “veba” teşhisi koymasıydı. Burada Zeynep’in de hakkını vermek lazım tabi ki. Yaptığı olay yeri inceleme ile Ateş’in de takdirini kazandı. Köpeğin Antalya’daki bir bakımevinden geldiğini Zeynep araştırarak bulmuştu ne de olsa.
Ateş ile ikinci vakanın karşılaşması at yarışı için kupon oynadıkları sırada gerçekleşti. Kadın epilepsi krizi geçirince Ateş duruma el koydu ama doktor olduğunu saklayarak.
“Doktor var mı doktor! Ambulans çağır, ambulans, çağır ambulans. Valide Atik Eğitim Araştırmaya götürsünler. Doktor Ateş Hekimoğlu’nun hastası desinler. Valide Atik Eğitim Araştırma, Doktor Ateş Hekimoğlu. Tamam. Hadi çabuk.”
Epilepsi hastası Ayça rolünde Ece Dizdar konuktu dizimize. Kadın ile ilgili üç ayrı görüş vardı. İpek kadının testlerinde çıkan 130 promil alkolden dolayı onun alkolik olduğunu savunurken, Ateş ve Zeynep, kadının Cushing hastalığı ile Munchausen Sendromu olduğu konusunda tartışıp duruyorlardı. Ateş, kadın ile yaptığı görüşmede, geçen sene de Cushing teşhisi ile tedavi gördüğü bilgisine ulaştı. Zeynep ise kadının hastalık hastası olduğunu, sırf ilgi görmek için kendini hasta ettiğini o nedenle hastalığın Munchausen olduğunu savundu ve hatta bunu kanıtlamak için hastaya oyun bile oynadı. Sonunda da haklı çıktı.
Ama kadının bunun dışında da anemi hastalığı olduğunu iddia etmeye devam etti Ateş. Belirtiler bu hastalığa işaret ediyordu ve Ateş bunu bulmadan durmayacaktı. Kadından kemik iliği almak istediğinde İpek engeli ile karşılaştı çünkü İpek Ateş’in kadına yaklaşmasını yasaklamıştı. Tehdit ile kemik iliği alma görevini Emre’ye veren Ateş’in planı tutmadı ve İpek’e yakalandılar. Sonra da kadın taburcu edildi. O sırada Ateş, bir kokteyl ilaç hazırlayıp kadını bunu enjekte etmeye ikna etti. Böylece haklılığını ispat edecekti. Zeynep kadar Ateş’in yöntemi de yanlıştı.
İlaç kısa sürede işe yaradı ve yeni bir kriz ve yapılan testler sonucunda anemi olduğuna karar verildi. Ateş de hem suçlu hem güçlü. Haklılığını ispat etmek için kaçak dövüştüğü halde, ekibin karşısında haklı çıkmış olmanın başarısı ile gerim gerin gerindi. Diğerlerini haksız duruma düşürdü.
İpek hastayla konuşup tedavi sürecini anlattıktan sonra kemik iliği bankasına haber verildi. Kemik iliği nakli öncesi iki haftalık bir süreç için izole edilmiş odaya alındı kadın. Tam ilik kurutma işlemi başlamışken, Ateş kadının yastığında duyduğu koku ile kadının hastalığının anemi olmadığını, kadında bakteri olduğunu tespit etti ve zor da olsa ekibi buna ikna etti. Tabi kadına ilaç enjekte ettiğini de itiraf etmek zorunda kaldı. Tedavi olumlu sonuç verdi ve kadın taburcu edildi.
İpek, kullandığı yöntemleri ve kendini oyuna getirmesini kabullenemese de Ateş’e hastanın hayatını kurtardığı için hakkını da teslim etti. Ateş’in kadının hastalığını teşhisini at yarışı diliyle anlatması komikti. Ateş’in de ağzı iyi laf yapıyor istediği zaman ve İpek’i yumuşatmayı başarıyor. Hepimiz kazandık derken kendiyle ekibiyle ve İpek ile gurur duyuyordu Ateş. İpek’e hediye ettiği ceviz ile onun da yüzünü güldürdü.
“Bu da ödülün. Ceviz. Kalbe iyi gelir.”
İlk vakamızda taraflar seviyor mu, aşık mı bencil mi diye tartışırken, ikinci vakamızın sadece biraz daha ilgi görebilmek, sevilmek için kendini hasta etmesi ilginçti. İnsanlar ve hayatlar çeşit çeşit. Herkesin derdi başka. Her hafta değişik vakalar ile değişik hayatlara dokunmak bu dizinin en sevdiğim taraflarından biri.
Ateş’in Orhan ile imtihanı bölümün en keyifli sahneleriydi. Ateş’in deyimi ile o gece kuşuydu, Orhan sabah kuşu… Ateş Baykuş’tu, Orhan Horoz… Ateş’in en güzel uykularının katiliydi Orhan desek yalan olmaz.
Orhan da evi bayağı sahiplenmiş yani Ateş çok da haksız değil söylenmekte. Buzdolabında yiyecekleri dokunma diye etiketlemeler, detoks hazırlamalar. Sabah sabah saç kurutup Ateş’i uykusundan uyandırmalar… Akşamları kanepe ile bütünleşmeler… Ateş de az değil ama. Fırına bulaşık saklayıp, sabah Orhan’a yıkatmaya çalışmalar… Yalnız fırının yanında duran bulaşık makinesi evde ne iş görüyor eğer bulaşıklar elde yıkanacaksa, anlayabilen açıklayabilir mi? Tabak çanağı azsa Ateş’in belki o yüzden elde yıkanıyordur o bulaşıklar.
Zeynep’e bölüm boyunca yer yer hak versem de bazı tavırları çok sıktı beni. Geçen hafta Mehmet Ali tarafından uğradığı haksızlığı zaten hepimiz kabul ediyoruz. Bu bölümde de o hissin etkileri ile Zeynep normalden çok daha fazla agresifti. Mehmet Ali makalesi ile ilgili konuşma yapmak üzere konferansa gitmişti ve bu durum Zeynep’i daha çok kızdırmıştı. Beklediği desteği göremedikçe de başta Emre olmak üzere, Ateş’e ve hastalara esti gürledi. En sonunda Emre bu duruma isyan etti.
“Günlerdir terör estiriyorsun Zeynep. Önce makale, sonra etik değerler, bir ara benimle yarıştın. Ben sana ne yaptım? Bütün hislerini böyle ortalıkta yaşarsan daha çok üstüne gelirler. Çünkü seni nereden kırabileceklerini iyi bilirler. Kendimden biliyorum. Neyse ne ya, boş ver.”
Makale konusunda bir tek Orhan Zeynep’ten yanaydı. O da Mehmet Ali’yi haksız buluyordu. Zeynep‘in makalesini de okumuştu Mehmet Ali’ninkini de ve daha başarılı bulduğu makale Zeynep’inkiydi. Ateş ise bu durumu umursamıyor gibi davranıyordu. Ama yeri geldiğinde de Zeynep’e Mehmet Ali ve konferansı hatırlatmaktan geri kalmıyordu. Zeynep’in yaşadıklarından bir ders çıkarmasını umuyordu Ateş. Belki de kimseye bu kadar kolay güvenmemesini, bu kadar açık etmemesini kendini…
Akşam olduğunda Ateş’in Orhan’ın hayatı ile ilgili tespitleri yerindeydi. Derdi Orhan’ı evinden kovmak değildi aslında, altında öyle bir his sezilir gibi olsa da. Asıl hedefi kendine bir hayat kurmayı başarabilmesi için arkadaşının gözünü açmaktı.
“Ne yapıyorsun sen doktor ha ne yapıyorsun? Kanepeye dönüşmeye başladın. Yuvan oldu bu kanepe senin. Yakında tenin bu kanepenin kumaşına dönüşecek. Yengemle, eski yengemle, karınla, ilişkinin bittiğini kabullenemiyorsun. Avukat, boşanma avukatı buldun mu? Aradın mı? Herhangi bir avukatı aradın mı doktor? Sen burada, bu kanepede yaşadığın sürece doktor, karınla sadece bir tartışma yaşamış olacaksın. Ama kendine yeni bir ev bulursan, yeni bir eve taşınırsan, kendine ait bir eve, o zaman boşanma evresine geçeceksin. Şimdi araftasın”
Ateş’in sözleri Orhan üzerinde istediği etkiyi yapacak mı ilerleyen bölümlerde göreceğiz.
Bu hafta poliklinik hastamız da yoktu, Ateş’in dizisi de. Eğlenceli poliklinik hastalarını özlediğimi belirtmek istiyorum. Dizinin de yüzümü güldürdüğü doğrudur. En azından bir tane tantuni sahnemiz vardı.
Gelecek hafta Mehmet Ali dönüyor. Dönsün de zaten. Bu hafta kendisinin yokluğunu hissettim. Ateş ara ara adını ansa da yerini dolduramadı. Mehmet Ali’nin dönüşü muhteşem olacak. Eğlenceli sahneler izleyeceğiz gibi görünüyor. Dolapdere’nin hastalığının ne olduğunu ve tanı, teşhis ve tedavisini merak ediyorum. Zeynep ile araları düzelecek mi merak ediyorum. Mehmet Ali dışındaki vaka da bayağı ilgi çekici olacak gibi.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle…
Hekimoğlu dizi yorumlara göz atmak isterseniz tıklayınız
Yalı Çapkını 85. bölümde özlenen Svl analizleri geri döndü. Keyifli okumalar…
Yalı Çapkını 85. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını hep konuşuyoruz, biraz da Ferit'i konuşalım mı? Özge (OZZY)‘nin kaleminden, keyifli okumalar…
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…