Kategori: İzledimHekimoğlu

HEKİMOĞLU – Derdim Çoktur Hangisine Yanayım

Hekimoğlu 34. bölümü reytingleri  Total’de 3,46 reyting ile 15. AB’de 4,10 reyting ile 6. ve ABC1’de 4,26 reyting ile 11. oldu. Bölüm yorumu konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^

 

Hekimoğlu 34.bölüm yeni senaristlerimizin kalemiyle ekranlarımızdaydı. Senarist değişikliği haberini duyduğumda bunun reytingleri olumsuz etkilememesini dilemiştim. Ayrıca akıcı vakalar ve poliklinik hastaları, doktorlarımızın hikayeleri, çiftlerin netleşmesi, dram, komedi, gerilim ve heyecan unsurlarının dengede verildiği bölümler izlemekle ilgili dileklerim de vardı. Bölüm bittiğinde ise “reytinglerde yükselme beklemiyorum ama çok da fazla düşmez inşallah” dedim. Sonuç olarak, özellikle AB grubunda 1.24’lük bir düşüşle başladı yeni senaristler Hekimoğlu yolculuğuna. İlk bölümün günahı olmaz diyerek senaristlerimize başarılar diliyor ve bir seyirci olarak, dizimizde gördüğüm bazı eksiklere değinmek istiyorum.

 

 

Daha önce de yazdığım gibi dizimizin temelini hastalar, hastalara tanı koyma ver tedavi süreci oluşturuyor. Dizinin akıcılığının sağlanması için en az iki vaka olmalı bölümde ve vakalara ek olarak poliklinik hastaları da unutulmamalı. İki bölümdür vakalar yine teke düştü ve tanı süreçleri yine çok ağırdan alınmaya başladı. Poliklinik hastaları yine yoktu zaten. Tek vakayla bölüm ilerlemiyor maalesef. Ateş’in dizisi vardı güldüğümüz o da yok bir süredir. Muzo – Aysel sahneleri bile renk katıyordu diziye, ikiliyi yan yana göremez olduk. Esas çift olaylarına zaten girilmiyor Hekimoğlu’nda. Ateş-İpek fanları bir tarafta, Zeynep-Emre fanları bir tarafta, Zeynep –Ateş fanları diğer tarafta çiftlerle ilgili gelişmeler bekliyor her hafta. Hekimoğlu aşk dizisi değil evet ama vakaların arasına serpiştirilmiş aşk hikayeleri de diziye renk katar ve dizide devamlılığı sağlayan unsuru oluşturur. Ben çiftleri aşık olarak izlemektense, tatlı atışmalar ve flörtleşme sahneleri izlemeyi tercih ederim gerçi. O bile keyifli olur ama biz çiftleri neredeyse konuşurken bile göremez olduk.  Ekibin 3’lü sahneleri de azaldı. Birlikte yemek yerlerdi aralarda, sohbet ederlerdi artık pek fazla yazılmıyor bu sahneler. Zeynep- Mehmet Ali, Mehmet Ali-Emre sahnesi toplasan 1 tane ya var ya yok bölümde.

 

 

Mehmet Ali – Zeynep deyince, ikilinin arasında her şey normale dönmüş, arkadaşlıkları eski gibi devam ediyor görünmesine rağmen, Ateş’in tek bir cümlesiyle anladık ki o cephede kırılan ve henüz tamir edilmemiş şeyler var. Zeynep atlatmış ve durumu kabullenmiş gibi duruyor, Mehmet Ali ise hatasının yüzüne vurulması karşısında şaşırıp, bunun dillendirilmesinden rahatsız oldu. Üstüne Zeynep’in yapacağı testi söylememesi Mehmet Ali üzerinde “Zeynep bana güvenmiyor, fikrini çalacağımı düşünüyor” etkisi yarattı. Bu durum da onu agresif hale getirdi.  Zeynep fikrini zaten saklayacak mıydı, yoksa Ateş makalenin çalınması konusunu tekrar hatırlattığı için mi böyle bir karar verdi bilmiyorum ama böyle davranmasını hiç yadırgamadım. Madem oyun oynanıyor, kuralına göre oynayalım eğlenelim mantığı yerindeydi.

Mahir’in bütün gıcıklığı üzerindeydi yine. Ateş ile uğraşmasını, onun üzerinde baskı kurmasını, nefes almasına engel olmasını anlarım ama Orhan’ı hedef haline getirmesine itirazım var. Soruşturma kapsamında banka hesabı ve arabasına el koymasını bir dereceye kadar anlayabilirim ama reçete yazma yetkisini durdurmasını kabul edemem. Adam doktor, doktor muayene eder ve reçete yazar. Polisin elinden suçluyu yakalama, gözaltına alma, tutuklama yetkisini almak gibi bir şey bu. Mahir bu kararla Orhan’dan ziyade onun hastalarını cezalandırıyor. Bu hiç de insani bir davranış değil ki bunlar sıradan hastalar da değiller, kanser hastaları. Çok kızdım Mahir’e.

 

 

Orhan verdiği tüm tepkilerde haklıydı. Adam odasına gelmiş, derdini anlatıyor, İpek Ateş’in mesleki ehliyetini kaybetme ihtimalinin derdine düşmüş. Aynı durumda olsam belki ben de İpek’in çifte standart uyguladığını, adam kayırdığını düşünebilirdim. Ama Ateş için “Rockstar” tabirini kullanmasını yadırgadım biraz. Belki de ilk kez kullandığı içindir. Daha önce aralarında Ateş’in lakabı olarak bahsedilse tuhaf gelmezdi. Ardından Orhan Ateş’e gidiyor, reçete yazma yetkim durduruldu diyor, Ateş’in derdi “Benim reçetelerimi kim yazacak?” oluyor. Sanki Orhan’ın tek işi sana reçete yazmak, sen başka hastası, sorumluluğu yok gibi. Bu adam sinirlenmesin, tavır yapmasın da kim yapsın?

Bu bölüm Ateş’e ayrı bir parantez açmak lazım. Bu adam, bizim 33 bölümdür izlediğimiz Hekimoğlu’ndan biraz farklıydı sanki.  İlk reklama kadar o kadar çok konuştu ki yoruldum izlerken. Bizim Ateş’imiz vakaları bulmaca olarak görür evet ama bir tanı koyma sürecini oyun haline getirmezdi. Ekibi test yaparken, onları çenesiyle sabote etmezdi. Mehmet Ali’nin özel hayatıyla ilgili yorum yapmazdı, onunla sevgilisi olmaması üzerine muhabbet etmezdi. Babam Ateş- Mehmet Ali sahnesini izlerken “Böyle konuşursa ekip ona karşı olan saygısını kaybeder” dedi mesela. Ateş yeri gelir ekibiyle hastalarıyla dalga geçer evet ama yine de onlarla arasındaki seviyeyi korur.

 

 

Bu haftaki vakamız doğum günü partisinde garsonluk yaparken kalp krizi geçiren on sekiz yaşındaki Mehmet’ti. Anne babasını kaybetmiş, iki kardeşiyle yaşıyordu. Kardeşlerine bakmak için çalışıyordu Mehmet. Ailesi hayattayken uyuşturucu kullanırken, onların kaybının ardından kardeşlerinin sorumluluğunu alınca, kötü alışkanlıklarından kurtulmuş, kardeşlerine iyi örnek olmak için elinden geleni yapıyordu. Kardeşleriyle arasındaki en önemli kural yalan söylememekti. Yapılan testlerin ardından en sonunda çocuğun kemik ilik nakliyle bağışıklığının güçlendirilebileceğine karar verildiğinde, kardeşlerinden alınan kan örnekleri sonucunda, altı yaşındaki Barış’ın iliğinin ağabeyi Mehmet’le uyumlu olduğu anlaşıldı. Ancak Mehmet kardeşinin hayatını tehlikeye atabilecek olan ilik nakline razı gelmedi. Mehmet Ali’nin Mehmet’e ağabeyini anlattığı sahne en sevdiklerimdendi. Mehmet Ali, ağabeyinin cezaevinde olduğunu, ilk suçunu kendisi için işlediğini, ağabeyini korumak için dayak yediğini anlattı Mehmet’e. Kardeşi Barış’ın onu kurtarmak istediğini, onun elinden bu gururu almamasını istedi. Ama ne dese de kar etmedi. Mehmet ancak Barış on sekiz yaşına gelip, kendi rızasıyla ilik vermeye gönüllü olursa, ameliyat olacağı konusunda ısrar etti. Mehmet Ali, hastanın verdiği kararı kardeşlerini koruma dürtüsü olduğunu savunurken, Ateş bunun sorumluluktan kaçmak olduğunu iddia edince Mehmet Ali ile aralarında tansiyon yükseldi. Sonunda çocukla konuşmaya gidip kardeşlerinin durumunu anlattıklarında, Mehmet kardeşlerine babalık etmek için çok genç olduğunu söyledi. Böylece Ateş’in tezi doğrulanmış olsa da bu Mehmet’in kardeşlerini korumaya çalışmadığını göstermez. Sosyal hizmetlerde daha iyi bakılacağını düşünüyor bence.

 

 

Bölümün en beğendiği sahneleri Ateş- Mehmet ve kardeşlerinin konuşmalarıydı. Ateş’in yalan konusunda çocukları test etmesi, çocukların ısrarla gerçekleri söylemeleri çok sevimliydi. Ateş’in mimikleri ve “Herkes Yalan Söyler” iddiasının bu kez tutmaması çok iyiydi.

Mehmet Ali ile kızın konuşmaları beğendiğim diğer sahnelerdi. Kızın ağabeyinin durumuyla ilgili her şeyi açık açık bilmek istemesi, ağabeyi ölecekse kendini buna hazırlamak istediğini vurgulaması Mehmet Ali’yi etkiledi. Kıza ağabeyinin iyi olacağının sözünü verdi. Ancak çocuğun tedaviyi reddetmesi üzerine sosyal hizmetlere götürülürken, Mehmet Ali’ye sitem etmesi, kıza verdiği sözü tutamamış olması üzdü onu.

 

 

İlaçları Mahir tarafından alıkonulan Ateş, bacak ağrısı yetmezmiş gibi bir de omuz ağrısı peyda olunca, reçete yazdırabilmek için ekibin peşinde dolandı durdu. Emre kesin bir dille Ateş’in isteğini reddedince, o da Mehmet Ali’ye kendini acındırma yolunu seçti.

 

 

O da kar etmeyince, Zeynep’e gitti. Yemek yeme karşılığında reçete yazmasını teklif etmesine etti de öncesinde kızın kozmetik malzemelerine karışmak da neyin nesiydi? Ateş’e göre hareketler değil bunlar. Zeynep’in kendine karşı zaafını kullanması da hoş değil ayrıca. Kur yapar gibi davranışlarını sevmedim. Neyse ki Zeynep Ateş’i iyice tanıyor, neyi neden yaptığını biliyor da onun bu davranışları karşısında umutlanmıyor kendisinden hoşlanıyor diye. Onun yerinde başkası olsa hocasının ilgisinden etkilenirdi. Ama Zeynep aştı artık bunları. Zeynep Ateş’e sorunun komiser değil, ilaçları çok fazla kullanması olduğunu anlatmaya çalıştı ama Ateş bunu kabullenmemekte ısrar ediyor. Ekip Ateş’e ilaç yazmamakta haklıydı tabi ki, hocalarının ağrılarını geçirmekten önce, kendi mesleki ehliyetlerini kaybetmemeyi düşünmeleri doğaldı, üstlerine çökmüş Mahir belası varken. Ateş son çare olarak İpek’e başvurdu.

 

 

Ağrılarından bahsedip ilaç yazmasını istedi de “yap şu KARDEŞİNE bir güzellik, bak acıdan kıvranıyorum” sözü özellikle Ateş-İpek fanları için büyük bir hayal kırıklığı yaşattı. Gerçi Ateş hiçbir duygusunu açık açık söylemediği, genelde alaycı bir tavır sergilediği için KARDEŞ kelimesini kullanmasını kendi adıma çok önemsemedim. Zeynep’e bir gün bacım diyen ertesi gün kur yapan Ateş, bugün kendini İpek’e kardeş olarak tanımlar, yarın çocuğuna baba olayım der. Ateş bu onun dediğine değil, demediklerine bakmak lazım. Ama dizinin orijinalinin neredeyse bire bir uyarlaması olduğu düşünülürse, o ruhu kaybetmeyecek, orijinale yakın replikler yazılması daha doğru olur. İpek, Ateş’e ekiple ilgili söylediklerinde haklıydı. Ateş istediğini verdiler diye onları korkaklıkla suçlasa da asıl dertlerinin kendisini korumak olduğunu göremiyor.

 

 

Muzo karakterini zaten severdim ama şu son iki bölümdür daha fazla sever oldum. En eğlenceli sahneler Muzo’lu olanlardı yine. Ateş’i savunması, onun bir sözüyle hastane çalışanlarını Mahir’e karşı örgütlemesi, gözünü onun üzerinden ayırmaması, gerekli gördüğü yerlerde Ateş’i uyarması güzel davranışlardı. Mahir konuştuğu kimseden Ateş aleyhinde bir bilgi alamadıkça öfkelendi. Öfkelendikçe daha fazla nikotin sakızı çiğnedi. Ateş’in ilaç bağımlılığıyla komiserin nikotin sakızı bağımlılığı kapışır valla. İkisinin de tez zamanda bu alışkanlıklardan kurtulmalarını diliyorum. Mahir amacına ulaşamadıkça ben mutlu oluyorum.

 

 

Mahir’in Ateş’in odasında ekiple olan sahneyi beğendim. Mahir’in baskısına boyun eğmemelerini özellikle. Sahnenin replikleri çok iyiydi.

Sürekli Mahir tarafından göz hapsinde olmaktan bıkan Zeynep nihayet bu durumu İpek’e bildirdi. İpek ve Mahir arasında geçen konuşma hastane için daha büyük sorunlara yol açacak gibi duruyor. Mahir iyice hırslandı Ateş konusunda. Onu hapse atmadan durmayacak belli. Ya hastane çalışanları, ekibi ve arkadaşları ele verecek onu, ya da Ateş pes edip Mahir’e istediğini verecek. En azından Mahir öyle düşünüyor.

 

 

Avukat da bir tuhaf geldi bana. Gerek geçen hafta Ateş’le konuşmaları gerek bu hafta Orhan’a söyledikleri bizimkilerden yana değil de Mahir’den yanaymış hissi uyandırdı bende. Gören de müvekkili Ateş değil de Mahir sanır. Orhan’a açıkça “Ateş zaten hapse girecek, sen kendini kurtar” demek de nedir? Profesyonellik böyle bir şeyse ben almayayım.

Ateş’in omuz ağrısıyla ilgili Orhan ve İpek’in nerdeyse aynı yorumu yapmaları dikkat çekiciydi. Ben de ağrının baston kullanımıyla ilgili olduğunu düşünmedim başından beri ama psikolojik olduğunu da düşünmemiştim. Ketamin tedavisinin başarılı olmamasından kaynaklanabileceğini düşünmüştüm. İpek ve Orhan’a göreyse bu yaşananlardan kaynaklı vicdan azabı çekiyor inkar etse de Ateş. Kabullenemediği için de bu yük ağrı olarak kendini gösteriyor. İpek bu gerçeği Ateş’in yüzüne dalgacı bir tavırla vurdu tıpkı Hekimoğlu gibi davranarak. Orhan ise sessiz protestoları- evde konuşmamalar, Ateş’in motoruna binmeme- kar etmeyince sonunda patladı Ateş’e. Ve Ateş onu kırgınlığını çok net bir şekilde gördü. Orhan her ihtiyacı olduğunda, derdi olduğunda Ateş’in yanında olurken, o Orhan’ın sıkıntısını umursamadı bile. Ekipten birini Orhan’a yardım etsin diye göndermedi ikinci defasında. Orhan hastalarını başka doktorlara sevk etmek zorunda kaldığını söylediğinde bir ciddiyetsiz bir tavır sergiledi. Orhan siteminde haklıydı.

Ateş’in ona yardım etmesini umdu ama etmedi. Üstelik Orhan onu daha başında bunun kendisiyle kalmayacağını, Mahir’in ekiple de uğraşacağını söyledi.

Fragmanlardan da gördüğümüz gibi Mahir harekete geçmiş. Tüm hastaneye soruşturma başlatmış. Zeynep ve Mehmet Ali’nin de banka hesabına bloke konmuş. Uzun zamandır ilk kez yeni bölüm için heyecanlanıyorum. Bunda en büyük etki kesinlikle fragmanlar oldu. Hep böyle fragmanlar yayınlansa harika olur. Yanlış anlamadıysam Ateş ilaç almayı bırakıyor muhtemelen Orhan’ın sözlerinin etkisiyle. Ateş’in psikolojik durumu, ağrıyla baş etme çabasını, ekibe karşı patlama yaşayacağı sahneleri merakla bekliyorum.

 

Yeni bölümde görüşmek, yorumlarda buluşmak dileğiyle…

 

Hekimoğlu dizi yorumlara göz atmak isterseniz tıklayınız

 

 

Hekimoğlu 35. Bölüm Fragman

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce