Kategori: İzledimHekimoğlu

HEKİMOĞLU – Hatalar Neden Oldukları Sonuçlar Kadar Ciddidir

Hekimoğlu 24. Bölümde  Total’de 3,01 reyting ile 16., AB’de 4,34 reyting ile ,  ABC1’de 3,49 reyting ile 9. oldu. Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden Hekimoğludeğerlendirme yazısına göz atmak ister misiniz?  Keyifli okumalar ^^

 

Hekimoğlu 24.bölümü ile ekranlardaydı bu hafta. Sahne geçişleri ve akıcılığı ile Ateş’in ders verdiği 16.bölüm tadındaydı bu haftaki bölüm de. Oldukça başarılı bir iş çıkarmışlardı yine.

Yeni bölümü 6 aylık bir zaman atlaması ile açtık. Peki 6 ay öncesinde neler yaşanmıştı bir göz atalım.

Öncelikle Ateş Selin’in terapistinin odasına girip onun dosyasını okuduktan sonra harekete geçmekte gecikmemişti. Ateş dosyadaki bilgileri önce Orhan ile paylaşmak istemişti. Orhan, Ateş’in dosyadaki bilgileri kendisiyle paylaşmaya çalışmasından rahatsız olsa da onu dinlemek istemese de en sonunda merakına yenik düşmüş ve işi Selin- Metin dedikodusu yapmaya kadar götürmüşlerdi. Bu hallerini ayıpladım doğrusu. Özellikle Orhan’a hiç yakıştırmadım. Ateş’ gelince; kim olursan ol, karşındaki kim olursa olsun, özel hayatına burnunu sokmaya hakkın yok Ateş Bey. Selin’e duygularını itiraf ettirmek için oyun oynayacağına, önce kendi duygularını itiraf edecek cesaretin olsun. Neymiş Selin’in ayağını kaydıracakmış. Kendine aşık olduğunu itiraf edecekmiş de Selin, Ateş de bunu İpek’e söyleyince, İpek ya Selin’i kovacakmış ya da başka bir departmana gönderecekmiş. İpek de öyle diyordu.

Selin Ateş sahnelerinin en güzel tarafı, bu hafta merhaba dediğimiz sevimli fare James Dean’di kesinlikle. Öldürmek için yola çıktığı fare ile Ateş güzel bir çift olmadılar mı ama? HekFar mı diyoruz o zaman Atmes mi?

 

 

Ateş, Mehmet Ali’ye yeni bir hastadan bahsettiğinde onun James Dean olacağı aklıma bile gelmemişti. Boynu eğri hasta da kim acaba dedim.  Meğerse Ateş farenin hasta olduğunu anladığı için öldürmek yerine tedavi etmeyi seçmiş. Bir de farede enfeksiyona sebep olan şey Selin ve Metin’de de olabilirmiş.

Bölüm boyunca Selin ve Ateş’ten peş peşe itiraflar, özürler gelmişti. Ateş’in oyun oynadığını bilmesem söyledikleri samimi gelebilirdi. Selin samimiydi. Ama Ateş’in de haklı olduğu bir nokta vardı. Selin, evine ilk andan itibaren Ateş ile olmaktan memnundu. Metin’e Ateş’in eve geldiğini söylemedi. Her geldiğinde eve aldı. Bir planı olduğunu anlayabilecek kadar Ateş’i tanıdığı halde, onunla vakit geçirmek istemişti. Bu işin sonunda Ateş’in kendini ele vereceği aşikardı. Dosyada okuduklarını alttan alttan Selin’e söylerken, kadının onu çözmesi kaçınılmazdı. Yaptıkları konuşma Selin’in kafasının Ateş ve Metin konusunda netleşmesini sağladı gibi durmuştu.

Orhan bölüm boyunca Ateş’i Selin’e gitmemesi gerektiği konusunda uyarmıştı. İpek de Ateş’in ortalıktan kaybolmasından şüphelendi. Orhan’ı sorguya çekti önce. Selin’in de ağzını aradı.

Geçen haftaki ana vakamız HIV virüsü taşıyan İlker’di. Fotoğrafçı olan İlker mesleği gereği bayağı karakter analizi yaptı doktorlarımız ile ilgili bölüm boyunca. Zeynep’e kur yapmaktan geri kalmamıştı. Zeynep’in yüzüne öksürüp de enjekte kan bulaştırmasaydı çok iyi olacaktı. Zeynep için o andan itibaren zor bir süreç başlamıştı. HIV bulaşma ihtimali psikolojik olarak etkilemişti kızı haliyle. Bu süreçte Emre ve Mehmet Ali ellerinden geldiğince Zeynep’e destek olmaya ve moral vermeye çalışmışlardı.  En sonunda mezunlar gecesine katılmaya bile ikna etmişlerdi Zeynep’i.

Zeynep ve Mehmet Ali’nin, Zeynep’in karşı komşusu ile ilgili yaptıkları konuşma güzeldi. Komşuculuğun neredeyse yok olduğu bu zamanda, insan, iyi komşuya sahipse elinden kaçırmamalı, arayı iyi tutmaya bakmalı.

Geçen haftanın en önemli olaylarından biri de Zeynep- Emre ilişkisiydi. Bu ilişki hiç beklediğim gibi başlamadı ve gelişmedi. Hayal kırıklığına uğradım izlerken. Zeynep’in evindeki gece Yeşilçam film karesi gibiydi. Kız ve oğlan öpüşür ve ardından birlikte olurlar. Ardından gökyüzüne uçan kuşlar görünür. Dokuz ay sonra da bebek dünyaya gelir. Bizim sahnemizde gökyüzü vardı ama kuşlar yoktu. Neyse ki Zeynep’e tek gecelik ilişkiden hamile kalma klişesi yazılmadı.

Hızlı başlayan gecenin ardından pişmanlık geleceğini tahmin etmiştim.  O yüzden şaşırmadım. Zeynep gerek komşusunun ölüm haberini almanın etkisiyle gerek alkolün etkisiyle gerekse de Emre’nin ona olan ilgi ve desteğinin etkisiyle bir anlığına kendini bıraktı diye düşünüyorum. Emre önce şaşırsa da Zeynep’e karşılık vermekte geç kalmadı. Ertesi sabah Zeynep ve Emre’nin hali sadece Mehmet Ali’nin değil, Ateş’in de dikkatini çekti. Emre’nin çaya şeker yerine tuz atması, Zeynep’in tuhaf bir kıyafet ve şapka ile işe gelmesi normal karşılanabilecek davranışlar değildi.

Emre’yi konuşturmak için Mehmet Ali’nin kullandığı yöntemi çok sevdim. Emre tuzağa çekildiğini anladığında iş işten geçmişti. Mehmet Ali çözmüştü artık onu.

 

 

Zeynep Emre’ye hayatında kimseyi istemediğini, hiç kimse ile bir ilişkiye hazır olmadığını söylediğinde Emre bu durumu anlayış ile karşılamış görünse de canının acıdığını görebilmiştik. Zeynep ise biraz da hasta olma ihtimaline karşı vermişti sanki bu kararı. Eğer HİV çıkarsa Emre’yi de yanında sürüklemek istemedi belki de. Gerçi bu durumda onu en baştan öpmemesi ve o gecenin yaşanmasına baştan izin vermemesi gerekirdi ama bazen duygular mantığın önüne geçebiliyor işte. Zeynep’in de Emre ile konuştuktan sonra üzgün olduğu gözle görülebilir bir gerçekti.

 

 

Yine de kendime sormadan edemedim. Emre’nin yerinde Ateş olsaydı eğer, Zeynep yine bu şekilde mi davranırdı? Emre’ye söylediklerini Ateş’e de söyler miydi?

Evet 6 ay öncesini Zeynep Emre ayrılığı ile kapatmıştık. Bu hafta elimizde bir disiplin soruşturması vardı. Disiplin kurulu Emre ile ilgili bir karar verecekti. Ve her şey bu 6 aylık süreç içinde yaşanmıştı. Emre bir kadının ölümüne sebebiyet vermişti. Onun aklını karıştıran, hata yapmasına neden olan şey Zeynep ile yaşadığı ayrılık mıydı? diye düşündüm doğrusu. Aklıma ilk gelen sebep bu oldu. Emre’nin bu kadar dağılmasına sebep olan şey başkaymış bölüm sonlarına doğru öğrendik.

 

 

İpek ve Selin bölüm boyunca Emre’yi kurula hazırladılar. Selin hala Ateş’e kızgındı. Mümkün olmadıkça onunla bir araya gelmemeye özen gösteriyordu. Bir araya gelişleri Emre’nin durumu üzerine konuşmak nedeniyle oldu sadece bölüm boyunca.

Selin sadece Ateş ile değil, Zeynep ve Mehmet Ali ile de konuşarak Emre’nin neden böyle bir hata yaptığını anlamaya çalıştı. Zeynep’in koruyucu tavrına karşılık, Mehmet Ali Emre’nin yaptığı bu hatayı daha katı bir tavırla yorumlayarak Selin’i şaşırttı. Arkadaş oldukları halde Mehmet Ali’nin tavrı beni de şaşırttı aslında. Emre’yi savunur diye düşünmüştüm. Oysa o Emre’nin Hekimoğlu’na benzemeye çalıştığını bu nedenle hastalarına değer vermediğini söyledi. Hekimoğlu’na benzemeye çalışması konusundaki fikrine hak verebilirim Mehmet Ali’nin belki ama Emre her zaman hastalarına değer verdi ve onlarla ilgilendi. Bu konuda haksızlık etti bence Mehmet Ali.

Ateş’in İpek ve ameliyat yapacak olan uzmanı ikna yolları ile ilgili geri dönüşler oldukça keyifliydi. Olması gereken yollar ve aslında kullanılan yöntemler başarılı bir şekilde aktarılmıştı izleyiciye. Selin’in her bir durumda Emre’ye verdiği tavsiye de yerindeydi: “Mahkemede bu konular ile ilgili ayrıntılara girme.”

Zaman zaman gerek Emre’nin gerek Ateş’in anlattığı senaryolardan hangileri doğru, hangileri yalan ya da eksik diye anlamakta zorlandığım oldu. Emre gerçekten kadının kardeşine “Kardeşini ben öldürdüm” diyecek kadar suçlu muydu? Bu soruya Selin ile birlikte ben de yanıt aradım.

Emre çok basit bir hata yapıp kadına sorması gereken iki tane soruyu sormadan ona mide ilacı yazmıştı. Bunun sonucunda kadın adım adım ölüme yürümüştü.

Doktor hatası vardı bu olayda ama tek hata doktorda değildi. Kadının erkek kardeşi de ablasının hayatını kurtarmak isterken, doktorları yanıltarak, onu öldürecek çok büyük bir hata yaptı.

Kadına karaciğer nakli gerekiyordu ama ölmek üzere olan bir hastayı nakil sırasına almayı kabul etmiyordu İpek. Emre ve Ateş onu zorla da olsa ikna ettiklerinde kardeşi karaciğerini vermeye hazırdı. Hatta gerekli testleri belli bir para karşılığında hastane dışında bir tanıdığına yaptırmıştı. Bizim ekip de karaciğeri nakletmek sakınca görmediler. Burada hastaneyi hatalı buluyorum. Adam o testleri getirse bile hastanenin kendi bünyesinde karaciğeri nakletmeden önce, testleri yeniden yapmalıydı bence. Belki kadının zamanı kalmadığı için testler tekrarlanmadı bilmiyorum ama sonucu hem Emre hem kadının çocukları hem de kardeşi için acı oldu.

 

Emre ve Zeynep’in ortak yanı çocuklarla iletişim

 

Kardeşi ablasına üç aylık bir hayat bağışlamış olsa da sonunda doktorlardan hepatit olduğunu sakladığı için, ablasının da hepatit olmasına neden oldu. Bu durumu düzeltmek için de kara borsadan uygun karaciğer bulma yöntemine başvurdular. Emre yaşadığı suçluluk duygusu ile kadını nakil için gönderecekti. Mehmet Ali son anda aklını başına getirdi Emre’nin neyse ki. Emre’nin kadın ve kardeşi ile yaptığı konuşma sayesinde Emre’yi dağıtan gerçeğin babasının ölüm haberini alması olduğunu öğrendik.

 

 

Başından beri madem babası Emre’ye geldi, ondan baba-oğul olmak için bir şans istedi, o halde Emre’ye babasının hastalığı söylenmeliydi diyorum. Babası oğlundan bu gerçeği madem sağlayacaktı o zaman karşısına çıkmamalıydı.

Emre tam da hastası Derya kontrole geldiği anda üvey annesinden babasının ölüm haberini almıştı. Hasta olduğunu bile bilmediği babasının hastalıktan öldüğünü öğrenmenin şoku ile Derya’yı başından savmak için muayene bile etmeden ona mide ilacı yazmıştı. Kadının ona bir şeyler anlatmak istediğini bile saatler sonra fark etmişti.

Emre, yaşadığı vicdan azabına, Derya’nın kardeşinin maddi sıkıntılardan dolayı çocukları alıp daha küçük bir yerleşim yerine taşıyacakları haberi eklenince, adam kendine dava açsın ve tazminat alsın düşüncesiyle, Derya’yı kendinin öldürdüğünü, akşamdan kalma olduğu için yanlış teşhis koyduğu yalanını uydurdu. Onlara bir faydası dokunursa vicdanı bir az olsun rahatlar diye düşündü tahminimce. Bu uğurda mesleğini kaybetmeyi bile göze aldı. Sonuç olarak isteği oldu. Hastane ve Emre adına 5 Milyon TL’lik tazminat davası açıldığı haberi geldi.

Belki babasının ölüm haberini aldığı anda ekip arkadaşları ya da Ateş ile paylaşsa, hastayla ilgilenmelerini rica etse, evine gidip acısını yaşasaydı şu anki pişmanlığı yaşamayacaktı. Yaşadığı vicdan azabıyla akşamdan kalma olduğu yalanını uydurup, Selin ile İpek’i buna inandırmaya çalışmayacaktı. Ateş onunla konuşmasa kurul karşısında da bu yalanı sürdürüp mesleğinden olacaktı belki.

 

 

Emre Ateş’in bildiği halde babasının hastalığını kendisinden saklamasına kızmakta haklıydı. Ateş de hatasını kabul etti zaten. Ona önündeki iki seçeneği ve olası sonuçlarını tane tane anlattıktan sonra kararı Emre’ye bıraktı.

Zeynep HİV olma ihtimaliyle yüz yüze kaldığında nasıl Emre destek olduysa, Emre’nin kurul ve dava haberi geldiğinde onu en çok savunan ve yanında olmaya, moral vermeye çalışan Zeynep oldu.

Emre kurula çıkmadan önceki gece oyalanmak için hastanede kendine iş arayınca, Zeynep kendi deyimi ile ona çok renkli bir iş buldu. Bu sayede Emre’nin ilk kez Zeynep’e içini açışına da şahit olmuş olduk.

Kanserli çocuklar için duvarları rengarenk boyar ve duvarlara resimler çizerken, Zeynep’in babası ile ilgili bir anısını anlatması üzerine Emre aylardır içinde tuttuğu gerçeği babasının 6 ay önce öldüğünü Zeynep’e söyleyiverdi.

 

“Benim babam öldü Zeynep. Babam öldü.  Altı ay önce.”

 

Zeynep onu teselli etmeye çalışsa Emre babasına hem kırgın hem de öfkeliydi. Onu hayatında istemediği için. Ona babalık etmediği için. Öleceğini ona söylemediği için. Zeynep’e söyledikleri duygularını apaçık ortaya koyuyordu.

 

“Gerçek Babalar öğretirler. Boya badana yapmayı öğretirler, bisiklete binmeyi öğretirler. Aşık olmayı, sevmeyi öğretirler. Yaşamayı öğretirler. Ölmeyi öğretirler.”

 

 

Nihayet kurul zamanı gelmişti. Emre içeri girdiğinde dışarıda Selin ve Ateş gergin bir bekleyiş bekliyordu. En sonunda Ateş de kurula çağrıldı ve çıkan kararlar sadece Emre’ye değil Ateş’e de büyük bir sürpriz oldu. Emre 1 hafta uzaklaştırma cezası alırken, Ateş’in bir aydan az olmak üzere bir doktor tarafından denetlenmesine karar verildi. Ateş’i denetleyecek doktorun kim olduğuna İpek karar verecekti. Odaya geçtiklerinde Ateş Emre’yi kovmaya yeltendiğinde Mehmet Ali onu durdurdu ve ardından da İpek onu yeni patronu ile tanıştırdı. Ateş Hekimoğlu’nun yeni patronu Mehmet Ali olmuştu. Bu duruma en çok şaşıran Orhan olmuştu.

 

“Yani şimdi benim en iyi arkadaşım Mehmet Ali mi oldu?”

 

 

Fragmanlara göre Ateş Mehmet Ali’nin yetkisine müdahale edecek ve yeri geldiğinde yine kendi bildiğini okuyacak gibi duruyor. Eğlenceli bir bölüm bizi bekliyor gibi hissediyorum

Hekimoğlu bir haftalık sağlık arasının ardından salı günü kaldığı yerden evlerimize misafir olmaya devam edecek. Timuçin Esen’e olsun dileklerimi sunuyorum, ailesine ve kendisine acil şifalar diliyorum. İnşallah setten bir daha böyle üzücü haberler gelmez.

Yeni bölümde görüşmek üzere.

 

Hekimoğlu dizi yorumlara göz atmak isterseniz tıklayınız

 

Hekimoğlu 25. Bölüm Fragmanları

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

19 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce