Hekimoğlu izleyicilerinin final endişesi yaşadığı bu hafta hem Ateş / İpek sahnesi hem de yükselen reytingler yüzleri güldürdü… 42. bölüm reytingleri Totalde 3,63 reytingle 14. AB’de 4,82 reytingle 6. ve ABC’de 4,20 reytingle 12. oldu. Bölüm yorumu konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar ^^
Eski bölümlerin tadında, o bölümlerden aldığım keyifle izlediğim bir Hekimoğlu’nun ardından, memnun bir şekilde kalktım bu hafta ekran karşısından. Bölüm öncesi gelen sezon sonunda dizinin final yapacak olduğu haberi ise üzerken, bölüm ertesi reytinglerdeki artış yüzümüzü güldürdü. Bu durumun devamı ve sosyal medyada baskısı, dizimizin devam kararı almasına vesile olur temennisiyle bölüm yorumuna geçiyorum.
Bölümde öncelikle hareket vardı. Hikâyenin iki koldan ilerlemesiyle, hastanede ayrı vaka, uçağın içinde ayrı vakalarla izleyicinin ilgisi diri tutuldu. Heyecan vardı, komedi vardı, içimizi ısıtan Ateş, İpek sahneleri vardı. Varsın onlar kalplerini birbirlerine açmasınlar, duygularına set çeksinler, iş arkadaşı olsunlar, patron çalışan olsunlar, izleyici onların sakladıklarını, gözlerinde görüyor.
Bölümü evinde yasal olmayan bir şekilde botoks yaptırmak isteyen 58 yaşındaki Figen’in, birdenbire bayılıp hastaneye kaldırılmasıyla açtık. Orhan, kadın ikinci kez bayılınca, vakanın Hekimoğlu’nun ilgisini çekebileceğini düşünüp, ona telefon etti. Aralarındaki konuşma umduğu gibi geçmedi ve telefonun Orhan’ın yüzüne kapanmasıyla son buldu. Tabi ki bunu ekibe söylemedi ve Hekimoğlu’nun vakada kendisine yardım etmelerini istediği yalanını uydurdu. Ekip inandı mı inanmadı ama ellerinden geleni de yaptılar vakayı çözmek için.
Vakanın tanı ve tedavi sürecinde ekip yine ayrı ayrı görüşlerdeydi. Daha doğrusu Emre ve Zeynep’e karşı Mehmet Ali’nin görüşü vardı. Görüş ayrılığı bir yana, Mehmet Ali, Zeynep ve Emre’nin birlikte olması karşısında yalnızlık kompleksine girmiş adeta. Halbuki bir bölüm önce Emre’ye Zeynep’i üzmemesini tembihlemiyor muydu? Ne oldu da birden onların yakın halinden rahatsız olmaya başladı anlamadım.
Zeynep-Emre ilişkisi şu an için bana pek hitap etmediğinden dolayı fazla üstünde duramayacağım ama bir iki şey yazacağım elbette. Zeynep bu ilişkiye aşk olmaması kaydıyla başlayacaklarının anlaşmasını en başta yapmıştı. Emre de bunu kabul etmişti ancak bu bölüm itibariyle ilişkide daha fazlasını istediğini, ona daha yakın olmak istediğini söyledi Zeynep’e. Zeynep ise çok net bir şekilde hayır diyerek ilişkiye noktayı koydu ve çekip gitti. Zeynep’in bu tavrı yeniden aşık olmaya karşı bir korku mu, yoksa Emre’ye karşı gerçekten hiçbir şey hissetmiyor mu düşünmeyi bıraktım artık. İkilinin arasındaki duyguların bir adı konuşuncaya kadar da bu konuda yorum yapmayacağım.
Mehmet Ali ve Sevda ilişkisinde de durumlar karışık iki haftadır. Yeni çiftimizle ilgili mutluğumuz üç hafta bile sürmeyecekmiş demek ki. Sevda Mehmet Ali’ye tepkisinde haklıydı. Mehmet Ali iki haftadır çok kaba kıza karşı. Ailesiyle ilgili sorular sormaya başlamasıyla uzaklaştı kızdan, soğudu sanki. Yalnız geçmişiyle, ailesiyle barışık olamayacaksa, bu konuya her giren kızı hayatından uzaklaştırmaya kalkacaksa, işinde onu yavaşlatacağından değil belki ama komplekslerinden dolayı gerçekten de yalnızlığa mahkûm kalacak demektir.
Kadına uygulanan tomografi, cinsel yolla bulaşan hastalık, gıda zehirlenmesi, tropikal hastalık, kurşun zehirlenmesi, sepsis tespit için yapılan testler hep negatif çıktı. Emre ve Zeynep’in kadının evinde buldukları şırıngaya yaptıkları testte ise inşaat silikonu tespit edildi. Bu arada Emre ve Zeynep’in olay yerinde takılmaları(!), bir de üstüne Emre’nin hastanede bunun esprisi yapması hoş değildi. İşle aşkı birlikte yürütmek ve dozunda tutmak önemli bence. Hoş ama onlarınki aşk değildi değil mi?
Orhan konuyla özel olarak ilgileneceğini söyleyip şırıngaları ekipten aldı. Şırıngaların Figen’i hastaneye getiren Sibel’e ait olduğunu anladı ancak kadınla konuşmak için uygun zamanı kolladı.
Figen’in ağrı bandı takılmadan öncekine göre daha yavaş kriz geçirdiğini konuştuklarında, Orhan kanının meme kanseri olabileceğine karar verdi. Kadını mamografiye alındığında birden sağ gözünde görme kaybı gelişti ve yapılan göz testi sonucunda Orhan kadının meme kanseri olmadığını, bu durumun muhtemelen nörolojik bir hastalığın işareti olduğu konusunda Sibel’i bilgilendirdi. Zeynep, Sibel ve Figen’in konuşmasına şahit olmuş ve ikisinin daha yeni tanıştığını Orhan’a söylemişti zaten. Sibel de bu konuda itirafta bulundu. Orhan şırıngaları gösterdiğinde, işte ilk günü olduğunu ama yaşanan bu olay üzerine ayrılacağını söyledi Sibel. Orhan ondan hoşlandığı için mi bilmem ama güvenmek istedi Sibel’e sanki. Yine de doğru söylediğinden emin olmadığı için Aysel ve Muzo’yu kadının çalıştığı şirkete yollayıp onun hakkında araştırma yaptırdı. Şüphesinde haklı olduğunu, Sibel’in yalan söylediğini anladığında ise kadını ihbar etti.
Vakayı çözen taraf Emre oldu bu hafta. Kadın ameliyata alınacakken, evinde yaptığı ikinci aramada zehirli gaz sızıntısını fark etti ve Figen’in ameliyatını son anda durdurdu.
Fragmanı izlediğimde Ateş tatile gidiyor sanmıştım, meğerse İpek ile birlikte konferanstan dönüş yolunda geçiyormuş bölüm. Ateş’in yine tüm gıcıklığı üzerindeydi. İpek’i sinir etmek için elinden gelen her şeyi yapmış belli. İpek’e, hesabını vermesi gereken beş yüz dolarlık bir açık bırakmış. Telefonunu bulup saklamasından ve geri dönene kadar vermemesinden hiç bahsetmiyorum.
Uçağa binme kuyruğunda “battaniyemi istiyorum” diye tutturan kız çocuğunu izlerken kendimi gerçekten seyahat ediyor gibi hissettim ve strese girdim. Ateş’le bu konuda duygularımız karşılıklıydı.
Ateş uçakta da İpek’le uğraşmaya devam etti. Önce İpek’in biletini değiştirdi, fazladan harcadığı parayı telafi etmek için ki ben İpek’in yerinde olsam Ateş’i arkaya yollar, “First Class” ta kendim otururdum ama kadın asil en başta, böyle toplara girmedi. Ateş bununla da kalmadı. Kuzey Koreli yolcunun hastalanması üzerine hostes uçakta doktor olup olmadığını sorunca, doktor var yönlendiriyorum deyip, kendi arkaya geçip İpek’i öne yolladı. Bu tavrı İpek hastalanana kadar devam etti. O andan itibaren, alaycı, vurdumduymaz Ateş’in yerini, İpek için endişelenen, vakayı çözmeye odaklı, aynı anda uçakta yayılan paniği kontrol altında tutmaya çalışan bir adama bıraktı.
Ateş’in vakayı çözebilmek için olmazsa olmaz ihtiyacı olay yeri incelemeydi. Bunun için de uzakta olan ekibinin yerine geçici bir ekip kurdu. Nişantaşı, Dolapdere ve Zeynep seçimleri muhteşemdi Ateş’in. Twitter Hekimoğlu resmi hesap adminimiz Fırat ALTUN, Dolapdere rolüyle eğlenceli anlar yaşattı izleyiciye. Kendisine teşekkürler ve tebrikler.
Bir tebrik de Kübalı taksici Munos Fidel Enrique Gonzalez tiplemesiyle Hekimoğlu’nun “Muzo”su Muhammed Dede’ye gelsin. Ben şahsen tanıyamadım Muzo’yu, sosyal medya paylaşımlarından sonra o olduğunu anladım. Ateş’le enerjilerine her zamanki gibi bayıldım.
Ateş’in uçaktaki Trabzonlu teyzeyle imtihanını gülerek izledim. Kadının Ateş ve İpek’le ilgili tespitleri, Ateş’le diyalogları çok iyiydi.
İpek’in Ateş’i yolcularla konuşması için yollaması ama yanına dönmekte geç kalmamasını istemesi, Ateş’in onun kalp atışlarını dinlemesi, İpek’in Ateş’i uçağın hemşiresi Rüya’dan kıskanması, Ateş’in bunu fark edip Rüya’ya ilgi gösteriyor gibi davranması, İpek’in onu kıskanmasının hoşuna gitmesi… Ateş’in İpek’in telefonuyla gizli gizli İpek’in güzel anlarının fotoğraflarını çekmesi… Hepsi birbirinden güzel sahnelerdi.
Koreli hastaya teşhis koymaya önce bulaşıcı hastalıktan başlandı, ardından radyoaktif zehirlenme ihtimali üzerinde duruldu. Ateş en sonunda lombar fonksiyon yaptığında sonuç negatif çıktı. O anda İpek’in histerik hali dikkatini çektiğinde yolcular üzerinde bir test uyguladı. Hastanın menenjit olduğunu söyledi önce, başkalarına da bulaşmış olabileceğini belirtti. Ardından belirtileri saydı ve aynı İpek’te olduğu gibi hastalar paniğe kapıldı ve hasta gibi davranmaya başladılar. Ateş onlara durumu anlattığında ise Koreli hasta dışındakilerin – İpek de dâhil – gizemi çözülmüş oldu. Herkes iyileşti normale döndü. Geriye bir tek adamı hasta eden şeyin ne olduğu kaldı. İpek Frengiden bahsettiğinde, Ateş bacaklardaki kısmi felçten yola çıkarak adamın uyuşturucu kuryesi olabileceğine karar verdi ve ameliyat kararı aldı. Ameliyata başlayacakken Ateş yanıldığını fark etti. Adamın kartvizitinden çıkan dalış kartı ve fişi sonucunda, vurgun yediği anlaşıldı. İstanbul’a iniş ardından hasta bizimkilerin hastanesine nakledildi.
İpek hastaneye varıp arabasına bindiğinde onu büyük bir sürpriz bekliyordu. Ateş’i arabasında onu beklerken buldu. İpek, inkâr etse de Ateş bir konuda haklıydı: İpek onun Rüya Hemşireyle olduğunu düşündü bence de. Meğerse Ateş ambulansla hastaneye gelmiş. İpek’in odasındaki yedek anahtarı kullanarak arabaya binmiş. İpek haliyle kızdı Ateş’e. Ama yine de dayanamadı, hayır dese de önce birlikte tantuni yediler, ardından onu evinin kapısına kadar götürdü. Burada Ateş, İpek’e yolculuğun en başından beri kendinde olan telefonunu vererek, kadını bir kez daha sinirlendirdi. Arabadan inerken, albümlere bakmasını istedi. İpek kızgın olsa da fotolara baktığında, Ateş’in yakaladığı güzel anlar yüzünü güldürdü. İpek ve Ateş birbirlerine güzel güzel bakarken, bir bölüm daha sona ermiş oldu.
Ve yazıyı bitirmeden dizimizin yeni senaristi Murat TAŞKENT beye hoş geldiniz diyelim. Yazdığı ilk bölümle izleyicinin gönünü fethettiler. Umarım devamı gelir ve ana hikâyeye ek olarak yazılan çiftlerinki de dâhil olmak üzere yan hikâyeleri tüm izleyicileri memnun eder.
Yeni bölümde görüşmek ve yorumlarda buluşmak dileğiyle… Herkese keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.