Hekimoğlu 28. Bölümde Total’de 3,29 reyting ile 18., AB’de 4,46 reyting ile 5. , ABC1’de 3,17 reyting ile 18. oldu. Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden Hekimoğlu değerlendirme yazısına göz atmak ister misiniz? Keyifli okumalar ^^
Hekimoğlu 28.bölümüyle ekranlardaydı bu hafta. Baştan sona pür dikkat izledim bölümü.
Vaka ile tanıştığımız hırsızlık, kaçma kovalama ardından silahın ateşlendiği ve duvardan hastanın başına isabet ettiği sahne, akabinde hastanın gülerek yere düşmesi korku filmi sahnesini hatırlattı bana. O sahnenin çekimi çok iyiydi.
Dizide geçmişini en çok merak ettiğim karakterlerden biridir Mehmet Ali. Bu haftaki vaka ile onun da geçmişine biraz yolculuk yapmak keyifliydi. Hala çok eksik var tabi ki.
Bölümün yıldızı kesinlikle Kaan Yıldırım’dı. Performansı çok iyiydi. Korkusu, öfkesi ve çaresizliğini çok güzel yansıttı ekranlardan izleyiciye diye düşünüyorum. Kendisine kocaman alkış…
Önceki hafta Zeynep ile aralarında geçen makale tartışmasından sonra hastaneye geri dönen Mehmet Ali ile Zeynep’in arası nasıl olacak diye merak ederek geçmiştim ekran başına. Mehmet Ali’nin Zeynep’e bir özür borcu vardı ve konferansta bunun üzerine biraz düşünmüş ve hatasını anlamıştır diye ummuştum ama o konuya bir giriş yapamadık. Zeynep’in haklı tavrı dışında bir konuşma geçmedi ikili arasında…
Memoli, hastanın eski mahallesinden olduğunu söyleyince, Ateş de boş durmadı ve onu da yanına alarak mahalleye doğru yol aldı. Murat’ın evinden ve iş yerinden alınan örneklerin üzerine bir de uykuluk ziyafeti çekip hastaneye geri döndüler. Adamın evini ve iş yerini görünce bu zamana kadar hastalanmamasına şaşırmak gerek dedim. Tam bir pislik yuvasıydı.
Mahalleye gitme meselesi çıktığı andan itibaren Mehmet Ali’de gözle görülen bir huzursuzluk hissediliyordu. Önce poliklinikte görev almak istedi olumsuz cevap aldı. Mahallede dolaşırken, kahve ve marketin önünden geçerken kimseyle göz teması kurmaması dikkat çekiciydi. Market sahibi ile konuşması günah çıkarır gibiydi. 16 yaşında girip hırsızlık yapmıştı ne de olsa. Ateş’i beklerken karşılaştığı eski tanıdıkları ile arasının iyi olmadığı belliydi. Onlara göre Mehmet Ali doktor çıkınca onları tanımazlıktan gelir olmuştu. Atışıyorlardı ki Ateş yetişip onları uzaklaştırdı.
Murat’ın gösterdiği öksürük, geçmeyen gülme krizi ve gözlerinin görmeme belirtilerine tanı koymak için yapılan tüm testler sonuçsuz kalırken, Mehmet Ali’de de hastadaki gibi durup dururken her şeye gülme belirtisi görülünce Emre iradesini kullanıp onu depoya kilitleyip, Ateş ile konuşmaya gitti.
Ateş de Mehmet Ali’de bir sorun olduğunu fark etmişti ve Emre’den verdiği kararın arkasında durmasını istedi. Emre’den onu karantina odasına Murat’ın yanına koymasını istedi. O andan itibaren Mehmet Ali hastanın doktoru değil, kendi deyimi ile koğuş arkadaşı oldu.
Mehmet Ali ilk başta hastalık kaptığını kabul etmedi tabi ki. Ama karantina odasında Murat ile kaldıkça, ekibin uğraşları sonuçsuz kaldıkça, alaycı hali yerini ciddiyete bıraktı. Ateş, Mehmet Ali’ye normal hasta muamelesi yapmak konusunda ısrarcı olsa da Emre dayanamayıp ona hastaya yapılan testlerden bahsetti. Mehmet Ali, Emre’yi yapmaları gerekenler konusunda yönlendirdi ve bu da Ateş’in gözünden kaçmadı. Nihayet Mehmet Ali’nin yanına gidip artık onu muhatap almaya başladı. Ona yapması gerekenleri tek tek anlattı. Hastaya başındaki kurşunlardan dolayı yapamadıkları biyopsiyi Mehmet Ali’ye yapacağını söyledi. O ise başka bir uygulama yapılması konusunda ısrarlıydı. Sonunda Ateş yine Ateşliğini yaptı ve Mehmet Ali’yi kanırıp beyninden parça almayı başardı. Mehmet Ali fark etti tabi ki Ateş’in ona sorduğu sorular nedeniyle.
Murat ile aynı odada kalmak Mehmet Ali’yi iyice agresif hale getirirken geçmiş defterlerin açılmasına da neden oldu. Adamın suça ittiği çocuklardan biriymiş Mehmet Ali. Onun soyguna yollamış. Mehmet Ali’nin yüzündeki – Murat’ın eseri olan- iz de muhtemelen o soygun öncesi, sırası ya da sonrasında gerçekleşti. Mehmet Ali için geçmişten kötü bir hatıra olarak bugüne kadar gelmiş. Murat’ın geçmişte yaşadığı zorlukları anlatması Mehmet Ali’yi çok etkilemedi.
Murat ona soygun yaptırdığı için değil ama iz nedeniyle pişman olduğunu belirtti. İkilinin babaları ve dua etmekle ilgili sohbetleri duygusal anlara sebep oldu. Mehmet Ali’nin burada tutamadığı gözyaşları ve babasının hayatta olup olmadığına cevap veremeyişi, aklıma, babasının ölmüş olma ihtimalini ya da o olaydan hastalandığını (felç mesela) ya da oğlunu evlatlıktan reddetmiş olma ihtimallerini getirdi. Babası ile arasında ne geçtiyse bunun hala Mehmet Ali’nin canını acıttığını hissettim o sahnede. Vicdan azabı çekiyor belki de hala.
Bölüm boyunca Ateş yine kendi yöntemlerini kullanarak, başına buyruk tavırlarıyla ekibi hem şaşırttı hem de İpek’i zor durumda bıraktı.
İcraatları arasında ne arasında kadavrayı kafasından vurup MR a sokmasını mı arasınız, MR makinesinin kurşunun etkisiyle patlamasını mı ararsınız, yasal olmadığı, sadece tek kişinin kalabildiğini bildiği halde Mehmet Ali’yi karantina odasına yerleştirmek mi ararsınız vardı da vardı.
Ekip yine Ateş’in kararına saygı duyup İpek’e haber vermeden Mehmet Ali’yi karantinaya aldı. İpek öğrenince bunun yasal olmadığını, onu sevk etmeleri gerektiğini, kararı kurulun vereceğini söyledi. Ateş İpek’ten inisiyatif kullanıp kurulu karıştırmamasını istese de İpek kurallara bağlı kalmayı tercih etti. Hatta Emre’yi de kendi yanında olup, Ateş’i Mehmet Ali’yi göndermeye ikna etmesi için bayağı bayağı tehdit etti. Bunun için de onu tekrar kurul önüne çıkarma kozunu kullandı. Hem kurulu Mehmet Ali’nin hastanede kalması konusunda, hem de hastane yönetimini hastanede salgın olmadığına ikna etmek durumunda kaldı İpek ve Ateş de ona pek yardımcı olmadı bu konuda. Oysa İpek’in Ateş’ten istediği en azından hastane yönetimini salgın olmadığı konusunda rahatlatmasıydı. İpek kurula ağır olan hastanın sevk edilmesini önerirken, kurul aksi yönde karar verdi. Gerekçe olarak da Ateş ve İpek’in hasta ayrımı yaptıklarına inanmak istemediklerini, o nedenle Mehmet Ali’nin sevkini uygun gördüklerini gösterdiler.
Bölümde dikkat çekici bir diğer durum da Ateş’in hasta konusundaki temkinli davranışıydı. Ekibe hastanın evine gitmeyi yasaklaması Orhan’ın da dikkatini çekti. Sözleriyle Mehmet Ali’nin- Ateş ısrarla aksini iddia etse de- sıradan bir hasta değil, Ateş için önemli olduğunu anlatıyordu adeta. Hoş.
Orhan: Niye böyle davranıyorsun? Risk almıyorsun, temkinli davranıyorsun. Normal bir doktor gibisin, neden?
Ateş: Doktor, hiç onkologların hastalarından kanser kaptığı oluyor mu, ben duymadım. Oluyor mu öyle bir şey? Allah korusun bir gün bir onkolog arkadaşın bir hastasından kanser kaparsa o zaman konuşalım istersen.
Orhan: Peki, pardon. Ama sıradan bir hasta olsa, dibine kadar risk alırdın.
Zeynep birkaç kez eve gitmeyi teklif etti. Mehmet Ali’nin gözden kaçırdığı bir şey olmalıydı ve Zeynep bunu bulamaya kararlıydı. Ama Ateş’ten izin çıkmıyordu işte. İşte bu aşamada belki de bölümde Mehmet Ali’ye kızdığım tek sahne yaşandı. Mehmet Ali Zeynep ile konuşurken, Hekimoğlu’nun eve tekrar gidilmesine izin vermediğini öğrenince çok öfkelendi ve kendine yaptığı şırıngayı Zeynep’in bacağına da batırdı. Sonra da Zeynep’e hastalık kapmış olabileceğini, üçünü de kurtarmak için o eve gitmesini söyledi. Sonradan pişman olmuş olsa da bu Mehmet Ali’nin bencilce davrandığı gerçeğini değiştirmiyor. Hayatta kalabilmek için Zeynep’in hayatını da riske atması çok yanlıştı. Daha sonra Emre’ye Zeynep’i sorması, Zeynep için endişe etmesinin Emre için bir anlamı yoktu. Mehmet Ali’ye karşı tavrı soğuktu ve onun için özel olarak, kurallara aykırı bir şey yapmama konusunda kararlıydı.
Zeynep ve gireceğini Emre ile paylaştı, Mehmet Ali’nin ne yaptığını da anlatıp mecbur olduğunu söyledi ve tüm önlemleri alarak eve girdi. Ayrıntılı bir inceleme sonucu topladığı malzemelerle evden çıktığında karşısında Ateş’i buldu. Ateş’in tepkisi çok iyiydi.
Ateş: Neden artık kimse bana haber vermiyor? Hmmm. Ah ah kurt kocayınca hesabı…
Zeynep: Çünkü yanlış yaptığımızı düşünüyorum. Bu eve daha önce gelmeliydik.
Ateş: Zayıfsın, çok, güçsüzsün, duygusal açıdan yani. Adam makaleni çalıyor, arkadaşım değilsin diyor, sen hala onun için hayatını riske ediyorsun onun için.
Zeynep: Bacağıma enfekte olmuş iğne sapladı.
Ateş: Yok artık. Hastaneye bak, benim diziye döndü.
Zeynep her ne kadar, Mehmet Ali için değil, kendisi için bu eve geldiğini söylese de Ateş tespitlerinde haklıydı. İğneden hastalık kapma ihtimalinin çok düşük olduğunu Zeynep de biliyordu ve başından beri zaten o eve gelmek istiyordu. Kimseden nefret edemiyordu Zeynep ki bu da kötü bir şey değil. Herkes Ateş gibi kuşkucu olamaz, insanlara karşı dikenleri dışarıda gezemez sonuçta. Öyle olmasın da zaten.
Evden ayrılmadan önce Zeynep’ten bulduklarını göstermesini istedi Ateş. Üç poşet aşurelik buğdayı görünce Ateş yine bir aydınlanma yaşadı ve Murat’ın hayvan beslediğinden emin olmak üzere Zeynep’i eve yolladı. Terastaki güvercinler, içi kuş pisliği dolu bidon Ateş’in hastalığa sebep olan etkeni bulmasını sağladı.
Artık son aşamaya gelinmişti ve tanı koymak için test sonucu bekleniyordu. Zeynep test sonucunu beklerken, İpek de Mehmet Ali’nin sevk işlemlerinin bir an önce tamamlanmasını ve ona ait dosyayı istedi. Tam o sırada çıkan test sonucu maalesef hastalık konusunda yanıldıklarını gösteriyordu. Hastalığı bulamamış tanıyı koyamamışlardı.
Başından beri dizide her bölüm sonunda vakaların çözüme ulaşır ve her yeni hafta yeni bir vaka ile karşımıza çıkar Hekimoğlu. Bu hafta bölüm sonunda ise izleyicileri bir sürpriz bekliyordu. Belki de ilk kez vaka çözülemeden bölüm bitti. Vaka çözülemediği gibi Murat’ın ölümü ekip üzerinde şok etkisi yarattı. O son anlarda Mehmet Ali’nin adamı kurtarmak için çırpınışı çok etkileyiciydi. Ateş’in ölüm saatini söyle demesine rağmen pes etmemesi ve kalp masajına devam etmesi, adrenalin iğnesi yapması hiçbiri kar etmedi. Sonunda pes ettiği anda bölüm sona erdi.
Murat’ın ölümü Mehmet Ali’ye tanı konulmasını zorlaştıracak belki ama en azından Mehmet Ali’nin başka hastaneye sevk kararı an itibari ile hükmünü kaybetmiş oldu.
Son olarak Orhan cephesine de değinelim. Geçen bölüm sonunda Ateş, Orhan’la kendine bir hayat kurması konusunda konuşmuştu. Bölüm başında gördük ki Orhan kendine ev bulmak için emlakçıyla görüşmüş. Ateş ne kadar ona kal dediyse de bu bölüm, geçen haftaki sözlerinden sonra Orhan artık kararsız bu konuda. Ateş’in onu isteyip istemediğinden emin değil. Bu kuşkularından İpek’e de bahsettiğinde, ondan ilginç bir öneriyle geldi Orhan’a. Evde kalmasının Ateş’in onu örnek alması, hayatına bir çeki düzen vermesi açısından faydalı olacağını söyledi. İpek ne yapmak istiyor tam olarak anlayabilmiş değilim. Zira daha geçen hafta Ateş’e Orhan için “Neden o horozu başka bir kümese göndermiyorsun?” diyen kendisi değil miydi? Ne oldu da fikri değişti iki günde merak ettim.
Orhan boşanma sürecini başlatmış. Bu süreçte yalnız kalmaması onun için iyi olur diye düşünüyorum ilk etapta. Ama bu süreç bittiğinde tek başına bir hayat sürmek için bir adım atmalı. Ateş aksini iddia etse de Orhan pekala tek başına kalabilir.
Fragmanlara göre önümüzdeki hafta bizi yine dolu dolu bir bölüm bekliyor. Mehmet Ali’ye ne tanı konulacak, nasıl tedavi edilecek merakla bekliyorum. Mehmet Ali’nin giderek kötüleşmesi, Ateş’in endişeli hali, ekibin uğraşıları yine duygu yüklü, gerilimli ve heyecanlı sahneler izleyeceğimize işaret ediyor gibi. Yine oyuncuların göz dolduran performanslarını izlemek büyük keyif olacak.
Yeni bölümde görüşmek dileğiyle…
Yazıya tweetleri ile renk veren Gökçe ve Rocio’ya teşekkürler…
Hekimoğlu dizi yorumlara göz atmak isterseniz tıklayınız
Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.