Kategori: İzledimHekimoğlu

HEKİMOĞLU – Kardeşlik Güzel Şey

Hekimoğlu  reyting kaynaklı finale doğru yürümesi izleyicileri üzüyor. Hak ettiği değeri alabileceği bir dijital platforma geçmesini ne güzel olur. Bazı kaynaklar imza aşamasına gelindi dese de henüz resmi bir açıklama gelmedi.  Madem şimdilik beklemedeyiz, bölüm yorumu konuk yazar Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

Hekimoğlu 44.bölümünde “aile ve kardeşlik” temasıyla ekranlarımızdaydı. Biri 14 diğeri 10 yaşında iki kardeşin birbirlerini yaşatmak için yaptıkları fedakârlık, yeri geldiğinde kendi canlarından olmayı göze almaları, ailenin iki oğlunu da yaşatmak için verdikleri mücadele, oğullarından birini yaşatabilmek için diğerinden vazgeçmek zorunda oldukları konusunda bilgilendirildiklerinde yaşadıkları ikilem, sonuçta ikisinden de vazgeçmemek için gösterdikleri kararlılık, çocukların tanı ve teşhis aşamasında doktorlarımızın yaşadığı çatışmalar etkileyiciydi. Vakaların seyrinden daha çok yansıtılan duygular ve çatışmalar ilgimi çekti bölüm boyunca.

 

 

14 yaşında lösemi hastası olan Nihat’a 10 yaşındaki kardeşi Mete’den ilik nakledilecekti. Her şeyi altüst eden olay ise Mete’nin bir anda hapşırması oldu. O andan itibaren 5 gün oldukça kritikti. Nihat’ın zamanı kısıtlıydı ama Mete tedavi edilemeden iliğini alıp ona nakletmek de mümkün değildi.

Mete’de ne tür bir enfeksiyon olduğunu tespit etmek için testler yapıldı. Mehmet Ali ise bir yandan kan bankasıyla görüşüp Nihat için ikinci bir donör bulma arayışına girdi.

Testler sırasında Mete’nin kalbinde deformasyon olduğu tespit edildi ve bunun için mitral kapağının çıkarılması, kalpteki enfeksiyonun tespit edilip, ondan alınan iliğin temizlenerek ağabeyine nakledilmesi konusunda Ateş ve Orhan hemfikir olmuşken, Mehmet Ali buna şiddetle karşı çıktı. Ameliyat çok riskliydi. Çocuk ömür boyu kan sulandırıcı kullanmak zorunda kalacaktı. Ayrıca bir daha basketbol oynayamayacaktı. Hatta Mehmet Ali’ye göre çocuk sakat da kalabilirdi.

 

 

Önce İpek ardından aile ile yapılan görüşmeler sonucunda Mete ameliyata alındı ancak Orhan kalbi açtığında oluşan deformasyonun sebebinin başka olduğunu anlamış ve ameliyatı yapmaktan vazgeçti. Böylece enfeksiyon ihtimaline geri döndüler. Yapılan tartışmalar ve Zeynep’in sunduğu kanıtlarla çocukta otoimmün bir hastalık olma ihtimaline karşı testler yapmaya başladılar ama tüm testler negatif çıkınca başa döndüler. Bu arada ilik bankasından 6 da 4 uyumlu bir donör bulan Mehmet Ali bu naklin yapılması gerektiğinde ısrar ediyordu. Ancak çocuğun vücudu iliği reddederse çocuk ölebilirdi. Orhan ve Ateş bu riski göze almak istemedi. Mehmet Ali ise İpek’in onlarla konuşması konusundaki kesin tavrına karşın, hocalarına haber vermeden, aileyi donör bulunduğu konusunda bilgilendirdi. Naklin risklerini, doku uyuşmazlığı durumunda neler olabileceğini de anlattı. Onlardan ellerindeki tüm tedavi ihtimallerini tartıp ona göre karar vermelerini istedi. Bu durumu İpek’ten öğrenen Orhan ve Ateş hiç memnun olmadılar ancak aileyle yaptıkları görüşme umdukları gibi gitmedi. Aile naklin yapılmasını ısrarla talep ettiler.

Nakil sonucunda Orhan ve Ateş’in korktuğu gibi Nihat’ta doku uyuşmazlığı gelişti, vücut iliği kabul etmedi. Çocuk ilaçlarla hayata tutunuyorken, Mete’nin de durumu kötüye gidiyordu. Ateş Nihat’a ölecek gözüyle baktığı için, en azından Mete’yi iyileştirmek istiyordu. Bu nedenle son bir yol denemek için tekrar ailenin karşısına çıktı Orhan’la birlikte. Mete’nin hasta olan iliğini, ağabeyine nakledip göstereceği semptomlara bakarak, enfeksiyonu tespit edip, Mete’nin hayatını kurtarabileceğini söylediler aileye. Bu Nihat’ın ölmesi anlamına geliyordu. Aile ya bir oğullarını kurtarmak için diğerinin ölmesini göze alacaklardı ya da iki oğullarını da kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklardı. Aile bunu reddetti ve Nihat’tan vazgeçmeyeceklerini söylediler. Aileyi ikna edemeyince Ateş, çareyi Nihat’la konuşmakta buldu. Ve ailenin kararına rağmen çocuğu ameliyat olmaya ikna etti.

 

O sırada Mehmet Ali ve Orhan enfeksiyonu bulmak için test yapmaya devam ediyorlardı. Neyse ki ameliyat başlamadan Mehmet Ali ve Orhan çocuğu hasta edenin tavuk dışkısına bağlı bir mantar olduğunu tespit ettiler de operasyonu durdular. Aile bu habere sevindiler ve Mete’nin iliğinin temizlenerek Nihat’a nakledilmesini istediler. Ancak İpek, enfeksiyon iliğe saldırdığı için Mete’nin artık Nihat’a verebilecek bir iliği olmadığını ifade ettiğinde ailenin umutları bir kez daha yıkıldı.

Ateş’in realist tavrı, gerçekleri hiç çekinmeden hastanın yüzüne karşı söylemesi bazen beni rahatsız ediyor. 14 yaşındaki çocuğa öleceğini ama kardeşinin yaşamasını sağlayabileceğini söyleyip, ailesinin kabul etmediği ameliyatı çocuğa kabul ettirmesi de bu anlardan biriydi. Aileye karşı tutumunu bir dereceye kadar kabul edebiliyorum çünkü onlar tüm ihtimalleri, riskleri bilip ona göre karar vermek zorundalar ama 14 yaşında bir çocuğun omuzlarına böyle bir yük bindirmek, psikolojik baskı oluşturmak biraz insafsızca geliyor kulağa.

Ateş’in eleştirdiği tavrı bölümde kullanan bir kişi daha vardı: Mehmet Ali. Mete’ye hastalığını tespit ettiklerini, onu tedavi edeceklerini söylediğinde çocuk ağabeyinin iyileşip iyileşmediğini sordu. Belki de çocuğa ağabeyinin öleceğini söylemek zor geldiği için, tam da Ateş gibi davranarak Mete’ye ağabeyini kurtarmak isteyip istemeyeceğini sordu Mehmet Ali. Bunu yaparken ağabeyinin de aynı şeyi yaptığını ve kardeşi için canından vazgeçmeyi göze aldığını anlattı ona. Çocuktan onayı aldığında da ondan ilik aldı. Çocuk çok hasta olduğu için bu işlemi onu uyutmadan yaptı. Ve Zeynep’in Ateş’i bilgilendirmesiyle, İpek’in haberi olmadan Nihat’a Mete’den alınan ilik nakledildi. Bu sayede iki çocuk da kurtarıldı. Yalnız anlamadığım madem ilik kullanılmayacak haldeydi nasıl nakil yapıldı? Ya da nakil için hala bir umut vardıysa neden aileye naklin imkansız olduğu söylendi. İlik nakli yapılmadan önce ilik temizlendi mi bununla ilgili bir cümle de geçmedi. Hop diye ameliyata başlanacağı söylendi sadece Zeynep tarafından. Ateş de onu ameliyata ekibin yanına gönderdi.

 

 

Bölümde Mehmet Ali için bir paragraf açılması gerekiyor. Kaan Yıldırım, Mehmet Ali’nin kendisiyle ve geçmişiyle çatışmasını çok güzel yansıtıyor. Geçen hafta da durum böyleydi bu hafta da. Geçen haftanın en izlenilesi kısımları Mehmet Ali ve hastanın sahneleriydi. Aslında baştan sona ön yargıyla yaklaştı 26 yaşındaki kıza doktorumuz. Yapılan testlerin sonuçları negatif çıkmasına rağmen, kızın uyuşturucu kullandığı konusundaki ısrarı hiç bitmedi. Kıza itiraf ettirmeye çalıştıysa da nafile, başarılı olamadı. Kız bir kere denediğini söyledi ama kullanıcı olmadığını eklemeyi ihmal etmedi. Etkiye tepki meselesi; Mehmet Ali kızın üzerine gittikçe, onu sorguladıkça, yargıladıkça, kız da Mehmet Ali’nin üzerine geldi aynı şekilde. Yine farklı görüşler vardı, hastalığın teşhisiyle ilgili. Olay yeri inceleme saksıları çalıştırdı, belirtileri yazdı, değerlendirdi. Kızda olması olası hastalıklarının tespiti için yapılan testler sonucunda enfeksiyon ihtimali elendi, Mehmet Ali, bulguların kanseri işaret ettiğini ve radyoterapi yapılması gerektiğini söyledi. Aksi halde kız 48 saat içinde ölecekti. Ateş ona hak verdi ve ışın tedavisine başlandı. Ancak bu tedavinin sonucunda kızı da Mehmet Ali’yi de kötü bir sürpriz bekliyordu. Kızda daha önce tespit edemedikleri enfeksiyon bulgusu rastlandığında artık iş işten geçmişti. Işın tedavisi bağışıklık sistemini yok etmişti ve kızın bedeni enfeksiyonla savaşamadığı için çöküyordu.  Sonuç olarak Mehmet Ali, yaptığı tedaviyle kızı öldürdüğünü kabul ettiği andan itibaren kızı hiç yalnız bırakmadı. Önce kıza 24 saatten az bir zaman içinde öleceğini söyledi. Ardından geçen zamanda da bir nevi günah çıkardı. Kıza birbirleriyle aynı olduklarını, kendinin de geçmişinde çok hataları olduğunu anlattı. Kız da kendi öz eleştirisini yaptı. Sonunda kız öldüğünde ise Mehmet Ali Ateş’i arayıp ölüm saatini bildirdi. Ekip, İpek, Orhan ve Ateş’in kız ölene kadar hastaneden ayrılmamaları, Mehmet Ali’yi yalnız bırakmamaları, Ateş’in Mehmet Ali’yle yaptığı konuşma, bunun onun hatası değil, hepsinin hatası olduğunu anlatmaya çalışması, geçen haftanın hoşuma giden sahneleriydi.

Mehmet Ali’nin yaşadığı suçluluk duygusu bu hafta da etkisini göstermeye devam etti. Gerek Emre’yle yaptığı konuşmada gerek bölüm finalinde Ateş’le yaptığı konuşmada Hekimoğlu gibi davrandığı için rahatsız olduğunu dile getirmesi dikkat çekiciydi. Hatta son sahnede Ateş’e benzediği için sanki onu suçluyor gibiydi. Ateş ve Mehmet Ali baştan beri birbirlerine benzedikleri için ikilinin çatışmalarını izlemek keyifli oluyor. Ateş, Mehmet Ali’yi iyi analiz etmiş.

“Merak etme Dolapdere bana benzemeyeceksin. Sekiz yaşından beri sen zaten benim gibisin.”

Mehmet Ali de bunu içten içe biliyor bence. Bir çocuğun canını yakma pahasına doğru olanı yaptığı için kızıyor kendine ama başka türlü davranmayı da başaramıyor. Başarılı olma hırsı, en iyi olma hırsı yaşıyor bilinçaltında. Belki de bu yüzden Ateş’in de dediği gibi yaptığı ilk hatada, kaybettiği hastada dağıldı Mehmet Ali. Ateş çok üstüne gitmedi bu hafta ama Mehmet Ali’yle ilgili endişelerini İpek’le paylaştı. Bu çocuk da ölürse Mehmet Ali’nin toparlanamayacağını ifade etti.

Mehmet Ali’nin bu hafta aileye evlerini arayacaklarını söyleyip anahtar istemesi, Emre’ye bu durumu “doğru olanı yapmak istiyorum” şeklinde açıklaması, aileye donörden bahsedip, her seçeneği değerlendirmelerini söylemesi – gerçi ortada başka seçenek yok diyerek kendince yönlendirmekten geri kalmaması- değişmeye çalıştığını gösteriyor gibiydi ama günün sonunda elimizde yine aynı Mehmet Ali vardı. Ateş’e sözlü olarak istifa edeceğini bildirdiği sahne ile bölümü noktaladık.

 

 

Emre ve Zeynep cephesinden de kısaca bahsetmek lazım. Ayrılığın ardından Zeynep – Emre ilişkisi normal bir şekilde devam ediyor. Emre Zeynep’in düşündüğü kadar etkilenmedi gibi görünüyor. Ama kendince taktik geliştirmiş. Her Salı Zeynep’e ondan hoşlandığını ve birlikte olmalarını istediğini söylemeye karar vermiş. Bu hafta da bu hatırlatmayı yaptı Zeynep’e. Emre’nin Zeynep’in üzerine bu kadar gitmemesi gerektiğini düşünüyorum. Kız istemiyorum diyor madem, kendini geri çekmeli, Zeynep’ten bir adım beklemeli. Böyle davranarak kızın kendinden soğumasına, uzaklaşmasına neden olabilir.

Ateş- İpek – Orhan cephesine de bir göz atalım. Geçen hafta bu üçlüyü izlemek keyif vermedi bana. Önceki hafta izlediğimiz o kadar güzel Ateş- İpek sahnesi olmamış gibi, geçen hafta Orhan ve İpek buluşmalarını Ateş’in kıskanması, onları sürekli sabote etmesi, Orhan’ın İpek’e bir şey hissediyormuş numarası yapması, Ateş’in İpek’ten gelmiş gibi Orhan’a çiçek yollaması, Ateş’in Orhan’ın emlakçı olan ikinci eşiyle ev bakmak bahanesiyle görüşüp, Orhan’ın kadınlarla ilişkilerinde nasıl biri olduğunu anlamaya çalışması zaman doldurmak için yazılmış sahneler gibiydi. Hoşuma gitmedi. Ateş madem bu kadar kıskanıyor İpek’i, çıksın karşısına açık açık derdini, duygularını anlatsın. Aynı şey İpek için de geçerli.

 

 

Bu hafta Ateş’i kıskanma sırası ondaydı. Ateş eve kiminle gelecek diye sırf merakından çıkmadı evden. Randevusuyla ilgili ağzından laf almaya çalışmalar mı ararsınız, rahatsız etmeyeyim gideyim demeler falan…  İpek istemem yan cebime ayağına Ateş’le yemek yemekten pek memnundu. O zaman susmak niye… Açılın artık birbirinize de final olacaksa da doyasıya AtPek sahneleri izleyelim. Bu arada Ateş ve İpek’in birlikte sofra kurması pek güzeldi.

Orhan bu hafta da telefonda Ateş’le konuşurken yanında İpek varmış gibi davranıp, Ateş doğru mu söylüyorsun deyince “tabi ki hayır” diyerek ne yapmaya çalışıyor anlamadım gitti.

Ateş, her ne kadar hastanede nakil yapılsın diye İpek’i oyalamak için bu geceyi düzenlemiş olsa da onun sevdiği yiyecekleri alması, bir sürü mumla romantik bir sofra kurmayı planlaması, İpek’i çağırmak için özenmesi, plan yapması boşuna değildi. Onu etkilemek istedi, söyleyemediği duygularını bu yolla anlatmak istedi sanki. Hastaneden gelen telefonla gecenin büyüsü yok oldu ve İpek Ateş’in onu oyalamak için bu oyunu oynadığı gerçeğiyle yüzleştirdi. Sadece İpek için değil bu çiftin takipçileri için de hayal kırıklığı oldu sahnenin burada kesilip çiftin hastaneye dönmesi.

İpek’in Ateş için temizlik şirketleriyle konuşması, Ateş İpek’ten onu pışpışlamasını istemesi, birbirlerine alttan alttan kur yapmaları keyifli sahnelerdendi.

 

 

Ateş ve Orhan’ın minik canavar “Bebek” ile imtihanına gelelim. Geçen haftanın en güzel Ateş-İpek sahnesi, Orhan’ın köpeği Bebek’i eve getirdikleri sahneydi. Orhan’ın çocuğu gelmiş gibi sevinmesi çok güzeldi.

 

 

Bu hafta evde kemirmediği, parçalamadığı bir şey bırakmadı. Bizimkileri onu eve aldıkları için pişman etti. Ateş’in bastonunu kemirmesi, spor ayakkabısını parçalaması, ilaçlarını içmesi, evde dağıtmadık yer bırakmaması bölümün keyifli sahnelerindendi. Bebek sayesinde Ateş yeni alevli bir bastona da sahip oldu. Baston spor ayakkabı uyumuyla herkesin ağzını açık bıraktı doktorumuz. Muhtemelen köpek kaçsın diye kapıyı açık bırakıp hastaneye giden Ateş’in bebekten kurtulmak isterken, gitarlarından müzik setinden olması komediydi. Yalnız bebekle vedası çok hoşuma gitti. Orhan onu eski karısına geri götüreceğini söylediğinde inkâr etse de bayağı bayağı üzüldü Ateş. Peki ufaklığın Ateş’i taklit ederek topallaması, giderken ona dönüp gülümsemesi kadar güzel bir sevgi gösterisi olabilir mi? Çok sevdim o sahneyi. Önce topallarken Ateş’le son bakışmalarının ardından normal bir şekilde yürümeye devam etmesi, Ateş’in ardından buruk bir gülümsemeyle bakması…

 

 

 

Bölümün en sevdiğim tarafı Orhan ve Ateş’in birlikte bir vakaya bakmaları oldu. Tabi ki Ateş’in Orhan’a olan hoş olmayan tavırlarına itirazım var. Yine kendi doğrularına değer veren, karşısındakinin düşüncelerine saygı göstermeyen, kendi gibi davranmadığı zamanlarda Orhan’ı korkaklıkla suçlayan bir Ateş vardı karşımızda. Günün sonunda özür dilese de samimiyeti konusunda şüphelerim var Orhan’ın aksine. Ateş samimi değildim özür dilerken derken daha samimiydi bence.

Fragmanlara göre yine Mehmet Ali ve Ateş’in ön planda olduğu bir bölüm bizi bekliyormuş gibi duruyor. Bakalım Mehmet Ali istifa etme fikrinden vazgeçecek mi, yoksa doktorluk kariyerine başka bir hastanede mi devam edecek? Ateş – İpek, Zeynep- Emre arasında bir gelişme yaşanacak mı?

Yeni bölümde görüşmek dileğiyle… Keyifli okumalar.

 

Göz atmanızı öneririz: Hekimoğlu Bölüm Yorumları

 

 

 

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

2 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

4 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

5 gün Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

6 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Özünü Görmek İsteyen

Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

2 hafta Önce