Salı günkü derbi maçına rağmen Hekimoğlu ’nun bu haftaki reytingleri hiç de kötü değil. Total 3.sırada 7,01; AB 2.sırada 8,36 ve ABC1 3.sırada 8,41.
Konuk yazarım Buke ‘nin kaleminden Hekimoğlu 10. bölüm değerlendirme yazısına göz atmak ister misiniz? Keyifli okumalar ^^
“Yalan” hayatın bir gerçeği. Zararlısı, zararsızı, beyazı, pembesi, iyilik için söyleneni, kötülük için söyleneni derken ne çok girmiş değil mi insan hayatına yalan?
“Hayatımda hiç yalan söylemedim.” diyen var mıdır acaba? Diyorsa da bu gerçek midir yoksa yalan mı? Hiç yalan söylememiş bir insan bile bir şeyler saklamıştır birilerinden en azından bir defa. Bir şeyi bildiği halde susmak da bir çeşit yalan değil mi? Peki ya yalanlar ya da saklananlar açığa çıktığında bedeli ne olur? Anlayışla karşılanmak, yok sayılmak, değer verdiğin birini ya da bir şeyi kaybetmek vs…
Ateş Hekimoğlu hastaların hep yalan söylediklerini var sayar. Neden yalan söyledikleriyle ilgilenmez. Onun için aslolan söylenilen yalanlar ve bu yalanları açığa çıkarıp vakaları çözüme kavuşturmaktır. Bu uğurda kendisi de yalan söylemekten kaçınmaz tabi. Daha önce hayat kurtarmak için yalan söylediğine kaç defa şahit olduk kim bilir. Hepsinde de işi rast gitti. Hastanın sağlığı ön planda tutuldu ve Hekimoğlu’nun yalanlarından dolayı pek de sorgulanmadı. Peki bu hep böyle mi devam eder? Kedi hep dört ayağı üzerine mi düşer?
Hekimoğlu 10.bölümü ile ekranlardaydı bu hafta ve bölüm etiketi dizimizin sloganı olan “Herkes Yalan Söyler” di. Alışılanın aksine tek bir poliklinik hastası, bir ana vaka, Zeynep’in kişisel gelişim kitapları ile uğradığı değişim ve bol dozajda -hastaneye yeni yönetim kurulu üyesi olarak gelen- Vahap Bey ekseninde döndü bölüm. Vahap ERGÜN rolü ile dizimize konuk olan Güven Kıraç’a hoş geldin, iyi ki geldin diyoruz.
Bölüm açılışını yeni vakamız olacak olan Sevgi Hanım ile yaptık. Kendisi 32 yaşında ve tam bir işkolik. Toplantı ortasında, elinin titremesi, ter basması ve bacağını hareket ettirememesi üzerine toplantıyı yarıda bırakıp asistanı yardımı ile hastaneye getirildi.
Kadının hastalığının teşhisi için ekip- Ateş’in deyimi ile olay yeri inceleme- işe koyuldular. Önce saksılar çalıştırıldı ardından yapılacak işlemlere karar verildi. Anjiyo yapma görevi Emre’ye verildi. Anjiyo sırasında Emre’ye Tekin Hoca’nın izne çıkması ile yerine bakan Mine Hoca eşlik etti. Sevgi Hanım anjiyoya telefonu ile girecek kadar bağlıydı işine. Bu durum Emre’yi şaşırttı. Kadını telefonu bırakmaya ikna etmesinin ardından anjiyoya başlayabildiler. Emre ile Mine birlikte anjiyo mu yaptılar, yoksa flörtleştiler mi orası tartışılır tabi. Günün sonunda bu durum Emre’nin başını ağrıtacaktı.
Hastanede ise izleyiciyi bambaşka bir Zeynep karşıladı. Gözlüklü, saçları toplu, kitap cümleleri ile spiker edasıyla konuşan Zeynep sadece ekibi değil izleyiciyi de şaşırttı. Bölüm sonunda Ateş’e o can alıcı soruyu sorana kadar da bu çizgisini bozmadı. Ateş O’nu bölüm sonunda kitap gibi konuşmayı bırakması konusunda uyardığında Zeynep nihayet çözüldü. Sırf güzel olduğu için, agresif olmadığı için sessiz olduğu için insanlar kendisini görmezden geliyordu O’na göre. Kendinden hoşlanmıyorlar diye fikirleri değersiz olmamalıydı. Bu yüzden de bu yola başvurmuştu. Ateş O’na herkesin ondan hoşlandığını söylediğinde Zeynep “Peki siz hoşlanıyor musunuz? Bilmem gerek.” diye sordu. Ateş önce bu soru karşısında duraksasa da sonunda cevabı “Hayır” oldu. Zeynep’in bu gerçekle yüzleşmesinin zamanı gelmişti. Gerçi duraksamasını verdiği cevabın aksine “evet” olarak kabul edebilir Zeynep. Onda bu potansiyeli görüyorum. Ayrıca insanlardan kastettiği bence sadece Ateş’ti. Ateş’in O’nu yok saydığını düşüyordu at yarışından sonra. Fikirlerine önem verilmemesi konusuna katılmıyorum. Gerek Ateş gerekse Mehmet Ali ve Emre iş konusunda Zeynep’in fikirlerine önem veriyor. Hatta Ateş’ten kaç kere aferin bile aldı. Bu konuda Ateş ve ekip arkadaşlarına haksızlık ediyor Zeynep.
Zeynep’in Ekiple “cım”lı “cim”li konuşmaları bayağı komikti.
Emre’nin Zeynep’e mesafeli, umursamaz, yok sayan tavrı da dikkat çekti bu bölüm. E haklıydı da çocuk. Hoşlandığı kızın kendini ekip hocasıyla at yarışına gittiğini öğrenen her kim olsa benzer tepki verirdi. Emre ileri gidip asistan Mine de flörtleşip bunu Zeynep’in gözüne sokmasına, Mine ile randevulaşmasına Zeynep şaşırırken, Memoli olanları zevkten dört köşe izliyordu. Zeynep de Emre’nin bu tavrına anlam veremedi. Ertesi gün Memoli’nin Emre’ye ısrarla randevusunun nasıl geçtiğini sorması, ikilinin konuşurken Zeynep’i taklit etmesi, Zeynep’in tepkileri komikti.
[wp_ad_camp_1]
Hastanede işler devam ederken İpek’in telaşı ise başkaydı. Vahap Ergün hastaneye gelecekti. Adam kanser araştırmaları için hastaneye 10 Milyon lira bağışta bulunacaktı. Buna karşılık talebi hastaneye yönetim kurulu başkanı olmaktı. Hastaneye gelişi tam da Ateş’in dizi saatine denk geldi. Ateş televizyonu açmak için beklemem salonunda kumanda ararken buna şahit oldu Vahap. Bu Ateş adına büyük bir şanssızlık oldu. Böylelikle Vahap’ın radarına girdi Ateş.
Ateş Vahap ilk karşılaşmaları unutulmazdı.
Vahap yönetim kurulu üyeleri karşısında yaptığı konuşma ile herkesin beğenisini kazandı ve yönetim kurulu başkanlığına getirildi.
Vahap herkesin beğenisini kazanmıştı kazanmasına ama onunla yıldızı barışmayan bir kişi vardı hastanede: Ateş Hekimoğlu. İlginç olan Mehmet Ali de belki de ilk kez Hekimoğlu’na hak veriyor ve Vahap’a temkinli yaklaşıyordu. Ayrıca Vahap’ın da yıldızı Ateş ile barışmamıştı. İlk önce önlük giymemesine taktı Ateş’in. Sonra da hastanenin finans müdürü ile konuşup tüm departmanların dosyalarını istedi. Önceliği de Ateş’in başında olduğu Tıbbi Tanı Departmanlığı’na verdi elbette. Yaptığı araştırmalar sonucu bu departmanın hastaneye para kaybettirdiğine kanaat getirdi ve gerek İpek ile gerekse Orhan ile bu meseleyi paylaştı.
İpek ile konuşmalarında tavrı ve ithamları hoş değildi. Oldukça iticiydi. Ateş ile İpek arasında geçmişe dayalı duygusal bir ilişki olduğunu ve bu nedenle O’na ayrıcalık tanıdığını ima etti.
İpek bu durumu Orhan ile paylaşınca O da adamın başka bir şeylerin peşinde olabileceğini düşündü ve adamın yanında dikkatli davranmaya, ayrıca Ateş ile Vahap’ı bir araya getirmemeye karar verdiler.
İpek Ateş’i Vahap konusunda uyarmaya gitti. Daha karşılaşmadan adamın kendisini sevmediğini açık açık söyledi. Ateş’in cevabı belliydi: Duygular karşılıklı… İpek Ateş’ten önlük giymesini istedi Ateş reddetti. Adamın yapacağı yüklü bağış karşısında önlük giymenin çok da zor olmayacağını söyleyerek İpek Ateş’ten kurallara uymasını istedi. Ateş de buna karşılık Vahap ile ilgili düşüncelerini İpek ile paylaştı. Adamın derdinin klinik deneyler yapmak olduğunu, hastaları kobay olarak kullanacağını, hastalara istemedikleri tedavileri dayatmak zorunda kalacaklarını, bu durumun etik olmadığını, bunun hastanenin itibarını da zedeleyeceğini söyledi ama İpek bu sözleri dikkate almadı. Bütün gün poliklinikte durmasını, vazifesi olan doktorluğu layıkıyla yapmasını istedi ve önlük konusunda diretti.
Ateş polikliniğe gitti. Bu haftanın tek poliklinik hastası akıllara zarar bir hanımefendiydi. Ateş gibi ben de kadının söylediklerinden bir şey anlamadım. Türkçe’mizin nasıl kirletildiğini gözler önüne seren güzel bir sahneydi. Kadın önemli bir proje üzerinde çalıştıklarını, uyumamak için günde 15-20 bardak çoğu doubleshot espresso içtiğini, 3-4 saatten fazla uyumaması gerektiğini anlatırken Ateş de şaşkınlıkla dinliyordu. Kadının şikayeti göz seğirmesiydi. ALS olduğuna inanıyordu. O’na göre önceki geldiğinde doktorlar ALS teşhisi koymayarak yanlış yapmışlardı. Ateş’e hastalığını sorduğunda, tıp dilinde hastalığı anlatarak kadına güzel bir ders verdi Ateş. Tercümesi basitti. Aşırı kahvenin tüketimi ve uykusuzluktu göz seğirmelerinin sebebi. Tavsiyesi ise tatlı rüyalar görmesiydi. Ateş’in isteği yerindeydi: Türkçe konuşsak olmaz mı? Daha iyi anlaşırız. Sahneyi ve replikleri hatırlayalım.
Bu tek vaka Ateş’e yetmişti. Hemşirenin uyarmalarına kulak asmayıp poliklinikten ayrıldı. Ama bilmediği bir şey vardı ki Vahap Bey poliklinikte kendisini gözlemliyordu ve gördüğü bu manzara hiç de hoşuna gitmemişti. Bunun üzerine bir de ekip, İpek ve Orhan ile kafeteryada karşılaştıklarında Zeynep ve Emre, Ateş ile ilgili pot kırınca, Ateş iyice Vahap’ın hedefi haline geldi.
[wp_ad_camp_1]
Sevgi Hanım’ın tahlil sonuçları ve anjiyosu temiz çıkınca olası bir kanser tehlikesine karşılık bir de Orhan görmeye geldi hastayı, kolonoskopi yapılması gerektiğini söyledi. Kadın buna şiddetle karşı çıktı. Orhan sebebini sorduğunda ise kadın vücudunun bu şekilde incelenmesini istemediğini, kolonoskopi yapılmasını kabul etmediğini söyledi. En sonunda Orhan O’nu sanal kolonoskopi yaptırmaya ikna etti. Ateş kadının neden normal kolonoskopi yaptırmadığını sorduğunda, Orhan O’na kadınla yaptığı konuşmayı anlattı. Kadının utanması Ateş’i işkillendirdi.
Sevgi Hanım’ın kolonoskopisi de temiz çıkınca ekip kadının hastalığının ne olabileceği hakkında yeni bulgular bulamak için yeniden işe koyuldu. Bu sırada anjiyo sonuçlarına bakan Ateş, Emre’nin yaptığı büyük hatayı fark etti. Emre yanlış bacağa anjiyo yapmıştı. Ateş haliyle çok kızdı Emre’ye. Emre özür dilemeye çalıştı. Anjiyoyu tekrar yapabileceğini söyledi ama Ateş görevi Mehmet Ali’ye verdi. Emre’ye düşen de kendini suçlamak ve böyle bir hata yaptığı için kendine kızmak oldu. Sonra Ateş ile konuşmayı denedi Emre ama Ateş ne dinledi ne de tek kelime laf etti.
Mehmet Ali Emre’nin durumunu diline doladı ve her fırsatta hocanın O’nu kovabileceğini dillendirdi durdu. Hocaya çay koymasını istedi hatta. Emre orada kalmak için her şeyi yapmaya hazır zaten. Hoca onunla konuşsun, yüzüne baksın istiyor. Zeynep Mehmet Ali’yi böyle yapmaması Emre’nin üstüne gitmemesi konusunda uyardı kaç kere ama Mehmet Ali durmadı. Memoli de Zeynep de Ateş ile Emre’nin durumunu konuşmaya çalıştılar.
Anjiyo sırasında kadının göğsünün ağrıması ve kalp atışlarının hızlanması üzerine ciğerlerine su dolduğu tespit edildi ve suyun boşaltılması için müdahale edildi. Yenilenen anjiyonun da sonucu temiz çıktı. Ateş, kadına yapılan tüm testleri, tahlilleri, anjiyo anında rahatsızlanmasını, kolonoskopiden utanmasını bir araya getirince yeni bir teşhis koydu hastaya.
Odasına gidip bacağındaki kesikleri gördüğünde kadında ileri derecede “Blumia (Yeme Bozukluğu)” olduğunu anladı. Kadının kullandığı ilacı alışkanlık haline getirip haftada üç kez kullandığı için hem kalbine hem de bacağına zarar vermişti. Kadının kalp nakline ihtiyacı vardı. Ateş konuyu Orhan’a açtı ama detaylara girmedi. Orhan elinde kanıt olmadan kalp nakline ihtiyaç olduğuna karar verdiğini anlamaya çalıştı. O sırada Emre ve Zeynep odaya geldi. Kadının ciğerlerinden alınan suyun test sonuçları gelmişti. Üzerine kadının EKGsı da çekilmişti. Sonuç olarak kadına acil kalp nakli gerekiyordu. Kadının zaten nakil listesine alındığını söyleyince Ateş ikisi de çok şaşırdı.
Ateş için bir karar verme vaktiydi. Bunun için de Sevgi ile konuşmaya gitti. Kadına kalp nakline ihtiyacı olduğunu söyledi. Kadın buna kullandığı ilacın sebep olduğunu öğrendi. Ateş blumia olmasının psikiyatrik bir sorun olduğunu, bunu nakil kuruluna bildirmesi gerektiğini, bildirmesi durumunda kalp nakil sırasına alınamayacağını açık açık söyledi. Ardından da ölmek ile yaşamak arasında bir seçim yapmasını istedi. Yaşamayı seçerse, Ateş mesleğini tehlikeye atıp Sevgi için kurula yalan söyleyecekti. Kadın “Ölmek istemiyorum” deyince kararını verdi ve kurulda blumiadan bahsetmedi. Nakle engel olacak psikiyatrik bir durum yok dedi. Orhan tabi ki yalan söylediğini anladı ama sesini çıkarmadı. Daha sonra Ateş’e yalan söylediğini bildiğini ve bunun çok yanlış olduğunu söyledi. Ateş O’na neden nakle karşı ret oyu vermediğini sorduğunda arkadaş oldukları için, O’na karşı sorumluluğu olduğunu söyledi. Herkes Orhan gibi arkasını koruyan, kendisini kollayan bir arkadaşı olsun ister.
Ertesi gün aranan kalbin bulunduğu haberi hem Ateş’i hem de Sevgi’yle asistanını çok mutlu etti. Nakil devam ederken Emre kafasına takılan bir konuyu arkadaşlarıyla paylaştı. Hekimoğlu sonuçlar gelmeden kadının kalp nakline ihtiyacı olduğunu nereden anlamıştı? Hadi anladı neden bununla övünmüyordu her zaman yaptığı gibi. Neden olayı kendisinin çözdüğünü ekibin yüzüne vurmuyordu? Neden sessizdi? Bu sorulara yanıt bulmak için kadının odasına gitti Emre. Dolapları, çantaları karıştırırken kadının kullandığı şurubu buldu ve Ateş’in sessizliğinin sebebini anladı.
Kalp başarıyla nakledilince Ateş bunu kendi yöntemleriyle kutlamayı tercih etti. Hastasına hastane odasında “tantuni” ısmarlayarak. Kadın haliyle Ateş’e O’nu tanımadığı halde neden bu kadar mücadele ettiğini ve pek çok şeyi riske attığını sordu. Bu konuyu ben de merak ediyorum doğrusu. Hekimoğlu sorunun cevabını “Sen benim hastamsın. Bu şansı mahvetme.” dedi ama kadına ya da bu hastalığa karşı duyarlılığının geçmişten gelen bir sebebi olabilir mi diye düşünmedim değil. Bu arada hastamızın da Ateş gibi tantuniyi domatessiz sevmesi ilginç bir tesadüf oldu. Ateş domatesli tantuniyi alıp domatesleri ayıklayarak yedi hastası uğruna.
[wp_ad_camp_1]
Aynı günün akşamı Ateş’i kötü bir sürpriz bekliyordu. Aslında keyfi çok yerindeydi Ateş’in. Müzik dinliyor dans ediyordu. Vahap Bey odasına gelip, hastanın O’nu kandırdığını söylemesi, Sevgi’nin kullandığı şurubu önüne koyması ve ilacı hemşirenin bulduğunu söylemesini önce ciddiye almadı Ateş. Hatta karşı atağa geçti. Nakil kurulu üyesi olmanın zorluğundan bahsetti. Bu ilaçtan önceden haberdar olunsa kurulun kesin hastayı ölüme yollayacağını söyledi. Kendisinin asla böyle bir görevi yapamayacağını söyledi. Adamın kendini kovmak için bahane aradığının zaten farkında Ateş. Bu nedenle kadrosuna güvendiğini, İpek ve Orhan’ın yanında olduğunu, O’nu kovmak istiyorsa tüm kurulu ikna etmesi gerektiğini söyledi. Ve o anda Vahap’tan hiç umulmadık bir karşı atak geldi. İpek ya da Orhan’ı kovmasının kadrolu bir doktoru kovmaktan daha kolay olduğunu söyledi Vahap ve arkasını döndü gitti.
Ateş şimdi kendi mesleki geleceği ile İpek ve Orhan’ın mesleki geleceği arasında kalmış durumda. Kendi söylediği yalan uğruna arkadaşlarının işini kaybetmesini göze alabilecek mi?
Bölüm sonunda akıllara takılan bir diğer konu “Ateş’i kim Vahap’a ispiyonladı?” Bütün işaretler Emre’yi gösteriyor olsa da bu işin altından başka birinin çıkabileceğini düşünüyorum. Sanırım hocasını satmayı ekipten kimseye konduramıyorum.
Peki sizce Ateş’i kim ispiyonladı. Düşüncelerinizi yorum bölümünde bizimle paylaşabilirsiniz.
Fragmana göre İpek mesleği ve Ateş arasında bir seçim yapmaya mecbur bırakılırken, Ateş de ekibinden birini kovmaya mecbur bırakılacak gibi duruyor.
Vahap’ın Ateş ile olan derdi sırf hastane kurallarına uymaması ve önlük giymemesi olamaz gibi geliyor bana. Sanki hastaneye özel olarak Ateş ile uğraşmaya gelmiş gibi bir hisse kapıldım bölüm süresince. Bakalım hikaye bizi nereye götürecek?
Yeni bölümde görüşmek üzere…
Dizi ile ilgili diğer yazılara göz atmak isterseniz İzledim /Hekimoğlu kategorisini ziyaret edebilirsiniz…
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.