KAÇIŞ – Benim Buradan Gitmem Lazım

Disney+ lansman projesi Kaçış en çok izlenen dizi sıralamasında yerini sabitledi. Dördüncü bölüm yazısı  Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^

 

Kaçış 4. Bölümüyle de beni kendine hayran bırakmayı başardı. Yine içimde ortaya böyle bir iş çıktığı için duyduğum hayranlık ile seyrettiklerimizin gerçek olduğunu bilmenin yarattığı acı bir arada. Üstelik bu gerçekler bize ajitasyon yoluyla değil, oldukça yalın bir dille sunuluyor.

Geçtiğimiz bölümü Noah ve Alman yetkililerin arabalarına bindikleri anda radikal örgüt tarafından uzun menzilli patlayıcı atılarak öldürülmesiyle noktalamıştık. Mehmet için o an yaşadıkları, hissettikleri ve aslında olması gereken adam arasındaki çelişki dikkat çekiciydi. Yaşadığı büyük şaşkınlık, üzüntü, vicdan azabı ve aslında kayıtsız kalıp sevinmesi gerekliliği birbirine karışmıştı. Fadıl ise hem yüklü miktardaki paralara konup hem de kafirleri öldürmüş olmanın büyük zevki içindeydi, Rahman sandığı Mehmet’ten beklenen de buydu. Kendilerine Müslüman diyen bu adamlar başka dinden insanları öldürünce kafir öldürdüm diye zevkten dört köşeydiler. Halbuki İslamiyet hoşgörü dini değil miydi, bu ne yaman bir çelişki? Ve böyle bir videonun dünya çapında çok kişi tarafından görüntülenmiş olmasını da marifet sanıyorlar. Bence insan vatanını korumak için değilse birini öldürdüğü için asla övünmemeli, asıl övünülecek şey can almak değil yaşatmaktır. Bu yüzden de başta Fadıl olmak üzere dizideki tüm terör örgütü üyesi karakterlerden nefret ediyorum.

 

 

Mehmet’e Fadıl tarafından kalacak bir ev verilmesi onun için iyi oldu, yanında bir başka örgüt üyesi veya hastanedeki gibi giren çıkan hemşireler olmayınca, sıcak yatağı, pişen yemeği olunca en azından onun için burası nefes alabileceği bir alan olur. Bu evdeki sahneler içinde dikkat çeken iki şey oldu benim için. İlki Mehmet’in kuyudan çıktığı an başlayan dönüşümüyle yüzleştiği sahneydi. İkincisi de Mehmet’in ona hediye edilen kölesiyle iletişimi.

 

 

Mehmet odasındaki aynaya baktığında ilk defa kendini Rahman olarak, ona dönüşmüş olarak gördü. Giyimiyle, saçıyla, sakalıyla bambaşka ve Mehmet’e çok yabancı bir adam. Ve haklı olarak bu kötülüğe istemeden de olsa alet olan Mehmet’ten o kadar tiksindi ki… Peki ya bir gün gerçekten bu aynada gördüğü adama ruhen de dönüşürse? Bu ihtimali düşünmek bile istemiyorum.

 

 

Mehmet ertesi gün köle pazarına yine giderim ve Zeynep’i bulurum diye düşünürken Fadıl’ın ona hediye ettiği köle kız Nevi’yle işler başka bir boyut kazandı. Nevi, Mehmet’e zor günlerinde can yoldaşı olacak. Mehmet onun casus olabileceğini düşündü ama şimdilik Nevi bayağı masum duruyor. Leyla Tanlar çektiği acıları gözlerinden okuyabildiğimiz, sessiz sakin, ürkek Arap kız rolüne yakışmış.

Mehmet’in evine köle geldi diye ayılıp bayılıp onu koynuna almayacağını biliyorduk. Ona bir kız kardeş gibi davranacağını düşünüyorum. Orada geçireceği süre uzadığında da ona başka bir gözle bakma ihtimalini çok düşük görüyorum. Mehmet şu an Nevi’nin hiç beklemediği şekilde yaklaştı ona. Normalde hangi kölenin efendisiyle aynı masada oturup yemek yediği görülmüş? Veya oralarda hangi adam odasına çıplak gelen kadına o gözle bakmayıp üzerine bir şey giydirmiş? Mehmet’in bu farklı davranışları yüzünden bu kızcağızımız ona gönlünü kaptırırsa şaşırmayacağım.

 

 

Mehmet’in Noah ile yaptığı konuşmadan sonra köle pazarından Zeynep’i alıp kurtarabileceğini düşünmüş ve şiddete uğrayan Zeynep kurtulacak, yeniden başka bir evde aynı şeyleri yaşama ihtimali kalmayacak diye sevinmiştim. Ancak hayat onları bir araya getirmemeye yemin etmiş gibiydi ve yine birbirlerine teğet geçebildiler. Keşke Zeynep bu defa da Mehmet’in orada olduğunu görmüş olsaydı da bir şansı olsaydı. Umarım geri kalan 4 bölümde bir kez olsun onları yeniden bir arada görebiliriz.

 

 

Geçtiğimiz bölümde Ebu Zalim hacker John’a Zeynep’i araştırtırken Zeynep’in bir ablası olduğu ve adının Zarife olduğunu öğrenmiştik. Ebu Zalim bu ismi duyduğunda dikkat kesilmişti. Demek ki bu ablayla ile bir tanışıklığı var ve onun yerini biliyor olma ihtimali yüksek. O yüzden de şu an onun Zeynep’e olan takıntısı, onu köle pazarında bulma isteği bu açıdan işe yarar duruyor.

 

 

Yine de Zeynep’in ekibe katılırken asıl istediğinin ablasını bulabilmek için Hattat’a gelmek olması bana pek akla yatkın gelmedi. Bir kadın olarak burada başına gelecekler az çok belliyken bu çok büyük bir risk. Diyelim ablasına bir şekilde ulaştı, nasıl onu da yanına alıp oradan kaçabilecek? Kaç kez kaçmayı denerse öleceği vurgulandı.

Zeynep gibi köle pazarında satılmayı bekleyen kadınlardan biri olan Elvin rolündeki Deniz Baysal’ı da farklı bir rolde görmek güzel oldu. Zeynep’in ilk defa samimi olarak konuştuğu kadın Elvin oldu. Onu gerçekten dinleyen, derdini anlayan kişi oldu. Elvin’in de dramatik hikayesine tanık olduk. Yüzü yaralandı diye terk edilen bir kadın. Aşk dediğin bu kadar şekilci olmamalı. Ve kadın dizide vurgulandığı gibi sadece erkeğin seks ihtiyacını gidermesinin aracı ve evindeki hizmetinin görülmesini sağlayan hizmetçi olarak görülmemeli. Bu Ortadoğulu kafası, bu bakış açısı tiksindirici.

 

 

Bölümün en çarpıcı sahnesi benim için Ahmet tarafından küçük çocukların fotoğraflarının çekildiği ve onların ne amaçla kullandıkları öğrendiğimiz sahneydi. O küçücük çocukların kandırılarak, beyinleri yıkanarak oyun oynama yaşında yaşadıkları ne kadar büyük bir trajedi. Bu yaşta din kavramı bile onlar için oldukça soyut bir kavramken, sevap, günah, cennet, cehennemi gerçekten anlayabilme ihtimalleri oldukça düşükken onları nasılsa fark edilmezler deyip ölüme yollamak nasıl bir vicdansızlıktır? Bir çocuğun bu güzel gülüşüne, masum bir cana hayatının ilk baharında nasıl kıyılabilir? Hayatta daha yaşayacakları onca güzellik varken bu güzellikleri cennette yaşayacaklarına inandırmışlar. Cennete koşanlar radikal terör örgütlerinden, orada yaşanılanlardan nefret etmemiz için bir neden daha…

 

 

Fadıl’ın Mehmet’i baskın için köye götürmesi bana Ezidi köyünde olanları hatırlattı. Mehmet’in yüzünde oradaki yaşadıklarının etkisini hissettim. Hiçbir suçu olmayan masum insanlar ölürken buna engel olamamanın, çaresizliğin yaşattığı ızdırabı yüzünde görebildik. Bir de üzerine bütün bu olanları beğenecekleri şekilde görüntülemesi, rahatsızlığı hissettirmemesi, mesela kamerayı belirgin şekilde titretmemesi gerekiyordu. Tıpkı Noah’ın ölümünde, küçük çocukların fotoğraflarının çekildiği anlarda olduğu bütün bu olanlar karşısında yine onlardan biri gibi davranmak zorundaydı. Mehmet bir an önce kaçmanın bir yolunu bulmalı, yoksa bu zorunlu değişim onu yiyip bitirecek. Mehmet çoğunlukla acısını içinde yaşayan ve gözleriyle, mimikleriyle, vücut hareketleriyle bize hissettiren bir karakter ve Engin Akyürek böyle bir adamı mükemmel canlandırıyor.

Mehmet ile ilgilenen hemşirenin onunla intikamını almak için iş birliği içinde olmasını beklerken o nedense Mehmet’i öldürmek istedi. Bence Mehmet’in kimliğini çantasını karıştırdığında öğrendi ancak çantada bildiğim kadarıyla Noah’a verdiği hafıza kartından başka kimliğini deşifre edecek bir şey yoktu. Bence bu hemşire o kartta ne olduğuna bakarak Mehmet’in kimliğini öğrendi ve kesinlikle içindeki görüntüleri kopyaladı. Mehmet ona kim olduğunu sorduğunda haklı olarak güvenip de ona kimliğini açıklayamadı, sonuçta o anlattığı hikayeden uyuya kaldığı için haberdar değil, sadece intikam için kısmını hatırlıyordur. O halde hemşireye neden güvensin ki? Bu hemşiremiz de kendisine meslek yeminini hatırlattı diye mi Mehmet’i öldürmek istedi yani? Hemşire karakteri gittikçe daha seyir zevki yüksek bir karaktere dönüşüyor.

İlker’in nişanlısı Şanlıurfa’ya geldi ve artık gerçeklerden haberdar. Onunla bu bilgiyi paylaşan yetkilinin sözünü dinleyip memleketine gidecek mi, İlker’in ölümünü dünyaya duyurmak için bir şey yapacak mı, bir şekilde Mehmet’in deşifre olmasında payı olacak mı gibi soruların cevaplarını merakla bekliyorum.

 

 

Mehmet için Rahman gibi davranmak gün geçtikçe daha da zorlaşıyor. Bir yandan Rahman’ın telefonuna devamlı görüşmek için mesaj atan bir adam var, onunla görüşürse deşifre olacak. Bir yandan Emir Ebu Abidin ile planları paylaşması gerekiyor ama bir yandan da Mehmet olarak bunu erteleyebildiği kadar ertelemek istiyor. Üstelik Rahman olarak tanık oldukları da onun vicdanı için çok ağır ve gördüklerine dayanmakta çok zorlanıyor. Artık daha fazla kendi ilkelerine tamamen zıt bu dünyanın içinde kalmak istemiyor. Ve şimdi de Mr. Robert ile görüntü konuşmada yüz yüze geldi yani deşifre oldu. Mr. Robert onun Rahman olmadığını Ebu Abidin’e söyleyecek mi yoksa Mehmet yine zekasını kullanıp yırtabilecek mi? Bu defa işi daha öncekilerden çok daha zor. Kaçış yine her bölüm sonunda olduğu gibi çok heyecanlı ve merak uyandıran bir yerde bitti. Açıkçası senaristimiz her hafta beni şaşırtmayı başarıyor, bakalım bu defa kaleminden neler dökülecek?

Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. İyi bayramlar diliyorum.

 

Göz atmanızı öneririz: Kaçış Bölüm Yorumları

Aslı

Disqus Comments Loading...

Son Yazılar

DEHA – Bu Savaşın Bir Kazanı Olacak mı?

Deha 9.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

22 saat Önce

YALI ÇAPKINI – Rüya

Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine  PSİKOLOGROZA…

5 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Beni Sen Tutuyorsun

Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Seni Sevdiğimi Gizlemiyorum

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…

7 gün Önce

YALI ÇAPKINI – Korkma, Korkarsan Kaybedersin

Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine  PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce

DEHA – Bu Dünya Gücü Gücüne Yetenlerin Dünyası

Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.

1 hafta Önce