Disney Plus’da her hafta Çarşamba günleri yeni bölümü yayınlanan Kaçış en çok izlenen dizi sıralamasında yerini alıyor. Beşinci bölüm yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Kaçış’ın bu haftaki bölümü merak uyandıran bir sahneyle başladı. Açıkçası “Bu defa Mehmet’in şansı yaver gitmedi ve deşifre oldu.” diye düşünerek bekledim bölüm boyunca bu sahnenin gelişini. Çünkü Mehmet’in bu kadar şanslı olması artık bana fazla gelmeye başlamıştı. Mutlaka bir yerde açık verebileceğine inanıyordum.
Geçtiğimiz bölümü Mehmet’in Rahman olarak Mr. Robert ile görüntülü konuşmada karşı karşıya geldiği anda noktalamıştık. Aklımızdaki soru Mehmet’in deşifre olup olmayacağıydı. Mehmet yine dört ayak üstüne düştü ve bir kez daha şansı yaver gitti. Yalnız dikkatinizi çekerim bu görüşme sırasında Mehmet hiç konuşmadı. Peki ya konuşsaydı o zaman deşifre olur muydu? Bence evet. Büyük ihtimalle Mr. Robert Rahman’ın yüzünü görmemişti ancak sesini duymuştu. Mehmet belki de bu ihtimale karşı bilinçli olarak bu görüşmede hiç konuşmadı. Açıkçası Mr. Robert’in hiç yüz yüze gelmediği Rahman’a nasıl bu kadar güvendiğini merak ettim. Ebu Abidin de aynı şekilde hiç tanımadığı bu adama bu kadar güveniyor, tahminimce Noah’ın takas planını onun yapması da bunda etkili olmuştur.
Zeynep ile Mehmet’in yeniden karşılaşıp konuşabilmeleri mucize gibi. Bu kısacık sahnede bile İrem Helvacıoğlu ile Engin Akyürek’in partner olarak uyumları çok iyiydi. Üstelik İrem Helvacıoğlu’nun sadece gözlerini görebiliyorduk. Onlar birlikte çok kısa bir zaman geçirmiş olmalarına rağmen yine de sanki uzun zamandır tanışıp çok şeyler paylaşmış iki insan duygusu verdiler. Bence eğer onlar gerçek hayattan daha uzun vakit geçirmiş olsalardı birbirlerinden hoşlanmaya başlayacaklardı. Belki şu anda bile Mehmet’in kalbinde Zeynep var. Çünkü Zeynep onun için o kadar değerli ki kaçış umudunu bile tepti. Oraya birlikte geldiği gazeteci arkadaşını da kurtarabilmek için kendi kurtuluş biletini yakmak için arkadaşlıktan fazlası gerekiyor. Eğer Mehmet’in Zeynep’e duyguları yoksa bu davranış onun inanılmaz temiz kalpli ve vicdanlı olmasındandır. Ayrıca Zeynep ile Mehmet arasında gelişen diyalog sırasında Mehmet’in ona “Geleceğim.” demesi de ilk bölümde Zeynep’in köyde kaldıkları eve hafıza kartı almaya giderken Mehmet’e “Geri geleceğim.” dediği anı, son karşı karşıya geldikleri anı hatırlattı bana.
Ebu Zalim, Zeynep’i satın alması için Fatima’yı görevlendirince Mehmet paranın bir kısmını ödemiş olmasına rağmen Zeynep Ebu Zalim’e satılacak diye düşünmüştüm. Ancak Fatima’nın kıskançlığı bu defa işe yaradı. Fatima Ebu Zalim’e kötülük yapayım derken Zeynep için farkında olmadan iyi bir şey yapmış oldu. Onun satıcıya ödediği yüklü paradan sonra bence satıcı Mehmet paranın devamını getiremese bile Zeynep’i ona satacaktır. Bu arada bu satma kelimesini ikide bir yazmaktan hiç hoşlanmıyorum ve yazarken büyük hicap duyuyorum. Kadınların meta gibi görüldüğü bu zihniyet ülkemizde de başlık parası olarak karşımıza çıkıyor. Eskiden Yeşilçam filmlerinde, dizilerde gördüğümüz bu durum hala devam ediyor. Kadının bu şekillerde aşağılanması, kadının görevinin erkeğe hizmet etmesi, onu yatakta memnun etmesi, çocuk doğurup büyütmesi ve aynı anda evin işlerini yapmak için kendini paralaması, özetle erkeğin daha üstün bir varlık gibi görülmesi bana ters. Benim için kadın ve erken her yerde eşittir. Evlilikte de bu böyledir ve erkek kadının yaptığı her işi yapabilir, hem de bazen daha güzel bile yapar.
Ancak aklıma takılan bir şey var. Zeynep geçtiğimiz bölümde tanıştığı Elvin’e ablasını aramak için orada olduğunu söyledi. Mehmet onu alabilmeyi başardığında ya Zeynep onunla kaçmayı kabul etmezse? Ablasını bulmadan gitmek istemeyebilir, bu durumda da Mehmet’in kaçışı uzar ve büyük saldırıyı da istemeye istemeye gerçekleştirmek zorunda kalabilir.
Nevi’yi Mehmet’in evinde ilk gördüğümde aklıma onun köle pazarında bahsedilen Ezidi köyünden gelen kızlardan biri olduğu gelmişti. Çünkü Fadıl da Ezidi köyünden kızlar geldiğini duyunca dikkat kesilmişti. Nevi’nin Türkçe biliyor olması ve Mehmet ile diyalog kurabilmeleri çok iyi oldu. Sonuçta biri köle, biri de orada bulunmaya mecbur bir adam. Yani ikisi de hallerinden memnun değiller, birbirlerinin derdine biraz olsun ortak olabilirler. Bir kadının bir adamın koynuna girememiş olması kendisinden kaynaklanmıyorken bile bu yüzden suçluluk duyması ve bu duyulursa başına kötü şeyler gelecek olması ne kadar saçma. Nasıl Zeynep’in benzer nedenlerle hastanelik olacak kadar şiddet görmesi büyük bir rezalet ise Nevi’nin korkmasına neden olan aklından geçen bu düşünceler de öyle. Emin olun Nevi ile Mehmet’in birlikte olmaması Mehmet istemediği için gerçekleşmese dahi duyulursa bunda kadın suçlu olur. Kesin o karşısındaki adama kendini beğendirememiştir veyahut regldir, bakire değildir. Halbuki birlikteliklerde de bana göre sorumluluk eşittir ve eşit olmalıdır.
Mehmet: “Nane mi kekik mi?”
Nevi: “Fesleğen.”
Mehmet’in Nevi’nin yaptığı çorbaya kattığı hem tanıdık hem de farklı lezzeti veren baharatı bulmaya çalışması ve aldığı cevap onların ilk konuşmasıydı. Ben bu konuşmayı öylesine bir konuşma olarak görmüyorum. Fesleğen bence Nevi’yi temsil ediyor. Fesleğen, bu iki otla aynı familyadan gelse de öyle her koşulda yetişmeyen ve bir yıllık bir ot. Ve Güneşli yerleri seven ve onlardan çok daha aromatik, çok daha başka özellikleri var. Nevi de o karanlık evde Güneşi buldu ve çiçek açmaya başladı. Yani yüzü gülmeye başladı. İlk geldiğindeki o korkak, ürkek kız şimdi Mehmet’in karşısında değer görmenin etkisiyle mutluluktan gülümsüyor.
Mehmet örgütte bulunduğu süre içinde sadece kendini oradan kurtarmayı düşünen bencil bir adam olarak karşımıza çıkmıyor. Kendini, Zeynep’i, Nevi’yi, Ahmet’i de o topraklardan kurtarmak istiyor. Onlar da eski hayatlarına geri dönebilsinler veya en azından böyle devamlı ölümle burun buruna kalacakları bir ortamda, böyle yalan dolan bir ortamda yaşamasınlar istiyor. O açıdan Mehmet’in Ahmet ile yaptığı konuşma çok riskli de olsa doğru bir hareketti. Mehmet kendisini sevmiş, onun için yalan söylemiş bu gencecik delikanlının hayatının kaymasına göz yumamazdı. Kim bilir örgüt içinde Ahmet gibi kaç tane beyni yıkanmış, kandırılmış çocuk ve genç vardı ancak Mehmet bir tanesini bile kurtarsa kardı. Mehmet cennet ve cehennemle ilgili gerçekleri söyleyerek Ahmet’in gözündeki yalanlardan perdeyi kaldırdı. Ayrıca kimin cennete kimin cehenneme gireceğini de sadece Allah bilebilir, bir örgüt üyesi bunu bilemez. Ve hem kendi canına kıyan hem de bir cana kıyan cennete giremez derler. Üstelik Ahmet evinde ne yaşıyor olursa olsun böyle günaha alet olmuyordu. Ben de Ahmet’in yerinde olsam inandığım dine ters olan bir örgüt yapılanmasında çalışmak yerine annemin sevgi ve şefkat dolu kollarına geri dönmenin yolunu aramayı tercih ederdim. Yalnız bence Ahmet örgütün elinden kaçıp evine dönmeyi başaramayacak. Fadıl’ın gözü onun üzerinde ve o tersini söylese de onun kaçmak istediğini anlayıp bunu engelleyecek ve büyük ihtimalle onu öldürecek.
Bu arada Fadıl’ın Rahman sandığı Mehmet’e bu denli güvenip Ahmet ile konuştuğu için sadece fazlasıyla kızmakla yetinmesi de şaşırtıyor beni. Halbuki Ahmet onun çok çabuk adam öldürdüğünü söylemişti. Herhalde yaptığı plan yüzünden Rahman’ın onda kredisi yüksek ama bu kredi tükenmek üzere.
Hastanedeki doktor kadın tahmin ettiğimiz gibi Mehmet’in çektiği fotoğrafları başka bir harici diske kopyalamış. Mehmet eğer kaçmayı başarabilirse bu görüntülerin tüm dünyayla paylaşıldığını göreceğimizi düşünüyorum. Yalnız hala bu kadının Mehmet’e hem yardım edip hem de gitmelerini istemesini anlayamıyorum. Ben onların da kader ortağı olabileceğini düşünmüştüm.
Hacker John’un tespit ettiği kod adı Kartal olan kişinin Ebu Abidin olabileceğini Kartal’a dair detayları duyar duymaz tahmin etmiş ve o bölümün yazısında da belirtmiştim. Peki Ebu Abidin neden örgütten gizli ayrı bir planın içinde ve asla duyulmasını istemiyor? Örgüt kurallarına göre bir İngiliz ile iş birliği yapmak yasak olmalı. Peki Ebu Zalim neden bu araştırmayı Ebu Abidin’den sakladı? Ebu Abidin’den mi şüphelendi yoksa başka bir nedeni mi var? Ebu Abidin’den şüphelenmiş bir hali yoktu, şu an için ikinci ihtimal akla yatkın. Ebu Abidin’in Ebu Zalim’e oynadığı oyun ve kendini bu işten sıyırma planı da çok başarılıydı. Olan masum bir cana oldu ve Allah’ın mescidi denilen cami kana bulandı. Zaten gerçekten İslamiyet’i önemsiyor olsalar dini bu kadar çıkarlarına alet etmezlerdi. Bakalım Ebu Zalim Musaf’ın şüpheliyi sorgulamadan direkt öldürmesinden şüphelenecek mi?
Kaçış yine heyecanlı bir bölüm finaliyle noktalandı. Açıkçası Mehmet ile Ebu Zalim’in karşı karşıya gelmesi ve Ebu Zalim’in baktığı pasaporttaki fotoğrafı ve ad soyadı hatırlama ihtimali beni bir hayli gerdi. Bizim dört ayak üstüne düşüp duran şanslı Mehmet’imiz bakalım bu defa nasıl kurtulacak? Ayrıca Rahman’a mesaj atıp duran ve onunla görüşmek isteyen kişinin o telefonun Mehmet’te olduğu bilen bir Türk yetkili olabilir diye düşünüyorum.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.