Disney Plus’da her hafta Çarşamba günleri yeni bölümü yayınlanan Kaçış en çok izlenen dizi sıralamasında yerini alıyor. Üçüncü bölüm yazısı Gözde‘den… Keyifli okumalar ^^
Geçtiğimiz bölümü Fadıl ve diğer örgüt üyelerinin gözü önünde Noah’ın Mehmet’i görüp ona adıyla hitap etmesi ve ikisinin göz göze gelmeleriyle noktalamıştık. Bir hafta boyunca Mehmet’in bu durumdan nasıl sıyrılacağına dair tek fikrim Noah’ı onun infaz ederek bu durumdan kurtulmasıydı. Bugüne kadar şansı yaver giden ve hayatta kalmayı, örgütün içine sızmayı başaran Mehmet için sadece şanslı demek az kalır, Mehmet aynı zamanda oldukça zeki bir adam. Rahman’ın yerine geçerek örgütün içine sızmak -belki bu yanlış bir adım da olsa- onun planıydı. Şimdi de hem kendini hem de Noah’ı o andaki durumdan çok kısa sürede sıyırabildi. Üstelik Noah ile tanıştığını da gizlemeden bunu başarması da ayrıca önemli. O kadar kısa sürede hem tanışma hikayesi yarattı hem de Noah’ı kurtarıp Almanya’ya iade edilmesi için plan yaptı. Bu zekasıyla Mehmet’in oradan kurtulabileceğine, tekrar Türkiye’ye dair umutlar da yeşerdi benim için.
Yalnız bu sahnede ve bölüm boyunca Fadıl’ın Mehmet için nasıl büyük bir tehlike olduğu vurgulandı. Mehmet’i Rahman olarak sevdi, ona değer verdi, iki güldü diye Fadıl’ın aslında onun için devamlı yamacında olan bir tehlike olduğu unutulmamalı. İlk sahnede kafasına silah dayadı, eğer Emir Ebu Abidin ile ondan gizli ne görüştüğünü bilse yine aynı şeyi yapmaktan çekinmezdi. Çünkü bu öğreneceği şey Rahman’ın aslında örgüt için ondan daha değerli olduğunu gösterir, ancak o Fadıl için şu an en fazla bir süre sonra sağ kolum diyebileceği taze bir örgüt üyesi. Ahmet bile Fadıl’ın ne kadar çabuk adam öldürebildiğini vurguladı. Yani Fadıl için kendinden ve üslerinden başka hiç kimsenin canının bir değeri yok. Yalnız Ahmet’in yeni tanıdığı bir adam için yalan söylemesi de şaşırttı. Emir çağırdıysa ciddi bir nedeni vardır diye düşünmüş olmalı. Aras Aydın gerçekten Fadıl rolünü muazzam iyi oynuyor, yine beni kendisine hayran bıraktı. Dizinin oyuncu seçimleri genel olarak çok iyi zaten, her karakter için seçilen oyuncu rolünü yaşıyor.
Noah’ın takası sırasında arabaların patlatılması bir terör örgütü davranışı olarak çok da beklenmedik değil. Sonuçta örgüt için o an önemli olan sadece takastan aldıkları yüklü para. Günahsız insanların canı, hele de Müslüman olmayanların canının ne önemi var değil mi? Zaten Mehmet’ten başka bu olay karşısında şoke olan kimse de yoktu. Mehmet, Noah gözlerinin önünde öldüğü için İlker’in ölümündeki gibi kendini suçlamamalı. Eğer o bu planı yapmasaydı Noah zaten kellesi alınarak ölecekti. Noah ilk bölümde tutuldukları yerde Zeynep ve İlker’e “Buradan kaçış yok.” demişti, bu olanlar maalesef bu sözlerini en acı şekilde kanıtladı. Nasıl da umutla tebessüm ediyordu arabaya binerken… Nasıl da yüzü Güneş gibi ışıldıyordu… Ama o umut dolu ışıldayan yüzü artık ne Mehmet’e ne de diğer sevdiklerine öyle bakamayacak. İşin kötüsü Mehmet’in Noah’ı kurtaramamasının dışında ona verdiği hafıza kartı da bu patlamayla yandı. Mehmet’in o görüntülerle planladığı şeylerin hiçbiri yapılamayacak. Ama Mehmet, aklında ölmeden önceki son bakışları kalacak olan İlker ve Noah için, arkadaşlarının yaşadıklarını tüm dünyaya anlatabilmek için oradan kaçmak için elinden gelen her şeyi yapacak, yapmak zorunda. Bu Mehmet’in onlara borcu.
İlk sahnede İlker’in bir grup esirle birlikte mayınlı araziye götürüldüğünde kamerayla onların görüntülerini çeken kişinin Mehmet olabileceğini düşünmüştüm. Bu karşılaşmadan bir beklentim vardı. Ayrıca İlker’in ayakkabılarını çıkartması bana ilk bölümde havanlında Mehmet’e ayakkabılarını gösterdiği anı hatırlattı. İçimden oraya gitmek için ne kadar da renkli bir ayakkabı seçmiş diye geçirmiştim. Şimdiyse o ayakkabının renkleri İlker’in renkleri gibi solmuştu. Acaba ayağından çıkarttırıp bir kenara koydukları o ayakkabılar dönüp dolaşıp Mehmet’e gelir mi?
Mehmet’in montajlamak için seyredeceği görüntülerde İlker’in ölüm anıyla karşılaşması bölümün en unutamayacağım anıydı. Başta onu ekranda görünce yaşıyor diye büyük bir sevinç yaşarken aslında öldüğünü, yaşamadığını gözleriyle gördüğünde sevincin yerini hüznün, gözlerinden akan yaşların alması, ardından fark edilmemek için acısını gülüşüyle gizlemesi yani Mehmet’in duygular arası geçişleri çok başarılıydı. Mehmet orada sadece yakın bir arkadaşının, birlikte iş yaptığı bir arkadaşının ölümünü seyretmedi. Bir yandan acı çekerken, bir yandan büyük bir vicdan azabıyla, suçluluk duygusuyla baş başa kaldı. Çünkü Ezidi köyüne gelme fikri Mehmet’e aitti. Mehmet şimdi İlker’in ölümünden de kendini sorumlu tutacak.
Diziye Mr. Robert rolüyle Özgür Çevik’in konuk olarak katılması hoş bir sürpriz oldu. Özgür Çevik’in sarı saçlı ve beyaz tenli oluşu da tam İngiliz imajına uygun. Özgür Çevik’in başrolünü oynadığı Yabancı Damat dizisinde Engin Akyürek de rol almıştı. Yine aynı dizide yer almaları güzel bir tesadüf olmuş.
Ebu Zalim’in örgüte aldığı John’un verdiği bilgilerdeki Kartal kod adlı kişi sizce kim olabilir? Yurt dışından para transferi yapan biri deyince aklıma ilk olarak Emir Ebu Abidin geldi açıkçası. Mr. Robert ve Rahman ile görüşmeleri de gizli yürütüyordu.
Rahman’ın “aşçı” lakabıyla bu kadar önemli biri olması Mehmet için hem avantaj hem dezavantaj. Bu kadar önemli biri olarak Ebu Abidin’in karşısına çıktı ancak o kadar tedirgindi ki Rahman olmadığının anlaşılmaması bir mucize. O kadar uzun süre elleriyle oynadı ki onun yaşadığı gerginliği an be an hissettim. Fadıl ile olan sahnelerindeki gibi Ebu Abidin ile olan sahnelerini de her an bir pot kıracak endişesiyle takip ettim.
Muhtemelen Rahman onlar için bu kadar önemli bir adam olduğu için Mehmet’in bu hareketleri Ebu Abidin’in gözünden kaçtı. Eğer Mr. Robert gibi bir referansı olmasa kendini ifşa edebilirdi. Yalnız Mehmet’i Rahman’ın yerine geçerken güzel plan kurduğu için övdüm ancak onun notlarını gözden geçirmemiş olması büyük hata. Bu kıvrak zekası olmasa Ebu Abidin ile tanıştığı sahnede yakayı ele verebilirdi. Şimdi Mehmet, Rahman olarak Ebu Abidin tarafından ciddi değer görüp belki de koruyup kollanıyor ancak bir yandan Rahman olmadığının anlaşılmaması, bir yandan da planlanan Sultanahmet ve Ayasofya’ya bombalı saldırıyı engellemesi gerekli. Bu Mehmet’in işinin gittikçe zorlaştığı anlamına geliyor. Mehmet ne kadar süre saldırının gerçekleştirilmesi için onları oyalayabilir ki? Saldırının yapılacağı zamanı ondan başka bilen birileri var sonuçta ve bu Ebu Abidin’in kulağına gelebilir. Unutmadan, haberleşmeler takip ediliyor Mehmet’in planlarını buna göre yapması gerekiyor. Bir anda Ahmet’in geçmişte yaşadığı gibi beş dakika içinde etrafını silahlı adamlar sarabilir.
Zeynep tekrar Ebu Abidin’in evine getirildiğinde onunla ilgilenen kadına sorduğu sorulara alamadığı yanıtlar yine orada kadınların durumunu özetler nitelikteydi. Oralarda bir kadın tek başına dışarı çıkamaz ve başka kadınlarla arkadaşlık kuramaz. Zeynep köle pazarında bir başkasına satıldığında da durum onun için ne yazık ki şu ankinden çok daha az iyi olabilecek. Ebu Zalim Zeynep’e takmış durumda. Tekrar köle pazarında satışa çıktığını duyduğunda ağzının suyu aka aka onu oradan satın almaya gidecektir. Keşke Mehmet de Zeynep’in yaşadığını öğrenseydi de onu satan alan o olsa. Sonuçta Fadıl ona ödül olarak para verirken pazardan bir köle alabileceğini söylemişti. Eğer onu satın alan Mehmet olursa ancak o zaman Zeynep için oradan kaçış umudu doğar, yoksa hemşirenin de dediği gibi onu öldürürler. Umarım Zeynep kaldığı evden ayrılmadan önce orada Mehmet ile karşılaşırlar. Hastanede sadece Zeynep onun yaşadığını öğrenebildi, şimdi sıra Mehmet’te olmalı.
Mehmet’in kaldığı hastanede onunla ilgilenen hemşirenin de intikam için orada bulunması bölümün en büyük sürpriziydi. Onun hikayesini hiç uzatmadan bu bölümde öğrenmemiz yerinde oldu. Mehmet’in intikam için oraya gelen hemşireyle ortaklaşa bir plan yapmasını bekliyorum. Bu arada, acaba hemşire Mehmet’in Noah’a verdiği fotoğrafların bir kopyasını çıkartmış olabilir mi? Çantasından almıştı, intikam peşinde koşan biri sadece bakıp geri koymamalı.
Bu bölümde Ahmet karakteri benim en çok dikkatimi çeken karakterlerden oldu. Terör örgütlerine dair gerçeklerden biri bu delikanlı vasıtasıyla yüzümüze çarpıldı. Daha 16 yaşında, okuma çağında bir genç ama beyni nasıl yıkandıysa örgütte olmaktan bir hayli memnun. Allah’a inanıyor ama farklı dinden diye hemen bir adamın günahkar olduğunu ve ölmesi gerektiğini savunuyor. Ahmet gibi o kadar çok genç var ki böyle. Üstelik bir kısmının da böyle Ahmet gibi annesiyle iletişimi de olmuyor, kaçırılarak üye yapılıyorlar.
Kaçış’ta her bölümün bir önceki bölümden daha iyi olması beni çok memnun ediyor. Her hafta daha çok hikayenin içine giriyor, Mehmet sahnelerinde deşifre olacak mı diye gerilip onun ve Zeynep’in kurtulmasını daha da içten diliyorum. Yalnız bu bölümde gözüme çarpan iki olumsuz detayı da paylaşmak isterim. İngiltere’den gelen ‘hacker’ John, Ebu Zalim ona Zeynep’in pasaportunu verip kızı araştırmasını istediğinde gidip Google’dan araştırma yaptı. Noah’ın takasına, terör örgütüyle buluşmaya da gele gele dört tanecik Alman yetkili gelmişti. Bu iki durum da saçmaydı.
Emeği geçen herkesin ellerine sağlık. Peki sizler bu bölümü nasıl buldunuz?
Unutmadan, 3 bölümü geride bıraktık, Kaçış dizisi nerede çekildi diye merak ediyorsanız yanıtı Gaziantep, Türkiye. Dizi Gaziantep’te Suriye sınırına yakın köylerde çekildi.
Yalı Çapkını 83. bölümdeki en önemli sahnelerden biri Ferit'in rüyası idi. Bu sahne üzerine PSİKOLOGROZA…
Yalı Çapkını'na dair analizlerini pek sevdiğimiz Özge (OZZY)'nin yazılarını siz de özlemiştiniz değil mi? 83.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine bir diğer yazı da śeviyoletta 'nın kaleminden taptaze bir analiz.…
Yalı Çapkını 83. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.
Deha 8.bölüm yorumu Büke ‘nin kaleminden. Keyifli okumalar.
Yalı Çapkını 82. bölüm üzerine PSİKOLOGROZA kaleminden taptaze bir analiz. Keyifli okumalar.